Helal mala muhabbet etmenin mahzuru olur mu?

Mal mevki hırsı

CEVAP
Helal malı, ihtiyaçtan fazla toplamak mekruhtur. Zekâtını vermezse, azaba sebep olur. Hadis-i şerifte, (Paranın kuluna, paraya tapana lanet olsun!) buyuruldu. Dünya malı peşinde koşmak, nefsinin şehvetleri [arzuları] peşinden koşmaktan daha fenadır. Mal, para peşinde koşmak, Allahü teâlânın emirlerini unutturursa, (dünya muhabbeti) denir. Allah zikri [düşüncesi] bulunmayan kalbe şeytan yerleşir. Şeytanın en büyük hilesi, insana hayırlı işler yaptırarak kendisini salih, iyi zan ettirmesidir. Böyle kimse, kendisinin kulu olur. Hadis-i şerifte, (Geçen ümmetlerin herbirine fitneler verildi. Benim ümmetimin fitnesi, mal, para toplamak olacaktır) buyuruldu. Dünyalık peşine düşerek, ahireti unutacaklardır.

Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, insanları yaratırken, ecellerini, ömürlerini ve rızıklarını takdir etmiştir) buyuruldu. İnsanın rızkı değişmez, azalmaz ve çoğalmaz ve zamanından geri kalmaz. İnsan, rızkını aradığı gibi, rızık da, sahibini arar. Çok fakirler vardır ki, zenginlerden daha iyi, daha mesut yaşar. Allahü teâlâ kendisinden korkanlara, dinine sarılanlara, ummadıkları yerden rızk gönderir. Hadis-i kudside, (Ey dünya! Bana hizmet edene hizmetçi ol! Sana hizmet edene güçlük göster!) buyuruldu. Bir hadis-i şerifte, (Ya Rabbi! Beni sevenlere, hayırlı mal ver. Bana düşmanlık edenlere, çok mal ve çok evlat ver!) buyuruldu.

Bir zengin öldü. Bir köşk ile iki oğlu kaldı. Köşkü taksimde anlaşamadılar. Duvardan bir ses geldi. Benim için birbirinize düşman olmayınız. Ben bir padişah idim. Çok yaşadım. Mezarda yüz otuz sene kaldım. Sonra, toprağımla çanak çömlek yaptılar. Kırk sene evlerde kullandılar. Kırıldım. Sokağa atıldım. Sonra, benimle kerpiç yaptılar. Bu duvarın inşasında kullandılar. Birbirinizle dövüşmeyiniz. Siz de, benim gibi olacaksınız, dedi.

Dünya muhabbeti, yani dünyaya düşkün olmak demek, nefsin arzularını, tatlı gelen şeyleri ve bunlara kavuşmanın sebebi olan parayı, haram yollardan aramak demektir. Dünyaya düşkün olmak, hayal peşinde koşmaktır. Çünkü, dünya lezzetlerinin zararları, faydalarından daha çoktur. Elde kalmaz, çabuk giderler. Bunlara kavuşmak ise, çok güçtür. Faydası hiç olmayanlara Lab, yani oyun ve Lehv, yani eğlence denir.

Hadis-i şerifte, (Dünyalık olan şeyler, melundur. Allah için olan şeyler, Allahü teâlânın razı olduğu şeyler, melun değildir)buyuruldu. Dünyalık olan şeylerin, Allahü teâlâ indinde hiç kıymeti yoktur. Ahkam-ı İslamiyeye uyarak kazanılan ve kullanılan rızk, dünyalık olmaz. Dünya nimeti olur.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki.
(Dünyalığa düşkün olmak, hataların başıdır.) Yani her türlü hataya, günaha sebep olur.

