Ecdadımızın güzel sözleri

Aşağıdaki atasözlerinin, kötü maksatla söylendiği iddia ediliyor. Atalarımız, ne diye kötü maksatla söylüyor? Bu sözler kötüyse, niye asırlardır kullanılmıştır?

CEVAP
Aşağıdaki atasözlerinin hiç biri kötü maksatla söylenmemiştir. Ecdadına kusur bulmak, kıyamet alametlerindendir. Ahir zamanda, sonra çıkan türedilerin eskileri suçlayacaklarını, Peygamber efendimiz haber vermiştir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlar.) [İbni Asakir]

(Sonra gelenler, önceki âlimleri kötüler.) [Tirmizi]

Atasözleri, birçok tecrübeden geçmiş, klişeleşmiş kıymetli sözlerdir. Bir sözün birkaç manası olabilirse de, ne maksatla söylendiği önemlidir. Sadece atasözlerine değil, hadis-i şeriflere bile, söyleniş sebebi bilinmediği için, uydurma damgası basanlar çoktur. Atasözlerinin kelime anlamına değil; deyim anlamlarına bakılır. (Bu adam gözümüzden düştü) denilince, (Adam gözümüze çıktı, oradan düştü) demek değildir. Kelime anlamı üzerinde durmak yanlıştır.

Bakış açısının önemi
Her şeye olumlu yaklaşmanın önemi, inkâr edilemez. Yarım bardak su olsa, olumlu bakan kimse, bardak yarısına kadar su ile dolu diyerek, mevcut olanı görür, yani iyi yönden bakar. Olumsuz zihniyetteki kimse ise, bu bardağın yarısı boştur diyerek, yok olanı görür, yani kötü yönden bakar.

Bir ayakkabı firması, bir pazarlamacısını ayakkabı satmak üzere Afrika’ya gönderir. Bu adam, Afrika dönüşünde; (Ne yazık ki, bir çift bile ayakkabı satamayız; çünkü Afrika’da hiç kimse ayakkabı giymiyor, ayakkabı nedir bilmiyor) der. Meseleyi iyi bilen patron, hemen ardından bakış açısı farklı, olaylara olumlu bakan bir pazarlamacıyı gönderir. Bu pazarlamacı, büyük bir heyecanla döner, patronun odasına girer; (Afrika’da hiç kimsenin ayakkabısı yok! Bunları ayakkabı giymeye alıştırdık mı, milyonlarca ayakkabı satarız) der.

Bu olay, bakış açısının önemini göstermektedir. Atasözlerinin de, ne maksatla söylendiğine bakmalı, öküz altında buzağı arar gibi, kötü anlamlar vermemelidir. Şimdi insafla, sağduyu ile eleştirilen atasözlerini ve parantez içindeki itirazları inceleyelim:

1- Akacak kan damarda durmaz. (Bela tellallığı yapılıyor.)
CEVAP
Bazı işler vardır ki, ne kadar acele edilirse edilsin, iş olacağına varır. Olacakla, öleceğe çare yok da denir. Onun için, iki ayağı bir pabuca sığdırmaya çalışmak gereksizdir anlamında, güzel bir sözdür.

2- Akıllı düşünene kadar, deli oğlunu evlendirir. (Deli olmak ve düşünmemek daha iyidir.)
CEVAP
Başlanan bir işi bitirmeye çalışmalı, sağda solda oyalanarak, ince eleyip sık dokuyarak işi geciktirmemeli anlamında güzel bir sözdür. Düşünmemek ve deli olmakla ne alakası var? Bu kadar ters bakış açısı nasıl olur ki?

