Dinde bölücülük yoktur

Müslümanlar çeşitli gruplara bölünmüştür. Dinimiz bölünmeyi yasaklamıyor mu? Niye bir çatı altında birleşilmiyor?

CEVAP
Evet, dinimiz bölünmeyi, parçalanmayı yasaklamıştır. Bir âyet-i kerime meali:
(Hep birlikte Allah’ın ipine [İslamiyet’e] sımsıkı sarılın! Parçalanıp ayrılmayın! Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün! Hani siz birbirinize düşmandınız da, O, kalblerinizi birbirinize ısındırmıştı. İşte O’nun [İslam] nimeti sayesinde din kardeşi olmuştunuz. Hem siz, bir ateş çukurunun tam kenarındayken, oradan [Cehenneme girmekten] de sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.) [Âl-i İmran 103]

Peygamber efendimiz de, (Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, 72’si Cehenneme gidecektir) buyuruyor. Buna rağmen Müslümanlar parçalanmıştır. Her grup, (Bizim yolumuz doğru) diyor. Kur’an-ı kerimde de mealen, (Her fırka, her grup doğru yolda olduğunu sanarak sevinmektedir) buyuruluyor. (Müminun 53)

Her grup, kendilerinin doğru olduğunu sandığı için, kendi çatılarının altında birleşilmesini istiyor. Bunun için birleşme imkânı olmuyor. Birleşilse hakla bâtıl karışmış olur. Doğru olan fırkada birleşmek gerekir. (Birleşme olsun da, nasıl olursa olsun) denmez. Mesela sütle sirke ve idrar birleşirse meydana gelen karışım, ne süt, ne sirke, ne de idrardır. Hiçbir işe yaramaz. Ama ihtiyaç olursa, koyun sütüyle inek sütü karışabilir. Domuz sütü de süt ise de, diğer sütlerle karışırsa hepsi necis olur. Ehl-i sünnetle bid’at ehli, yani hakla bâtıl birleşmez. Birleşme yalnız doğruda olur. Doğru ise tektir. Doğru fırka her zaman bulunur. Bir hadis-i şerif meali:
(Ümmetim arasında, doğru yolda olanlar, her zaman bulunur. Onlara karşı olanlar, Allah’ın emri gelinceye kadar, onlara zarar yapamaz.) [Mişkat-ül-mesabih]

Bu doğru grupta bulunmak isteyen dua etmeli. Allahü teâlâ, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine söz verdi. Bunun için, (Ya Rabbi, sana inanıyorum, seni ve peygamberlerini seviyorum. İslam bilgilerini doğru olarak öğrenmek istiyorum. Bunu bana nasip et ve beni, yanlış yollara gitmekten koru!) diye dua etmeli, istihare yapmalı! Cenab-ı Hak ona doğru yolu gösterir. İki âyet-i kerime meali:
(Doğru yolu arayanları, saadete ulaştıran yollara kavuştururuz.)[Ankebut 69]

(Allah, kendisine yöneleni doğru yola iletir.) [Şûra 13]

Allahü teâlâ verdiği sözden dönmez. Dua ve istihare ile doğru yolu arayana onu gösterir. Yanlış yolda olan, doğruyu bulmak için dua ve istihare yapmadan, (Ben doğruyu bilemedim) diye mazeret ileri süremez.

Süte idrar katmak
Sual:
 Ehl-i sünnete aykırı görüşleriyle ün salan Reşit Rıza’ya hayran biri, (Bu ümmet,Vehhabi’siyle, Sünnî’siyle, Mutezile’siyle, Cebriye’siyle hepsi kardeştir, çünkü ilahı da, peygamberi de birdir. İslam birliğininkurulması için mezhebi de bir olmalıdır) diyor. Tek hak fırka olan Ehl-i Sünnet vel-cemaat mezhebi ile bid’at fırkalarını karıştırmak, sütün içine idrar, kan karıştırmaya benzemez mi?
CEVAP
Evet, 72 bid’at fırkasını birleştirip tek fırka haline getirmek, süte idrar karıştırmaktan kötüdür. Süt necis olunca dökülür, ama imana necaset karıştırınca insan küfre girebilir. Bu 72 bid’at fırkasının cehennemlik olduğunu Resulullah efendimiz haber vermiştir. Bid’at fırkalarıyla Ehl-i sünneti birleştirmeye kalkmak Resulullah’ın bu konudaki hadis-i şeriflerine savaş açmak demektir. Çok çirkin ve çok yanlış bir iştir.