Dünya peşinde koşan kimse, şüpheli şeylere, sonra mekruhlara, sonra haramlara, hatta küfre dalar. Geçmiş ümmetlerin, Peygamberlerine inanmamalarına sebep, dünyaya düşkün olmaları idi. Musa aleyhisselam, Tur dağına giderken, birinin çok ağladığını gördü. Ya Rabbi! Kulun, senin korkundan ağlıyor dedi. (Kan ağlasa dahi, onu af etmem. Çünkü o, dünyaya düşkündür) buyurdu. Hadis-i şerifte, (Dünyayı helalden kazanana, ahirette hesap vardır. Haramdan kazanana, azap vardır) buyuruldu. (İslam Ahlakı)

Mevki makam hırsı
Mevki ve şöhret sahibi olmak arzusu, insanlarda üç şeyden hasıl olur:
Birinci sebep, nefsin arzularına kavuşmaktır. Nefs, arzularının, haram yollardan elde edilmesini ister. İkincisi, kendinin ve başkalarının haklarını zalimlerden kurtarmak ve müstehap olan mesela, sadaka vermek için ve hayrat, hasenat yapmak için yahut mubah olan işler yapmak için, mesela, iyi yemek, iyi giyinmek, iyi evlerde oturmak ve çoluk çocuk sahibi olup, rahat ve mesut yaşamak için veya ibadetlerine mani olacak şeylerden kurtulmak için ve İslam dinine ve Müslümanlara hizmet için mevki sahibi olmak istenir. Bu niyet ile mevkiye kavuşurken, riya gibi ve hakkı bâtıl ile karıştırmak gibi, İslamiyet'in yasak ettiği şeyleri yapmazsa ve vacipleri, sünnetleri terk etmezse, bunun mevki sahibi olması caizdir, hatta müstehaptır. Çünkü, caiz ve lazım olan şeylere kavuşturucu sebepleri, vasıtaları yapmak da, caiz ve lazım olur. Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, iyi insanların nasıl olacağını bildirirken, bunların (Müslümanlara imam olmak istediklerini) de bildirmektedir. Süleyman aleyhisselam, (Ya Rabbi! Benden sonra kimseye nasip etmeyeceğin bir mülkü bana ihsan eyle!) diyerek melik ve emir olmak istemiştir. Hadis-i şerifte, (Hak ve adalet üzere bir gün hakimlik yapmayı, bir sene devamlı gaza etmekten daha çok severim) buyuruldu. Bir hadis-i şerifte, (Bir saat adalet ile idarecilik yapmak, altmış sene nafile ibadet yapmaktan daha iyidir) buyuruldu. Riya ile ve hakkı bâtıl ile karıştırarak mevki sahibi olmak caiz değildir. İyi niyet ile olsa da, caiz değildir. Çünkü, haramları ve mekruhları, iyi niyet ile de yapmak caiz değildir. Hatta, bazı haramların iyi niyet ile yapılması, daha büyük günah olur. Niyetin iyi olması, taat ve ibadetlerde faydalı olur. Mubah, hatta farz olan bir amel, niyete göre günah olabilir. Günah işleyenin, (Sen kalbime bak! Kalbim temizdir. Allah kalbe bakar) sözünün yanlış, hatta zararlı olduğu buradan da anlaşılmaktadır.

Mevki sahibi olmayı istemenin sebeplerinden üçüncüsü, nefsini eğlendirmektir. Nefsi, maldan olduğu gibi, mevkiden de lezzet almaktadır. Arada İslamiyet'e uymayan işler bulunmazsa, nefsi lezzet aldığı şeye kavuşturmak haram olmaz ise de, takvanın, himmetin az olduğunu gösterir. Mevki elde ettikten sonra, insanların gönüllerini kazanmak için, riya ve müdahene ve gösteriş yapmasından korkulur. Hatta, münafıklık ve hakkı bâtıl ile karıştırmak ve hatta hile ve yalan gibi tehlikeli haller de olabilir.