3- Ateş, düştüğü yeri yakar. (Çevresini de yaktığını unutmamalı.)
CEVAP
Birinin derdi başkasına fazla etki etmez, kendi başına gelmeyen, bunun acısını anlamaz demektir. Bir çocuğa bir zarar gelse, elbette annesi ve ailesi daha çok üzülür. Onun için, (Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar) demişlerdir. Nasrettin Hoca ağaçtan düşüp, oy kalçam dediği zaman komşular, neyin var, kan falan akmıyor, niye inliyorsun demişler. Hoca da, (Siz hiç ağaçtan düştünüz mü, düşmediyseniz acımı bilemezsiniz) demiş. Öyle ya, kimse kimsenin derdini bilemez. (Ateş düştüğü yeri yakar) atasözü ne kadar güzeldir.

Bir arkadaş anlattı:
Üç ağabeyim, delikanlıyken, bunların peşine de babam genç yaşta vefat etmişti. Ben küçükken, annem televizyondaki her kaza haberinde, şu kadar ölü var denince ağlardı. Olay dünyanın neresinde olursa olsun, fark etmezdi onun için. Ben de çocuk aklımla, anne ne ağlıyorsun, dünyanın öbür ucunda olmuş, tanımıyorsun etmiyorsun derdim. (Yavrum ben onlara ağlamıyorum, onların sahiplerine ağlıyorum, şimdi ne yapıyorlar!) derdi. Meğer, kendisini yakan ateş, şimdi başka evleri yakıyor diye ağlıyormuş. Annemin değerini anlayamamıştım.

4- Bana dokunmayan yılan, bin yıl yaşasın. (Başkalarını sokabilir.)
CEVAP
Bizi ilgilendirmeyen ve düzeltemeyeceğimiz zararlı şeylerin üstüne giderek başımızı derde sokmamalıyız demektir. Başkalarının başını derde sokmasına engel olmak, yetkililerin vazifesidir. Herkes, kendisine göre yılan zannettiğini helak etmeye kalkarsa, anarşiden geçilmez.

5- Besle kargayı oysun gözünü. (Kimseye iyilik etme.)
CEVAP
Bu kadar ters yorum olur mu? Bülbül denmiyor karga deniyor. Bu, nankör iyilikten anlamaz, üstelik sana zararı dokunur demektir. Bir kimse Hazret-i Ali’ye kötülük ediyor. Hazret-i Ali, (Ben ona hiç iyilik etmemiştim, o niye bana kötülük düşünüyor ki?) buyuruyor. Kötü insanlara iyilik edince, bize bir zararı dokunabilir denmek isteniyor. Bu anlamda hadis-i şerif de vardır. Kötü kimselere iyilik edince, onların vereceği zarara dikkat çekiliyor. Ne kadar güzel bir sözdür!

6 - Merhametten, maraz doğar. (Kimseye acımamalı.)
CEVAP
Bir önceki maddede açıklandığı gibi, kargaya iyilik edersek gözümüzü oyar. Yılana acımayıp, koynumuza koyarsak, bizi sokar. Bu söz, kötülere iyilik ederken dikkatli olmayı vurguluyor.

7- Can çıkar, huy çıkmaz. (Eğitim diye bir şey var.)
CEVAP
Bu söz, gazap, şehvet gibi insanın fıtratında olan şeylerin tamamen yok edilemeyeceğini bildirmek için söylenmiştir. Kimi insan, ne kadar eğitim alırsa alsın pasiftir, kimi de aktiftir. Bu doğuştandır. Terbiye ile bu vasfı yok etmek mümkün olmaz. Terbiye etmek başka, yok etmek başkadır. Bir erik çekirdeği, ne elmadır, ne de eriktir. Bu çekirdek, toprağa konur, sulanıp gübrelenirse, erik ağacı olabilir. Bu ağaçtan da erik alınabilir. Bu ağaca ne kadar bakılırsa bakılsın, erik çekirdeğinden elma olmaz. İşte can çıkar huy çıkmaz bu anlamdadır. Dinimize uygun, çok güzel bir atasözüdür. Aynı anlamda hadis-i şerif de vardır.

