Resûlullah'ın şeref ve fazileti -1-

02/11/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Peygamber Efendimizi, ancak Ebû Cehil gibi câhil, ilim ve edepten mahrûm, nasîpsiz, bozuk kişiler kötülemektedirler. Tabîî ki bu, bir nasip işidir.

 

 

Geçen haftaki makâlemizde, “Mevlid-i Nebevî” münâsebetiyle, İslâm âlimlerinin “Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm, dünyâ yaratıldığı günden kıyâmet kopuncaya kadar, her zamanda, her memlekette, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların her bakımdan en faziletlisi, en üstünüdür” buyurduklarını nakletmiştik.

Binâenaleyh O, bütün Peygamberlerden, Meleklerden, insanlardan ve cinnîlerden daha üstün, daha yüksek, daha şerefli, daha fazîletlidir. O, bütün mahlûkât, yaratılmışlar içerisinde, Allahü teâlânın en çok sevdiği kimsedir.

Bu konuda, inşâallah, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden nakiller yaparak bunu isbât edelim. Buna niçin lüzum var? Bazı dîn düşmânları, İslâm düşmânları, mezhep düşmânları, ulemâ ve evliyâ düşmânları, Müslümânlar arasına, ''Bir Müslümân, Kelime-i Tevhîdin 2. kısmını söylemese de Cennete gider”, “Muhammed Peygamber, bir postacıdan ibârettir, Kur’ânı getirmiş ve işi bitmiştir”, “Bize Kur’ân yeter”, “Devâmlı olarak ve sâdece Kur’ân meâli okumalıyız” gibi bâtıl sözleri yerleştirmeye çalışıyorlar.

Peygamber Efendimizin, hem Allahü teâlâ indindeki, hem de yaratılmışlar arasındaki çok yüksek mertebesini, yüce rütbesini anlayamayan bazı câhiller, gâfiller için, Kur’ân-ı kerîmden, hadîs-i şerîflerden, icmâ-ı ümmetten, İslâm âlimlerinin ve Evliyâ-yı kirâmın sözlerinden çok ciddî delîller getireceğiz...

Bütün Peygamberlerin teblîğ ettikleri, Müslümânların 6 îmân esâsını beyân eden “Âmentü”nün 4. maddesi, Allahü teâlânın “Peygamberlerine îmân”dır. “Edille-i Şer’iyye-i erbaa” denilen 4 dînî delilden 2.si “Sünnet-i seniyye”dir.

Allahü teâlâ tarafından, Resûl-i Ekrem Muhammed aleyhisselâma, bir insanda bulunabilecek, görünür-görünmez, bilinir-bilinmez bütün iyilikler, üstünlükler ve güzellikler lutfedilmiştir. O, Seyyidü’l-kevneyn [iki cihânın, dünyâ ve âhiretin Efendisi], Resûlü’s-sekaleyn [insanların ve cinnîlerin Peygamberi], Hâtemü’l-Enbiyâ ve’r-Rusül [Nebîlerin ve Resûllerin sonuncusu] ve Mahbûb-i Rabbi’l-âlemîndir [âlemlerin Rabbi’nin, Allahü teâlânın Habîbi, mahbûbu, sevgilisi, yani en çok sevdiği kuludur].

Kesin bir husûstur ki, Resûlullah Efendimizi, ilim, irfân ve asâlet sâhibi insanlar medhetmekte (Hazret-i Ebû Bekir radıyallahü anh gibi); câhil, ilim ve edepten mahrûm, nasîpsiz, dînsiz, îmânsız, bozuk kişiler de kötülemektedirler (Ebû Cehil Amr İbn-i Hişâm gibi). Tabîî ki bu, bir nasip işidir.

Âhirette azaplardan kurtulmak, ancak Muhammed aleyhisselâmı sevmeye, O’na îmân ve itâat etmeye ve tâbi olmaya bağlıdır. Onun ümmeti olan Müslümânlar, Ona tâbi oldukları için, bütün insanların hayırlısı/en iyileri oldular. Cennete gireceklerin çoğu, bunlar olacak ve Cennete herkesten önce gireceklerdir.

Bütün âlim ve velîler, hayâtları boyunca, onun yüksek ahlâkına uygun şekilde yaşamaya ve bunu her tarafa yaymaya gayret etmişlerdir.