''Yağmur yağana kadar...''

02/11/2020 Pazartesi Köşe yazarı A.U

Hindistan evliyâsının büyüklerden olan Abdullah-ı Dehlevî hazretleri zamânında, bir ara kıtlık olmuştu Delhi'de.

Hiç yağmur yağmıyordu.

İnsanlar sıkıntı çekiyordu.

Büyük velî de buna üzülüyordu.

Zîra çok merhametliydi.

Bir gün dayanamadı.

Çıktı mescidin avlusuna

Güneş, çok kızgındı o anda.

Öyle ki, zor nefes alınıyordu.

O güneşte, bir müddet oturdu.

Sonra iki elini kaldırdı.

Ve hulûs-i kalple;

“Yâ İlâhî, bu âciz kul, yağmur yağıncaya kadar buradan gitmemeye karar verdim” dedi.

Yalvardı Rabbine.

Az sonra gök gürledi.

Ve bir yağmur başladı.

Nehir gibi sular boşaldı gökten.

Onlar, Allah'ın nazlı kullarıdır.

Onların hürmetine yağmur yağar.

Onların kalplerinden feyiz akar.

Resûlullah’tan gelen feyiz ve nurlar, onlar vâsıtasıyla herkese vâsıl olur.

● ● ●

Bir gün sordular bu zâta:

“Zikir nedir efendim?”

Cevâben buyurdu ki:

“Zikir, İslâmiyete uymaktır.”

Anlayamadılar.

“Nasıl yâni?” dediler.

Büyük velî açıkladı.

“Yâni İslâmiyete tam uyan bir kimsenin her hareketi, (zikir)dir. Eğer böyle değilse, eline tesbîh alıp da, binlerce defâ, (Allah) dese de, zikretmiş sayılmaz” buyurdu.