"Yiyecek bir şeyin var mı?"

26/06/2021 Cumartesi Köşe yazarı A.U

Hazret-i Fâtıma, hazret-i Alî’ye altı akçe verip dedi ki:

“Bununla çocuklara meyve al!..”

O da (Peki) deyip çıktı evden.

Yolda iki kişi münâkaşa ediyordu.

Yaklaşıp, sordu birine:

“Meseleniz nedir?”

“Bana borcu var, ödemiyor.”

Öbürüne döndü:

“Doğru mu söylüyor?”

“Evet, ama ödemeye gücüm yok.”

“Peki borcun ne kadar?”

“Altı akçe” dedi.

Hazret-i Alî, o altı akçeyi ona verdi.

Ve bir şey almadan eve döndü.

Olanları hazret-i Fâtıma’ya anlattı.

O da; “İyi yapmışsın” dedi.

Ama üzülmüştü!

Zîrâ çocuklar meyve diye ağlıyordu.

Alî bin Ebî Tâlip;

“Ben Efendimize gidiyorum” dedi.

Ve giderken birine rastladı.

O kişi yanındaki deveyi gösterip;

“Parasını bir ay sonra vermek üzere, bunu yüz akçeye alır mısın?” diye sordu.

Hazret-i Alî, “Olur” deyip deveyi aldı.

Birkaç adım gidince birine rastladı.

O kişi hazret-i Alî'ye;

“O deveyi, peşin üçyüz akçeye bana satar mısın?” dedi.

Deveyi ona verip üçyüz akçeyi aldı.

Ve Resûlullahın huzûruna vardı.

Efendimiz ona sordular ki:

“Deveyi kimden alıp kime sattın?”

Arz etti ki: Allah ve Resûlü bilir.

Efendimiz buyurdu ki:

“Deveyi sana satan Cebrâil, alan İsrâfil'di. Sen o borçlu kişiye yardım ettin, Hak teâlâ sana elli mislini ihsân etti.”