Helal ile haram karışık olan şeyi yapmamak lazımdır. Mevki sahibi olmanın bu üçüncü sebebi, haram değil ise de, iyi olmadığı için, ilacını bilmek ve yapmak lazımdır. Önce mevkinin geçici olduğunu ve zararlarını, tehlikelerini düşünmelidir. Şöhretten ve hürmet toplayarak kibirli olmaktan kurtulmak için, İslamiyet'te mubah olup, caiz olup, halkın beğenmediği işleri yapmalıdır.

Bir zaman, bir emir, bir zahidi ziyarete gitmiş. Zahid, emirin ve etrafındakilerin kendisine yaklaşmak istediklerini anlayınca, ziyafet vermiş. Kendisi, iri lokmaları hırs ile çabuk çabuk, yemeye başlamış. Emir, bu hali görünce, zahidi beğenmeyerek, oradan ayrılmış. Zahid, arkasından, Elhamdülillah! Rabbim beni kurtardı demiş.

Mevki sahibi olmak arzusunu gideren en kuvvetli ilaç, insanlardan uzlet etmektir. Din ve dünya için zaruri vazifelerden başka, insanlar arasına karışmamalıdır. Hadis-i şerifte, bu ilaç tavsiye edilmektedir.

Şöhret olmak kötü mü?
Sual:
 Şöhret kötü müdür?
CEVAP
Meşhur olmak değil, meşhur olmayı, parmakla gösterilmeyi istemek afettir. Bununla beraber din veya dünya işlerinde meşhur olan kimsenin afetten kurtulması zor olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mal ve şöhret hırsının insana vereceği zarar, iki aç kurdun bir koyun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği zarardan daha çoktur.) [Müslim]

(Allahü teâlânın korudukları müstesna, insana zarar olarak din ve dünya işlerinde parmakla gösterilmesi yetişir.) [Beyheki] Yani, insanın din veya dünya işlerinde şöhret sahibi olması, dinine de, dünyasına da çok zarar verir.

(Bir kimsenin parmakla gösterilmesi zarar olarak kendine yetişir.) "Ya Resulallah, hayır işlerde parmakla gösterilmek de böyle midir?" diye sual ettiler. Buyurdu ki:
(Evet hayırlı işlerde de olsa onun için şer olur. Ancak Allahü teâlânın merhamet ettiği, koruduğu müstesnadır. Şer işlerinde parmakla gösterilmek zaten zarardır.) [Taberani]

İnsanların övmesine sebep olan şöhret bir afet olabilir. Onun için meşhur olmaktan, uzak durmaya çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Siz, emirliğe [baş olmaya] düşkünsünüz. Halbuki emirlik, kıyamette pişmanlıktır. Ancak, onun hakkını gözetenler bundan müstesnadır.) [Buhari]

(İstemeden emir olan, yardım görür, isteyerek bir mevkiye geçen aciz kalır.) [Buhari]

(Meth olunmayı sevmek, insanı kör eder ve sağır eder. Kabahatlerini, kusurlarını görmez olur. Doğru sözleri, kendisine yapılan nasihatleri işitmez olur.) [Deylemi]

Mevki ve şöhret sahibi olmayı istemek
Sual: Bir kimsenin, mevki, makam ve şöhret sahibi olmayı istemesi, bunlara kavuşmak için çalışması, kötü bir şey midir?
Cevap:
 Bu konuda İslâm Ahlâkı kitabında deniyor ki:
“Mevki ve şöhret sahibi olmak arzusu, insanlarda üç şeyden hasıl olur:
Birinci sebep, nefsin arzularına kavuşmaktır. Nefis, arzularının, haram yollardan elde edilmesini ister.
İkincisi, kendinin ve başkalarının haklarını zalimlerden kurtarmak ve müstehab olan mesela, sadaka vermek, hasenat yapmak, yahut mubah olan işler yapmak, iyi yemek, iyi giyinmek, iyi evlerde oturmak ve çoluk çocuk sahibi olup, rahat ve mesut yaşamak veya ibadetlerine mani olacak şeylerden kurtulmak, İslâm dinine ve Müslümanlara hizmet için mevki sahibi olmak istenir. Bu niyetle mevkie kavuşurken, riya ve hakkı batıl ile karıştırmak gibi, İslâmiyetin yasak ettiği şeyleri yapmazsa, vacipleri, sünnetleri terk etmezse, bunun mevki sahibi olması caizdir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerimde, iyi insanların nasıl olacağını bildirirken, bunların;

