Kıymetli ömrü, faydasız şeylere harcamamalı...

22/11/2020 Pazar Köşe yazarı S.K

"Yazıklar olsun, ömür geçti. Bir hayırlı iş yapmadım. Dünyanın vefasız, yalancı olduğu, şimdi anlaşıldı..."

 

Büyük âlim ve veli İmam-ı Rabbani hazretleri, sevdiklerinden birisine, aslında hepimize yazdığı Mektûbat kitabının 2. cild 31. mektubunda şöyle buyurmaktadır:

"Sevgili oğlum! Fırsat ganimettir. Yani, zaman çok kıymetlidir. Bu kıymetli zamanları faydasız şeylere harcamamalıdır. Allahü teâlânın razı olduğu, beğendiği şeyleri yapmakla geçirmelidir. Beş vakit namazı, dünya işlerini düşünmeyerek ve cemaat ile kılmalıdır. Ta’dîl-i erkân ile kılmaya dikkat etmelidir. Teheccüd namazını kaçırmamalıdır. [Teheccüd, gece nafile namaz kılmak demektir. Farz namaz borcu olanlar, geceleri de, kaza namazlarını kılmalıdır.] Seher vakitleri istiğfar etmelidir. Gafletten, nefse uymaktan lezzet almamalıdır. Dünyanın geçici lezzetlerine aldanmamalıdır. Ölümü hatırlamalı, ahiretin dehşet ve şiddetini göz önüne getirmelidir. Bedeni ve âzâları da, ahkâm-ı islâmiyyeye [İslamiyet’in emirlerine ve yasaklarına] uymakla süslemelidir."

İmam-ı Rabbani hazretlerinin oğlu Muhammed Masum Faruki hazretleri de, sevdiklerinden birisine yazdığı Mektûbat kitabının 3. cilt, 156. mektubunda şöyle buyurmaktadır:

"Yazıklar olsun, ömür geçti. Bir hayırlı iş yapmadım. Dünyanın vefasız, yalancı olduğu, şimdi anlaşıldı. Hayatı, hayal oldu. Fitneleri, dertleri bitmedi. Ahbap, arkadaşlar, öldüler, gittiler. Bu hâlleri görüp de, gafletten uyanmıyor, ibret almıyoruz. Pişman olmuyoruz. Tevbe etmiyoruz. Gaflet devam ediyor, günahlarımız artıyor... Allahü teâlâ, Tevbe sûresinin 126. âyetinde meâlen, (Görmüyorlar mı ki, her sene, bir iki kere, dertlere, belâlara yakalanıyorlar. Yine tevbe etmiyor, pişman olmuyorlar) buyurdu. Bu nasıl imandır? Nasıl Müslümanlıktır? Ne kitaptan, ne sünnetten nasihat alınıyor. Ne de, başa gelen dertlerden, hâdiselerden ibret alınıyor!

Uzun seneler, beraber yaşadıkları, birlikte gezip dolaştıkları, yiyip içtikleri, yatıp kalktıkları ahbaplarını, arkadaşlarını düşünsünler. Sevdiklerinin, birlikte eğlendiklerinin, yardımcılarının ne olduklarını görmüyorlar mı? Hiçbirinden bir şey kaldı mı? Onlardan haber verenler var mı? Ömürlerinin harmanını rüzgâr götürdü.

Yâ Rabbî! Bizi fitnelere düşürme! Biz garipler, birkaç günlük ömrümüzü gaflet ile geçirmemeye gayret edelim. Tavşan uykusu ile yaşamayalım! Kalplerimizi geçici, yaldızlı, sahte lezzetlere kaptırmayalım! Allahü teâlânın emrettiği ibadetleri, razı olduğu iyi işleri yapalım! Nefis ve şeytanın ve kötü kimselerin yalanlarına, fitnelerine inanmayalım! Kabir ve kıyamet azaplarını düşünerek, kendimizi şimdiden koruyalım! Aslımızın hiç olduğunu düşünelim! Önü ve sonu yokluk olanın kemâli, kendi yokluğunu anlamasıdır... Kişi noksanını bilmek gibi, irfân olmaz!”