“Tuhfet-ül ihvan” vehhabi kitabı

Hacılara dağıtılan, ünlü vehhabi İbni Baz’ın, sualli cevaplı Tuhfet-ül ihvan isimli kitabı ektedir. Dine aykırı yerleri nelerdir?

CEVAP
Kitabın tamamı dine aykırıdır.

Birincisi, âyet ve hadislere indî yorumlar yapmıştır. Muteber hiçbir İslam âliminden nakil yapmamıştır. Mezhepler üstü, yani mezhepsizce yazmıştır.

İkincisi, İbni Teymiye ve İbni Kayyım’ın sözlerini delil olarak almış; fakat dört imamın sözlerine ve hiçbir fıkıh kitabına itibar etmemiştir. Zaten hiçbir mezhebi kabul etmemektedir.

(Gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun) âyetini, hiç ilgisi olmayan birçok meseleye delil göstermiştir. Mesela, (Namaz kılarken önünden geçene mani olma gücün olmadığı için, hiç mahzuru olmaz) diyor. Hâlbuki fıkıh kitaplarında herkesin gelip geçeceği yere duran da günah işler buyuruluyor. Ya öne sütre koymalı veya insanların geçmeyeceği bir yere durmalı. Bir hadis-i şerifte de, (Namaza dururken sütre koyun! Geçmek isteyene mani olun!) buyuruluyor. (İbni Mace)

(Ameller niyete göredir) hadis-i şerifini de, ilgisiz yerlere delil getirmiş, niyetin düzgünse, yaptığın yanlış olmuş, önemi yok demektedir.

Üçüncüsü, kendini bütün âlimlerin üzerinde görüyor. (Âlimlerin iki görüşünden en doğru olanına göre şöyledir) diyor. Farklı ictihadlara, doğru veya yanlış diyebiliyor. İctihadın ictihadla nakzedilemeyeceğini yani iptal edilemeyeceğini bilmiyor. Birkaç örnek verelim:

1- Kitabın büyük bölümünde, kabir ziyaretine, Resulullah’tan ve Evliyadan yardım istemeye şirk denmektedir. Hatta İbni Baz, (Türbede kılınan namaz bâtıldır. İsterse kabir arkada kalsın fark etmez; çünkü kabrin yanında kılınan namaz şirke götürür) diyor. Hâlbuki kabir yanda veya arkada olursa mahzuru olmaz. Hadis-i şerifte sadece, (Kabre karşı namaz kılmayın!) buyuruluyor. (Nesai)

Kabre karşı değilse, namaz mekruh olmaz. Kıbleyle kabir arasında, perde, duvar olursa veya kabir yandaysa, namaz mekruh olmaz. (Hindiyye)

2- (Elbisesinde namaza mani olacak necaset bulunduğu halde, unutup necasetli elbiseyle namaz kılsa, (Rabbimiz unutur veya hata edersek, bizi sorumlu tutma) âyeti gereğince namazı sahih olur) diyor. Âyet-i kerime bütün unutmalara, hatalara şamil olur mu hiç? Mesela bir kimse unutup öğleyi kılacakken ikindiye niyet edip kılsa namazı sahih olmaz. Abdestsizken unutup namaz kılsa, sonra hatırlasa namazı sahih olmaz. Demek ki, bu âyeti her yere delil getirmek yanlıştır.

3- (Meşru sebeple 3 gün veya daha az bayılan, ayılınca bunları kaza eder) diyor. Hâlbuki 24 saatten çok baygın kalan kaza etmez. 24 saatten az bayılan kaza eder. (Eşbah)

4- 
(İki görüşten en doğru olanına göre, kazaya kalan namazları kaza etmek gerekmez; çünkü namazı kazaya bırakmak küfürdür. Kâfirse, ibadetten sorumlu değildir) dedikten hemen sonra, (Namazı kasten terk eden kimse, namazın farz olduğunu inkâr etmezse kâfir olmaz diyen çoğunluktaki âlimlerin görüşüne uyarak namazlarını kaza etmesinde bir sakınca yoktur) diyor. Görüldüğü gibi, ikisi birbirine zıttır.

