Harac nedir?

Zaruret ve haraç ne demektir, kendi mezhebinde böyle bir durumla karşılaşan Müslüman nasıl hareket eder?

Cevap: İnsanı bir şey yapmaya zorlayan semâvî sebebe, yani insanın elinde olmayan sebebe Zaruret denir. İslamiyetin emir ve yasak etmesi, şiddetli ağrı, bir uzvun yahut hayatın telef olmak tehlikesi ve başka bir şey yapamamak mecburiyeti, hep zarurettir.

Yapılan bir şeyin, bir farza mâni olmasını veya haram işlemeye sebep olmasını önlemenin meşakkatli, güç olmasına Haraç denir.

Allahü teâlânın bir emrini yaparken veya bir yasak işi yapmaktan sakınırken, kendi mezhebinin âlimlerinin meşhur olan, seçilmiş olan sözlerine uyulur. İnsanın yaptığı bir şeyden dolayı, âlimlerin bu sözlerine uymakta haraç olursa, seçilmemiş, zayıf sözlerine uyulur. Buna uymakta da haraç olursa, bu hüküm, başka mezhebi taklit ederek yapılır. Başka mezhebi taklit etmekte de haraç olursa, haraca sebep olan şeyin yapılmasında zaruret bulunup bulunmadığına bakılır:

1-Haraca sebep olan şeyin yapılmasında zaruret bulunduğu zaman, o farzı yapmak sakıt olur.

2-Haraca sebep olan şeyin yapılmasında zaruret yoksa, oje gibi veya zaruret olduğu zaman, birkaç şey yapılabilir ve bunlardan haraç bulunan şeyi yapmak isterse, o ibadeti sahih olmaz. Haraç bulunmayan şeyi yaparak, o farzı ifa etmesi lâzım olur.

Zaruret olsa da, olmasa da, yalnız haraç, meşakkat bulunduğu için, başka mezhebin taklit edileceği, Fetâvel-hadîsiyye’de, Hulâsat-üt-tahkîk’de, Tahtâvînin Merâk-ıl-felâh haşiyesinde ve molla Halîl Es'irdînin Ma'füvât kitabında yazılıdır.

İnsan tarafından yapılan şeylerde haraç olduğu zaman, haraç bulunmayan mezhep taklit edilir. Şiddetli baş ağrısı, kendiliğinden hâsıl olan bir zarurettir. Bu başa el dokunduramamak haraçtır. Bunun için, bunun başını yıkaması, mesh etmesi sakıt olmaktadır. Bir yara iyi olduktan sonra, üzerindeki ilâca, merheme, sargıya mesh etmek câiz olmaz, bunları çıkarıp, altını yıkamak lâzım gelir. Bunları kaldırmakta haraç olursa bunlar, kendiliğinden hâsıl olan bir zaruret olmadıkları için, başka mezhep taklit edilir. Diğer üç mezhepte de haraç varsa, altlarını yıkamak sakıt olur denildi. Çünkü, bunlar, zaruret ile konulmuş idiler. Yani yarayı tedavi etmek, eski hâline getirmek için konulmuşlardı. Gusül abdesti alırken, diğer üç mezhepte de, bütün bedeni ve sudan zarar görmeyen yarayı yıkamak farz olduğu için, diğer üç mezhepten birini taklit etmeye de imkân yoktur.

Haraç, yani meşakkat, zorluk bulunduğu zaman haraca sebep olan şey zaruri var ise, buraları yıkamak sakıt olur. Saçları örgülü kadının, yalnız saç diplerini ıslatması farzdır. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:

“Kadınların saçlarını kazımaları yasak olduğu için, örgüyü çözmeleri affedildi. Erkeklerde ise, bu zaruret yoktur.”

Bunun için, erkeklerin örgülü saçı açıp yıkamaları lâzımdır. Kadınların örgülü saçlarını açmamaları, erkeklerin örgüsünü açmamasına sebep olmuyor. Çünkü, birincisinde zaruret ve haraç birlikte vardır. Erkek saçında da haraç varsa da, zaruret yoktur.

Sual: S. Ebediyye’de, bir işte harac varsa, başka mezhebi taklit etmenin caiz veya lazım olduğu bildiriliyor. Harac nedir?
CEVAP
Harac, sıkıntı, meşakkat demektir. Mesela, yeniden gusletmek, bir namazı tekrar kılmak ve yeniden abdest almak birer haracdır.

