Emîrin başarısı, sâdık olan bir vezirle olur…

31/05/2023 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

Emîr; insanlara emir veren, onları yöneten, başkanlık yapan ve onları idare eden kimse demektir. Aile reisi olan, şirketleri ve devlet kurumlarını yöneten, orduda kumandanlık yapan, vakıf ve derneklerde başkan olan, okulda ve çeşitli kurumlarda müdür olanların her biri birer emîrdir.

 

Emîr, işlerinde başarılı olmak için kendisine mutlaka sâdık olan  bir vezir, yardımcı seçmelidir. Nitekim Âişe vâlidemizin rivayet ettiği  bir hadîs-i şerîfinde Resûlullah Efendimiz şöyle buyurdular: (Allahü teâlâ bir emîr [devlet başkanı, yönetici] hakkında hayır dilediği zaman, ona unuttuğunu hatırlatan, hatırladığını yapmaya yardım eden doğru sözlü bir yardımcı verir. Şayet Allahü teâlâ o emîr için hayır dilemezse, ona unuttuğunu hatırlatmayan ve hatırladığını yapmaya da yardım etmeyen kötü bir yardımcı verir.) [Ebû Dâvûd]

 

Şâirimizin de şu beytinde bu ne güzel dile getirilmiştir: Hak murâd eylerse hayrı bir emîr-i âdile/Lâ-cerem eyler müsâdif bir vezîr-i kâmile... Yani, Hak teâlâ âdil bir emir hakkında hayır dilerse, mutlaka onu kâmil bir vezire tesâdüf ettirir.

 

Vezîr, emîrin müşaviri, danışmanı olan kimsedir. Danışılan kimse hakkında hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

 

(İstişare edilen, güvenilen kimsedir, kendisine layık gördüğünü ancak başkasına tavsiye eder.) [Taberani]

 

(Danışana bilerek yalan söyleyen ona hıyanet etmiş olur.) [İbni Cerir]

 

(Danışılan, güvenilir kimsedir. Biliyorsa söyler, bilmiyorsa sükût eder.) [Kudai]

 

(Danışan yardıma kavuşur. İstişare edilen emindir.) [Askeri]

 

Yani onun doğru söyleyeceğine ve sorulanı başkalarından gizleyeceğine emin olduğu kimseye danışır. Danışılan kimse, insanların hâlini, zamanın ve ülkenin şartlarını bilmelidir! Buna "siyaset bilgisi!" denir. Bu vasıfları bulunmayan kimseye danışılması ve onun da cevap vermesi günah olur.

 

Bilmeyenin "Bilmiyorum" demesi ilimden olup büyük fazilettir. (Berika)

 

İstişare ile yapılan iş, hatalı görünse de, sormadan yapılandan üstündür. Kendi görüşünde direnen kişi bir başka fikre muhtaç olmaktan kendisini hiçbir vakit kurtaramaz. Danışma yolunu benimseyen kişi ise helakten korunmuş olur. Hikmet ehli buyuruyor ki: “İstişare, doğru yolu bulmanın tâ kendisidir! Her kim ki, kendi görüşünü beğenip başkası ile istişareye muhtaç olmadığını düşünse ve müşavereye lüzum görmese elbette yapacağı işte hata meydana gelir.”

 

İşlerinde güçlükle karşılaşan akıllı kişilerin görüşlerine müracaat etmeli, istişareden kaçınmamalıdır! Kendi görüşüyle baş başa kalıp pişmanlık duymaktan elbette daha çok iyidir.