Müslümanlar için rahmet olan dört hak mezhebi teke indirmenin haram olduğunda icma hâsıl olmuşken, bir de bid’at fırkalarını birbirleriyle karıştırmak daha büyük cinayet olur.

Mason Abduh’un çömezi Reşit Rıza gibi dinde reformcular, (Mezhepler birleştirilerek, İslam birliği kurulmalı) diyorlar. Hâlbuki Peygamberimiz, yeryüzündeki bütün Müslümanların tek bir iman yolunda, dört halifesinin doğru yolunda birleşmelerini emir buyurdu. İslam âlimleri, el ele vererek, çalışıp, dört halifenin itikat yolunu kitaplara geçirdiler. Peygamberimizin emrettiği bu tek yola, Ehl-i sünnet vel-cemaat ismini verdiler. Yeryüzündeki bütün Müslümanların bu tek Ehl-i sünnet yolunda birleşmeleri lazımdır. Bu hainler, mevcut olan bu birliğe katılmayıp, yaldızlı sözlerle Müslümanları aldatmaya ve İslam birliği maskesi altında iman birliğini parçalayarak İslamiyet’i içeriden yıkmaya çalışıyorlar. Bu oyunlara gelmemelidir.

Tefrika ve ihtilaf
Sual:
 (Dinde itikadî farklara tefrika, ameli farklara ihtilaf denir. Ehl-i sünnet dışı mezheplerdeki farklı hükümler de tefrika değil ihtilaf olarak görülmeli. Ehl-i sünnet dışındaki mezheplerin itikatları da hoşgörüyle karşılanmalı) diyen ilahiyatçılara rastlıyoruz. Bid’at ehli olanlar da mı hak mezhep sınıfına sokulmak isteniyor?
CEVAP
Mezhepsizler, bid’at ehline ve gayrimüslimlere gösterdikleri hoşgörüyü Ehl-i sünnete göstermiyorlar. Yahudilerle Hristiyanları ve bid’at ehlini Cennete rahatça sokabiliyorlar, ama nedense Ehl-i sünnete bunu çok görüyorlar.

İhtilaftan kastı farklı ictihaddır. Farklı ictihad ise rahmettir. Rahmete ihtilaf gözüyle bakmamalı. Tefrika ise, ayrılık, bölünmek, parçalanmak demektir. Tefrika, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle yasaklanmıştır.

(Dinlerinde tefrikaya düşüp, gruplaşan ve her grup da kendi inançlarını beğenip sevinen müşriklerden olmayın!) [Rum 32]

(Hep birlikte Allah’ın ipine [İslamiyet’e] sımsıkı yapışın, parçalanmayın, bölünmeyin!) [Âl-i İmran 103]

Peygamber efendimiz de, (Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır. Onlardan bir fırka hariç, hepsi Cehenneme gidecek. Kurtulan fırka, benim ve Eshabımın yolu üzere gidenlerdir) buyuruyor. (Tirmizi)

Bu hadis-i şerifte iki husus vurgulanıyor:
1- Bölünmeyin, tefrikaya düşmeyin, bölücüler Cehenneme gidecektir deniyor. Bu bölücülere bid’at ehli deniyor.
2- Sadece (Benim yolumdan giden kurtulur) denmiyor, (Eshabımın yolundan giden de kurtulur) buyuruluyor. Eshabının yolunun kendi yolundan ayrı olmadığı vurgulandığı gibi, onların farklı ictihadlarının rahmet olduğu da vurgulanıyor.

