“Duân o an kabul olmazsa hemen ümitsizliğe kapılma!"
02/11/2025 Pazar Köşe yazarı V.T
"Allahü teâlânın istediği vakitte yapılan duâ makbûldür, senin
istediğin vakitte yaptığın değil.”
Abdullah Şerkâvî hazretleri Ezher şeyhlerindendir.
1150’de (m. 1737) Mısır’da Tavîle köyünde doğdu. Ezher’de tahsil yaptı. Sonra
da Ezher şeyhliğine getirildi. Bu arada Muhammed Hifnî’ye intisab ederek
Halvetiyye tarikatına girdi. Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın da çok hürmet ettiği
Şerkâvî 1227 (m. 1812) senesinde vefat etti. “Şerhu’l-Hikemi’l-Atâiyye”
isimli eseri meşhurdur. Bu kitabında buyuruyor ki:
“Duâ edip, çok istediğin bir şeyin o anda verilmemesi,
ümitsizliğe kapılmana sebep olmasın. Allahü teâlânın istediği vakitte yapılan
duâ makbûldür, senin istediğin vakitte yaptığın değil.”
“Her günah, dalgınlık ve şehvetin aslı, nefsini
beğenmektir. Her tâat, uyanıklık ve iffetin esası, nefsini beğenmemektir.”
“Ey kul! Sana vadolunan, güneş batıdan doğuncaya kadar
gecikse, hiç şüphe ve tereddüt etme! Çünkü bu tereddüt, aklını bozar,
karıştırır ve kalbini bulandırır, karartır.”
“Allahü teâlâ, sana marifetinden bir perde açınca,
yaptığın ameller az olsa da yani çok nafile ibâdet yapmasan da, zararı
yok. Çünkü bu perdeyi açmakla, senin kendisini bilmeni, marifetini
istemektedir. Bilmez misin ki, marifet, O’nun tarafından verilmiş bir nimettir.
Ameller ise, senin O’na götürdüklerindir. Senin O’na götürdüklerin ile, O’ndan
sana gelenler, verilenler, hiç aynı olur mu?”
“Ameller, yani ibâdetler, işler, ayakta duran
ruhsuz beden gibidir. Bunların ruhları, ihlâs sırrının bunlarda bulunmasıdır.”
“Büyüklük, Allahü teâlâya mahsûstur, insan, benliğini,
küçüklük ve aşağılık toprağına gömmelidir. Çünkü gömülmeden bitenin, doğması ve
büyümesi düşünülemez.”
“Gönlünde günahlar ve dünyâ sevgisi olanın, kalbi
nasıl parlar? Yahut, nefs-i emmârenin arzularına göre hareket eden, Allahü
teâlânın rızâsını nasıl kazanır? Gaflet ve günahlardan temizlenmeden, Allahü
teâlânın huzûruna girmeyi nasıl ister? Çirkin işlerinden tövbe etmeyen, ince
sırları anlamayı nasıl umar?”
“Mâsivâ, yani Allahü teâlâdan gayrısı, tamamen
zulmet ve karanlıktır. Onu aydınlatan, onda Hakkın zuhuru, görünmesidir. Hakkı
kabûl etmeyende nûr, ışık bulunması çok zordur. Marifet güneşinin önünü,
mâsivâya bağlılık bulutları kapamıştır.”
“Her fırsat ve boş zamanlarda amel yapıp tâat üzere
olmak, seni, nefsin hilelerinden alıkoyar.”
“Sonda kurtulma alâmetlerinden biri,
başta Allahü teâlâya yönelmektir.”


