Rûh bilgilerinin mütehassı­sı Kâdi Muhammed Zâhîd

08/04/2023 Cumartesi Köşe yazarı A.D

Kâdi Muhammed Zâhîd "rahmetullahi teâlâ aleyh" Türkistan'da yaşamış büyük velilerdendir. Silsile-i aliyyenin on dokuzuncusudur. Asıl ismi "Hâce Muhammed Zâhid-i Semerkandî"dir. Ya'kûb-i Çerhî hazretlerinin kızının oğludur. Rûh bilgilerinin mütehassı­sı idi. 936 [m. 1530] senesinde Hisâr'ın Vahş köyünde vefât et­ti.  

Bu mübarek zat, küçük yaştan itibaren ilim öğrendi. Daha sonra tasavvufa yöneldi. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine talebe oldu...
Bir gün, memleketi olan Semerkand'dan daha fazla ilim öğrenmek için bir talebesiyle Hirat'a gitmek üzere yola çıktı. Şadman köyüne vardıkları zaman havanın sıcak olması sebebiyle orada bir müddet kaldılar. O sırada köye Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri teşrif etti. Onu ziyarete gitti. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri onunla biraz konuştuktan sonra, sohbete başladı. Sohbette Muhammed Zâhîd'in hatırından geçenlere cevap verip, ona, "Eğer maksadın ilim öğrenmekse o iş burada daha kolay" buyurdu. Sonra onun yanına yaklaşıp, "Hirat'a gitmekten maksadın ne? İlim öğrenmek mi, yoksa tasavvuf mu?" buyurdu. Muhammed Zâhîd dehşete kapılıp cevap veremedi. Yanındaki talebesi; "Onun asıl maksadı tasavvuf yoluna girmektir" diye cevap verdi.
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri tebessüm edip; "O hâlde çok iyi" buyurdu. Sonra birlikte bahçeye çıktılar. Orada Muhammed Zâhîd'in elini tuttu. O anda kendinde büyük değişiklik hisseden Muhammed Zâhîd bayıldı. Ayıldığı zaman Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri cebinden bir kâğıt çıkarıp verdi. Kâğıtta şöyle yazılıydı:
"Bu saadet Allahü teâlânın muhabbetiyle ve Onun Resulüne tâbi olmakla ele geçer. Bunun için din ilimlerine vâris olan âlimlerin sohbetlerinde bulun. Onlardan faydalı ilim öğren. Tâ ki Resulullah efendimize tâbi olmak suretiyle marifet-i ilahiyyeye kavuşasın. Kötü din adamlarından uzak dur. Helal haram ayırmayan, dine uygun olmayan işler yapan cahil tarikatçılardan uzak dur."
Muhammed Zâhîd'e Hirat'a gitmek üzere izin verdi. Sadüddin Kaşgari'ye vermesi için bir de mektup verdi. Mektupta Muhammed Zâhîd'e yardımcı olunması yazılıydı...

Bu hareketleri gören Muhammed Zâhîd'in Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine karşı muhabbeti ve bağlılığı arttı. Fakat bir türlü Hirat'a gitme azminden vazgeçemedi. Mektubu alıp yola çıktı. Yolda ilerledikçe bindiği hayvan yavaşladı, yol almaktan aciz kaldı. Buhara'ya yaklaşmıştı ki, şiddetli bir göz ağrısına tutuldu. Günlerce orada kaldı. İyileşince yola çıktı. Bu sefer de humma hastalığına tutuldu. O zaman eğer yola devam ederse helak olacağını anladı. Gitmekten vazgeçti. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin huzuruna dönüp sohbet ve hizmetinde bulunmaya karar verdi. Gelip umduğuna kavuştu...