8- İnsan yedisinde neyse, yetmişinde odur. (Gelişme, eğitim, değişim yok sayılıyor.)
CEVAP
Bu söz de, (Can çıkar, huy çıkmaz) atasözü de aynıdır. Yukarıda cevap verilmiştir.

9- Bal tutan parmağını yalar. (Yolsuzluğa açık davetiye…)
CEVAP
Bunu, ancak hırsız olanlar, böyle yorumlar. Bal yemek denmiyor, parmağını yalamak deniyor. Yani bulaşanı yalamak deniyor. Bir insan bir işte çalışıyorsa, iş yerine zarar vermeyecek kadar normal kabul edilen işlerden faydalanmayı gösterir. Mesela, iş yerinin telefonunu ihtiyaç kadar kullanmak, cep telefonumuzu şarj etmek gibi şeyler kast ediliyor.

10- Fazla mal, göz çıkarmaz. (Başkaları aç kalır.)
CEVAP
(Başkaları aç kalır) demekle, zenginliğe ve fazla mala düşmanlık ediliyor. İnsan helalinden çok kazanmışsa, zekâtını da vermişse, ne zararı olur ki? Başkası niye aç kalsın ki? Çok mal sahibi olmak niye suç ki? Komünizmdeki gibi, varlıklı sınıf yok edilmek mi isteniyor? Çok çalışıp çok kazananla tembel, aynı mala sahip olursa, adaletsizlik olmaz mı? Çalışıp kazananın hakkını vermek gerekir. Burada atasözüne değil, fazla mala düşmanlık var.

11- El öpmekle, dudak aşınmaz. (Ama hastalık bulaşır.)
CEVAP
Bir insan, önemli bir işini gerçekleştirmek için, birine saygı göstermekle, ricada bulunmakla, alttan almakla bir şey kaybetmez anlamındadır. Burada müdaranın önemi bildiriliyor. Müdara, dini zarardan kurtarmak için dünya menfaatinden vermek, güler yüz göstermek, İslamiyet’in dışına çıkmadan, gönül almaktır. Bu husus, hadis-i şerifle de emredilmiştir.

12- Köprüyü geçene kadar, ayıya dayı de. (Ayıların dayı yapılması isteniyor.)
CEVAP
Kasıtlı bir yorum bu… Ayı nasıl dayı yapılır ki? Niye deyim anlamına değil de, ayının kelime anlamına bakılıyor? Buradaki ayı, hayvan değil, kaba saba adam, görgüsüz kimse demektir. (El öpmekle dudak aşınmaz) sözü de aynı anlamdadır. İşin bitene kadar bunlarla iyi geçinmek, gerekirse müdara etmek gerekir demektir.

13- Çok bilen, çok yanılır. (Bir şeyi bilmeye gerek yok, cahil kal.)
CEVAP
İnsan ne kadar bilgili olursa olsun, yanılma ihtimali vardır. Çok bilenlerin de dikkatli konuşmaları gerektiğini ikaz eden kıymetli bir sözdür. Çok bilmek, yanılmayı engellemez demektir. Çok bilen, zirvedeki insan gibidir, onun yanılması yani zirveden düşmesi, başkasının düşmesine benzemez, paramparça olabilir demektir. Bununla ilgili bir menkıbeyi de bildirelim. İmam-ı a’zam hazretleri, yüksek yerde oynayan çocuğu ikaz için, (Yavrum dikkat et, aşağı düşebilirsin) der. Çocuk da, (Amca benim düşmem önemli değil, asıl sen dikkat et, sen düşersen sana ve çok kimseye zararı olur) der. Bu cevaba, İmam-ı a’zam hazretleri çok ağlar. Yüksek yerdeki bir kimsenin düşmesiyle veya düşürülmesiyle sıradan birinin düşmesi aynı olmaz. Mesela bir Menderes’in düşürülmesi tarihe geçti. Burada çok bilenlerin, yüksektekilerin daha çok dikkat etmesi gerektiği vurgulanıyor. Bunu, (cahil kalın) diye yorumlamak art niyetin ürünüdür.

