Ölülerin hâli, dirilerin hâli gibi değildir!..

29/07/2023 Cumartesi Köşe yazarı V.T

Harputlu Hacı Ömer Efendi son devir Osmanlı âlim ve velîlerindendir. 1800 (H.1215) yılında Harput iline bağlı Germiri köyünde doğdu. Harput'ta yüksek medreselerde ilim tahsîline çalıştı. Ayıntab ve Kayseri'de ilim tahsîl etti. Sonra İstanbul'a geldi. Orada meşhûr âlimlerden dersler aldı. Bilhassa Huzûr-ı hümâyûn hocalarından Abdurrahîm Efendinin sohbetlerine katılarak ilimde ve tasavvuf yolunda ilerledi. 1878 (H.1295) yılında Kayseri'de vefât etti.

 Bu mübarek zat, derslerinde buyurdu ki: 

Kabirde azap yapılacağı sahîh ve meşhûr hadîsler ile, hattâ Kur’ân-ı kerîmdeki âyetlerle bildirilmiş iken, çok kimsenin bunda şüphe ettiği, hattâ inanmadığı, böyle şey olamaz dediği görülüyor. Kabre konulmamış ölüleri hareketsiz ve bırakıldığı gibi gördükleri için, mezârda azâb olduğunda şübhe ediyorlar. Meyyite azap yapılsaydı, canı yansaydı, dirilerde olduğu gibi, çırpınır, hareket ederdi diyorlar...

 Kabir hayâtı veyâ Âlem-i berzah hayâtı denilen, meyyitlerin hâli, dünyâdaki dirilerin hayâtı gibi değildir. Dünyânın nizâmı, düzeni için, buradaki hayâtta, hem his yanî duygu, hem de irâde ile hareket vardır. Berzah [kabir] hayâtında ise, hareket etmek lâzım değildir. Hattâ, berzah âleminde hareket olmaması lâzımdır. O hayâtta bulunanların, elem ve azap duymaları için, yalnız hissetmeleri yetişir. Görülüyor ki, berzah hayâtı, yani kabir hayâtı, dünyâ hayâtının yarısı gibidir. Kabirde, rûhun bedene bağlanması, diri iken olan bağlanmasının yarısı kadardır. İşte bunun için, gömülmemiş ölüler, berzah hayâtında oldukları için, azâbı ve elemi duyarlar ve hiç hareket etmez, kıpırdayamazlar. Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” doğru söylemiş olduğu böylece anlaşılmakdadır. 

Peygamberlik makâmı aklın ve düşüncenin dışındadır, üstündedir. Aklın eremeyeceği, anlayamayacağı çok şeyler vardır ki, bunlar Peygamberlik makâmında anlaşılır. Her şey akıl ile anlaşılabilseydi, Peygamberler gönderilmezdi. “Âhıret azâbları, Peygamberler göndererek bildirilmezdi. İsrâ sûresinin onbeşinci âyetinde meâlen, (Biz, Peygamber göndererek bildirmeden önce, azap yapıcı değiliz) buyuruldu. Akıl çok şeyi anlar. Fakat, her şeyi anlayamaz. Anlaması da, kusûrsuz, tâm değildir. Çok şeyleri, Peygamberler bildirdikden sonra anlamakdadır. Peygamberlerin gelmesi ile, insanların özür ve bahâne yapmaları önlenmiştir.