"Dur baba, ne yapıyorsun?"

26/05/2023 Cuma Köşe yazarı A.U

Aşçı Yahyâ Baba, Edirne’de, Bayezid-i Velî zamanında Tunca Nehri kıyısındaki bir külliyede aşçıbaşıdır.

Ve kalp gözü açıktır.

Bir gün sohbetinde;

“Kendi karnınız doyarsa, başka açları düşünün ki, asıl hüner budur” der.

Kendi de buna dikkat eder.

Her gün yemeklerden artan pilâvı alıp, Tunca Nehri'ndeki balıklara serper...

Ambar memuru, durumu anlar.

Artan pilâv kadar kısar pirinci.

Ama pilâv yine artar.

Yarıya indirir, yine artar.

Durum Pâdişaha arz edilir.

Sultan, kalabalık bir grup devlet erkâniyle sofraya otururlar.

Ama pilâv yine artar.

Yahyâ Baba, alır balıkların nasîbini, nehre varır.

Padişah da ardındadır.

Pilâvdan ilk kepçeyi alır.

Tam serpecektir ki, padişah;

“Dur, ne yapıyorsun? Bu, israf değil mi?” diye seslenir.

Cevap, balıklardan gelir.

Binlerce balık, başlarını sudan çıkarırlar.

Ve lisân-ı hâlleriyle;

“Sultânım, bunu bize çok mu görüyorsun?” derler sanki.

Pâdişah duygulanır.

Aşçı Baba secdeye kapanır.

Secdede uzun müddet kalır.

Daha doğrusu bir daha kalkmaz.

Zîra rûhunu teslim etmiştir...