5- (Namazda eller göğsün üstüne bağlanır. Göbek altına bağlamak zayıf kavildir. Elleri bağlamadan yana salmaksa, sünnete aykırıdır) diyor. Resulullah elleri yana salarak da namaza durduğu için Maliki mezhebinde elleri yana salarak durmak caizdir. Hanefiler ise, (Namazda sağ el, sol el üstüne konur, göbek altına bağlanır) hadis-i şerifine göre hareket ederler. (Ebu Davud)

Bütün Hanefi fıkıh kitaplarına göre, namazda eller göbek altına bağlanır. Mesela Hazret-i Ali, (Elleri göbek altına bağlamak sünnettir) diyor. Namazda erkek, ellerini göbeğinin altına koyar. Muhtar olan kavil budur. (Dürr-ül-muhtar)

6- (Uçaktan inince, vakit olsa da, namazı ilk vaktinde kılabilmek için, uçakta imayla kılmalı; çünkü Kur’anda, “Gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun buyuruluyor) diyor. İnip kılmaya gücümüz yetmiyor mu? İnip namazı kâmil olarak farzlarına riâyet ederek kılma imkânı varken ne diye uçakta imayla kılınır ki? Hatta diyelim ki, öğle vakti uçakta geçse, ikindi vakti inilse, seferiyse üç mezhepten birini taklit ederek, ikindiyle birlikte cem etmeye niyet edilir. Seferi değilse, Hanbeli taklit edilerek cem edilir.

7- (Namaz kılarken üç hareketin namazı bozacağını bildiren kavil zayıftır. Hareket etmenin bir sınırı yoktur. Namaz kılanın kendine göre, bu hareket çoksa o zaman namaz bozulmuş olur) diyor. Dinin hükmünü namaz kılanın görüşüne bağlıyor. Bir rükünde üç veya daha çok hareketin namazı bozacağı Hanefi fıkıh kitaplarının hepsinde yazılıdır. Mesela Dürr-ül-muhtar kitabında diyor ki: Bir rükünde, eli üç kere kaldırmak namazı bozar. (Redd-ül-muhtar)

8- Eskiden secdeye giderken dizlerden önce ellerin yere konmasını bildirirken, bu son kitabında, Hanefiler gibi önce dizlerin yere konmasını savunarak, (Önce dizleri yere koymak sünnettir) hadis-i şerifini yazdıktan sonra, (Peygamberimiz, secdeye giderken, devenin çökmesi gibi, yere çökmeyi yasaklamıştır. Elleri dizlerinden önce yere koymak deveye benzemek olur. Dizler ellerden önce yere konmalı. Büyük âlim İbni Kayyım da böyle bildirmektedir) diyor. [Bunu bildirmemizin sebebi şudur: Türkiye’deki selefiler hâlâ İbni Baz’ı örnek alarak ellerini önce secdeye koydukları için, son durumu onlara duyurmak istedik.]

9
- (Gereksiz yere öksürmek namazı bozmaz; fakat mekruhtur) diyor. Hâlbuki Hanefi fıkıh kitaplarında diyor ki: Boğazından özürsüz öksürür gibi ses çıkarmak namazı bozar. Kendiliğinden olursa bozmaz. Okumayı kolaylaştırmak için yaparsa zararı olmaz. (Dürr-ül muhtar)

10- (Her namazdan sonra tokalaşmak caiz mi?) sualine cevap olarak, (Müslümanların birbirleriyle tokalaşması sünnettir, bir mahzuru olmaz) diyor. Tokalaşmak yani müsafeha etmek sünnettir; ama her zaman değildir. Mesela namaz kılarken tokalaşılmaz. Selamı almak farzdır diye, namaz kılarken birinin selamını alamayız. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: Camide her namazdan sonra birbiriyle müsafeha etmek [tokalaşmak] bid’attir. (Redd-ül muhtar istibra bahsi)

12- Bazı hadis-i şeriflerde, (Bu duayı namazdan sonra okumalı) buyuruluyor. İbni Baz da bunu, hemen selam verdikten sonra okunur zannetmiş. Mesela şu hadis-i şerifi de öyle anlamış:
(Sabah namazından sonra on defa, “La ilahe illallahü vahdehü lâ şerike leh lehül-mülkü ve lehül hamdü yuhyî ve yümît ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okuyan, akşama kadar her çeşit zarardan korunur. Akşam namazından sonra okuyan, sabaha kadar şeytandan korunur. On sevaba kavuşur, on günahı affolur ve on köle azat etmiş gibi sevab verilir.) [Nesai, Tirmizi]

(Bunu sabah ve akşam namazından sonra selam verir vermez hemen okumalı) diyor. Hanefi fıkıh kitaplarında şöyle deniyor: Farzla sünnet veya sünnetle farz arasında konuşmak ve herhangi bir dua okumak, sünnetin sevabını azaltır. Esah olan kavilde, sünneti iade etmek gerekir. (Dürr-ül-muhtar, Tahtavi, N. İslam)

Böyle duaları, tesbihleri çekip dua bittikten sonra okumalı.

