"Azamet ve kibriyâ bana mahsustur!.."

15/03/2019 Cuma Köşe yazarı V.T

Allahü teâlâ gönderdiği kitapların hepsinde, kibri kötülemiş ve yasak etmiştir.

 

İmâdüddîn İsfehânî hazretleri İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. 519 (m. 1125)’de İran’da İsfehan’da doğdu. 597 (m. 1201)’de Şam’da vefât etti. “Kibir” hakkında buyurdu ki:

Allahü teâlâ, kullarına gönderdiği kitapların hepsinde, kibri ve gururlanmayı kötülemiş ve yasak etmiştir. Meselâ, Kur'an-ı kerimde, Nahl sûresinin yirmiüçüncü âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, kibirli olanları elbette sevmez!) buyurmaktadır. İncîlde bildiriyor ki, havârîler, İsâ aleyhisselâma sordu: Ey Allahın Peygamberi! İçimizde, hangimiz büyük, hangimiz küçüktür? Bu sorularına karşılık olarak, İsâ aleyhisselâm: (En büyüğünüz, en küçüktür. En küçüğünüz de, en büyüktür) buyurdu. Böylece, kendini büyük gören küçüktür. Kendini küçük gören büyüktür demiş oldu. Bir hadis-i şerifte, (Allah rızası için tevâzu edeni, yâni kendini Müslümanlardan üstün görmeyeni, Allahü teâlâ yükseltir) buyurmuştur.

Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ ilim gibi, kudret gibi bütün sıfatlarından kullarına biraz ihsân buyurmuştur. Fakat, yalnız üç sıfatı kendine mahsustur. Bu üç sıfattan hiçbir mahlûkuna vermemiştir. Bu üç sıfatı, kibriyâ, ganî olmak ve yaratmak sıfatlarıdır.

Kibriyâ, büyüklük, üstünlük demektir. Ganî olmak, başkalarına muhtaç olmamak, her şey Ona muhtaç olmak demektir. Buna karşılık olarak kullanılan üç aşağı, alçak sıfat vermiştir. Bunlar da, zül ve inkisâr, yâni aşağılık, kırıklık ile ihtiyaç ve fâni  olmak, yok olmaktır. Bunun için kibirlenmek, Allahü teâlânın sıfatına, hakkına tecâvüz etmek olur. Kullara kibirlenmek yakışmaz. En büyük günahtır. Hadis-i kudsîde, (Azamet ve kibriyâ bana mahsustur. Bu iki sıfatta, bana ortak olmak isteyenlere, çok acı azâb ederim) buyuruldu. Bunun içindir ki, din âlimleri, tasavvuf büyükleri, her zaman, Müslümanlara tevâzu, alçak gönüllü olmayı emir buyurmuştur.

Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, yanında Seyyid Ahmed Rıfâ'î ve birçok talebesi olduğu hâlde, bir gün Dicle Nehri kenârında oturmuşlardı. Konuşurlarken kendisinden hâsıl olan kerâmetler, dinleyicileri hayran bırakıyordu. Bunlardan birisi şaşkınlıkla, medh edici bir söz kaçırınca, Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri nefsini kırmak için, (Dünyada, benden aşağı bir Müslüman bulunacağını sanmam) buyurarak, oradakileri gaflet uykusundan uyandırmışlardır.