Eshabımı kötülemeyin

Bir yazar, “Resulullahın çömezleri, Hazret-i Ali’yi ilk halife seçmedikleri için bence yanlış yapmışlardır” diyor. Böyle söylemek caiz midir?

CEVAP
Böyle söylemek Allah’a ve Resulüne karşı gelmek olur. Yani, Allah ve Resulünün onlara verdiği kıymeti, makamı beğenmemek, itiraz etmek olur. Resulullah efendimiz, “Eshabım [Arkadaşlarım]” diyor, çömezlerim demiyor. Çömez ifadesinde küçültme ve hakaret vardır. Allahü teâlâ onları övüyor, (Hepsine Cenneti söz verdim) buyuruyor. (Hadid 10)

İkincisi, Eshab-ı kiramın icmaına karşı gelmiş oluyor. Çünkü İlk halife Hazret-i Ebu Bekir, Eshab-ı kiramın icmaı ile seçilmiştir. Biat etmeyen kimse kalmamıştır.

Eshab-ı kiramın hepsinin söz birliğine icma denir. İcmaya uymak farzdır. İcma’yı inkâr ise küfürdür. Hazret-i Ebu Bekir'le Hazret-i Ömer'in hilafetlerini inkâr eden kâfir olur. Cenaze namazının farzı kifaye olduğunu inkâr eden kâfir olur. Çünkü icma’ı inkâr etmiştir. (Redd-ül-muhtar)

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ümmetim dalalet üzerinde ittifak etmez.) [İbni Mace]

(Cemaatten bir karış ayrılan, cahiliyet ölümü ile ölmüş olur.) [Buhari]

(Cemaatle birlikte olun! Allah’ın rızası, rahmeti, yardımı cemaat ile birliktedir. Cemaatten ayrılan Cehenneme düşer.) [İbni Asakir]

(Sürüden ayrılanı kurt, cemaatten ayrılanı şeytan kapar. Sakın cemaatten ayrılmayın!) [Tirmizi]

(Cemaatten bir karış ayrılan İslam halkasını boynundan çıkarmış olur.) [Ebu Davud]

Bir âyet meali şöyledir:
(Müminlerin yolundan ayrılanı Cehenneme atarız.) [Nisa 115]

Bu âyet-i kerime ve yukarıdaki hadis-i şerifler, icmanın önemini göstermektedir. Eshab-ı kiramın söz birliği ile yaptığı işleri beğenmeyenin kâfir olacağı bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. Eshab-ı kirama itimat kalmayınca, onların topladığı Kur’an-ı kerime de, hadis-i şeriflere de gölge düşer. Bu hocanın da, Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere gölge düşürmek gibi gizli bir maksadı varsa, onu bilemeyiz.

Şu tarih kitapları
Sual: 
Tercüme veya telif olarak hazırlanan ve İslam Tarihi adı verilen Türkçe kitapların hepsinde önemli hatalar vardır. Eshab-ı kiramı kötülemeyen hiç birine rastlamadım. Bunun sebebi nedir? Mesela Uhud savaşındaki okçular olayı için, (Düşman artık hezimete uğramıştı. Fakat iş bitmiş değildi. Burada gaflete düşen müslümanlardan [Eshab-ı kiramdan] bazıları düşmanı takip edecekleri yerde ganimet toplamaya kalkıştılar, dünyalık sevdasına düştüler) deniyor. Âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle övülen Eshab-ı kirama bu iftira nasıl yapılabiliyor? Tarih kitaplarındaki bu yanlışlıklar nereden kaynaklanıyor?
CEVAP
Bilindiği gibi Emevilerden sonra Abbasiler hakimiyet kurmuştur. Abbasi tarihçileri, hadiseleri, Emevilerin ve bazı Eshab-ı kiramın aleyhine olacak şekilde tahrif etmişlerdir. Kaynak olarak elde bu kitaplar bulunduğu için, tarih kitabı hazırlayanlar, ister istemez büyük hatalara düşüyorlar.
Kur'an-ı kerim, hadis-i şerifler ve fıkıh kitapları okununca bu hatalar bariz şekilde ortaya çıkıyor. Kur'an-ı kerimde Eshab-ı kiramın tamamı övülüyor.

Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Biz onların [Eshab-ı kiramın] hepsinden razıyız. Onların hepsi de Allah’tan razıdır.) [Tevbe 100, Mücadele 22]

(Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik. [Kalblerindeki kin, hıyanet, düşmanlık, dünyalık sevdası gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık.]) [Araf, Hicr]

(Allah, onların [Eshab-ı kiramın] her birine hüsnayı [Cenneti] vaad etti.) [Hadid 10]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Eshabım gibi hiç kimse İslamiyet’e hizmet edemez.) [İ. Süyuti]

(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]

(Eshabımı kötüleyen hariç, Kıyamette, herkesin kurtulma ümidi vardır.) [Hakim]

(Eshabım arasında fitne çıkacak, o fitnelere karışanları, Allahü teâlâ benimle olan sohbetleri hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.) [Müslim]

(Eshabımın hiçbirine dil uzatmayın. Onların şanlarına yakışmayan bir şey söylemeyin! Allah’a yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç arpası kadar sevap alamaz.) [Ebu Davud]

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Eshab-ı kiram arasındaki harbleri, "Vurdu", Kırdı" diyerek anlatmak haramdır. Çünkü onları sevmemeye sebep olur. Dinimizi bize ulaştıran onlardır. Onlardan birini kötülemek, dini yıkmak olur.) [Envar]

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
(Eshab-ı kiramın hepsini, adil, salih, evliya, âlim ve müctehid bilmek her müslümana gerekir. Çünkü Kur'an-ı kerimde, (Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan razıdır) buyuruluyor. Onlardan birini kötülemek, bu âyete inanmamak olur.) [Savaik-ul-muhrika]

Okçular hadisesi
Peygamber efendimiz, okçulara, (Buradan ayrılmayınız) emrini verdi. Bir müddet sonra savaş bitmek üzere idi. Düşman kaçıp gitmişti. Okçular, (Bizim burada durmamızın sebebi, düşman tehlikesini önlemek içindi. Şimdi düşman gittiğine göre, burada artık durmamızı Resulullah efendimiz de istemez. Peygamber efendimizin yanına gidelim, ne emir buyurursa onu yapalım) diyerek bulundukları yeri terk ettiler.

