Mümin Allahü teâlâya kavuşmak ister...

20/06/2019 Perşembe Köşe yazarı V.T

 "Kim Allahü teâlâya kavuşmak isterse, Allahü teâlâ da ona kavuşmak ister."

 

Muhammed bin Hüseyn El-Ezdî hazretleri Musul’da yetişen hadîs âlimlerindendir. Hadîs ilimlerine âit birçok eserler yazdı. 374 (m. 984)’de Musul’da vefât etti. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerde Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

“Gıybet etmenin kefâreti, gıybet ettiğin kimse için istiğfar etmendir. Onun için, (Ey Allahım! Bizi de, onu da mağfiret eyle!) diye duâ etmelisin!”

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle anlattı: “Resûl-i ekrem buyurdu ki: “Biliyor musunuz, (Her kim benim zikrimden yüz çevirirse, ona maişetten bir dank vardır ve onu kıyâmet günü, kör olarak haşrederiz) [meâlindeki] Tâhâ sûresinin yüzyirmidördüncü âyet-i kerîmesi niçin indirildi biliyormusunuz? Maişetten dank nedir?” Eshâb-ı Kirâm; “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dediler. Resûl-i ekrem “Maişetten dank, kâfirin kabirde azap görmesidir. Nefsim yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, kâfirin mezardaki azâbı, doksandokuz ejderha iledir. Ejderhanın ne olduğunu bilir misiniz? Her birinin doksandokuz başı olan, doksandokuz yılandır. Onu sokarlar, emerler ve üflerler. Kıyâmete kadar böyle devam eder” buyurdu.

Ebû Sa’îd-i Hudrî’nin rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte ise, Resûl-i ekrem “Kâfire kabrinde doksandokuz yılan musallat kılınır. Bunlar, onu kıyâmet kopuncaya kadar sokarlar. Eğer bu yılanlardan birisi, yeryüzüne üfürse idi yeşil birşey bitmezdi” buyurdu.

Ubâde bin Sâmit’in rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Server-i âlem “Kim Allahü teâlâya kavuşmak isterse, Allahü teâlâ da ona kavuşmak ister. Kim bunu istemezse, Allahü teâlâ da onu istemez” buyurdu. Bunun üzerine biz; “Yâ Resûlallah! Hepimiz ölümü istemeyiz” dedik. Resûl-i ekrem şöyle cevap verdi: “Bu, ölümü istememek değildir. Mümin dünyâdan ayrılacağı zaman, akıbetinin iyi olacağına dâir müjdeler kendisine verilir. Böylece Allahü teâlâya kavuşmak ister. Bu kavuşma, onun en çok istediği şeydir. Fakat kâfir ve fâcir, son nefesinde, sonunun iyi olmadığını görür ve cenâb-ı Hakka kavuşmayı istemez. Allahü teâlâ da ona kavuşmayı istemez.”

Berâ bin Âzib şöyle anlattı: “Resûlullah ile beraber Ensârdan birisinin cenâzesine gittik. Meyyit kabre konup üzeri toprakla kapatılınca, Resûlullah oturdu. Biz de etrâfına oturduk. Sanki başlarımızın üzerinde kuş vardı. (O derece sessiz, saygılı ve dikkatli dinliyorduk.) Resûl-i ekremin elinde bir çubuk vardı. Onunla yeri kazıyordu. Sonra mübârek başını kaldırıp; iki veya üç defa (Kabir azâbından Allahü teâlâya sığınırız) buyurdu.