13- Buhari ve Müslim’deki, (Cemaatle namaz kılarken, imamın kıraati kendisinin kıraatinin yerine geçer) mealindeki hadis-i şerifi bildirdiği halde, (İmam arkasında Fatiha okumak farzdır) diyor. Halbuki bu husus, Şafii’de farz ise de, Hanefi’de tahrimen mekruhtur. (Halebî)

14- (Safın arkasında tek başına imama uyanın namazı hiç sahih olmaz) diyor. Hâlbuki özürsüz tek başına durmak mekruhtur, namazı sahih olur. (Redd-ül muhtar)

15- (Cemaat sevabına kavuşmak için, imamla en az bir rekât kılmak gerekir) diyor. Hâlbuki son teşehhüde, hatta secde-i sehv yapılırken yetişen de cemaat sevabına kavuşur. (Halebi)

16- (İmamın erkeklere de imam olmaya niyet etmesi farzdır) diyor. (Ameller niyete göredir) hadis-i şerifini delil gösteriyor. Bu hadis-i şerifin imamın niyetiyle hiç ilgisi yoktur. İmamın kadınlara imam olmaya niyet etmesi farz ise de, erkeklere imam olmaya niyet etmesi farz değildir. (Tahtavi)

İbni Baz yine, (Mesbuk olana uymakta mahzur yoktur) diyor. Bu da yanlıştır. Mesbuk imam olamaz. Ayrıca, bu sözü önceki sözüyle tenakuz halindedir. Mesbuk imamlığa niyet etmediğine göre, nasıl imam olabilir ki? Hâlbuki imam olmak için niyet farz diyordu.

17- (Sabah namazının sünnetini kılmadan farzını kılan kimse, daha sonra sünnetini kılar) diyor. Hâlbuki sabahın farzı kılındıktan sonra artık sünnet ve nafile kılınmaz. (Nimet-i İslam)

18- (Seferde olan yolcunun sabah namazının sünneti hariç, diğer sünnetleri terk etmesi sünnettir) diyor. Bu da yanlıştır. Yolcu müsaitse sünnetleri kılar, müsait değilse kılmaz. (Hindiyye)

19- (Tilavet secdesi için abdeste gerek yoktur) diyor. Hâlbuki abdest almanın şart olduğu bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. (Dürr-ül-münteka)

20- (Farz veya nafile kılarken, unutarak veya bilmeyerek konuşanın namazı bozulmaz; çünkü Kur’anda, (Rabbimiz unutur veya hata edersek, bizi sorumlu tutma) buyuruluyor) diyor. Bütün fıkıh kitaplarında unutarak da olsa, namazda konuşanın namazı bozulur buyuruluyor. (Hindiyye)

Bu âyet-i kerimeyi her unutmaya delil olarak gösteriyor. Kendi görüşüyle çelişkili olarak, (Unutarak abdestsiz namaz kılanın o namazı iade etmesi gerekir) diyor. Hani unutmak özürdü?

21- (Unutarak yapan, bilmeden yapan gibi sorumlu olmaz. Aksıran birine bilmeden yerhamükellah demek namazı bozmaz) diyor. Hâlbuki aksırıp elhamdülillah diyene, yerhamükellah demenin namazı bozduğu, bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. (Dürr-ül muhtar)

22- (Zenginin, yıl içinde eline çeşitli aylarda paralar geçse, eline her geçen paranın, bir yıl sonra zekâtını verir) diyor. Hâlbuki yıl içinde ele geçenlerin bir yıl beklemesi gerekmez. İlk zengin olduğu tarih önemlidir. Yılsonunda elinde ne varsa onun zekâtını verir. Sebze ve meyveyi de, aynı hükme sokmuştur. Hâlbuki bir manavın elinde bir yıl bekleyen meyve veya sebzenin bulunması imkânsız gibidir. İbni Baz’a göre manavın zekât vermesi gerekmez; çünkü (Her malın üstünden bir yıl geçmesi gerekir) diyor. Hâlbuki paranın veya ticaret malının üstünden, bir yıl geçmesi gerekmez. İlk zengin olma tarihinin üstünden bir yıl geçmesi gerekir.