Böyle hareket etmelerinin bir hata olduğu sonradan meydana çıktı. Bunu bile anlatmayı Peygamber efendimiz yasakladı, (Eshabımın kusurlarını söylemeyin) buyurdu. Eshab-ı kirama kusur bulmaktan, kusurlarını söylemekten, onlara dil uzatmaktan çok sakınmalıdır. Çünkü hadis-i şerifte, (Eshabımın ismini işitince susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin) buyuruldu. (Mevahib)

Senâüllah Pâni-püti hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın varlığı, sıfatları, razı olduğu ve beğendiği şeyler, ancak Peygamberlerin bildirmesi ile anlaşılır. Akıl ile anlaşılamaz. Bunları bize Muhammed aleyhisselam bildirdi. Hulefa-i raşidinin çalışmaları ile, her tarafa yayıldı. Eshab-ı kiramdan bazıları, bazı bilgileri işitmişlerdi. Bu bilgilerin hepsini topladılar. Eshab-ı kiramın bu hususta üzerimizdeki hakları çok büyüktür. Bunun için hepsini sevmemiz, övmemiz ve itaat etmemiz emrolundu. (Hukuk-ul-islam)

Ölüleri kötülemek
Sual: 
Bid'at ehli bazı kimselerin sapıklıklarını söyleyince, "Ölülerin kötü tarafı söylenmez. Ayrıca gıybet de olur" deniyor. Fakat bu bid'at ehli şahıslar, başta Hazret-i Osman olmak üzere Eshab-ı kiramın çoğunu kötülüyorlar. Eshab, bizim ölülerimiz değil mi, onları kötülemek gıybet değil mi?
CEVAP
Bid'at ehlini kötülemek gıybet olmaz. Gıybet, bir kimsenin gizli bir kusurunu, arkasından söylemektir. Harbilerin ve bid'at sahiplerinin ve açıkça günah işleyenlerin bu günahlarını ve zulmedenlerin ve alışverişte hile yapanların bu fenalıklarını müslümanlara duyurarak, bunların şerrinden sakınmalarına sebep olmak ve Müslümanlığı yanlış anlatanların bu iftiralarını söylemek gerekir, gıybet olmaz. (Redd-ül-muhtar c.5, s.263)

Eshab-ı kirama dil uzatanlar ölü olsun, diri olsun, bunları açıklamak, gıybet olmaz, aksine dinin emrine uymak olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Fitne veya bid'at yayıldığı, Eshabım kötülendiği zamanda, hakkı bilen, bilgisini müslümanlara duyursun! Hakkı yani doğru yolu bildiği [ve gücü yettiği] halde, müslümanlara duyurmayanlara, Allahü teâlâ ve melekler ve bütün insanlar lanet eylesin! Allahü teâlâ, böyle bir kimsenin farzlarını ve nafile ibadetlerini kabul etmez.) [Hatib, Deylemi]

Eshab-ı kiramın hepsi müslümandır. Bizim ölülerimizdir. Hiç kimsenin onları tenkit etmesi caiz olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın.) [Tirmizi]

(Ölülerinize sövmeyin, onlar amelleriyle başbaşa kalmıştır.) [Buhari]

(Hazret-i Âişe, "Lanetlik İbni Kays ne yapıyor?" diye sorar. Oradakiler "Öldü", derler. Hazret-i Âişe hemen, Estagfirullah der. "Neden önce lanetledin, sonra istigfar ettin?" diyene, "Resulullah (Ölülerinizi kötülemeyin) buyurduğu için" diye cevap verir.) [İbni Hibban]

Eshab-ı kiramın kusuru olsa da, bizim ölülerimiz olduğu için ve Allahü teâlâ onların kusurunu affettiği için bunları söylemek caiz olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Eshabımın ismini işitince, susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin!) [Taberani]

(Eshabımın kusurlarını söylemeyin! Kalbleriniz onlara karşı değişir. Eshabımı iyilikle anın ki, kalbleriniz ülfet etsin!) [Deylemi]

Abduhçuların hedef tahtası haline getirdikleri Hazret-i Osman, Allah Resulünün damadı ve Cennetle müjdelenmiş on kişiden biridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Osman bendendir, ben de Osman’danım.) [Taberani]

(Yüz kızım olsa, hepsini de Osman’a verirdim.) [İbni Asakir]

(Meleklerin haya ettiği zattan [Osman’dan] ben haya etmez miyim?) [Beyheki]

(Osman’ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin kişi, hesap görmeden Cennete girer.) [İ. Asakir]

Mezhepsizlere göre, Eshab-ı kiramı kötülemek caiz, fakat, kötüleyenlere ne yapıyorsunuz demek bile caiz değildir. Böylece Eshab-ı kiramın kendi ölüleri olmadıklarını adeta kabul etmiş oluyorlar.

Fellahla acemin hezeyanı
Sual:
 Ölmüş yabancı iki yazar tarafından yazılan ve "Ebuzer-i Gıfari" adıyla Türkçeye tercüme bir kitabı ekte gönderiyorum. Eshab-ı kirama hakaret ile dolu bu kitap nasıl tercüme edilir ki?
CEVAP
Gönderdiğiniz kitap, Es-Sahhar isimli bir fellah tarafından, gizlice, Cezayir’de basılmıştır. Yıllar sonra, Ali Şeriati Mezinani isimli bir acem tarafından Farsçaya geniş bir ilave ile tercüme edilmiştir. Bu hakaretler, Türkçeye niçin aktarılır ki? Bu sorunun cevabını yayınevi veriyor. Diyor ki: (Biz Yayınevi olarak, sahabelere, saygı ve hürmet edilmesi gerektiğini hatırlatmakla beraber, beşer oldukları için, eleştirilebileceklerini söylüyoruz.) [s. 209] Demek ki, Eshab-ı kirama hakaretin tek sebebi, beşer yani insan oldukları içinmiş.