(Benim ve Eshabımın yolu) buyuruluyor. Benim yolum ifadesinden maksat sünnettir. Eshabının yolu da cemaattir. Bu ikisine birden Ehl-i sünnet vel cemaat diyoruz. Ehl-i sünnet âlimlerinin istisnasız hepsi, tek doğru olan kurtuluş fırkasının Ehl-i sünnet vel cemaat fırkası olduğunu bildiriyorlar.

İtikatta ayrılık olmaz. Onun için, kurtulan tek fırka deniyor. Diğerleri bid’at fırkalarıdır. Bid’at ehli ise muhakkak Cehenneme gidecektir. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabı, yolların en güzeli Resulullah’ın yoludur. İşlerin en kötüsü ise bid’attir. Her bid’at sapıklıktır, her sapıklığın yeri de Cehennemdir.) [Buhari, Müslim, Nesai]

Kitap ve Sünnet’le Cehenneme gideceği bildirilen bid’at fırkalarının hoş görülmesini söylemek, âyet ve hadise karşı gelmek olur. Herkesle iyi geçinmek ayrı, hoş görmek, beğenmek ayrıdır.

Mezhep ve mezhep imamı

İslamiyet’te ilk itikad ayrılıkları, Hazret-i Osman'ın şehit edilmesi hadisesinden sonra, Abdullah ibni Sebe adındaki münafık olan bir Yahudinin ortaya çıkması ile başlamıştır. Müslümanların saf ve berrak imanlarını...

Devamını Okuyun...

İslamiyet’te ilk itikad ayrılıkları

Mezhep; gitmek, takip etmek, gidilen yol anlamındadır. Mutlak müctehid denilen dinde söz sahibi âlimlerin, Müslümanların yapmaları gereken hususlarla ilgili olarak dinî delillerden, Kur'ân-ı kerim...

Devamını Okuyun...

Ehl-i sünnet itikadını ortaya koyan

Ehl-i sünnet itikadını ortaya koyan Resulullah efendimizdir. İman bilgilerini Eshab-ı kiram bu kaynaktan aldılar. Tâbiin-i izam da bu bilgilerini, Eshab-ı kiramdan öğrendiler. Daha sonra gelenler, bunlardan öğrendiler...

Devamını Okuyun...

İmanda, itikadda tek mezhep vardır

İmanda, itikadda tek bir mezhep vardır. Bu mezhep Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir. Çünkü İslamiyet, bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir...

Devamını Okuyun...

Sahabenin mezhebi nedir?

Demek ki mezhep de, sünnet de, bilinmiyor. Askerlikte, kara, hava ve deniz kuvvetleri vardır. Genel kurmay, karacı, havacı veya denizci değildir diyerek bu kuvvetlerden ayrı sayılır mı? Kuvvetler genel kurmaya...

Devamını Okuyun...

Dört mezhepten birine uyulmazsa

(Müctehidleri Peygamber kadar yükselttiler) sözünü bir müslüman söyleyemez. Çünkü bu söz, dört mezhepteki milyonlarca müslümana kâfir damgasını basmaktır. Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizlik şu’rası

Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde, (Zamanın değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor...

Devamını Okuyun...

Ehl-i kıble ve ehl-i sünnet olmak için

Miftâh-ul-Cennet kitabında konu ile alakalı olarak deniyor ki:
“Ehl-i sünnet olanların, on alameti vardır:
1- O kimse cemate müdavemet yani devam eder...

Devamını Okuyun...

Ehl-i sünnet vel cemaat

Evet, sadece Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si, Cehenneme gidecek, yalnız bir fırka kurtulacaktır...

Devamını Okuyun...

Doğru yolda olmanın şartları

Hadis-i şeriflerde, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadında olmak ve salihleri sevip onlarla beraber olmaya çalışmak, onlardan ayrılmamak emrediliyor...

