"Namaz müminin mîrâcıdır..."

25/10/2020 Pazar Köşe yazarı V.T

"Resûlullah Efendimiz namazda iken, mübârek göğsünden öyle bir ses gelirdi ki!.."

 

Hacı Beşir Ağa Osmanlı Dârüsseâde Ağası ve velîlerdendir. 1652 (H.1063)'de doğdu. Üçüncü Ahmed'in şehzâdeliği sırasında müsâhibi, danışmanı idi. Sonraları Hicaz'a gönderilerek şeyhül-haremeyn vazîfesi verildi. Bu vazîfesi sırasında Mekke-i mükerremede bulunan ve evliyânın büyüklerinden olan ve Muhammed Masum Fârûkî hazretlerinin halifesi Ahmed-i Yekdest hazretlerinin derslerine ve sohbetlerine katıldı. Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri ile yakın dost ve âhiret kardeşi idi. Sultan Üçüncü Ahmed Hanın pâdişâhlığının son ve Sultan Birinci Mahmûd Hanın pâdişâhlığının ilk devirlerinde olmak üzere ölümüne kadar tam otuz sene Dârüsseâde Ağalığı (İstanbul Valiliği) yaptı. Ayrıca ilk matbaanın kurulmasında mühim rolü vardır. İbrâhim Müteferrika, İstanbul'da ilk matbaayı açtığı gibi, ilk kâğıt fabrikasının da Yalova'da açılmasına gayret etti. Bu fabrika için en uygun yer Beşir Ağa'nın çiftliği idi. Böylece Osmanlı Devleti'nde ilk kâğıt fabrikası Yalova'da kuruldu. Çiftliğini bu iş için seve seve vakfeden Beşir Ağa, fabrikanın kurulmasından çok kısa bir zaman sonra 1746 (H.1159) yılında vefât etti. Buyurdu ki:

"Namaz müminin mîrâcıdır" buyurulan hadîs-i şerîfte, hakîkî namazın derecelerine işâret vardır. Namaza duran kimsenin, iftitâh tekbîrini söylerken, Allahü teâlânın azametini, yüceliğini düşünerek, hudû' ve huşû' hâlinde olması gerekir. Öyle ki, bu hâlini istigrâk, kendinden geçme hâline eriştirmelidir. Bu sıfatın kemâl derecesi, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemde vardı. Rivâyet edilmiştir ki, Resûlullah Efendimiz namazda iken, mübârek göğsünden öyle bir ses gelirdi ki, bu ses, Medîne-i münevverenin dışından işitilirdi... Helâl lokma yemek ve yerken gaflet içinde olmamak, abdest alırken, iftitâh tekbirini söylerken, tam bir âgâhlık, gafletten uzak olma, uyanıklık içinde bulunmakla namazda kalp huzûru elde edilir.” 

"Oruç bana mahsustur. Onun karşılığını ben veririm" buyurulan kudsî hadîste, hakîkî oruca işâret vardır. Bu ise, mâsivâyı, Allahü teâlâdan başka her şeyi terk etmektir."

"Allahü teâlânın doksan dokuz ismi vardır. Kim onları sayarsa, cennete girer" buyurulan bu hadîs-i şerîfteki "Ahsa" kelimesinin bir mânâsı, saymaktır. Diğer bir mânâsı ise, bu ism-i şerîfleri öğrenip, bilmektir. Bir mânâsı da, bu esmâ-i şerîfenin mûcibince amel etmektir. Meselâ "Rezzâk" ismini söylediği zaman, rızkı için aslâ endişe etmemeli. "Mütekebbîr" ismini söyleyince, Allahü teâlânın azametini ve kibriyâsını düşünmelidir."