23-
 (Faiz olarak alınan para, hayır yoluna harcanmalı) diyor. Hâlbuki haram para hayır yolunda harcanmaz, sevab beklemeden fakire verilir. Din kitaplarında buyuruluyor ki:
Haramdan sadaka verse, alan fakir de haramdan olduğunu bilerek, verene, Allah razı olsun dese veya Allah kabul etsin dese ve veren de, âmin dese, ikisi de kâfir olur. (Birgivi şerhi)

Haram olduğu bilinen belli malla cami veya başka hayır yaptırmak ve bunlara karşılık sevab beklemek küfürdür. (Redd-ül-muhtar)

İbni Baz ise, fıkıh kitaplarına aykırı olarak, haramı hayra verin diye, küfre teşvik ediyor.

24- (Damardan ve kastan yapılan iğne orucu bozmaz; fakat damardan verilen serum orucu bozar) diyor. Hâlbuki damardan yapılan iğneyle serum arasında hiç fark yoktur. Her ikisi de sindirim yoluna gider ve orucu bozar. Kastan yapılan iğne de orucu bozar. Türkiye’de İbni Baz’ın görüşüne uygun konuşup yazan olsa da önemi yoktur. Dört mezhepte de, yaraya konulan ilaç, cevfe [içeriye] giderse oruç bozulur. Şafii kitaplarında, dimağ [beyin], karın, bağırsak, mesane birer cevftir. Mesela, baştaki kemik yarılsa, buradaki yaraya konulan ilaç, cevfe yani beyne gideceğinden oruç bozulmuş olur. Şafii’de karnımıza bıçak saplansa, bıçağın ucu mideye, yani cevfe girdiği için oruç bozulur. Sağlam deriden bıçak cevfe girince oruç bozulduğu gibi, iğneyle adaleyi veya damarı yırtarak verilen ilaç, cevfe ulaşınca da oruç bozulmuş olur.

25- (Kan bağışında bulunan da, hacamat gibi kan vereceği için orucu bozulur) diyor. Hâlbuki genel kaide şöyledir: Vücuda giren şeyler orucu bozar, vücuttan çıkan şeyler, orucu bozmaz. Yani kan vermek orucu bozmaz.

26- (Tenkiye şırıngası yani lavman orucu bozmaz. Yeme ve içmeye benzemediği için, İbni Teymiye bu görüştedir) diyor; ama İmam-ı a’zam bozar diyor. İmam-ı Şafii bozar diyor; çünkü tabii deliklerden içeri su girmiş oluyor. Delil olarak (Yemeye içmeye benzemiyor) diyor. Kan vermek de yemeye içmeye benzemiyor. Niye kan vermekle oruç bozulur diyor? Kıyası da birbirini tutmuyor.

27- (Namaz kılmayanın tuttuğu oruç geçersizdir. Namaz kılmayan kâfir olduğu için, onun orucu ve diğer ibadetleri geçerli olmaz; çünkü Allahü teâlâ, “Eğer onlar Allah’a ortak koşsalardı, yaptıkları ibadetler elbette boşa giderdi [Enam 88]” buyuruyor) diyor. Âyete kendi aklına göre mânâ vererek, namaz kılmamayı şirk kabul ediyor. Bu da, Ehl-i sünnet olmadıklarını açıkça gösteriyor. Yukarıda bildirilen sebeplerden dolayı, hacılara dağıtılan kitaplara itibar etmemelidir.

Bunlar, önemsiz hususlar değildir, dinimizin emridir. Bir müslümana yapılacak en büyük kötülük, itikadını bozmak, ibadetlerini yanlış yaptırmaktır. Bunları bildirmek gücü yeten her müslümanın vazifesidir.

Türbe yapmak caizdir

Vehhabiler diyor ki:
(Mezarlar üzerine türbe yapmak ve türbelerde namaz kılmak ve orada hizmet ve ibadet edenlere kandil yakmak ve ölülerin ruhlarına sadaka adamak, caiz değildir...

