“Fâsık kimsenin yüzüne gülme!.."

13/03/2019 Çarşamba Köşe yazarı V.T

"Doğru söz, doğru ve samîmi amel, doğru ve samîmi sevgi ve emânete sadâkatten ayrılma."
 
İbrâhim bin Usayfir hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Kâhire’de doğdu. 942 (m. 1535) senesinde aynı yerde vefât etti. Buyurdu ki:
"Allahü teâlâ, Tahrîm sûresi 6. âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruyor ki: (Ey îmân edenler! Kendilerinizi ve evlerinizde olanları Cehennem ateşinden koruyunuz. O ateşin odunları insanlar ve taşlardır. Orada görevli, sert ve acımasız kızgın melekler vardır. Onlar, Allahın emirlerine isyan etmezler. Ne ile emrolundularsa onu yaparlar.) İşte bu âyet-i kerîme, din sahiplerine bildirilen bir emirdir. Allahü teâlâ, bu nasihati kabule bizi muvaffak eylesin. Bu nasihati kabul edene, kendisine her yönüyle yaklaştıracak faziletleri ihsân buyursun.”
“Her şeyin bir zekâtı vardır. Aklın zekâtı da uzun uzadıya hüzünlenmek (ve derin düşünmektir). Bu yüzdendir ki, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) hüznü aralıksız ve kesintisizdi.”
“Fâsık (açıktan günah işleyen) kimsenin yüzüne gülen bir kimse, Müslümanlığı tahrip etmek için çabalamıştır.”
“Sâlih kimselerin kabirlerini ziyâret, hem ibret almak, hem de bereketlenmek için makbuldür. Hayatlarında olduğu gibi, vefâtlarından sonra da sâlih kimselerin bereketinden istifâde edilmesi mümkündür. Sâlih kimselerin kabirlerinin yanında duâ etmek ve onların şefaatini istemek, âlimlerce de tatbik edilmiştir.”
“Kula lâyık olan, amelini sırf Allah için yapmasıdır. Riya; yapılan bir işin, insanlar tarafından medhedilmesini veya o iş sebebiyle, insanlar arasında kendisi için bir mertebe ve bir itibar sahibi olmayı istemektir.”
“Arkadaşlarımıza karşı vazîfelerimiz şunlardır: Onlara güleryüzlü olmalı, iyilikte bulunmalı, kusurlarını örtmelidir. Onların yaptığı az bir iyiliği çok, bizim onlara yaptığımız iyilikleri ise az görmelidir. Onlara kin beslemekten, hasedden, taşkınlık ve sıkıntı vermekten, kısaca onların hoşlanmayacağı her işten ve hareketten sakınmalıdır.”
"Bir kimsenin, nefsinin istek ve arzuları gâlip gelirse, aklı gizli kalır."
"Dürüst olmayan birinden doğruluk bekleme, edepsiz birinden edepli olmasını isteme."
Bir talebesi kendisinden nasîhat istedi. Ona; "Doğru söz, doğru ve samîmi amel, doğru ve samîmi sevgi ve emânete sadâkatten ayrılma" buyurdu.
"Allahü teâlâ, amellerden iyi olanını, iyi olanının da ihlâslı, samîmî olanını, samîmî olanının da, sâdece sünnete uygun olanını kabul eder."