Eğitimde ana-baba ve öğretmenin önemi...

01/08/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Geleceğimizin temînâtı olan gençlerimizi, millî, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, toplum olarak hepimizin görevidir...

 “Eğitim” kelimesinin, eski literatürümüzdeki adı “Terbiye”dir. “Terbiye” ise: “Kişiyi, yavaş yavaş, rûhen ve bedenen yetiştirmek, olgunlaştırmak” şeklinde tarif edilmektedir.

“Terbiye”nin “edeblendirme, cezâlarını verme” şeklinde ikinci bir manâsı daha varsa da bu anlam, bugünkü konumuz değildir.

“Edeb”, “te'dîb” kelimelerinin “terbiye (eğitim)” ve “talîm (öğretim)” kelimeleriyle çok yakın alâkası vardır. Eğer bir insan, “edebli bir insan” hâline getirilebilirse, eğitimde istenilen maksada, arzû edilen hedefe kavuşulmuş demektir. Bu bakımdan, önemine binâen burada birazcık edepten bahsetmek gerekir.

Şunu önemle ifâde edelim ki, son Peygamber olan sevgili Peygamberimiz, kendisini bir muallim (eğitimci) olarak tanıtmış, eğitimcilik vasfını, gönderiliş sebepleri arasında zikretmiş, hayatı boyunca bunu tatbik etmiş ve muvaffakiyeti târihen sâbit, başarısı dost-düşman herkes tarafından kabûl edilmiş bir eğitimcidir. Eğitimde, onun bu başarılarından istifâde etmek lâzımdır.

O, 23 senede, 150 bin mübârek insan, güzîde sahâbe meydâna getirmiştir. Onlar da, kırk-elli sene gibi çok kısa zaman zarfında, gâyet mahdût imkânlarla, Endülüs'ten Çin'e kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethedip oralara ilim, irfân, ahlâk, fazîlet, medeniyet, adâlet, hakkâniyet, insanlık, insan hakları, nûr ve hidâyeti, tek kelimeyle söylemek gerekirse, Allahü teâlânın mukaddes dîni İslâmiyyet’i götürmüşlerdir.

Dost-düşman herkesçe bilindiği gibi, Peygamberimizin ve O’nun izinden giden âlim ve velîlerin, nasıl kâmil cemiyetler meydâna getirdikleri açıkça ortadadır. 

İşte bütün bunlardan anlaşılıyor ki, eğitimde işin esâsı, hem kendisine faydalı, hem de âilesine, milletine, vatanına ve devletine faydalı unsurlar meydâna getirmektir. İşte millî eğitimimizdeki ana hedef de bu olmalıdır...

Geleceğimizin temînâtı olan gençlerimizi, millî, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, anne-baba, dede-nene, eğitimci, resmî ve sivil kuruluşlar ve topyekûn cemiyet/toplum olarak hepimizin görevidir...

Esefle görüyoruz ki, gençlerin dînî ve ahlâkî değerlerden uzaklaşmaları, örf ve âdetlerimize uymayan davranışları benimsemelerine, zararlı akım ve alışkanlıkların tuzaklarına düşmelerine yol açmaktadır... Bizim millî kültürümüz, yüce dînimizle âdetâ bütünleşmiş ve yine güzel dînimizin prensipleriyle yoğrulmuştur. Sevgi, saygı ve fedâkârlığın geliştirilmesinde, cemiyet/toplum hayâtımızın âhenkli ve sağlam bir şekilde devâm ettirilmesinde, gençlerimizin ve çocuklarımızın yetiştirilmesinde, manevî değerlerimizin ve millî kültürümüzün katkısı çok büyüktür.