Devamını Okuyun...

Doğru yolu bulmak için dua

Uygun değildir. Asıl dua etmemek, Allah'tan şüphelenmek olur. (Allah, bana yanlış yolu gösterir) demektir. Dua etmemek, Allah ve Resulüne karşı gelmek olur. Zaten hiç kimse, (Benim yolum, benim grubum yanlıştır) demez...

Devamını Okuyun...

Maturidilik ve akılcılık

Yanlıştır. Eş’arîlik ve Mâtürîdîlik farklı şeyler değildir. İkisi de, Ehl-i sünnetin itikat bilgilerini, nakli esas alarak bildirmiştir...

Devamını Okuyun...

Dinde bölücülük yoktur

Evet, dinimiz bölünmeyi, parçalanmayı yasaklamıştır. Bir âyet-i kerime meali:
(Hep birlikte Allah’ın ipine [İslamiyet’e] sımsıkı sarılın...

Devamını Okuyun...

İttifak ve ihtilaf

Zıt değildir. İkisi farklıdır. Bir fıkra var. Dişi fare, dişi aslana, (Ben bir doğuruşta 20-30 yavru doğururum. Hiçbir hayvan benimle mukayese olmaz) der... 

Devamını Okuyun...

Ehl-i sünnet vel-cemaat nedir?

Evet, bütün sapık fırkalar da, biz kitaba ve sünnete uymaktayız diyorlar. Böyle belirsiz konuşmak mezhepsizlerin taktikleridir. Ehl-i sünnet vel cemaat itikadının doğru tarifi şöyledir...

Devamını Okuyun...

Bizim için delil nedir

M. Hadimi hazretleri buyuruyor ki: 
Dindeki dört delil, müctehidler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin bildirdiği hükümdür; çünkü bizler, âyet ve hadisten hüküm çıkaramayız...

Devamını Okuyun...

Hadisleri her okuyan anlayabilir mi?

İyi bilinmeli ki, hiçbir hadis âliminin kitabında, uydurma hadis olmaz. Çünkü onlar uydurma hadis nakletmenin vebalini çok iyi bilirlerdi. Hadis bir ilimdir...

Devamını Okuyun...

Hadis-i şerifleri açıklamak gerekir

Zıt değildir. İkisi de aynı şeyi ifade etmektedir. Cennete gider demek, doğrudan gider demek değildir ki. Cehennemde cezalarını çektikten sonra gidecek demektir...

Devamını Okuyun...

Hadis-i şeriflerle amel etmek

Müctehid olmayan, hadisle amel edemez. (Kifaye)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: Hadislerle amel etmek, bize caiz olmaz. Mezhebimizin hükmüne aykırı görünen hadis-i şerifler, âlimlerin sözlerini reddetmek için delil ve senet olamaz...

Devamını Okuyun...

Mezhebin hükmüne uyulur

Böyle sual sorulması uygun değildir. Hiç (Allah'ın kitabına ve Resulün sünnetine uymalı mı?) diye sorulur mu? Resulullah'ın sünneti, Allah'ın kitabından farklı olur mu? Mezhebimizin hükümleri de, Kitaba ve Sünnete aykırı olmaz. Önce kısaca ölçüyü verelim...

Devamını Okuyun...

Âlimlere uymayan, şeytana uymuş olur

Allahü teâlâ, (Resulüme itaat edin, Ona itaat bana itaattir, bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruyor. Resulü de (Âlimler benim vârislerimdir) buyuruyor...

Devamını Okuyun...

Âlimlere uymak vaciptir

Bu, cevabı bir kitap olacak kadar uzun, izah isteyen bir sualdir. Kısaca bildirelim. Allah ve Resulünden başkasına itaat etmek dinin emridir, şirk ve bid’at değildir. Bu husus, âyetlerle ve hadislerle sabittir...

Devamını Okuyun...

