Günaha önem vermemek ne demek

Günaha önem vermemek ne demek

Sual: Bazıları (İçki içmeye devam eden kimse, haram olduğuna önem verse, içmez, açık gezen bayan, bunun haram olduğuna önem verse kapanır. O halde bunlar, işlediği günahlarına üzülmedikleri, yani haramı önemsiz saydıkları için kâfirdir) diyorlar. Bu hususu açıklar mısınız?
CEVAP
Günahı önemsiz saymanın ne demek olduğu çok kimse tarafından bilinmemekte, bu yüzden günahkarlara kâfir denmektedir. Bu yanlıştır. Üzülmeyen, önem vermeyen kâfir olur ama, üzülmek, önem vermemek ne demektir? 

Mesela namazını kılan bir bayan, açık gezmenin günah olduğunu biliyorsa, (Kapanmak Allah’ın emri, kapansak iyi olur ama, bu zamanda kapanamıyoruz) derse, bu bayana kâfir denmez. Bunun gibi içki içen kimse de, (İçki haramdır, fakat alıştık bırakamıyoruz) derse, bu kimseye kâfir denmez. 

Aksine, hiç içki içmeyen biri, (Bir bardak şarap içmek günah sayılmaz) dese küfre girer. Yahut, (Herkes açık geziyor, ne oluyor, biz de geziyoruz, herkes içiyor, biz de içiyoruz, sarhoş olmadıktan sonra ne zararı olur) diyerek haramı önemsiz saymak küfür olur.

Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Bir günah yüzünden büyük azaba maruz bırakabilir. Yüz bin sene ibadet eden iyi bir kulunu, sonsuz olarak Cehenneme koyabilir. Mesela yüz bin sene itaat eden İblis, kibrederek secde etmediği için sonsuz olarak Cehennemlik oldu. Âdem aleyhisselamın oğlu, bir adam öldürdüğü için ebedi Cehennemlik oldu. Her duası kabul olan Belam-ı Baura, bir günaha meylettiği için imansız gitti. Karun zekat vermediği için malı ile helak oldu. O halde her günahtan kaçmaya çalışmalı. Bir hadis-i şerifte, (Çok az bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların [nâfile] ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruluyor. Her günah, Allahü teâlâya isyan olduğundan, büyüktür; fakat bazısı, bazısına göre küçük görünür. Bir küçük günahı yapmamak bütün cihanın nafile ibadetlerinden daha sevabdır, çünkü nafile ibadet yapmak farz değildir. Günahlardan kaçınmaksa farzdır. (Rıyad-un-nasıhin)

İmanla ölen günahkâr, cezasını çektikten sonra Cennete gider. Ancak, bir kimse, (Cennete gitmek için amel şart değildir) diyerek ibadet etmezse, işlediği günahlar kalbini karartır ve imanı gidebilir. İman, muma benzer, ibadetler mum etrafındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de, İslamiyet’tir. Fenersiz mum çabuk söner. İmansız İslam olmaz, İslam olmayınca, iman da yoktur. (K.Saadet)

Allahü teâlânın rızasının ve gazabının hangi işte, hangi sözde olduğunu bilmeyiz. Bu bakımdan hiç bir sözü, hiç bir iyiliği ve kötülüğü küçük görmemelidir. Cenab-ı Hak, rızasını iyilikler içinde, gazabını da günahlar içinde saklamıştır. Önem verilmeyen bir günah, Allahü teâlânın gazabına sebep olabilir. Onun için sözümüze dikkat etmeliyiz. Atalarımız, (Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir) demişlerdir.

İbadet yapmamak, günahlardan kaçmamak insanın kalbini karartır, zamanla küfre sokar, kâfir olur. Günahların hepsi Allahü teâlânın emrini yapmamak olduğundan büyüktür. 