14- İyilik yap, denize at. (Kimseye acımamalı.)
CEVAP
Bu atasözünün devamı var: İyilik et, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir. Yani, iyiliği Allah rızası için yap, karşıdakinden teşekkür bekleme! O teşekkür etmese de, Allah sana bunun ecrini verir demektir. İyiliği götür, denize at denmiyor ki. Bu kadar basit anlayış olamaz. İslam âlimleri, (İyilik ticaret değildir, ben şunu yaptım, karşılığında sen ne yapacaksın denmez) buyuruyor.

15- Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane. (Doktora gerek yok.)
CEVAP
Ne insafsızlıktır bu. Bu söz, her canlı, hastalık, kaza gibi bir sebeple ölecek demektir. Ecel gelmişse bir şey bahane olur, ölüme çare yok demektir. Doktora gerek yok demek cahilliktir.

16- Tereciye, tere satılmaz. (Bal gibi satılır.)
CEVAP
Bir işi iyi bilen kimseye, o konuda uzun uzun anlatmanın uygunsuz olduğunu bildiren güzel bir sözdür. Bunun için, (Arife tarif olmaz) derler. Tarif etmek gereksiz; çünkü arif bunu bilir. Tereyle, tereciyle alakası yoktur.

17- Elle gelen, düğün bayram. (Mücadele etmemeli.)
CEVAP
Toplumu ilgilendiren genel bir sıkıntı varsa, bu, insana bir teselli olur. Mesela bir deprem olunca, herkes etkilenir. Birinin gelip bizim evimizi başımıza göçürmesiyle depremin göçürmesi farklı olur. Elle gelende bir teselli olur anlamındadır.

18- Üzümünü ye, bağını sorma. (Kaynak araştırması yasak ediliyor)
CEVAP
Bu söz, kaynağı yasaklamıyor. (Üstüne vazife olmayan şeylere karışma, her şeye burnunu sokma) demektir. Önemli olan, bir nimetin gelmesidir. Nereden ve nasıl geldiğini araştırmaya kalkmak lüzumsuzdur. Mesela devlet, yeşil kart çıkarttı, tedavide başka kolaylıklar çıkarttı, ihtiyarlara, işsizlere maaş bağladı, niye bu iyilikleri bize yapıyorsunuz, bize verdiğiniz parayı hangi gelirlerden elde ediyorsunuz, bu parayı hazırlayan memurların tahsilleri nedir gibi sözler lüzumsuz denmek isteniyor.

19- Öğretmenin vurduğu yerde gül biter. (Çocukların ruhunda izi kalır.)
CEVAP
Bu terbiyenin önemini göstermektedir. Öğretmen, ana baba gibi, acıyarak ikaz ederek terbiye eder. Bu ikazlar, ileride işe yarar demektir. Çocuk ileride, (Öğretmenim beni ikaz etmeseydi, ben kötü yola düşebilirdim, iyi ki beni terbiye etti) der anlamındadır.

20- Bir dirhem et, bin ayıp örter. (Şişmanlar kulübüne dönelim)demekmiş.
CEVAP
Zayıf ve cılız insanlar, biraz kilo alınca, daha canlı daha sevimli, daha güzel görünürler demektir. Bu zayıflar için söylenmiştir. Şişmanlayın denmiyor ki.

21- Su akarken, testiyi doldurmalı. (Fırsatçılara davetiye çıkarılıyor.)
CEVAP
Art niyetli olan, böyle düşünür. (Ele geçen fırsatları değerlendir, sonra pişman olma) demektir. Şu hadis-i şerif bunu çok güzel açıklıyor:
(İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin ve ölmeden önce hayatın kıymetini bil.)