Kitabın mütercimi ise, (Sunuş) bölümünde diyor ki:
(Yazar, ihtilaflı konuları bilerek kaleme almış, "Bu rivayetlerin doğruluğunu veya yanlışlığını tespit etmek, tarih yazanın bileceği iştir" diyerek işin içinden çıkmıştır.) [s.7]

Yazarın ve mütercimin de itiraf ettiği gibi, doğru olduğu bilinmeyen isnatlarla Eshab-ı kirama hakaret edilmiştir. Acem yazar, ilk iki halifenin halifeliğini İslam’a darbe olarak bildiriyor: (Bu rejimin kurucusu ortadan gittikten sonra, Ali’nin mahrumiyeti ve siyasi gruplaşmalar, hilafet duvarının temel taşının eğri konulmasına sebep oldu. Ebu Bekrin, Ömer’i kendisine halife seçmesiyle, İslami rejime ikinci darbe de vurulmuş oldu.) [s.14]

Hazret-i Osman’a da şöyle saldırıyor:
(Ömer de gidince,....... Osman hükümeti eline aldı.... İslam kanunlarında yapılan değişiklikler, o kadar şiddetliydi ki, Muhammed’in binası kökten viran oldu.) [s.15]

Hazret-i Ebu Bekir’e saldırısı da şöyle:
(Ebu Bekir, Aliyi -na-civanmerdane-siyaset sahnesinden alaşağı ederek, hilafete oturduğu gün, Ebuzer endişe ve korkuya düştü.) [s.15]

Diğer Eshab-ı kirama da şöyle hücum ediyor:
(Ama mümkün müydü, Osmanları,..... Abdurrahman İbni Avfları, hadisle, âyetle ve konuşmayla doğru yola getirmek? Bu nasıl olabilirdi ki Allah’ın resulü, vahiyle silahlı olduğu zaman bile bunu yapamamıştı. Oysa bunların bizzat kendileri, vahiyle, Kur'anla milleti yağma etmişlerdi.) [s.195]

Acem yazar, bu sahabiyi bir gayrı müslime benzeterek diyor ki:
(Ebuzer de, Pascal gibi, Allah’ı yürek yoluyla bulmuş ve Peygamberi görmeden üç yıl önce Allah’a inanmıştı.) [s.18]

Acem yazar da, diğer reformcular gibi sosyalizm taraftarıdır. Hazret-i Ebuzeri de sosyalist olarak övmektedir. Diyor ki:
(Peki Ebuzerin sosyalizmi ne oldu? Yeni sosyalistler diyor ki: Dünya gerek ki sosyalist olsun, tâ ki yaşamaya layık olsun!.. Biz de aynı düşünceyi Ebuzerin bütün hayatı boyunca açıkça görüyoruz.) [s.17]

Görüldüğü gibi İslam perdesi altında sosyalizmi savundukları açıkça anlaşılmaktadır.

Acemoğlu, Hazret-i Ebuzere de iftira ederek onun ağzından, (Evinde ekmek bulunmadığı halde, kınından sıyrılmış kılıcıyla isyan etmeyen adama şaşarım) diyor. Acemoğlu, niçin çalışmıyorsun da isyan ediyorsun? Rızk Allah’tan değil midir? Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiram günlerce aç kaldı. Hangisi isyan etti?

Yine bu Acemoğlu, Hazret-i Ebuzer dahil, birkaç sahabinin ismini söyledikten sonra, (Bunların hayatlarını özet olarak da olsa, anlatan doğru bilgiler ne yazık elimizde yoktur) diyor. (s.21) Buna (İntak-ı hak) denir. Peki doğru bilgi yok da Hazret-i Ebuzer hakkında koca bir kitap nasıl yazılabilir? İftira olunca niye yazılmasın ki?

Asla caiz değildir
Sual:
 Herhangi bir sahabinin, müslüman olmadan önceki hâlini anlatmak caiz mi?
CEVAP
Hiçbir Sahabinin müslüman olmadan önceki hâlini kötüleyerek anlatmak asla caiz değildir.
Müslüman olmadan önce işlenen bütün günahları Cenab-ı Hak affeder, hatta sevaba da çevirir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Allah, kâfirken tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenlerin seyyiatını hasenata [günahlarını sevaplara] çevirir. Allah çok affedici ve çok merhamet sahibidir.) [Furkan 70]

Müslüman olan bir kâfir, iman etmeden önceki yaptığı iyiliklerin karşılığına da kavuşur. Hakim bin Hazam, iman edince, (Önceki iyiliklerim ne oldu) diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Önceki iyi işlerin makbul olmak üzere Müslüman oldun.) [Buhari]

Bu husus kâfir iken Müslüman olan herkes için geçerlidir. Hangi günah olursa olsun, şirk yani kâfirlik dahil, tevbe edilince Allah onu affeder. Bu husus, kıyamete kadar böyledir.

Hiçbir müslümanı tevbe ettiği günahtan ayıplamak uygun olmadığı gibi, kâfirken tevbe edip iman edenlerin de önceki hallerinden dolayı onları ayıplamak, bu yüzden onlara leke sürmek, önceki hallerini bahis konusu etmek caiz değildir.

Son söz: 
Hepsi Cennetlik olan Eshab-ı kiramın bazısını, herhangi bir sebeple kötülemek birkaç bakımdan caiz değildir:
1- Eshab-ı kiram Peygamber efendimizin arkadaşları ve dostlarıdır. Onun dostlarını üzmek, Onu üzmek demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabıma dil uzatmakta Allah’tan korkun! Benden sonra onları kötü emellerinize alet etmeyin! Onları seven, beni sevdiği için sever. Beni sevmeyen de onları sevmez. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur.) [Buhari]

2- Eshab-ı kiram, bizim ölülerimiz olduğu için kötü söz söylenmez. Çünkü (Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın) hadis-i şerifine aykırı olur. (Tirmizi)

3- Eshab-ı kiramın kusurları olsa bile, söylememek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabımın kusurları, yanlış hareketleri olacaktır. Allahü teâlâ, benim hatırım için onların kusurlarını affedecektir.) [İbni Asakir]

4- Eshab-ı kiramın kusurunu söylemek fayda vermeyeceği gibi, aksine Cehenneme gitmeye sebep olacağı için susmak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabım arasında fitne çıkacak, Allahü teâlâ benimle olan sohbetlerinin hürmetine, fitnelere karışan Eshabımı affedecek, bunlara dil uzatanlar Cehenneme gidecektir.) [Müslim]

5- Peygamber efendimiz, (Eshabımı kötülemeyin) buyurduğu için onların hiç biri hakkında kötü söz söylenmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabımı kötüleyenler, Müslümanlıktan ayrılmış olur.) [Beyheki]

(Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hakim]

6- Allahü teâlâ, onlardan razı olduğu ve onların kusurlarını affettiği ve hepsine Cenneti söz verdiği için kötülemek caiz olmaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah onlardan razıdır.) [Tevbe 100]

(Hepsine hüsnayı [Cenneti] vaad ettik.) [Hadid 10]

7- Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık. Demek ki, hiçbir sahabi, başka bir sahabiye haset ve kin beslemez. Çünkü, hepsi Hakkulyakinmertebesine ulaşmışlardır. Aralarındaki savaşlar ictihad sebebi ile idi. Her biri, kendi ictihadı ile hareket etmeye mecbur olduğundan, hiçbiri kötülenemez. Eshab-ı kiramdan birini kötülemek, (Allah onlardan razıdır) mealindeki âyete inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan)