Dört mezhebe uymak

Hayır uymuş olmayız. Hatta hiçbirine inanmamış oluruz. Hatta, hepsinin yani dinde söz sahibi mutlak müctehidlerin üzerinde kendimizi görmüş ve buna göre hareket etmiş oluruz...

Devamını Okuyun...

Eski ve yeni âlimler

Hiç doğruluk payı yoktur. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(En iyi, en hayırlı insanlar benim asrımda bulunan Müslümanlar [Eshab-ı kiram]dır...

Devamını Okuyun...

Müctehid ve müceddid

Âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, toplayan, kitaba geçiren; açıkça bildirilmemiş, kapalı bildirilmiş olan bilgileri de anlayıp, açıklayabilen derin âlimlere Müctehid denir...

Devamını Okuyun...

Âyetle hadis, hadisle mezhebin hükmü çelişirse

Bir kere hadis kitaplarında Kur’an-ı kerime aykırı hadis-i şerif bulunmaz. Bir hadis âlimi, bir hadis-i şerifin Kur’ana aykırı olduğunu bilememişse, biz nasıl bileceğiz? Kur’an-ı kerimi bilmeyen nasıl muhaddis olur?...

Devamını Okuyun...

Delil aramak gerekir mi?

Müctehidlerin bildirdiği hükümlerin delillerini, mukallidlerin araştırmaları, anlamaları lazım değildir. (Redd-ül-muhtar)...

Devamını Okuyun...

Müctehide uymak

Mezhep imamlarımızın, bir mezhebe uymayı caiz görmediklerini söylemek, onlara iftira olur. İmam-ı a'zamın sözü, kendisi gibi müctehid olan zatlar içindir. Müctehid, başka müctehide uymaz, kendi ictihadına uyar...

Devamını Okuyun...

Hükümler uyuşmazsa

Bunun öncelikle alakası yoktur. O hoca doğru söylemiş. Biz, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden hüküm çıkaramayız. Mezhebimiz, o konuyu nasıl bildirmişse ona uyarız...

Devamını Okuyun...

Eshab-ı kirama uymak

Müctehid olmayan mukallitlerin, Eshâb-ı kiram böyle yapardı diyerek veya âyet-i kerimeden ve hadîs-i şeriflerden mana çıkararak, kendi anladığına göre hareket etmesi câiz değildir...

Devamını Okuyun...

Dinin hükmüne uyarken

Bunlar, dinimizi yıkmak için yapılan, mezhepsizlerin demagojik taktikleridir. Ne İmam-ı a'zam hazretleri, hadis-i şeriflere aykırı hüküm verir, ne de Peygamber efendimiz Kur’an-ı kerime aykırı söz söyler...

Devamını Okuyun...

Mezhebin lüzumu

Mezhep, kelime olarak, gitmek, takip etmek, gidilen yol anlamındadır. Mutlak müctehid denilen dinde söz sâhibi âlimlerin, Müslümanların yapmaları gereken hususlarla ilgili olarak dini delillerden yani Kur'ân-ı kerimden, hadîs-i şeriflerden ve icma'dan hüküm çıkarma usulleri ve çıkarıp bildirdikleri hükümlerin hepsine Mezhep denir...

Devamını Okuyun...

Din noksan değildir

Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde, (Zamanın değişmesi ile, örf ve adete dayanan hükümler değişebilir. Nassa dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor...

Devamını Okuyun...

Tek hüküm ideal olsaydı

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 
(Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, bunlardan yalnız biri Cennete girecektir. Bunlar, benim ve Eshabımın yolunda olanlardır.) [İbni Mace]...

Devamını Okuyun...

İhtilafta rahmet olur mu?

Bu hadis-i şerifi İmam-ı Beyhekiİmam-ı Münaviİmam-ı ibni Nasrve İmam-ı Deylemi gibi sözleri dinde senet olan hadis imamları bildirmişlerdir...

Devamını Okuyun...