Devamını oku...

Mucizeyi kerameti yaratan Allah’tır

Mucizeyi de kerameti de yaratan Allahü teâlâdır. Bunu inkâr eden kâfir olur.
Mucize, peygamber olduğunu söyleyen kimsenin, doğru söylediğini bildiren şeydir...

Devamını oku...

Vehhabilerin dini, kitabı başka mı?

Vehhabiliği İngilizler kurdurmuştur. Dolayısıyla bunlar dinimizi İngilizlerden öğrendikleri için böyle yanlış veya maksatlı konuşmalarının sebebini iyi anlamak lazım. Şimdi bu hususu kısaca açıklayalım...

Devamını oku...

Mirac mucizesi

Mutezile fırkası, vehhabiler ve bazı bid’at ehli, Peygamber efendimizin bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, inkâr etmiştir...

Devamını oku...

Kur’an-ı kerim efsane değildir

Mutezile fırkası, vehhabiler ve bazı bid’at ehli, Peygamber efendimizin bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, inkâr etmiştir...

Devamını oku...

Hazret-i Nuh’un gemisi

Misyoner, Allahü teâlânın kudretine ve mucizeye, keramete inanmadığı için böyle saçmalıyor. Binlerce yıl önce ölmüş insanları Allahü teâlâ diriltmeyecek mi? Kemikleri diriltip insan yapan Allahü teâlâ, insanları 300 veya beş yüz sene uyutamaz mı? Allah’ın kudretinden şüphe edilir mi hiç?...

Devamını oku...

Şeytanın tasarrufuna inanıyorlar da

İnsanların üstünlerinin, yani Peygamberlerin, meleklerin üstünlerinden daha yüksek olduklarını, bu vehhabi kitabı da yazmakta, meleklerin tasarruf ve tesirlerine inanmakta, fakat Allahü teâlânın...

Devamını oku...

Veli, keramet, mürşid ne demektir

İkinci binin müceddidi imam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat kitabının çeşitli mektuplarından alarak aşağıda bildirelim...

Devamını oku...

Vesile arayın

Etkisi kesin olan sebeplere yapışmak farzdır. Mesela, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için, dine uymak ve dua etmek emrolundu. Diğer sebepler ve tesirleri açıkça bildirilmediği için, bunlara uymak sünnet oldu...

Devamını oku...

Allahü teâlânın bu ümmete ikramı

Kerameti inkâr etmek, İslamiyet’ten haberi olmamayı ve çok cahil olmayı açıkça göstermektedir. Eshab-ı kiram hiç keramet göstermedi demek de, alçakça ve çok çirkin bir yalandır...

Devamını oku...

İsrailiyatçıların hezeyanı

Vehhabiler ve bazı mezhepsizler, evliyanın kerametine inanmadıkları için, bu menkıbeleri hangi âlim bildirirse bildirsin inanmıyorlar...

Devamını oku...

Mucize-Keramet-Firaset-İstidraç-Sihir

Harika, enbiyadan meydana gelirse mucize, evliyadan hasıl olursa keramet, müminlerde olursa firaset, fâsıklarda görülürse istidraç, kâfirlerde olana da sihir denir. Birer örnek verelim...

Devamını oku...

Firavun’un çürümeyen cesedi

Mucizeye, keramete inanmayan kimseler çoğalıyor. 19’culardan biri, (Mısırlılar, özel mumyacılık bilgisiyle Firavunların cesedini mumyalayarak korumuşlardır...

Devamını oku...

Evliya olmayan keramet göremez mi?

Evet yanlıştır.
Evliyanın kerameti, nice kimselerin gafletten uyanmasına, hidayete kavuşmasına vesile olmuştur...

Devamını oku...

Keramet sahibi olmak

Önce şunu bilmek gerekir. Sâlih kullarına, keramet, firaset ihsan eden, her şeyi bilen ve her şeyin en iyisini yapan Allahü teâlânın, hâşâ, yanlış bir şey yapabileceğini düşünmek çok tehlikelidir...

Devamını oku...

Bir zındıklık sitesi

Tarikat da, mezhep de yol demektir. Yolun doğrusu da, eğrisi de olur. Mezhepsizlik de, bir yoldur. O zaman şirk olmayan yol yok demektir...