(Müslümanlara imam olmak istediklerini) de bildirmektedir. Süleyman aleyhisselâm; 'Ya Rabbi! Benden sonra kimseye nasip etmeyeceğin bir mülkü bana ihsan eyle!' diyerek melik ve emir olmak istemiştir. Hadîs-i şerifte;
(Bir saat adalet ile idarecilik yapmak, altmış sene nafile ibadet yapmaktan daha iyidir) buyuruldu.

Riya ve hakkı batıl ile karıştırarak mevki sahibi olmak caiz değildir. İyi niyetle olsa da, caiz değildir. Çünkü, haramları ve mekruhları, iyi niyetle de yapmak caiz değildir.

Üçüncü sebep ise, nefsini eğlendirmektir. Nefsi, maldan olduğu gibi, mevkiden de lezzet almaktadır. Arada İslâmiyete uymayan işler bulunmazsa, nefsi lezzet aldığı şeye kavuşturmak haram olmaz ise de, takvanın, himmetin az olduğunu gösterir. Mevki elde ettikten sonra, insanların gönüllerini kazanmak için, riya, müdahane ve gösteriş yapmasından korkulur. Hatta, münafıklık, hakkı batıl ile karıştırmak ve hatta hile, yalan gibi tehlikeli hâller de olabilir. Helal ile haram karışık olan şeyi yapmamak lazımdır. Mevki sahibi olmanın bu üçüncü sebebi, haram değil ise de, iyi olmadığı için, ilacını bilmek ve yapmak lazımdır. Her şeyden önce mevkiinin, şöhretin geçici olduğunu ve zararlarını, tehlikelerini düşünmelidir.”

Mal, mevki sahibi olmak
Sual: Dinimizde kazanarak çok mal, mevki sahibi olmak uygun değil midir?

Cevap: Müslümanlıkta çok mal ve mevki sahibi olmak kötü değildir. Haram yollardan ele geçen mallar, paralar, az olsalar da, habistir, kötüdür, bunları kullanmak haramdır. Helalden kazanılan ve zekâtı verilen mal, para, ne kadar çok olursa olsun, makbuldür. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı kerimde, helal olan malı hayır diye isimlendirmiştir. İmâm-ı Gazâlî hazretleri, Kimyâ-i se'âdet kitabında buyuruyor ki:
“Kendini, ailesini ve çocuklarını kimseye muhtaç ettirmeyecek kadar çalışıp helalden kazananlara cihat sevabı verilir. Peygamber efendimiz bir sabah oturmuştu. Sahabeden, kuvvetli bir genç, erkenden dükkânına doğru geçti. Birisi; 'Yazıklar olsun buna ki, Allah için biraz burada sizi dinlemeyip geçti' deyince; (Böyle söyleme! Eğer kendini, ana-babasını, ehil ve evladını muhtaç etmemek için gitti ise, Allah yolundadır. Eğer ziynet, süslenmek için, zengin olup Müslümanlara gösteriş niyetinde ise, Cehennem yolundadır)buyurdu. Bir hadis-i şerifte; (Doğru olan tüccar, kıyamette sıddıklarla ve şehitlerle beraberdir) ve bir kere de; (Allahü teâlâ, sanat sahibi mümini sever) buyurdu.”

Bu sebeple çok mal ve mevki sahibi olunca, kalbini karartıp Allahü teâlâyı unutmamalı ve malına, rütbesine güvenip de, ibadetten geri kalmamalıdır. Şunu da unutmamalıdır ki, malı az olan, daha fazla Allahü teâlâyı hatırlar ve Ona daha fazla bağlanır.