İmam-ı a'zam, (Eshab-ı kiramın hepsini hayırla anarız) buyurdu. İmam-ı Şafii ve Ömer bin Abdülaziz de, Eshab-ı kiram arasındaki savaşlar hakkında (Allahü teâlâ, ellerimizi, bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de, dilimizi tutup, bulaştırmayalım!) buyurdu. (M. Rabbani c.2, m.96)

İmam-ı Gazali hazretleri de (Dinimizi bize ulaştıran Eshab-ı kiramdır. Onlardan birini kötülemek, dini yıkmak olur) buyurdu. (Envar li-amel-il-ebrar)

Allah ve Resulü tehdit ediyor
Sual:
 Ehl-i beyti ve Eshab-ı kiramı kötüleyenlerin Cehenneme gideceğini bildiren hadisler için, (Peygamberimiz insanları tehdit ederek, lanetleyerek bir gerçeği dile getirmez, bunlar hep safsatadır) deniyor. Bu hususlar âyet ve hadisle sabit değil mi? Âyet ve hadislere safsata denir mi?
CEVAP
Dinin emirlerine safsata diyen, eğer mümin ise kâfir olur. Diğer Peygamberler kavmine beddua etmiş ise de bizim Peygamberimiz, hepsinin helak olması için genel bir beddua etmemiştir. Ama İslamiyet’i temelinden yıkmaya sebep olabilecek bazı işlerin sahipleri için beddua ve lanet etmiştir. Mesela bir hadis-i şerif meali: (Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hâkim] (Çünkü Eshab kötülenirse, İslamiyet yıkılır. Dini bize onlar ulaştırdı, Kur’an-ı kerimi onlar topladı, onlar bastırdı. Onlara itimat kalmayınca din yıkılır.)

Allahü teâlâ da, gerçekleri dile getirmek için tehdit etmiştir. İşte birkaç âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]

(Bir mümini kasten [mümin olduğu için] öldürenin cezası, ebedi Cehennemde kalmaktır. Allah ona gazap etti, onu lanetledi ve onun için büyük bir azap hazırladı.) [Nisa 93]

(Allah’a verdiği sağlam sözde durmayanlara, akrabalık bağlarını kesenlere ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlara lanet olsun, kötü yurt, [Cehennem] onlaradır.) [Rad 25]

Görüldüğü gibi Allahü teâlâ, tehdit ediyor, Cehennemle korkutuyor, lanet ediyor. Bu âyetlere bir Müslüman safsata diyemez. Misyoner ajanları safsata derse de, bir değeri olmaz.

İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis olmaz; çünkü onlar uydurma hadis nakletmenin büyük vebalini bilirler. Mesela şu hadis-i şerif, hadis kitaplarında bulunur:
(Benim ağzımdan yalan konuşmak, başka birinin ağzından yalan konuşmaya benzemez. Bilerek benim ağzımdan yalan söyleyen [hadis uyduran] Cehennemdeki yerine hazırlansın.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Hatib]

Resulullahın vârisi olan âlimlerin bildirdikleri hadis-i şeriflerden bazılarının mealleri şöyledir:

(Âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatıldığı zaman, doğruyu bilenler herkese bildirsin! Doğruyu bilip de, gücü yettiği halde bildirmeyene lanet olsun.) [Ebu Nuaym, Deylemi]

(Eshabımı sevmeyen beni sevmiş olamaz. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur.) [Buhari]

(Allahü teâlâ, bana insanların en iyilerini eshab ve Eshar, [zevce, kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader gibi akraba] olarak ayırdı. Bunlara sövenlere lanet olsun.) [Hâkim]

(Eshabımı kötüleyenler, Müslümanlıktan ayrılır.) [Beyheki]

(Kıyamette bir idareci, Cehennem köprüsü üzerinde durdurulur. Köprü şiddetle sarsılarak kemiklerini ayırır. Eğer o, âdil ise köprüden geçer ve ecri iki misline çıkar. Şayet zâlim ise köprüden Cehennemin içine düşer.) [Taberani]

(Mehrini vermemek niyetiyle bir kadınla evlenen, zani [zina eden]olarak ölür. Ödememek niyetiyle, bir şey satın alan da, hain olarak ölür, hainin yeri de Cehennemdir.) [Taberani]

Bunları bilen bir Müslüman, (Peygamberimiz insanları tehdit ederek, lanetleyerek bir gerçeği dile getirmez, bunlar hep safsatadır) diyemez. Derse o kimse, ya maksatlıdır veya cahildir.

Eshaba sövmenin cezası
Sual: Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, kıyamet günü, Eshabıma sövenlerin farzlarını ve sünnetlerini kabul etmez) buyuruluyor.Söven kimseler Cehenneme mi gidecektir?
CEVAP
(Farzı, sünneti kabul edilmez) demek, hiçbir ibadeti kabul edilmez demektir. İbadetleri kabul edilmeyince elbette Cehenneme gider. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Eshabıma sövenler hariç, Kıyamette her Müslümanın kurtulma ümidi vardır. Kıyamet halkı Eshabıma sövenlere lânet eder.)[Hâkim]

Demek ki her günahkâr Müslümanın kurtulma ümidi vardır. Affa veya şefaate uğrayıp Cennete gidebilir, fakat bildirilen hadis-i şerife göre, Eshab-ı kirama sövenlerin, pişman olup tevbe etmedikçe, kurtulma ümitleri yoktur. Dinimizde sövmek ibadet değildir. Ebu Cehil kâfirine, hatta Şeytana bile sövülmese, ahirette niye sövmedin diye hesap sorulmaz. Eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. Resulullah efendimizin Cennetlik olan arkadaşlarına sövmek, ne kadar çirkin günahtır.

Hazret-i Ali'yi tenkit
Sual: 
Bazı kimseler, (Hazret-i Ali, halifelik döneminde hiçbir yeri fethetmedi, İbni Sebecilerin ölüsünü yaktı, Hazret-i Osman da akrabalarını işe aldı) diyerek bu mübarek iki zata saldırıyorlar. Bu zatlara dil uzatılması caiz midir?
CEVAP
Bu iki mübarek zat, sahabi olduğu için, onları incitici söz söylemek, asla caiz değildir.

Bu iki zat, Eshab-ı kiramın en üstünü olan dört kişiden ikisidir. Cennetle müjdelenen on kişi arasındadır. Her ikisi de, Resulullah efendimize damat olmak şerefine kavuşmuştur. Hazret-i Ali, ayrıca Ehl-i beytten bir zattır. Yine Peygamber efendimiz, bütün Müslümanlar için buyuruyor ki:
(Ölülerinizin hatalarını söyleyerek, onları üzmeyiniz!) [Tirmizi]

Bu iki zat bizim ölülerimiz değil mi? Onlara bir Müslüman nasıl dil uzatır?