Devamını oku...

Sebeplere yapışmak dinimizin emridir

Her şeyi yaratan, yapan yalnız Allahü teâlâdır. Bir şeyi yaratmak için, başka bir mahlukunu vasıta ve sebep yapması, Allahü teâlânın âdetidir...

Devamını oku...

Sebepler yaratıcı değildir

İmam-ı Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, kendi kudretini sebepler altında gizledi. Kudret sahibi yalnız kendisi olduğunu bildirdiği gibi, sebeplere yapışmayı emir buyurdu...

Devamını oku...

Hazret-i Süleyman hâşâ bilmiyor muydu?

Caiz olduğunu gösteren çeşitli âyet-i kerimeler vardır. Bunlardan biri Neml suresindeki 38. âyet-i kerimedir. Bu âyet-i kerime, Süleyman aleyhisselamın mealen, (Ey cemaatim! Onu kürsisi ile hanginiz getirirsiniz?)...

Devamını oku...

Resulullahın hakkı için

Allahü teâlâ, bazı kullarına, kendinde hak ihsan ettiğini Kur'an-ı kerimde bildirdi. (Müminlere yardım etmek, üzerimize hak oldu) buyurdu. (Rum 47) [Hadika]...

Devamını oku...

Yalnız Senden yardım isteriz

Hayır, şirk olmaz. İnsana yardım etme kuvvetini veren Allahü teâlâdır. Asıl, (Enbiya ve evliya yardım edemez) diyerek Allahü teâlânın kudretinden şüphe eden müşrik olur....

Devamını oku...

Allah’tan başkasına dua

Bu âyet-i kerimede yasak edilen dua, ilim dilinde kullanılan dua demektir. Yani tapınarak yapılan duadır. Bu dua, ancak Allahü teâlâya olur...

Devamını oku...

Sevene atılan kement

(Ölüler yardım etmez) sözü Vehhabi inanışıdır. Enbiya ve evliya ölü değildir. Hatta Allah yolunda ölen müminler bile ölü değildir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın, onlar Rablerinin yanında diridir, rızklandırılır.) [Al-i İmran 169]...

Devamını oku...

Hürmetine diye dua etmek

Hepsi de caizdir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sözlerine kulak asılmayan nice kimseler görürsünüz ki, bunlar, bir şey için yemin etseler, Allahü teâlâ bu sevgili kullarının hatırı için, o şeyi hemen yaratır.) [Müslim]...

Devamını oku...

Aracı kullanmak

Hiçbir İslam âlimi, o şekilde dua etmenin şirk olduğunu bildirmemiş; aksine, caiz, hatta daha iyi olduğunu bildirmişlerdir. Abdülaziz-i Dehlevi hazretleri Fatiha suresinin tefsirinde buyuruyor ki...

Devamını oku...

Kabirden yardım istemek

Vefat eden evliya zat, yaşayandan daha çok feyz verir, daha çok yardım eder. Şehitler ölü olmadığı gibi, peygamberler ve evliya zatlar da ölü değildir...

Devamını oku...

Eşyalarla bereketlenmek

Çok yanlıştır. Bunlara saygı duymak lazımdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’ın şeâirini tazim etmek, kalblerin takvasındandır.) [Hac 32]...

Devamını oku...

Allah’tan başkasından yardım istemek

Hepsi caizdir. Caiz olmayan tek şey, Allah’tan başkasını yaratıcı bilmek, Allahü teala dilemeden onun kendiliğinden fayda ve zarar verebileceğine inanmaktır...

Devamını oku...

Cenazeyi türbeye götürmek

Hayır, cenazelerin öyle büyük bir zatın kabr-i şerifinin yanına götürülerek bereketlenmesi büyük nimettir. Din büyüklerimiz, (Cenazeyi orada durdurup dua etmeli, bereketlenmeli ve buna mani olmamalı) buyuruyorlar...

Devamını oku...

Muska ve nazar boncuğu

Allahü teâlânın kudretinden şüphe ettikleri için şirk diyorlar. Yemeğe doyurma, ilaca şifa kuvvetini verdiği gibi, âyet okuyana şifa vermez mi? Diriye yardım ettiren Allahü teâlâ, ölüye yardım ettiremez mi?...

Devamını oku...