Elden imkânlar çıkmadan, bunları değerlendirmek gerekir denmek isteniyor. Mesela, yağmurlar yağıp boşa gitmemeli, su akarken testiye, baraja doldurmalıdır. Kışın ihtiyacını yazdan hazırlamalıdır. Ahiret için de, dünyada hazırlanmalıdır.

Yazıyı bir fıkra ile bitirelim; arif olan anlar:
İki kör mantı yerken, biri ötekine, (Niye öyle ikişer ikişer yiyorsun?) der. Arkadaşı, (Yahu, sen de körsün, benim öyle yediğimi nerden biliyorsun) der. Diğeri, (Ben ikişer ikişer yiyorum da, seni de, kendim gibi zannettim) der.

Zarf ve mazruf

Her üç söz de doğrudur. Zarf söylenir, mazruf yani zarfın içindeki anlaşılır. Zamana uymak, o zamanda yaşayan insanlara uymak, onlar gibi hareket etmek demektir...

Devamını oku...

Hizbullah kime denir?

Hizbullah, Mücadele suresinde Eshab-ı kiram için kullanılmış çok önemli bir tabirdir. Maide suresindeyse, Allah’ı, Resulünü ve müminleri dost edinenler için kullanılmıştır. İkisi de aynı anlamdadır...

Devamını oku...

Göklerin secde etmesi

Hizbullah, Mücadele suresinde Eshab-ı kiram için kullanılmış çok önemli bir tabirdir. Maide suresindeyse, Allah’ı, Resulünü ve müminleri dost edinenler için kullanılmıştır. İkisi de aynı anlamdadır...

Devamını oku...

Ebced nedir?

Ebced hesabı, her harfi bir rakamı gösteren, İslam harfleriyle yazılı sekiz kelimeden meydana gelen bir hesap sistemidir...

Devamını oku...

Farz etmek

Farz ayrı, farz etmek ayrıdır. Farz etmek, bir deyimdir. Varsaymak yani olmadığı hâlde öyle olduğunu düşünmek demektir...

Devamını oku...

Gâib ne demektir?

Farz ayrı, farz etmek ayrıdır. Farz etmek, bir deyimdir. Varsaymak yani olmadığı hâlde öyle olduğunu düşünmek demektir...

Devamını oku...

Gâib nedir?

Gâib kelimesinin birkaç manası vardır:1- Kayıp anlamındadır. (Ali, kaybettiği saatini bulmak için, gâibe [kayıp] bulma duasını okudu) cümlesindeki gâib kayıp anlamındadır...

Devamını oku...

Vatanın önemi

Dinsiz insan için bile vatan önemlidir. Vatansız devlet olmaz. Devlet olmayınca insanların yaşaması zordur. Kargaşa olur, birlik beraberlik olmaz...

Devamını oku...

Omuzu mu, omzu mu?

TDK’nin kuralı geçerli olur. Yani yanlış bile olsa, dil birliği açısından TDK’nin bildirdiklerine uymaya çalışmalıyız, ama bazı dini kelimeleri TDK yanlış yazıyor, onlara uyma mecburiyeti olmaz...

Devamını oku...

Namus nedir?

Namus kelimesinin ırz, doğruluk, kanun, din, iffet, edeb, hayâ, nizam, emniyet gibi birçok manası vardır. Birkaç örnek verelim...

Devamını oku...

Aşağılık zina

Öyle anlamak yanlıştır. Aşağılık olmayan zina da vardır denmiyor. Zina kötülenip, aşağılık bir iş deniyor. Bu şekilde söylenenlere birkaç örnek verelim...

Devamını oku...

Tâğut ne demektir?

İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Dinde [Cizye vermeyi kabul eden Ehl-i kitabı Müslüman olsunlar diye] zorlama yoktur...

Devamını oku...

Kavram kargaşası

Akıl, iyiyi kötüden ayıran bir kuvvettir. Hafıza gibi bilgi deposu değildir, unutmak veya hatırlamak gibi bir görevi yoktur...