Resulullah efendimiz Eshab-ı kiramın hataları olsa bile, bunların söylenmesini yasaklıyor.Peygamber efendimizin bu emirleri dinlenmeyip, o büyük zatlara dil uzatmak çok tehlikelidir.

Allahü teâlâ Eshab-ı kiramı affediyor, dil uzatanları ise Cehenneme sokuyor. O hâlde, Resulullah'ın emrine uyarak Eshab-ı kiram anılınca dilimizi tutmalıyız.

Şah Veliyyullah-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Hazret-i Ali de, Hazret-i Osman gibi akrabalarını işe almıştır. Bu suçlanacak bir şey değildir. Hazret-i Osman, kendi akrabasına ihsanda bulunmakla, İslamiyet’in bir emri olan (sıla-i rahim) sevabına kavuşmuştur. Üstelik işe aldıklarının maaşlarını kendi malından vermiştir. Beyt-ül-malda olan hakkını almayıp, Müslümanlara dağıtmak, büyük bir fazilettir. Hazret-i Osman’ın akrabaları cihad ettiler. Çok kahramanlık yaptılar. Her mücahid gibi, bunlara da haklarını verdi. Hazret-i Osman zamanında, İslamiyet’in Asya’ya, Afrika’ya yayılmasında, onun bol ihsanlarının çok faydası oldu. Resulullah da, ganimetten, Kureyş kabilesinden olanlara başkalarından daha çok verirdi. Haşimoğullarına bunlardan da çok verirdi. Halifenin, dilediğini, dilediği işin başına geçirmesi hakkıdır, hattâ vazifesidir. Yakından tanıdığı akrabaları, kendisine daha itaatli oldukları için, onları tercih etmesi iyi oldu. [Kabiliyetini, huyunu suyunu bilmediği kimseleri, yabancıları işin başına alması elbette yanlış olurdu.] Eshab-ı kiramın üzerinde ittifak ettiği Mushaf’ı çoğaltıp dağıtmakla İslamiyet’e büyük hizmet etti. (Kurret-ül ayneyn fi-tafdil-iş-şeyhayn)

Zayıf Müslümanlar
Sual: Faideli Bilgiler
 kitabında, zekât verilen sekiz sınıftan birinin Müellefe-i kulüb olduğu bildiriliyor. Bunlardan biri de, (Yeni iman etmiş olan bazı zayıf Müslümanlar) olarak bildiriliyor. Eshab-ı kirama imanı zayıf denir mi?
CEVAP
Eshab-ı kiramın imanı zayıf denmiyor. (İmanı zayıf olanlara zekât veriliyordu) deniyor. İmanı zayıf olanlar Eshab-ı kiram değildi. Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Yemen’de veya Medine’de yahut köylerinde olup da, Resulullah efendimizi görmedikleri için Eshab-ı kiram olmak şerefine kavuşmayan Müslümanlar vardı. Kalblerinin iyice İslâmiyet'e ısınmaları için onlara zekât veriliyordu. Sonra buna lüzum kalmayıp, bu hüküm kaldırıldı.

Peygamber efendimizi seven...
Sual: Peygamber efendimizi sevdiğini söyleyen bazı kimseler, Eshâbdan bazılarına dil uzatıyorlar. Peygamber efendimizi seven, Onun Eshâbına dil uzatabilir mi?
Cevap:
 Resûlullah efendimizi seven bir kimsenin, Onun Eshâbının hepsini de sevmesi lazımdır. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Eshâbımı seven, beni sevdiği için sever. Onları sevmeyen kimse, beni sevmemiş olur. Onları inciten, beni incitir. Beni inciten de, Allahü teâlâyı incitmiş olur. Allahü teâlâyı inciten kimse, elbette azap görecektir.)

(Allahü teâlâ, benim ümmetimden bir kuluna iyilik yapmak isterse, onun kalbine, Eshâbımın sevgisini yerleştirir. Onların hepsini canı gibi sever.)

Eshâb-ı kiramı kötü bilmek
Sual: Eshâbdan bazıları için, kötü söz söyleyenlere nasıl bir cevap vermelidir?
Cevap:
 Bu konuda, Abdullah Süveydî hazretleri, m. 1746 senesinde İran hükümdarlarından Nâdir Şâh'ın isteği ile Şii âlimlerle yapılan münazarayı şöyle anlatmaktadır:
“Şii molla başı, Abdullah Süveydi hazretlerine;
-Kur’ân-ı kerimde, Eshâbın münafık olduklarını bildiren âyetler çoktur. Tevbe sûresinin 59., Mücâdele sûresinin 8. âyeti bunlardandır, deyince, Abdullah Süveydi hazretleri cevap olarak der ki:
-Eshâb-ı kiramı kötülemek için bildirdiğin âyetlerin hepsi, münafıklar için gelmiştir. Hatta, Şiiler de, böyle olduğunu söz birliği ile söylemektedir. Münafıklar için gelen bu âyetleri, âyetler ile övülen Eshâba bulaştırmaya kalkışmak, O büyükleri lekelemek istemek, adalete ve insafa sığmaz. Önceleri, münafıkların sayısı çoktu. Sonra, azalmaya başladı. Peygamber Efendimizin ömürlerinin sonuna doğru, münafıklar, müminlerden ayırt edildi. Allahü teâlâ, Âl-i İmrân sûresinin 179. âyeti ile, tayyipleri habislerden ayırt eyledi. Resûlullah Efendimiz;
(Ocaktaki ateş, demiri pislikten ayırdığı gibi, Medine de, insanların iyisini, kötüsünden ayırıyor) buyurdu.

Demircilerin kullandığı ocak, demirdeki curufu ayırdığı gibi, Medine şehri de, insanların kötüsünü iyisinden ayırır buyurdu. Bunun için münafıkları bildiren âyetleri Eshâba yüklemek, nasıl doğru olur? Âl-i İmrân sûresinin 110. âyetinde mealen;
(Siz ümmetlerin en hayırlısı, en iyisi oldunuz) buyuruldu. Bu âyet ile övülen kimseler, nasıl olur da, münafıklarla bir tutulur? Tevbe sûresinin 59. âyetinin Havâric kabilesinin reisi İbni zil Huvaysıra için geldiğini bütün tefsirler yazıyor. Buhârîde şöyle naklediliyor:
Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri diyor ki:
'Resûlullah Efendimiz, Huneyn gazasında kâfirlerden alınan ganimet mallarını dağıtıyordu. Benî Temîm aşiretinden Huvaysıra içeri girdi ve;
-Ya Resûlallah! Adaleti gözet! dedi. Resûlullah Efendimiz;
-Sana yazıklar olsun! Ben adalet yapmazsam, kim yapar? Adalet üzere olmasaydım, çok zarar ederdin! buyurdu.'