Vehhabilik son din mi ki

Burada da, Ehl-i sünnet olan müslümanlara iftira etmektedirler. Münafıklar için, kâfirler için, puta tapanlar yani müşrikler için gelmiş âyet-i kerimeleri güya delil göstererek kendileri gibi inanmayan müslümanlara müşrik, kâfir demektedirler...

Devamını oku...

Parçalanıp bölünmenin zararı

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 
(Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, bunlardan yalnız biri Cennete girecektir. Bunlar, benim ve Eshabımın yolunda olanlardır.) [İbni Mace]...

Devamını oku...

Mezhebin lüzumu

Bir müctehidin ictihad ederek elde ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin mezhebi denir. Eshab-ı kiramın hepsi derin âlim, birer müctehid idiler...

Devamını oku...

Aynı yere giden dört yol

Bid’at fırkalarını, Ehl-i sünnetin dört doğru mezhebi ile karıştırmamalıdır. Dört mezhep, birbirlerinin doğru yolda olduğunu söyler ve birbirini severler...

Devamını oku...

Allah’tan başkası için hayvan kesmek

Vehhabi Feth-ül mecid kitabında diyor ki:
(Allah’tan başkası için hayvan kesmek haramdır. Keserken, bu ümmetin münafıklarının yıldızlara yaklaşmak için yaptıkları gibi, Besmele ile kesse bile, mürted olurlar...

Devamını oku...

Vehhabiler Hristiyan gibi inanıyor

Hazret-i İsa’nın, göğe çıkıp, Allah’ın sağına oturduğu ve Allahü teâlânın gökte olduğu inancı Hristiyanlığa sonradan sokulmuştur...

Devamını oku...

Yanlış düşünenlere cevaplar

İbni Kayyım, İbni Teymiye’nin talebesidir. Onun açıklaması ölçü olamaz. Çünkü hocasının mücessimeden olduğunu Ehl-i sünnet âlimleri bildiriyor. Dört mezhep imamı ne demiş? İmam-ı Gazali ve İmam-ı Rabbani ne demiş?...

Devamını oku...

İbni Teymiyeci âyetleri değiştiriyor

Vehhabi meali bile şöyle diyor: (Allah, gökten yere kadar her işi yönetir.) [Secde 5] İbni Teymiyeci, gökten yere kadar olanları idare etmeyi, gökten idare diye değiştiriyor...

Devamını oku...

Onun eşi benzeri olmaz

Feraid-ül fevaid kitabında diyor ki: 
Allahü teâlânın zâti sıfatları altıdır: 
1-
 Vücud: Ezelden ebede kadar vardır....

Devamını oku...

Müteşabih nasların keyfiyeti bilinmez

Müteşabih olan âyetlerden üçünün meali şöyledir: 
(Kıyamet günü bütün yeryüzü Allah’ın kabzasındadır [avcundadır]. Gökler Onun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin şirkinden yüce ve münezzehtir.) [Zümer 67]...

Devamını oku...

Allah mekandan münezzehtir

Bizi yere geçirecek, taş yağmuruna tutabilecek olan elbette Allahü teâlâdır. Ancak burada gökteki ifadesinden oradakinin Allah olduğunu söylemek yanlış olur...

Devamını oku...

Müteşabih âyetleri tevil etmek

Gencin Allah’ta değişiklik olmaz demesi doğrudur. Ama bu onun oturma görüşünün yanlış olduğunu gösterir. Hâşâ Allah Arşta oturuyorsa, onda değişiklik olmayacağına göre hep orada oturuyor demektir...

Devamını oku...

Arş da sonradan yaratıldı

Hristiyan taraftarı görünen Yahudiler, Hazret-i İsa’nın, göğe çıkıp, Allah’ın sağına oturduğu ve Allahü teâlânın gökte olduğu inancını Hristiyanlığa sokmuşlardır...

Devamını oku...

Kur’anda yedi şey bildirilir

Abdülaziz bin Baz tarafından yazılan "Akidet-üs-sahiha" adlı kitap "Doğru İnanç" ismi verilerek Türkçeye tercüme edilerek her yere dağıtılmaktadır...

Devamını oku...

Tanrı Baba demek

Allahü teâlâ mekandan münezzehtir. Onun için (Allah her yerdedir) demek caiz olmaz. (Allahü teâlâ her yerde hazır ve nazırdır) ifadesi mecazdır...