Devamını oku...

Tedbirini terk eyle!

O şiir şöyledir:
Kalbin ona berk eyle!
Tedbirini terk eyle!
Takdirini derk eyle!
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler...

Devamını oku...

Burnu sürtülsün

Yazıklar olsun anlamında mecazi bir ifadedir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazan girip çıktığı hâlde günahları affedilmeyenin burnu sürtülsün!...

Devamını oku...

İslam demokrasisi

Demokrasi kelimesi, Yunanca dimokratia [dimos, (halk topluluğu) + kratia (iktidar)] kelimesinden türemiştir. Halkın iktidarı demektir...

Devamını oku...

Hâkimler hâkimi Allah

Allahü teâlâ, orada, (Allah hâkimler hâkimidir, öyle değil mi?) diye soruyor. Allah'ı tasdik etmemiz gerekir. (Hayır) dersek yanlış olur, Allah'ı tasdik etmemiş oluruz...

Devamını oku...

Kardeş ve abi demek

Kur’an-ı kerimde müminlerin kardeş olduğu bildiriliyor. Peygamber efendimiz, (Allah’ın kulları, kardeş olun!) buyuruyor...

Devamını oku...

Câhiller, zındıklar

S. Ebediyye kitabı yüzlerce Ehl-i sünnet âliminin kitaplarından tercüme edilerek hazırlanmış bir ilim kitabıdır. Herkesin bildiği gibi, bu tabirler hakaret için değil, tarif için kullanılıyor...

Devamını oku...

Kullanmak tâbiri

Elbette o mânâya da gelir. Mesela içki kullanmak, sigara kullanmak, uyuşturucu kullanmak denir. Hâlbuki içki içilir, sigara da içilir. Uyuşturuculardan da içilenler var...

Devamını oku...

Hacıya hacı denir

Öğünmek için, kibir için denmiyorsa, hacıya hacı denmesinin hiç mahzuru yoktur. Hattâ hacı olmayana bile ona ikram için (Hacı dayı), (Hacı baba) veya (Hacı nine) demek de caizdir...

Devamını oku...

Sorulu cümlenin mânâsı

Evet, ifadeleri kuvvetlendirmek için soru şeklinde söyleniyor. Arapçadainne, le kelimeleri de ifadeleri kuvvetlendirir. Mesela, (Vel asr innel insâne le fi husr) ifadesi, (İnsan hüsrandadır) demektir...

Devamını oku...

Mukim ve seferi

Bu söz, söyleyen kişiye göre değişir. Büyük bir zat söylemişse, tevil edilir. Dünyanın geçiciliğini, asıl yaşanılacak yerin âhiret olduğunu belirtmek için söylendiği anlaşılır...

Devamını oku...

Osmanlıcada sıfat tamlaması

Sıfat tamlamasında önce mevsuf [sıfatı bildirilecek kelime] söylenir. Mesela, Ramazan-ı şerif denir, şerif-i Ramazan denmez...

Devamını oku...

Atasözlerine düşmanlık

Bazı kimseler, atalarımızın tecrübe mahsulü kıymetli sözlerindeki incelikleri anlamadıkları veya ters anladıkları için, ceddimize dil uzatıyorlar...

Devamını oku...

Atasözlerini anlamayanlar

Yalnız atasözleri değil, hadis-i şerifleri de anlayamayan bazı sapık fikirli kimseler, bunlara da uydurma, mevzu hadis damgasını basmışlardır...

Devamını oku...

Üzümünü ye, bağını sorma

Genel olarak atasözlerinin hepsi doğrudur. Son asırda atasözü diye bazı sözler ilave edilmiş olabilir. Bunlar ceddimize leke sürülmesine sebep olmaz...

Devamını oku...

İyilikten maraz doğar

O atasözleri, bir çok ilim sahibinin onayından geçerek günümüze kadar geliyor. Onun için bütün ceddimize suizan etmek yanlış olur...