Mücâdele sûresinin 8. âyeti de, Yahudiler ve münafıklar için inmiştir. Çünkü bunlar, müminlerden gizli olarak, aralarında toplanır ve göz, kaş işaretleri ile, Eshâb-ı kiramı aldatmaya çalışırlardı.”

Eshâb-ı kiramdan birine dil uzatan
Sual:
 Eshâb-ı kiramdan bazılarına inanıp bazılarına inanmamak, İslâmiyete leke getirmez mi?
Cevap: Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“Eshâb-ı kiramdan birine dil uzatan kimse, hepsini lekelemiş olur. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamış olur. Aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek, onun söylediklerine inanmamak olur. İslâmiyeti bizlere bildiren, onların hepsidir. Onların her biri adildir, doğrudur. Her birinin İslâmiyette bildirdiği bir şey vardır. Her biri âyet-i kerimeleri getirerek, Kur’ân-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını beğenmeyen, İslâmiyeti bildireni beğenmemiş olur. Böyle olan da, Cehennemden kurtulabilir mi? Bakara sûresi, seksenbeşinci âyetinde mealen;
(Kur’ân-ı kerimin bir kısmına inanıyorsunuz da, bir kısmına inanmıyor musunuz? Böyle yapanların cezası, dünyada, rezil, rüsva olmaktır. Ahirette de, en şiddetli azaba atılacaklardır)buyuruldu.

Kur’ân-ı kerimi hazret-i Osman topladı. Hatta, hazret-i Ebu Bekir ile hazret-i Ömer topladı. Görülüyor ki, bu büyükleri kötülemek, Kur’ân-ı kerimi kötülemeye kadar gidiyor. Allahü teâlâ, Müslümanları, böyle belaya düşmekten korusun! Şii alimlerinden birine; ‘Kur’ân-ı kerimi, hazret-i Osman toplamıştır. Onun toplamış olduğu, bu Kur'ân için ne dersiniz?’ diye sorulunca, ‘Ona bir kusur bulmakta, hiç fayda göremem. Çünkü, Kur’ân-ı kerime dil uzatılırsa, din yıkılır’ dedi.

Aklı olan kimse, Peygamber efendimizin vefat ettiği gün, Eshâb-ı kiramın hepsinin, yanlış bir kararda birleşeceklerini söyleyemez. Hâlbuki o gün, Eshâb-ı kiramdan otuzüçbin adedi, hep birden, istekle ve severek hazret-i Ebu Bekri halife yaptı. Otuzüçbin Sahâbinin, yanlış bir işte, söz birliği yapması, olacak şey değildir. Nitekim, Peygamber efendimiz;
(Ümmetim yanlış bir iş üzerinde, söz birliği yapmaz!) buyurmuştu.

Peygamber efendimizin Eshâbının arasında olan ayrılıklar, nefsin isteklerinden değildi. Onların bütün istekleri, İslâmiyete uymaktı. O büyüklerin hiçbirini, dilimizle incitmemeliyiz. Her biri için hep iyi söylemeliyiz. Ehl-i sünnetin en büyük âlimlerinden imâm-ı Şafii hazretleri;
“Allahü teâlâ, ellerimizi, o kanlara bulaştırmadı. Biz de dillerimizi bulaştırmayalım” buyurdu.”

Ehl-i beytin fazileti

Ehl-i beyt, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamın bütün aile fertlerine denir. Mübarek hanımları, kızı Hazret-i Fatıma ile Hazret-i Ali ve bunların evlatları olan Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin, onların...

Devamını Okuyun...

Ehl-i beyt Cennetliktir

Önce Ehl-i beytin kimler olduğuna bakalım. Âlimler farklı bildirmişlerdir. Ehl-i beyt Resul-i ekremin zevceleri, çocukları ve torunlarıdır. Hazret-i Ali de bunlardandır. O da, Ehl-i beytin akrabasındandır. (Şehzade tefsiri)...

Devamını Okuyun...

Eshabım gökteki yıldızlar gibidir

İkinci binin müceddidi imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Eshab-ı kiramı sevmek, onlara bağlı olmak, insanlar içinden beğenilmiş, süzülüp ayrılmış olan bu çok kıymetli tabakanın hayat tarzlarına imrenip onlar gibi olmaya özenmek...

Devamını Okuyun...

Sahabenin hepsi müctehiddir

Elbette, hepsi müctehiddir. Sekiz muhaddisin [hadis âliminin] bildirdiği bir hadis-i şerif meali şöyledir: Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz. [Taberanî, Beyhekî, İbni Asakir, Hatîb, Deylemî...

Devamını Okuyun...

Eshabın hepsinden Allah razıdır

Hiç birinin kâfir olduğunu göstermez. Hadis-i şerifler ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamaları olmadan okunursa insan dinden çıkabilir...

Devamını Okuyun...

Eshab-ı kiramın her sözü senettir

Ehl-i sünnet âlimleri tefsir ve hadis bilgisini, dört halife içinden, en çok Hazret-i Ali’den almıştır. Çünkü, üç halife önce vefat etti...

Devamını Okuyun...

Eshab-ı kiramın üstünlük sırası

Mevahib-i ledünniyye kitabında deniliyor ki:
Peygamberlerden ve meleklerin üstünlerinden sonra, bütün yaratılmışların en üstünü, Eshab-ı kiramdır...

Devamını Okuyun...

“Ve küllen vaadallahül Hüsna” âyeti

Fitne ve fesat çıkararak bölücülük yapan ehli bid’at ve ehli dalalet, Eshab-ı kirama dört koldan saldırıyorlar...

Devamını Okuyun...

Onlar birbirlerini çok severdi

En kıymetli Peygamber, bizim Peygamberimizdir, en iyi eshab Onun eshabı, en iyi ümmet de Onun ümmeti yani bütün Müslümanlar...

Devamını Okuyun...

Sahabenin kerameti

Eshab-ı kiram, bütün evliya-i kiramdan üstün olduğu halde, kerametlerinden az bahsedilmesinin sebebi, onların kerametlerinin az olması değildir...

Devamını Okuyun...