İslam âlimleri buyuruyor ki: 
Nefsin gıdası haramlardır. Nefsi emmare ise kâfirdir ve ahmaktır. Her isteği kendi aleyhine, zararınadır. Bu yüzden onun isteklerini yapıp, gıdasını vermemeli, yani haram, günah işlememelidir. Nefs ve şeytan hakimiyeti ele geçirirse, insan istemese bile, kendini günahlardan alıkoyamaz, bile bile işler. Aynı freni patlayan veya direksiyonu boşa dönen arabaya şoförün hakim olamadığı gibi. Nerede duracağı, nereye çarpacağı belli değil. 

İbni Münkedir hazretleri ölüm döşeğinde ağlıyordu. Sebebini sordular. "Kasden büyük bir günah işlemedim. Önemsiz saydığım küçük bir günah, Allahü teâlânın gazabına sebep olduysa diye korktuğum için ağlıyorum" dedi. 

İşte böyle korkular müslümanın kurtuluşuna sebeptir. Çünkü hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, kıyamette buyurur ki: "Dünyada iken bir gün beni hatırlayıp ananı, benden bir kerecik korkanı, Cehennemden çıkarın") buyuruldu. (Tirmizi)

Günah işleyince de ümitsizliğe kapılmamalı, hemen tevbe etmelidir. Mümin hem Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmemeli, hem de Ondan çok korkmalıdır. Hadis-i şerifte (Müminin kalbinde korku ile ümit varsa, Allahü teâlâ onu umduğuna kavuşturur, korktuğundan da emin eder) buyuruldu. (İbni Mace, Tirmizi)

Yani bir mümin, Allahü teâlânın azabından korkar, rahmetinden de ümidini kesmez, haramlardan kaçıp ibadetlerini yapmaya çalışırsa Cennete gider.

Bir insan ne kadar büyük günah işlerse işlesin, Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmemelidir. Hatta azılı bir kâfir bile tevbe edip "La ilahe illallah Muhammedün Resulullah" dese, bütün günahları affolur, tertemiz bir insan olur. Yani dünyada iken Allahü teâlânın affetmediği günah yoktur. Tevbe edince şirki yani kâfirliği de affeder. Ancak, öldükten sonra artık kâfirlere af yoktur. 

Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruldu ki: 
(De ki, ey çok günah işlemekle haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden [bizi affetmez diye] ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, [iman ehlinin] bütün günahlarını hiç şüphesiz affeder. Elbette O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.) [Zümer 53]

Hem Allahü teâlânın azabından emin olmamalı, hem de Onun rahmetinden ümit kesmemeli! 

Sual: Kitaplarda, (Bir harama, hatta bir mekruha önem vermeyip işlemek veya bir sünneti önem vermeyip, terk etmek küfür olur) deniyor. Biz gıybet ediyoruz, falanca senin hakkında böyle söyledi diye laf taşıyoruz. Harama bakıyoruz, çalgı dinliyoruz. Yalan söylüyoruz. Açık geziyoruz. Sünnet-i gayri müekkede diye, ikindinin ve yatsının sünnetini kılmadığımız zamanlar oluyor. Hatta, diğer sünnetleri de, kılmadığımız zamanlar oluyor. Cemaat sünnetini, terk ettiğimiz oluyor. Cuma günü gusletmeyerek, sünneti terk etmiş oluyoruz. Bunları bilerek yapıyoruz. Bunlar günaha, mekruha veya sünnete önem vermemek mi oluyor? Küfre giriyor muyuz? 
CEVAP
Günaha önem vermemek, zerre kadar da olsa, üzülmemek demektir. Bu çok ince bir meseledir. Haram olduğunu bilip, nefse uyarak, haram işlemek küfür olmaz. Tembellikle veya başka bir özürle, bir sünneti terk etmek küfür olmaz. 

Bir kimse, işlediği haramın, haram; mekruhun mekruh olduğunu biliyorsa, yapılmaması gerektiğine inanıyorsa, yapmasam iyi olur diyorsa, yani yaptığına üzülüyorsa, nefsine, kötü arkadaşa uyarak yapıyorsa, harama veya mekruha önem vermemiş sayılmaz, yani ona kâfir denmez.