Bir kimse, kendi mezhebine göre yapamadığı veya güçlükle yaptığı bir işi, başka bir mezhepte yapılması kolaysa, o mezhebin şartlarına uyarak o mezhebe göre yapması caizdir. (Mizan, Hadika, Berika, S. Ebediyye)

Harac varsa, zaruret olmasa da, hatta amelden sonra da, başka mezhep taklit edilir. (Redd-ül-muhtar)

Kendi mezhebine uymayan işi yaptıktan sonra bile, taklit yapmak caiz olur. (Hadika)

Başka mezhebi taklit ederken, o mezhepteki şartlara uymak zor; fakat kendi mezhebinde kolay olursa, bu işi yapmak sahih olur. İki mezhep, zaruri telfik edilmiş olur. (S. Ebediyye)

Bir işi yapmakta harac olursa, zayıf kavle uyulur. Buna uymakta da harac olursa, başka mezhebi taklit ederek yapılır. (İbni Abidin, Hadika, S. Ebediyye)

Her Müslüman dört mezhepten dilediği mezhebe girebilir, ihtiyaç olunca bir mezhepten başka mezhebe geçebilir ve harac olduğu zaman, başka mezhebi taklit edebilir. (Mizan)

Harac olan işlere bazı örnekler:
1- Yolda veya kalabalık dolmuşa binen yahut pazarda alışveriş yapan bir Şâfiî’nin, (Karşı cinse dokunursam abdestim bozulur) endişesiyle Hanefî veya Mâlikî’yi taklit etmesi caiz olur; çünkü S. Ebediyye’de deniyor ki: Yolda, nakil vasıtalarında ve alışverişte temas korkusu olan Şafii, Hanefi veya Maliki mezhebini taklit etmelidir. (s. 146)

2- Hacda karşı cinse dokununca abdestin bozulmaması için de Şâfiîler, Hanefî’yi taklit ederler.

3- Şâfiî bir genç, bir kızla kaçsa, kızın babası razı olmazsa, Şâfiî’de velisinin rızası olmadıkça evlenmesi caiz olmaz. Hanefî’yi taklit ederek velisiz de evlenebilir.

4- Şâfiî’de zekât 8 sınıfa verilir, üç sınıfa verilse de caizdir. Ancak üç sınıfı bulmak da zordur. Hanefî taklit edilerek bir sınıfa verilir. Sadaka-i fıtır verirken de, buğday bulmak zorsa, Hanefî’yi taklit ederek altınla verilebilir.

5- Bir Hanefi’nin, evlendiği kişiyle sütkardeş olduğu ortaya çıkarsa, eğer 1-2 kere emmişse, Şâfiî taklit edilip evliliğe devam edilir, çünkü ayrı zamanlarda 5 kere doya doya emmezse, Şâfiî’de sütkardeş olunmaz.

6- Şâfiî’yi taklit eden Hanefî, hacca gidince, kadınlara dokunursa abdesti bozulacağı için Hanefî’yi taklit etse telfîk olmaz, çünkü bunda zaruret vardır. Mâlikî’yi biliyorsa, bunu taklit etmesi daha iyidir, çünkü Mâlikî’de ağzın içini yıkamak gusülde farz değildir.

7- Dolgulu dişten dolayı mezheb taklit edileceğini bilmeyen biri, 5 yıl önce hacca gidip gelse, o zaman sahih olmayan namazları ve haccı için (5 yıl önce yaptığım hacdaki gusülde, abdestte ve namazda da Mâlikî’yi taklit ettim) derse, namazları da, haccı da sahih olur.

8- Hanbelî’de ağzında dolgu olan cünüptür. Bir harac olunca ve Hanbelî’den başkasını taklit imkânı da yoksa, Hanbelî’de ağzın içini yıkamak farz olduğu hâlde, Hanbelî taklit edilerek, iki namaz cem edilir ve bu telfîk olmaz, çünkü başka çare yoktur.

9- Herhangi bir sebeple Besmelesiz kesilip leş olmuş hayvanları yemek haram olur. Yemek için, Şâfiî’yi taklit gerekir, çünkü Şâfiî’de, hayvan keserken Besmele çekmek farz değildir.

10- Hamam ve kaplıcalarda, tesettüre riayet edilmiyor. Kaplıcaya tedavi için giden tesettürlü bir Hanefî erkek, yine mümkün mertebe başkalarına bakmadan Hanbelî mezhebini taklit ederse, onların dizden yukarı kısmını görmesi günah olmaz. Tedavi için gidilen kaplıca, bir ihtiyaçtır. Harama düşmemek için, burada mezhep taklidi caiz oluyor.