Mezhepsiz âlim olmaz

Mezhebe uymayıp, (Mezhebin delilini inceleyip, doğrusuna uyuyorum) diyene, bid’at mezhepleri de, hak gibi gösterene mezhepsiz demek hafif kalır, süper mezhepsiz denir...

Devamını Okuyun...

Mezhepleri kaldırma gayreti

Evet, hem dört hak mezhebi kaldırmak, hem de bid’at mezheplerinin hükümlerini almak gayesiyle, ısrarla, “dört hak mezhep” tabirinden kaçıp, “mezhepler” tabiri kullanılıyor...

Devamını Okuyun...

Farklı ictihad

Evet, sorulmayacaktır. Müctehidlere bu yetkiyi yani ictihad etme yetkisini Allahü teâlâ ve Resulü vermiştir. Allahü teâlânın gönderdiği önceki dinlerde de böyle farklı hükümler vardı...

Devamını Okuyun...

Benim mezhebim doğrudur demek

Aşağıda açıklandığı gibi, dört hak mezhepten birine uyan kimse, (Benim mezhebim doğrudur) demezse, zaten o mezhebe uyması uygun olmaz, fakat buradaki yanlış ifadesi, bâtıl, geçersiz demek değildir...

Devamını Okuyun...

Mezhepleri karıştırmak

Evet, Ehl-i sünnet âlimleri, böyle yapmanın mezhepsizlik, hattâ ilhad olduğunu bildirmişlerdir. Böyle yapmak, (Benim mezhebimdeki hüküm yanlış olabilir, ihtiyaten ara sıra diğer mezhepteki gibi kılayım da, doğruya ulaşmış olayım) demek gibi olur ki, böyle şüphenin küfre kadar gideceğini âlimlerimiz bildirmiştir...

Devamını Okuyun...

Doğru tek değil mi?

Hak ile doğruyu karıştırmamalı. Doğru tektir, hak ise çoktur. Farklı ictihadlar haktır, yani geçerlidir, onlarla amel edilir, dört mezhebin dördü de haktır. Hükümde isabet edilmemiş bile olsa, Allah’ın emrine uygundur...

Devamını Okuyun...

Dinimizdeki dört delil ve dört mezhep

Kitaplarda, (Dört hak mezhepten birine uymak vacibdir) deniyor. Buradaki vacib, farz anlamındadır. Hadis-i şeriflerde bildirilen vacib kelimesi de, genelde farz anlamındadır...

Devamını Okuyun...

İctihad etmenin önemi

İctihadın ıstılah (terim) anlamı, müctehid bir âlimin âyet ve hadislerden, manaları açıkça anlaşılmayanları, açıkça bildiren diğer hükümlere kıyas ederek, benzeterek, bunlardan yeni hükümler çıkarmaya uğraşması demektir...

Devamını Okuyun...

Farklı ictihad rahmettir

İctihad, bir ibadet, yani Allahü teâlânın emri olduğundan, hiçbir müctehid, diğer bir müctehidin ictihadına yanlış diyemez. Çünkü, her müctehide, kendi ictihadı hak ve doğrudur...

Devamını Okuyun...

Dinimizde dört delil vardır

Mubah, yani haram olmayan şey çoktur. Bunlar mubah diye Kur’an ve sünnette yazılı olmaz. Ama haram azdır ve haram olduğu edille-i şeriyyede bildirilmiştir...

Devamını Okuyun...

Kıyas ve ictihad ne demektir?

Önce kıyas ve ictihadın tarifini yapalım:
Kıyas; Bir şeyi başka şeye benzetmek demektir. Fıkıhta, nasstan anlaşılmayan bir şeyin hükmünü, bu şeye benzeyen başka şeyin hükmünden anlamak demektir...

Devamını Okuyun...

Örf ve ictihad

Bu söze göre, örf nassa aykırı değilse, ictihad nassa aykırı demektir. İctihad nassa aykırı olmaz. Bir ictihadın nassa aykırı olduğu başka bir ictihadla bilinmez...