Günahı, gayet tabii olarak görüyor, işlerken zerre kadar üzülmüyorsa, (Günah işliyorum ama; kalbim temiz, sen kalbe bak, günahın bana zararı olmaz) diyorsa, yani günah işlemek doğal geliyor ve işlediği için hiç üzülmüyorsa, o zaman günaha önem vermemiş olur, küfre girer. Açık gezen bir kadın, kapanmanın Allah’ın emri olduğunu biliyor, inanıyor ve beğeniyorsa, fakat; çevrenin baskısı, ayıplanma korkusu, rızk meselesi gibi herhangi bir sebeple kapanamıyorsa, buna kâfir denmez. Kapanmayı Allah’ın emri kabul etmiyorsa veya kabul edip beğenmiyorsa, açık gezdiği için hiç üzülmüyorsa, küfür olur.

Sual:
 Bir arkadaş, kısa kollu ve takkesiz namaza dururken, dur, takke vereyim, şu gömleği de giy dedim. Lüzumu yok diyerek reddetti. Sünnete veya mekruha önem vermemenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
Belki takkenin sünnet olduğunu, kolu açık namaz kılmanın mekruh olduğunu bilmiyordur. Namaz kılan kimse, bilerek böyle yapmaz; çünkü Sünnete ve mekruha önem vermemek küfür olur. Halbuki haramı haram bilerek işlemek küfür olmaz, ama harama önem vermemek, mekruha önem vermemek küfür olur.

Günah ve iman
Sual: 
Zina eden küfre düşeceği için, tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh yapması gerekir mi?
CEVAP
Zinanın günah olduğunu bildiği halde nefsine uyarak, zina etmek küfür olmadığı için, tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh gerekmez. İmanı gitmiş olsaydı, nikâhını da tazelemek gerekirdi. Haramların hepsi böyledir. Mesela içki içen, günah olduğunu bilerek, mesela, şu zıkkımı içmesek iyi olur diyerek içiyorsa küfür olmaz. Günah olduğuna önem vermeden, üzülmeden içki içmek küfür olur. Namaz kılmamak da böyledir. Tembellikle değil de, namaza önem vermediği için, vazife kabul etmediği için kılmıyorsa küfür olur. (Biz de kılsak iyi olur) diyorsa, küfür olmaz. Tesettür de böyledir, şu veya bu sebeple yapamıyorsa; ama (Yapmak lazım), yapanlara (Ne iyi!) diyorsa küfür olmaz.

Haram ve küfür
Sual: 
Sevablarımız günahları siliyor. Üstelik büyük günahlar için şefaatler de olduğuna göre, haram işlemekten o kadar korkmuyorum. Bu düşüncemde bir yanlışlık var mı?
CEVAP
Çok yanlışlık var.

Birincisi,
 ibadetlerimizin kabul olup olmadığı yani sevabımızın olup olmadığı kesin değildir. Ama günahlarımız kesindir. O hâlde, kesin sevabları olmayan insan nasıl korkmadan günah işleyebilir?

İkincisi, haramları affettirebilecek büyük sevablarımızın olması lazımdır. Her sevab, her haramı yok edemez.

Üçüncüsü, ibadetlerimiz bizi haram işlemekten korumuyorsa, bir eksiğimiz, bir yanlışımız veya ihlâssızlık var demektir. Bu da ibadetlerin kabul olmamasının alametidir. Kabul olmayan ibadetler, günahları yok edemez.

Haram işleyene, zamanla haramlar mubah gibi gelir, hiç önem vermez ve sonunda haramlar onu küfre düşürür. Çünkü bir hadis-i şerifte, (Haramlara devam etmek, küfre sebep olur) buyuruluyor.(Mektubat-ı Masumiyye m. 110)

Onun için devamlı günah işleyenin küfre düşmekten kurtulması çok zor olur.