Devamını oku...

Gözden ırak olan

Hadis-i şeriftir, atasözü olarak kullanılmaktadır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Kalb, çok zaman his organlarına bağlıdır...

Devamını oku...

Ecdadımızın güzel sözleri

Aşağıdaki atasözlerinin hiç biri kötü maksatla söylenmemiştir. Ecdadına kusur bulmak, kıyamet alametlerindendir...

Devamını oku...

Atasözünde çelişki olmaz

Atasözlerinde çelişki olmaz. Onların doğruluğu, her asırda onaylanmıştır. Açıklamaları şöyledir:1- Damlaya damlaya göl olur // Taşıma suyla değirmen dönmez...

Devamını oku...

Her koyun kendi bacağından asılır

Yanlış anlamamalıdır! Fransa’daki bir adamın günahı, Mısır’daki bir kimseden sorulmaz. Herkesin günahı da, sevabı da kendine aittir...

Devamını oku...

Çatal kazık

Maalesef atasözü düşmanları, her atasözüne bir kulp takıyorlar. Atasözünün ne maksatla söylendiğine bakmayıp da kelimeler üzerinde duruyorlar...

Devamını oku...

İbadet de, kabahat de gizlidir

Atasözlerinin hepsi doğrudur. Fakat son asırda çıkarılanlar arasında yanlış olanlar olabilir. Atasözlerinin birçoğu hadis-i şerif mealleridir...

Devamını oku...

Yanlış atasözleri

Atasözlerimiz, her asırda doğruluğu onaylanarak bugüne kadar gelmiştir. Söyleniş maksadı bilinmeden suçlamak yanlış olur...

Devamını oku...

Önce iğneyi kendine

Bu sözün de, dine aykırı yönü yoktur. Çok güzel bir sözdür. Birini incitici bir söz söylemeden önce...

Devamını oku...

Sükût ikrardan gelir

Her yerde geçerli olmaz. Çok eskiden, Müslüman kızlar, çok edepli, çok hayâlı oldukları için, (Falancayla evlenmeyi kabul ediyor musun?) diye sorulunca...

Devamını oku...

Aykırı atasözleri

Toplumun seviyesi o kadar düşmüş ki, doğru sözleri de yanlış kabul ediyor. Aynı kişiler, veciz olduğu için hadis-i şeriflere bile uydurma diyecek kadar ileri gitmiştir...

Devamını oku...

Vesvese kötü bir hastalıktır

Vesvese, şeytanın verdiği zararlı olan şüphedir. Vesvese etmek günahtır. Günah işlememek için vesveseye hiç itibar etmemelidir...

Devamını oku...

Kötü düşünceler nereden geliyor

İnsanın kalbine, melekten, şeytandan ve kendi nefsinden de çeşitli düşünceler gelir. Melekten gelene ilham, şeytandan gelene vesvese, nefsten gelene ise hevâ denir...

Devamını oku...

Şeytanla bir âlimin münazarası

Aşağıdaki konuşmada şeytanın verdiği vesveseler hakkında yeterli bilgi verilmektedir...

Devamını oku...

İman ve vesvese

İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki: 
Her insana musallat olan en az bir şeytan vardır...

Devamını oku...

Şeytanın saldırı yolları

Şeytan çeşitli yollarla vesvese vermeye çalışır. Hikmet ehli bir zat diyor ki: Şeytanın, bilhassa şu on yolla vesvese verdiğini görüp, ona göre tedbir aldım...

Devamını oku...

Şeytanın hileleri ve itirafları

İbni Abbas hazretleri anlatır:
Resulullah ile beraber iken biri izin isteyip içeri girmek istedi.
Resulullah (O İblistir) dedi. Hazret-i Ömer, (Ya Resulallah izin verin onu öldüreyim) dedi...

Devamını oku...

