Kalbi nûr ile doldu...

17/08/2020 Pazartesi Köşe yazarı A.U

Muînüddîn-i Çeştî hazretleri seyyiddir.

Evlâd-ı Resûl’dendir yâni...

Hindistan'da yaşadı.

Yüz yaşına gelmişti,

Ecmir’de vefât etti.

Babasından, bir üzüm bağı mîras kalmıştı kendisine.

Bir gün bu bağda oturuyordu.

Bir Hak âşığı geldi yanına.

Ona hürmetinden, fırlayıp kalktı.

Elini öpüp, gölge bir yere oturttu.

En güzel üzümlerden ikrâm etti.

Ancak o, yemedi üzümleri.

İç cebinden kuru ekmek çıkardı.

Ve onlardan yemeğe başladı.

Muînüddîn henüz genç idi.

Çok sevmişti bu zâtı.

İçi ısınmıştı ona.

O zât, o kuru ekmekten aldı.

Muînüddîn’in ağzına koydu.

İşte ne olduysa, o anda oldu.

Muînüddîn’in kalbi nûr ile doldu.

Yâni dünyâ sevgisi çıktı.

Yerine, Allah sevgisi girdi.

Muînüddîn;

“Bana ne oldu?" diyordu.

O sevimli zâtı göremedi bir daha.

Kaybolmuştu gözden.

İşte o günden îtibâren bir mürşit aramaya başladı.

Bir gün, sevimli bir zât gördü.

Bu, Osmân Hârûnî hazretleriydi.

Yirmi yıl hizmet etti ona.

O da, onu yetiştirip verdi icâzetini.

O an bir kerpiç vardı önlerinde.

Hocasının emriyle onu aldı.

Kerpiç, altın oldu bir anda.

Hocası bunu görüp;

“Senin işin tamamdır” dedi:

Sen de başkalarını yetiştir!”