"Kendini kabir ehlinden say”

15/08/2023 Salı Köşe yazarı R.A

Allahü teâlâ, mükellef olan her insana düşünüp taşınacağı, öğüt alacağı ve hakkı kabûl edebileceği kadar bir ömür vermiştir. Uzun ömür, Hak yolunda tüketilmiş ise hayırlıdır. Nitekim bir sahâbî, Sevgili Peygamberimize, “Yâ Resûlallah! İnsanların hayırlısı [en iyisi] kimdir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdi: “İnsanların hayırlısı [en iyisi], ömrü uzun olup ameli güzel olandır.

O sahâbî, “Hangi insanlar şerlidir [daha kötüdür]?” diye sorunca da, Resûlullah Efendimiz, “Ömrü uzun olup da, ameli kötü olan” [Tirmizî] buyurmuştur.

“Yaradılmışı hoş gör, Yaradan’dan ötürü” diyen Yûnus Emre, Allahü teâlânın yaratığı olan bütün insanlara, hattâ bütün canlı ve cansızlara şefkat ve merhamet etmek gerektiğini belirtmektedir. Hattâ bu konuda, onlar arasında soy-sop, millet, ırk, renk, mevki-makam ve refah farkı gözetmemek gerektiğini de ifâde etmektedir.

Yûnus Emre için “dervişlik”, herkese faydalı olmak ülküsüdür. Tembelliği, tufeylî ve faydasız olmayı kınamıştır.

Onun, İslâm âlimlerine uyulmasını tavsiye eden başka bir şiiri de şöyledir:

Bu yol gâyet uzaktır,/Dünyâ ona tuzaktır,/Bu tuzağa uğrayan,/Komaya kılavuzun.”

Yûnus Emre [rahmetullahi aleyh], ilimden, okumaktan maksadın hakkı bilmek olduğunu da şöyle anlatır:

“Okumaktan maksat ne?/Kişi hakkı bilmektir./Çün okudun bilmezsin,/Bu nasıl okumaktır?

İlim, ilim bilmektir,/İlim kendin bilmektir,/Sen kendini bilmezsen,/Bu nice okumaktır?”

Hattâ “Nefsini bilen, Rabbini de bilir” şeklinde çok meşhûr bir söz vardır.

Müftiyüs-sekaleyn Şeyhulislâm Ahmed İbn-i Kemâl Paşa;

“Kısmetindir gezdiren yer yer seni,/Gâfil olma âkıbet yer yer seni” demiştir.

Bu dünyâda yolcuyuz. Günün birinde ebediyet âlemine göçeceğiz. Bu sebeple yolculuk için hazırlık yapmalıyız.

     ***

Tâbiînden, meşhûr hadîs âlimi ve velîlerden İbn-i Muhayrız (rahmetullahi aleyh) insanların ahde vefâ göstermelerini isterdi ve kendisi de buna son derece dikkat ederdi. Mûsâ bin Ukbe diyor ki: İbn-i Muhayrız ile Remle'de bir cenâ­zede bulundum. Şöyle diyordu: "Anladım ki içlerinden birisi vefât et­tiği zaman Müslümânlar "Bizleri, İslâm dîni üzere öldüren Allahü teâlâya hamd olsun" derler. Sonra bunu unuturlar. Ne ölümü, ne de bu söyledikleri sözlerini hâtırlarına getirirler."

Tebe-i tâbiînin büyüklerinden, kırâat, hadîs ve fıkıh âlimi, velîlerden Yûsuf bin Esbât (rahmetullahi aleyh) hazretlerine: “Hemen ölmeyi arzû eder misin?” diye sordular. Cevâbında: “Hayır, daha yaşamak isterim. Belki bir gün günâhla­rıma çok pişmân olmak ve sâlih ameller işleyip iyiler arasına katılmak nasîb olur” buyurdu.

Yine Tebe-i tâbiînin büyüklerinden, hadîs ve fıkıh âlimi, velîlerden Süfyân bin Uyeyne (rahmetullahi aleyh) hazretleri, birine yazdığı mek­tupta; "Karde­şim, Allahü teâlâyı hâtırlamaktan ve ölüme hâzırlanmak­tan gâfil kimselerden uzak dur. Biz öyle insanlara yetiştik ki, onların ölüm korkusundan akılları dağılmış gibiydi."