Hakiki İslâm âlimlerini tanıyanlar kurtulur...

13/11/2020 Cuma Köşe yazarı A.D

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Âlimlerin iyisi, insanların en iyisidir. Âlimlerin kötüsü insanların en kötüsüdür."

 

Din adamı olarak ortaya çıkan bir kimse, Resûlullah efendimizin sünnetine uymuyorsa, yani İslâmiyete yapışmıyorsa, dini değiştirip, kendi aklına göre bid'atler çıkartıyorsa, ondan kaçmalı, yanına yaklaşmamalıdır.

Büyük âlim ve velî Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri buyurdu ki:

"İnsanı saâdet-i ebediyyeye kavuşturacak tek bir yol vardır. O da, Resûlullahın izinde bulunmaktır. Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı kitapları okumayan, onları kendine rehber edinmeyen, hadîs-i şerîflerin gösterdiği yolda olamaz! Çünkü, İslâm âlimi, Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin gösterdiği yolu göstermektedir.

Resûlullaha uymakta gevşek olanları, O'nun ışıklı yolundan ayrılanları din adamı sanmayınız! Onların yaldızlı sözlerine ve ateşli yazılarına aldanmayınız! Yahûdîler, Hıristiyanlar ve Budist, Berehmen denilen Hind kâfirleri de, tatlı ve yanık sözlerle, hîleli mantıklarla, kendilerinin doğru yolda olduklarını, insanları iyiliğe, saâdete çağırdıklarını bildiriyorlar.

Hakiki İslâm âlimleri, kendilerine sorulan şeyleri, fıkıh kitaplarından cevap bulup, suâl edenlere bunları söylerler. Mezhebsiz din adamı ise, fıkıh kitabını okuyup anlayamadığı için, câhil kafasına ve noksan aklına gelenleri söyleyerek suâl sâhibini aldatır. Onun Cehenneme gitmesine sebep olur. Bunun içindir ki, Peygamberimiz, (Âlimlerin iyisi, insanların en iyisidir. Âlimlerin kötüsü insanların en kötüsüdür) buyurdu.

Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimi, insanların en iyisidir. Mezhebsizler de, insanların en kötüsüdür.

Hârika, olağanüstü hâller, açlıkla ve riyâzet, sıkıntı çekmekle de hâsıl olur. Bunlar, yalnız Müslümanlara mahsus hâller değildir.

Dinin emirlerinden müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşeklik de, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da, ma'rifete, Allahü teâlânın rızâsına kavuşamaz.

Mubâhlara ölçüsüz dalan, mekrûha düşer. Mekrûhlar harâma, harâm da insanı küfre götürür..."

Evliyânın büyüklerinden, Ebû Sa'îd Ebülhayr hazretlerine sordular:

- Filânca kimse su üstünde yürüyor. Buna ne dersiniz?

- Bunun kıymeti yoktur. Ördek ve kurbağa da suda yüzer.

- Filân adam havada uçuyor. Buna ne dersin?

- Sinek ve çaylak da uçuyor. Sinek kadar kıymeti var derim.

- Filân kimse, bir anda şehirden şehire gidiyor, dediler.

- Şeytan da, bir solukta şarktan garba gidiyor. Böyle şeylerin dînimizde kıymeti yoktur. Mert olan, herkesin arasında bulunur. Alışveriş yapar, evlenir. Fakat, bir an Rabbini unutmaz.