Devamını Okuyun...

Dinimizi bozmaya çalışanlar

Türkiye’ye ilk defa mezhepsizlik ve Vehhabiliği sokmaya çalışanlardan biri olan 1940’lı yıllarda vefat eden bir hoca diyor ki...

Devamını Okuyun...

Modernist İslamcılık ve fıkıh

Emekli bir hoca, Müslümanları, modernist İslamcı ve fıkhi geleneğe bağlı Müslüman, kısaca selefci-mezhepçi olmak üzere ikiye ayırıyor. Kendisi modernist İslamcı imiş...

Devamını Okuyun...

İcma olan hususlar

Eshab-ı kiramın söz birliğine icma denir. Bir şeyi, Eshab-ı kiram, sözbirliğiyle bildirmediyse, Tabiinin sözbirliği bu şey için icma olur...

Devamını Okuyun...

Âlimin farz ve haram deme yetkisi

Resulullahın ve müctehid âlimlerin yetkisi iyi bilinmediği için böyle garip sorular geliyor. Bir kimse suç işleyince, savcının isteği üzerine getirilip hakim tarafından ceza verilir ve hapse atılır...

Devamını Okuyun...

İmam-ı Rabbaniyi de tenkit

Klasik itikad kitapları, demekle İslam âlimlerinin yazdıkları en kıymetli kitapları kötülemektedir. İtikadın yenisi olur mu hiç? O zaman, Resulullahın, Eshabının ve onları takip eden âlimlerin itikadları yanlış olur...

Devamını Okuyun...

Hatalı ictihad olmaz

Bir müctehid bile, başka müctehidin hata ettiğini bilemez. Çünkü, (İctihad ictihadla nakz olunamaz) buyuruluyor. Bunun için şu ictihad doğrudur veya delili daha kuvvetlidir denemez...

Devamını Okuyun...

Eski ictihad

Müctehidin eski ictihadı, kendisini bağlamaz. Ancak, müftüler, ihtiyaç halinde müctehidin bu eski ictihadı ile de fetva verebilirler. Çünkü o ictihad başkaları için yine geçerlidir...

Devamını Okuyun...

Selim akıl

İctihadda yanılmak farklıdır. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin Kur’an-ı kerim dışındaki mübarek sözlerini anlamak için, (Ya Resulallah, bu vahiy mi, yani Allahü teâlânın kesin emri mi, yoksa kendi ictihadınız mı?) diye sorarlardı...

Devamını Okuyun...

Kalbe danışmak

Namazın nasıl kılınacağını, zekâtın nasıl verileceğini, hangi mallardan ne kadar verileceğini Kur’andan anlamak imkânsızdır. Resulullah efendimiz, meyte ve kanı şöyle açıklıyor...

Devamını Okuyun...

Tasavvuf ehli müctehid idi

Tasavvuf büyüklerinin hiçbiri, dört mezhepten ayrılmamıştır. Dört mezhepten ayrılmak, İslamiyet'ten ayrılmak olur. Tasavvuf büyüklerinin hepsi kemale gelmeden önce bir fıkıh âliminin mezhebinde idi...

Devamını Okuyun...

İctihad dinin emridir

Hayır, çok yanlıştır. İctihad da, İcma da dinin emridir. Allahü teâlâ da, Resulü de, âlimleri övmüş, müctehid âlimlere ictihad etmeyi, Müslümanların da onlara uymalarını emretmiştir...

Devamını Okuyun...

Dinde nakil esastır

Dinde aklın yani şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslamiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır...

Devamını Okuyun...

Dinimiz bir düşünce, görüş değildir

Piyasada Allah’ı tanımakla ilgili ve Allah’ın varlığını ispat etmeye kalkışan kimisi tercüme birçok kitap vardır. Genelde bu kitaplar, akli ve felsefi görüşlerle doludur...

Devamını Okuyun...