İblisin meleklere sorduğu sualler

Şeytanın, meleklere sorduğu sualleri, Abdülgani Nablusi hazretleri bildirmiştir.şeytan dedi ki:Kulun ibadetinin Allah’a hiç faydası olmadığı gibi, isyanının da hiçbir zararı yoktur...

Devamını oku...

Kalbe gelen düşünceler

Düşünce kalbe beş şekilde gelir:
1- Kalbe gelip gider.
2- Kalbe gelip kalır. Ama insan o işi yapmak istemez...

Devamını oku...

Namazdan sonraki vesvese

Vesvese, zararlı olan şüphe, kuruntu demektir. Hadis-i şerifte, (Vesvese şeytandandır. Abdest alırken, guslederken ve necaset temizlerken, şeytanın vesvesesinden sakının) buyuruldu. (Tirmizi)...

Devamını oku...

Kalb dönektir

Kalbe ruh, gönül de denir. Kalb, kelime olarak, bir hâlden bir hâle değişme, dönme gibi anlamlara gelir. Bir Müslüman da, çeşitli vesveselere, günahlara maruz kalabilir...

Devamını oku...

Vesvese edince

1- Niyet etmediğini bilmeyen yani yüzde yüz ben niyet etmedim diyemeyen kimse, niyet etmiş demektir, namaz sahihtir. Gusülde ve abdestte ise zaten niyet şart değildir...

Devamını oku...

Vesvese için

1- Niyet etmediğini bilmeyen yani yüzde yüz ben niyet etmedim diyemeyen kimse, niyet etmiş demektir, namaz sahihtir. Gusülde ve abdestte ise zaten niyet şart değildir...

Devamını oku...

Şeytan ve zararları

Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylere, şeytan denir. Şeytan üç çeşittir: İblis, nefs ve kötü arkadaş...

Devamını oku...

Vesvese ihtiyat değildir

Dediğiniz şeylerin hepsi haramdır, fakat içinde o haram maddelerin olduğu kesin bilinmedikçe, sakınmak, vesvese, kuruntu ve zararlı olur, haram olmaz, zanla kesin hüküm verilmez...

Devamını oku...

Nakli esas alan kitap

Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından nakli esas aldığı ve içinde yazarına ait düşünce olmadığı için kıymetlidir, çünkü dinimiz nakil dinidir...

Devamını oku...

Mektubat-ı Rabbani

İslam âleminde imam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat'ı kadar kıymetli bir kitap daha yazılmamıştır. Mektubat, üç cild olup, beş yüz yirmi altı mektubunun toplanmasından meydana gelmiştir...

Devamını oku...

Mızraklı ilmihal

Osmanlı sultanları, çok kıymetli bir eser olan Mızraklı İlmihâli, Türklerin bulunduğu her yere göndermişler; halk da dinini doğru olarak öğrenmişlerdi...

Devamını oku...

Kıymetsiz yazılar

Bu kitabın birinci kısmı İmam-ı Rabbani hazretlerinin, ikinci kısmı ise oğlu Muhammed Masum hazretlerinin Mektubat’ından seçilen çok kıymetli ifadelerdir...

Devamını oku...

Çok kitap okumak

Bir şeyin reklamının yapılması, o yayın kuruluşunun o ürünü tavsiye ettiğini göstermez. Reklam ayrı bir konudur...

Devamını oku...

Pusula

Hamdi amca, Mücahit’i bir Cuma namazında camide görmüştü. Namazdan sonra yanına yaklaşarak dedi ki...

Devamını oku...

Sevgi ve düşmanlık

Baklava, iyi bir gıdadır; ancak şeker hastasına zararlıdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları da bid’at ehline kötü görünür...

Devamını oku...

Faideli Bilgiler kitabı

Bu kitabın içinde iki bölüm vardır:Birinci bölüm, Ahmet Cevdet Paşa’nın yazdığı Malumat-i Nafia(Faideli Bilgiler) risalesidir...

Devamını oku...