Hepsi Cennetlik olanlar

Evet hepsi Cennetliktir. Allahü teâlâ, onlara en güzel mükafatı vereceğine yani Cennete koyacağına dair söz verdi...

Devamını Okuyun...

Çömez ve Eshab-ı kiram

Fiyasko, bir teşebbüste, gülünç ve başarısız neticedir. Böyle söylemek, diğer Peygamberlerin fiyaskosu var demektir...

Devamını Okuyun...

Eshabımı kötülemeyin

Böyle söylemek Allah’a ve Resulüne karşı gelmek olur. Yani, Allah ve Resulünün onlara verdiği kıymeti, makamı beğenmemek, itiraz etmek olur...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ebu Hüreyre

Hazret-i Ebu Hüreyre (radıyallahü teâlâ anh), eshab-ı kiramın büyüklerindendir. Adı Abdurrahman’dır. Eshab-ı kiram arasında Abdullah bin Ömer’den sonra, en çok hadis bilen budur...

Devamını Okuyun...

Eshab-ı kiram ve Teftazani

Kesinlikle doğru değildir. Bütün Ehl-i sünnet âlimleri gibi, Sadeddin-i Teftazani de, Eshab-ı kiramın üstünlüğünü ve onlara dil uzatılamayacağını kitaplarında bildirmiştir...

Devamını Okuyun...

İctihad hatası

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Eshab-ı kiram arasında olan savaşları, iyi sebeplerden, güzel düşüncelerden ileri geldi bilmek, dünyalık için, menfaat için bilmemek gerekir, çünkü onların ayrılığı ictihad ve tevil ayrılığıydı...

Devamını Okuyun...

Kâfir Müslüman olmaz mı?

Kur’an-ı kerime inanmadıklarından dolayı lanet ediyorlar. Onlar Eshab-ı kiramın hemen hepsine düşmanlık ediyorlar. Kur’an-ı kerimi Eshab-ı kiram topladığı için, onlara inanmıyorlar...

Devamını Okuyun...

Resulullah’a düşmanlık

Evet, bu hadis-i şerif kendi aleyhine delildir, çünkü (Eshabıma düşmanlık bana olan düşmanlıktan ileri gelir) buyuruluyor. Eshab-ı kiram arasındaki savaşlar, düşmanlıktan dolayı değildi...

Devamını Okuyun...

Eshab-ı kiramı anlamak

Elbette, üstündür. Bu husus âyetle, hadisle ve Ehl-i sünnet âlimlerinin sözbirliğiyle sabittir. Resulullah'ın üstünlüğünü bilemeyen, anlayamayan buna akıl erdiremiyor...

Devamını Okuyun...

İlimde en üstün olanlar

Evet, sahabenin tamamı, sahabeden olmayan ulema ve evliya zatların hepsinden üstündür. Resulullah'ın mucizesini anlayamayanlar, sahabeye bilerek veya bilmeyerek dil uzatıyorlar...

Devamını Okuyun...

Resulullah ile akraba olma şerefi

Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimiz ile akraba olmak şerefi çok büyüktür. İmanlı olan her akrabası muhakkak Cennetliktir...

Devamını Okuyun...

Peygamberlerden sonra en üstün odur

Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh), Peygamberlerden sonra insanların en üstünüdür. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimizin kayınpederidir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ebu Bekir’in dövülmesi

Çeşitli kitaplarda vardır: Resulullah ve arkadaşları oturmuşlardı. O zaman 38 kişiydiler. Hazret-i Ebu Bekir ayağa kalkarak insanları Allah’a ve Resulüne çağıran bir konuşma yaptı...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ebu Bekir niçin üstün?

Bu, bir bakımdan üstünlüktür. Bir bakımdan üstünlük, her bakımdan üstün olmayı gerektirmez. Hazret-i Ebu Bekir’in çok önemli olan başka üstünlüğü vardır...

Devamını Okuyun...

Anam babam sana feda olsun

Hatice validemizle Peygamber efendimiz evlenecekleri zaman, Hazret-i Hatice, bir şahsı gizlice Server-i kâinatın huzuruna şu haberle gönderdi... 

Devamını Okuyun...

Son Peygamberin veziri olacaksın

Ebu Bekri Sıddık önceleri tüccar idi. Sefer ve ticaret yapardı. Ekseri Şam’a giderdi. Seferde iken, çok tesirinde kaldığı bir rüya gördü...

Devamını Okuyun...

O Sıddıkdır

Hazret-i Ebu Bekir, İslam dininin göz bebeğidir. Muhammed aleyhisselamın dostudur, arkadaşıdır, mübarek kayınpederidir. Bu ikisinden, ikincisidir...

Devamını Okuyun...

Cennet kapılarının hepsinden çağrılan

Ebu Hüreyre hazretleri diyor ki, Resulullah buyurdu ki: 
(Bir kimse eşyadan bir çift şeyi sadaka etse, fisebilillah Cennet kapılarından davet olunur...

Devamını Okuyun...

Babanın taati yanında

Hazret-i Âişe validemiz anlatır: 
Resulullah, bir gece mübarek başını, benim yanıma koymuş, yıldızlara bakıyordu...

Devamını Okuyun...

Artık o nesneler bana gerekmez!

Bayram günü idi. Ebu Bekri Sıddık kıymetli ve gösterişli elbise giymiş ve otuz altınlık bir şal omzuna almış idi. Cebrail aleyhisselam a’ma suretinde gelip, yol üzerinde oturdu...

Devamını Okuyun...

Bilali kâfir elinden sen kurtarırsın

Bilal-i Habeşi müslüman olmuştu, lakin o zaman bir kâfirin kölesi idi. Bir büyük kilise vardı. İçindeki putlara hizmet için, kâfirler bir köylü tayin etmişlerdi...

Devamını Okuyun...

Cennet ehlinin ışığı

Hazret-i Ömer’in hilafeti zamanında, bir gazadan çok mal getirmişlerdi. Hazret-i Ömer ganimet malını taksim eder iken Hazret-i Hasan ve Hazret-i...

Devamını Okuyun...

Damarlarımda bir şey kaldı ise af et!

Ebu Bekri Sıddıkın bir kölesi vardı. Ömrünün sonlarında her akşam iftar vaktinde yemek getirirdi...

Devamını Okuyun...

Ümmetimden bir evliya varsa

Eshab-ı kiramın tamamı evliya idi, hatta diğer evliyanın her birinden de yüksek idi. Hepsi de keramet sahibi idi. Peygamber efendimiz Hazret-i Ömer’e ikram olmak için buyurdu ki...

Devamını Okuyun...

