Dini, âyet ve hadisten mi öğrenmelidir?
16/05/2025 Cuma Köşe yazarı O.Ü
Sual: Bazı kimseler; (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü Allah'tan ve Resûlullahtan anlayınız!) âyetini delil göstererek, herkes âyetten ve hadisten dinini öğrenir diyorlar. Gerçekten bu âyeti böyle mi anlamak gerekiyor?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Redd-i vehhâbî kitabında
deniyor ki:
“Nisâ suresinin ellisekizinci
âyet-i kerimesinde meâlen;
(Bir işte anlaşamazsanız, bu işin
hükmünü Allah'tan ve Resûlullahtan anlayınız!) buyuruluyor. Bu âyet-i kerime;
(Bir işte anlaşamazsanız, bu işin
nasıl yapılacağını, âlim olanlarınız Allah'ın kitabından ve Resulullahın
sünnetinden anlasınlar. Âlim olmayanlarınız ise, âlimlerin anladıklarına uyarak
yapsınlar) demektir.
Görülüyor ki, bu âyet-i kerime,
mezheb imamlarını taklid etmeyi, onlara tabi olmayı emretmektedir. İbni Hümâm,
Feth-ul-kadîr kitabında diyor ki:
“Müftînin müctehid olması
lazımdır. İctihad derecesine yükselmiş âlim olmayan din adamı
müftî olamaz. Müctehid olmayan din adamı müftî yapılırsa, bunun
müctehitlerin bildirdiklerini okuyup, öğrenip, bunları söylemesi lazımdır.”
Kifâye kitabında deniyor ki:
“Müctehid olmayan din adamı, bir
hadis işitince, bu hadisten kendi anladığına uyarak amel edemez. Müctehitlerin
âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden anlayarak, öğrenerek verdikleri
fetva ile amel etmesi lazımdır. Böyle yapmazsa, vacibi terk etmiş olur.” Takrîr
kitabında da böyle yazılıdır. Mekâtîb-i şerîfe kitabında buyuruluyor ki:
“Hadis-i şerifte; (Her
yüz senede bir müceddid zahir olur. Ümmetimin işlerini yeniler) buyuruldu.
Mesela, sultanlar içinde Ömer bin Abdül'Azîz, din bilgilerinde İmâm-ı Şafii,
tasavvufta Ma'rûf-i Kerhî, esrar, sır bilgilerinde İmâm-ı Muhammed Gazâlî,
feyiz vermekte ve harikalar, kerametler göstermekte, Abdülkâdir Geylânî, hadis
ilminde Celâlüddîn-i Süyûtî, tarikat, hakikat ve akait bilgilerinin
inceliklerini açıklamakta ve kalblere akıtmakta İmâm-ı Ahmed Rabbânî müceddid-i
elf-i sânî, müceddid idiler. Hepsi, İslâmiyetin yayılmasına, kuvvetlenmesine
hizmet ettiler.”
Sual: Abdesti, namaz vakti
girmeden mi almak gerekir?
Cevap: Halebî-yi sagîrde; abdesti,
namaz vakti girmeden önce almanın müstehab olduğu bildirilmektedir. Özür
sahiplerinin ise, vakit girdikten sonra alması lazımdır.
