Toplumların temeli âiledir...
24/06/2025 Salı Köşe yazarı R.A
Âile, insanların doğup büyüdüğü, yetişip geliştiği ve terbiye gördüğü bir
topluluktur. Bu yuva, topluluğun küçük-büyük bütün fertlerinin
olgunlaştığı bir hayât okuludur.
Mukaddes dînimiz İslâmiyette ve târih boyunca kültür
ve medeniyetimizde, kadın ve âileye çok büyük önem verilmiştir. Âilenin
temelinin çok sağlam olarak atılması gerektiği vurgulanmıştır.
Âile, ne kadar sağlam olursa, toplum o derece güçlü
temeller üzerine kurulmuş olur. Şu bir gerçektir ki, bir milleti yıkmak isteyen
iç ve dış düşmanlar da, ilk tahrîbâtına âileden başlamaktadırlar.
İnsanlar cemiyet hâlinde yaşamak mecbûriyetindedirler.
Bu cemiyetin en küçük birimi âiledir. Bu bakımdan âile, toplumun temel taşıdır.
Âile, insanların doğup büyüdüğü, yetişip geliştiği ve
terbiye gördüğü bir topluluktur. Bu yuva, topluluğun küçük-büyük
bütün fertlerinin olgunlaştığı bir hayât okuludur.
Çocuklar, Allahü teâlâya inanmayı, Peygamber
sevgisini, büyüklere hürmeti, vatan-millet aşkını, “Ezân” ve “Bayrak”a
saygıyı, gelenek ve göreneklerini hep âilede öğrenirler.
Çocuklar altı yaşına kadar kişilik özelliklerini de
âileden alırlar. Bu konudaki bir hadîs-i şerîf meâli şöyledir: “Çocuklukta
öğretim, taş üzerine yazı yazmak gibidir [ya’nî çocukken öğrenilen şey, taş
üzerine kazılan nakış gibi kalıcıdır.] Yaşlandıktan sonra öğrenmeye kalkmak
ise, su üzerine yazı yazmaya benzer.” [Hatîb Bağdâdî]
Bu bakımdan çocuklarımıza ilkönce, Kur’ân-ı
kerîmi, Peygamber Efendimizi ve dîn-i İslâmı, şânlı târihimizi, yüksek kültür
ve medeniyetimizi, güzel ahlâkımızı, dînî ve millî değerlerimizi öğretmeliyiz.
Daha sonraya bırakmamalıyız. “Heleke’l-müsevvifûn” hadîs-i
şerîfi, “Sonra yaparım diyenler helâk oldular (Hayırlı
işlerinizi hemen yapın. Yarına bırakmayın)” demektir.
Ma’lûmdur ki hayırlı işlerin birincisi ve en önemlisi,
çoluk-çocuğuna İslâmiyet'i öğretmektir. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı kerîmde
buyuruyor ki (meâlen):
“Ey îmân edenler, kendinizi ve çoluk-çocuğunuzu öyle
bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır…” [Tahrîm,
6]
Peygamber Efendimiz de buyurmuşlardır ki:
“Hepiniz birer çoban mesâbesindesiniz/yanî
görevlisiniz ve elinizin altındakilerden sorumlusunuz. İmâm/Yönetici bir nevi
çobandır ve emri altındakilerden sorumludur. Erkek âilesinin çobanıdır ve
âilesinden sorumludur. Kadın, evinin çobanıdır, o da elinin altındakilerden
sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve elinin altındakilerden
sorumludur.” [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî]
***
Âile içinde kadın ve erkeğin birbirlerini anlayıp
hoşgörü sâhibi olmaları, âile saâdeti için şarttır. Karşılıklı sevgi-saygı, hak
ve vazîfelerin ne olduğunun bilinmesi, yuvanın huzûrlu olması için önemli
husûslardandır.
Erkeklerin kadınlar üzerinde meşrû
sûrette hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır.
İbrâhîm Hakkı Erzurumî hazretlerinin “Ma’rifetnâme”sinde, kocaların
hanımları üzerinde 22 hakkının, hanımların ise kocaları üzerinde 30 hakkının bulunduğu
zikredilir. Âilenin mutluluğu ve sosyal hayâtın huzûru, âileyi meydana
getiren kadın ve erkeğin, vazîfe ve sorumluluklarını bilip, uygulamalarına
bağlıdır. İbrâhîm Hakkı hazretleri, “Bu mücerrebtir (tecrübe
edilmiştir)” buyuruyor.