Adalet etmek senin nasibindir

Hazret-i Ömer, Resulullah ile bütün savaşlara iştirak edip, kâfirlere karşı kahramanca savaştı...

Devamını Okuyun...

Resulullah fazla verse idi

Enes bin Malik hazretleri anlatır: 
Resulullahtan, Ebu Bekri Sıddıkın o kadar üstünlüğünü işittim ki, hayrette kaldım. Server-i âlemin vefatından sonra bir gece Onu rüyada gördüm...

Devamını Okuyun...

İslam şerefi yetmez mi?

Hazret-i Ömer hilafeti zamanında, Şam şehrine gitmek icap etmişti. Eshab-ı güzinden bir cemaati de yanlarına alıp, Medine’den yola çıktılar...

Devamını Okuyun...

Sevinmek lazımken niçin ağlarsın?

Resulullah efendimiz Arafat dağında, Kusva adlı devesine binmiş halde dururken, meal-i şerifi (Bugün dininizi ikmal ettim. Size verdiğim nimetleri tamamladım...

Devamını Okuyun...

Kavme imamet eylesin

Hazret-i Âişe validemiz anlatır: 
Resulullahın son hastalığında ağrısı arttı. Buyurdu ki: (Ebu Bekir’e söyleyin, nasa imam olup, namaz kıldırsın.)...

Devamını Okuyun...

Siz halife hanımı olmasaydınız

Hazret-i Ömer bir gün evine geldiğinde, hanımları bir tabak içine koydukları mücevherleri seyrediyorlardı. Nereden geldi bunlar diye sordu...

Devamını Okuyun...

Kaldır bu yemeği

Hazret-i Ömer bir kıtlık zamanında, bir deve kesip, Medine’nin fakirlerine bölüştürün diye emretti...

Devamını Okuyun...

Resulullah seni takdim etmiştir

Resulullahın son hastalığında, vefatları yaklaştığında, cümle eshab-ı kiram hüzünlü ve telaşlı idiler ve muzdarip oldular...

Devamını Okuyun...

Fırat kenarında oğlak zayi olsa

Bir gün Hazret-i Ömer bir cemiyette ağladı. Niçin ağladığı sorulduğunda, buyurdu ki...

Devamını Okuyun...

Rızasına uygun olanı versin

Ebu Bekri Sıddık son hastalığında buyurdu ki:
Hilafeti kime bırakacağım konusunda, tekrar istihare ettim. Allah’tan diledim ki, bana rızasına uygun olanı versin...

Devamını Okuyun...

Kimin itikadı böyle değil ise

Cabir bin Abdullah anlatır: 
Bir bedevi Hazret-i Ali’nin huzuruna gelip dedi ki: Ya emir-el müminin! Bana Ebu Bekir’den haber ver ki, o Cennette midir?...

Devamını Okuyun...

Ömer’in yerini kim tutabilir

Abdurrahman bin Avf der ki, ben Ömer’den acayiplikler gördüm. Ne gördün diye sorulunca buyurdu ki, hayatta olsa, ben söylemeye kadir olmazdım...

Devamını Okuyun...

Bir başabaş kurtulsam

Abdurrahman bin Avf hazretleri anlatır: 
Ömer bir gece bir tulumu su ile doldurup, arkasına almış, Medine-i münevvere köylerine giderken yorulmuş gördüm...

Devamını Okuyun...

Üstünlükte ikinci odur

Hazret-i Ömer (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederidir. Hafsa validemiz onun kızıdır...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ömer Cennetliktir

Emirülmüminin Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” hakkındaki bu tür sözler uydurma ve iftiradır...

Devamını Okuyun...

Sonra gelenlere rahat koymadın

Hazret-i Ömer, halifeliği zamanında, Medine’nin etrafında bir deve palanı düşmüş, onu alıp, süratle giderken terlemişti...

Devamını Okuyun...

Ömer’i Ömer’e gösteren o kadın kimdir

Bir gün Hazret-i Ömer Medine’de gidiyordu. Bir ihtiyar kadın yol kenarında durmuş idi. Bir başka kadın ona dedi ki, içeri gir, emir-ül müminin Ömer gidiyor...

Devamını Okuyun...

Sana acımasam helal etmezdim

Hazret-i Ömer bir gün, mübarek başını koyup, tam yatacaktı. O sırada bir köle seslenip: Kalk, ya Emir-el müminin. Önce bana insaf eyle! Rabbil âlemin kıyamet günü benim hakkımı senden alır dedi...

Devamını Okuyun...

Bizi bekleyen bu zat kimdir

Hazret-i Ömer zamanında bir kervan, gece vaktinde Medine’ye geldi. Kervandakilerin hepsi kâfir idi. Konakladıkları gibi hepsi uyudular...

Devamını Okuyun...

Bunlar da gazilerin hakkıdır

Hazret-i Ömer halife iken, Hazret-i Numan’ı komutan yapıp, acem diyarına gönderdi. Nihavend ile Hemedanı feth ettiler...

Devamını Okuyun...

Bu çırağ şahsi malım değildir

Bir gece Hazret-i Osman Hazret-i Ömer’in huzuruna vardı. Gördü ki, acele ile mektup yazıyor. Selam verdi, ancak emir-ül müminin cevap vermedi...

Devamını Okuyun...

Vaiz olarak ölüm kâfidir

Hazret-i Ömer’in yüzüğünde Kefa bil-mevt vaızan ya Ömer yazılı idi. Manası, Ya Ömer, vaiz olarak ölüm kâfidir demektir...

Devamını Okuyun...

Mesleme’ye bir iş ederim ki

Hicretin yirmiüçüncü senesi idi. Bir gün Hazret-i Ömer’e, (İran tarafında bir aşiret vardır. Sanatları haramiliktir. Müslümanların yollarını basarlar...

Devamını Okuyun...

Hırkasında oniki yama vardı

Hazret-i Ömer hilafet makamına geçtikten sonra, kızı Hazret-i Hafsa [ki Resulullahın hanımı olup, müminlerin annelerindendir], muhterem babasını görmeye geldi...

Devamını Okuyun...

İyi vaktinde senden cizye aldık

Hazret-i Ömer, halifeliği zamanında kapı kapı gezip dilenen yaşlı bir zimmi gördü. Ona merhamet edip buyurdu ki: Ey pir, iyi vaktinde senden cizye aldık...

Devamını Okuyun...

Düşmandan korkma, Allah’tan kork

Hazret-i Ömer halife iken, İran memleketini feth etmek arzusunda idi. O memlekette İslamiyet yayılsın istiyordu...

Devamını Okuyun...