11- Mâlikî mezhebinde semavi özürlerin hiçbiri abdesti bozmuyor. Semavi özür olmasa, fakat bir Hanefî’nin, abdestliyken elini bıçak kesse, namazı kaçırma tehlikesi varsa, farzlarına ve müfsitlerine riayet etmek şartıyla Mâlikî’yi taklit etmesi caizdir. Yani semavi özür olmasa bile, namaz vaktini kaçırmamak için, kendimizin sebep olduğu bir özürden dolayı da taklit caiz oluyor.

12- Özürlü olmayan, ama akıntısı olan kadın, abdestli durabilmek için Mâlikî’yi taklit edebilir. Sırf abdestli durabilmek için, mezhep taklit edilmesi caiz hatta lazım olur.

13- Basur sebebiyle Mâlikî’yi taklit eden bir kimse, namazda kan akarken ve elbisesinde kan bulaşığı varken namazlarını kılabilir. Kanlı çamaşırı her zaman temizlemek harac olduğu için, Mâlikî’yi taklit ederek, kan bulaşmış hâlde namaz kılması caiz olur.

14- Bir özürden dolayı, öğleyi vaktinde kılamayan kimse, İmam-ı a’zamın kavline uyarak, öğleyi asr-ı evvelde kılabilir. F. Bilgiler kitabında, (Kendi mezhebindeki kolay yolu gösteren ictihada uymak, harac olunca caiz olur) deniyor.

15- Annesiyle, kızıyla, kayınvalidesiyle hürmet-i müsahere olunca, Şâfiî veya Mâlikî mezhebi taklit edilerek nikâhları yapılır ve evliliğe devam edilir.

16- Gaz sıkıştırmasından rahatsız olan kimse, Maliki’yi taklit ederse, gaz sıkıştırması namazı mekruh etmez. Elde olmadan gaz çıkarsa, abdesti de bozulmamış olur.

Mezhep taklidinde harac
Sual: S. Ebediyye’de, (Harac olunca, zayıf kaville amel olunur),İslam Ahlakı kitabında, (Mâlikî'yi taklit edenin, harac varsa, vitir namazını terk etmesi caiz olur) ve F. Bilgiler kitabında, (Harac olunca kendi mezhebindeki kolay yolu gösteren ictihada uymak, caiz olur) deniyor. Harac nedir, ne yaparsak caiz, ne yaparsak telfîk olur?
CEVAP
Harac, meşakkat, zorluk, sıkıntı demektir. Zaruret demek değildir. Yeniden abdest almak veya yeniden namaz kılmak haractır.

Yolda, nakil vasıtalarında [dolmuşta, otobüste], alışverişte [pazarda, markette] kadınlara dokunma ihtimali olan Şâfiî, Hanefî veya Mâlikî’yi taklit etmelidir. (S. Ebediyye s. 146[Demek ki, yeniden abdest almak harac oluyor. Sırf yeniden abdest almamak için başka mezhep taklit edilir.]

Harac varsa, başka mezhebi taklit için, zaruret de bulunması şart değildir. (S. Ebediyye s. 145)

Hastalık veya ihtiyarlık sebebi ile yani zaruret ile idrar kaçıran Hanefî’nin, tekrar abdest alması, harac, zahmet olacağı için, bu kimse, Mâlikî’yi taklit ederek hemen özür sahibi olur, abdesti bozulmaz. (S. Ebediyye s. 148) [Sadece hastaların değil, ihtiyarların bile taklit edebileceği bildiriliyor. Tekrar abdest almak harac, yani zahmet olduğu için mezhep taklidi yapılıyor.]

Kendi mezhebine uymayan işi, yaptıktan sonra bile, taklit yapmak caiz olur. Mesela İmam-ı Ebu Yusuf’a, Cuma’yı kıldıktan sonra, (Guslettiğin kuyuda fare ölüsü görüldü) dediler, (Şâfiî mezhebine göre guslümüz sahihtir) buyurdu. (S. Ebediyye s. 72) [Yeniden gusletmek imkânsız değildir, ama bir zahmettir. Bu zahmetten kurtulmak için mezhep taklidi yapılıyor.]

İdrar, yel kaçıran hastaların ve ihtiyarların abdestlerinin ve namazlarının bozulmaması için, harac ve meşakkat hâlinde, bunların Mâlikî’yi taklit etmeleri ve imam olmaları sahih olur. (S. Ebediyye s. 131)

Telfîk, harac olmadan başka mezhebi taklit etmektir. Kendi mezhebinde caiz değilken, bir harac olmadan ve şartlarına riayet etmeden, başka mezhebin hükmüyle amel etmek demektir. Telfîk haramdır.

