Bu dünyada kalıcı değiliz...
22/05/2025 Perşembe Köşe yazarı S.A
Dünya sevgisi en büyük tehlikedir. Kulun imansız gitmesine de sebep
olabilir. İnsan sevdiğinden ayrılmak istemez, hep onunla birlikte olsun
ister...
Bir insanın gayesi dünya olursa, tehlike çanları
çalıyor demektir. Biz dünya için yaratılmadık. Burada kalıcı da değiliz.
İstesek bile bizi burada bırakmazlar. Dünyaya gönderiliş gayemiz, ahiretimizi
kazanmak içindir.
Hulefâ-i Râşidîn'in üçüncüsü Hazreti Osman radıyallahü
anh bir hutbesinde şöyle buyuruyor: "Cenab-ı Hak size dünyayı ve
dünyadaki nimetlerini ahiretinizi kazanasınız diye vermiştir. Dört elle
sarılasınız diye değil!" Sonra da devamla: "Dünya
para gibidir. Bir adama para verilirse onunla istediklerini alması
içindir." Yoksa para ne yenir ne de giyilir. Onunla yiyecek ve
giyecek alınabilir.
"Dünyayı gaye edinen, paranın kendisini yemeye
çalışan adama benzer ki, çok aptallık etmiş olur."
Dünya sevgisi en büyük tehlikedir. Kulun imansız gitmesine
de sebep olabilir. İnsan sevdiğinden ayrılmak istemez, hep onunla birlikte
olsun ister...
Bir ömür durmadan çalışan, biriktiren, servet edinen
biri, tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalansa; doktorları ve kendisi
hayatından ümit kesseler ne kadar üzülür. Bir anda bütün her şeyinden -bir daha
kavuşmamak üzere- ayrılmak üzeredir. Kendi kendine düşünür: Beni bu
sevdiklerimden kim ayırıyor? Sonra her şeyin takdir-i ilahi ile
olduğunu anlar ve "Yarabbi, bu kötülüğü bana niçin
yapıyorsun?" diye bir düşünce içine girse, onun imanla gitmesi
çok zordur...
Büyükler, sekerat-ı mevti, uyku hâline
benzetmişlerdir. İnsan neye çok değer verir ve ne ile çok meşgul oluyor ise onu
rüyasında daha çok görür.
Mesela; bir talebe rüyasında bizden fazla okul,
ders ve kitap görür. Bir tüccar bizden daha çok para görür, alışveriş
yapar... Aynen bunun gibi, insan da son demlerinde önem verdiği, değer
verdiği şeyleri düşünür ve ruhunu o düşünce ile teslim eder...
Sadi-yi Şirazi buyuruyor ki: "Gönlünü
dünyaya bağlama, dünyanın bekâsı yok, geçip gidiyor. Gönlünü halka da bağlama,
halkın da vefası yok... Gönlünü Rabbine bağla! Bir kul için O'ndan daha güzel
bir sığınak yoktur."
Dünya malını emânet bilir, sahiplenmez isek, rahat
ederiz. Bir çocuğa bir oyuncak verilse; o da onu emanet bilse, oynar,
alındığında da üzülmez. Fakat oyuncağı sahiplense, alındığında çok üzülür. O
oyuncaktan aldığı lezzetin bin katı üzülür, ağlar, feryât eder...
İnsanın kabir hayatındaki sıkıntısı ise; kendisi ile
beraber "kefen"den başka bir şey getirememiş olmasıdır.
İnsan ne kadar güzel giyinirse giyinsin, son elbisesi "kefen"dir. Ne
kadar ev değiştirirse değiştirsin son gidip kalacağı evi "kabir"dir.
Ahirette sıkıntısı ise; dünyada elde ettiklerinin her kuruşu için hesap vermek
mecburiyetidir...
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: "Ne
kadar yaşarsan yaşa, bir gün öleceksin! Ne kadar seversen sev, bir gün
ayrılacaksın! Ne yaparsan yap, ister iyi, ister kötü, karşılığını
göreceksin!"