Devamını oku...

Allahın eli ne demektir?

Asla göstermez. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]...

Devamını oku...

Vehhabilerin tevil ettiği âyetler

Tevil edilmez, görünüşe göre mana verilir demeleri, vehhabilerin sapık görüşlerindendir. Tevil etmek zorunda kaldıkları âyet-i kerimelere birkaç örnek verelim...

Devamını oku...

Hacılara dağıtılan kitaplar

Allah gökte veya Arş’ta demek insana benzetmek olur. Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen, (O hiçbir şeye benzemez) buyuruluyor. (Şura 11)...

Devamını oku...

Mübarek geceler bid’at mi?

Cuma, bayram ve kandil günleri ve geceleri, Müslümanların mübarek gün ve geceleridir. Bu mübarek gün ve gecelere kıymet veren Allahü teâlâdır. Peygamberler de insandır...

Devamını oku...

Her şeyden önce doğru itikad

Din kitaplarında bildiriliyor ki:
1- İmam-ı a’zam ve imam-ı Şafii, Ehl-i kıble olana kâfir denilmez buyurdu. Bu söz, Ehl-i kıble olan, günah işlemekle kâfir olmaz demektir...

Devamını oku...

Vehhabinin Şirk kitabı

S. Ebediyye'de deniyor ki:
(Şah Veliyullah-ı Dehlevi'nin dördüncü oğlu Şah Abdülgani gençken vefat etti. Bunun oğlu Şah İsmail 1781'de Delhi’de doğdu...

Devamını oku...

Vehhabilerin bozuk yönleri

Aşağıdaki yazılarda önce vehhabilerin görüşleri yazılmış, sonra bunlara cevap verilmiştir.
1- Allah yarattıklarına benzemez...

Devamını oku...

“Tuhfet-ül ihvan” vehhabi kitabı

Kitabın tamamı dine aykırıdır.
Birincisi, âyet ve hadislere indî yorumlar yapmıştır. Muteber hiçbir İslam âliminden nakil yapmamıştır. Mezhepler üstü, yani mezhepsizce yazmıştır...

Devamını oku...

Yerli Vehhabiler

Âyet-i kerimelerin bir kısmı diğerlerini açıklar. Kur’an-ı kerimde mecaz vardır. Mesela, (Köye sor!) demek (Köylüye sor, köy halkına sor) demektir. (Ali, Veli’yi öldürdü) demek şirk olmaz...

Devamını oku...

Abdünnebi demek

Onların elinde her zaman bir şirk damgası vardır, önlerine gelene rastgele bu damgayı basarlar. Bir Müslümana kâfir demek çok yanlış ve tehlikelidir...

Devamını oku...

Ölülere yardım

Öyle diyen, dört mezhepten birinde değildir. O sözün hiç kıymeti yoktur. Muteber din kitaplarının hepsinde, (Ölü için yapılan hayır hasenatın, okunan Kur’anın, salevatların, tesbihlerin sevabları, edilen dualar ölüye ulaşır) deniyor...

Devamını oku...

Evliya zatlara saldırmak

Onların bu sıkıntıları, Allahü teâlâyı tanıyamayıp Onu, Hristiyanlar gibi, mücesseme fırkası gibi, bir cisim olarak kabul etmelerinden kaynaklanıyor...

Devamını oku...

Başkasına yardım

Elbette yapılır. Âyete ve hadise kendi kafamıza göre mâna vermek çok yanlış olur. Açıklamasıyla okunmazsa büyük yanlışlıklara sebep olur...

Devamını oku...

Vehhâbîlik dini ve İslamiyet

Bu suale bir seferde cevap verilirse çok uzar. Dört yazıyla cevap vermeye çalışalım.Selefîlik, Vehhâbîlik dininin kamufle adıdır. Selefî denilen kimselerin, (Selef-i sâlihîn) denilen büyük zatlarla hiçbir alakası yoktur, hepsi Vehhâbî’dir...

Devamını oku...

Vehhâbî’ye, Vehhâbî denir mi?

Vehhâbîliğin kurucusu İbni Abdülvehhab, yani Abdülvehhab’ın oğlu olduğu için, bu isme nispetle bunlara Vehhâbî ismini Ehl-i sünnet âlimleri koymuştur...

Devamını oku...