Bir ibadeti, bir işi uyduğu mezheplerin hiçbirine göre sahih olmazsa, buna telfîk denir. Telfîk, hiçbir suretle caiz değildir. (S. Ebediyye)

Demek ki, harac olunca mezhep taklidi yapmak, telfîk değil, dinin emrine uymak olur. Taklide karşı çıkmak ise, taassup olur.

Yaralı yeri yıkamanın hükmü nedir?
Sual: S. Ebediyye’de, (Bir yara iyi olduktan sonra, üzerindeki ilaca, merheme, sargıya mesh etmek caiz olmaz, bunları çıkarıp, altını yıkamak lazımdır. Eğer bunları kaldırmakta harac olursa, diğer üç mezhepten biri taklit edilir. Çünkü bunlar, kendiliğinden hâsıl olmamıştır, ortada bir zaruret de yoktur. Diğer üç mezhepte de harac varsa, altlarını yıkamak sakıt olur) deniyor.
İyi olan yaranın altını yıkamak niye harac oluyor? Hanefî'de olduğu gibi, diğer üç mezhepte de, iyi olmuş yaranın altını yıkamak lazım değil midir?
CEVAP
Evet dört mezhepte de, iyi olmuş yaranın altını yıkamak lazımdır. Diş dolgusu bahsinde geçen bu ifadede anlatılmak istenen şey şudur:
(İyi olmuş yara üstündeki sargıyı çıkarmakta, bir harac varsa, sargıyı çıkarmadan, üstünü mesh etmek, üç mezhepten hangisinde caizse, o mezhep taklid edilir. Eğer üç mezhepte de harac varsa, o sargının altını yıkamak gerekmez.)

İşte bunun için, diş çürüğü, tedavi edilip, üzerine dolgu yapılırsa, gusülde bunu çıkarmakta harac vardır. Diğer üç mezhebin ikisinde, ağzın içini yıkamak farz olmadığı için, bu iki mezhepten biri taklit edilir. Eğer bu iki mezhepte de, ağzın içini yıkamak farz olsaydı, o zaman dört mezhepte de, dolguyu çıkarmakta harac olacağı için, dolgunun altını yıkamak sakıt olurdu, yani yıkamak gerekmezdi. Ama diğer iki mezhepte çıkış yolu olduğu için, zaruret olmuyor. Eğer hiçbir mezhepte çıkış yolu olmasaydı, işte o zaman zaruret olurdu. Bu inceliği bilmeyenler, (Diş dolgusu zarurettir) diyerek Hanefî Müslümanları cünüp gezdiriyorlar. Ortada bir çıkış yolu varken, zaruret demek ne kadar yanlıştır. Zaruret, başka çare bulamamak demektir. Hâlbuki burada bir çare, bir çıkış yolu vardır. Bu çareyi yok sanmak, ya taassup veya cehalettir. Bu cehalet, (Mezheplerin farklı hükümleri rahmettir) mealindeki hadis-i şerifi anlayamamaktan kaynaklanıyor.

Sual: Din kitaplarında zaruret hâlinde caiz olur ifadeleri geçiyor. Zaruret ne demektir ve zaruret hâlinde haram olan şeyleri yapmak caiz mi oluyor?
Cevap: İnsanı bir şey yapmaya zorlayan semavi sebebe, yani insanın elinde olmayarak hasıl olan sebebe zaruret denir. İslâmiyetin emir ve yasak etmesi, tedavi edilemeyen şiddetli ağrı, bir uzvun yahut hayatın telef olma tehlikesi ve başka bir şey yapamamak mecburiyeti hep zarurettir. Mesela yiyecek olarak leşten başka bir şey bulamayan, aç kalan kimsenin, ölmeyecek kadar leş yemesi, zaruret olur.

İcma olan hususlar

Eshab-ı kiramın söz birliğine icma denir. Bir şeyi, Eshab-ı kiram, sözbirliğiyle bildirmediyse, Tabiinin sözbirliği bu şey için icma olur...

Devamını Okuyun...

Âlimin farz ve haram deme yetkisi

Resulullahın ve müctehid âlimlerin yetkisi iyi bilinmediği için böyle garip sorular geliyor. Bir kimse suç işleyince, savcının isteği üzerine getirilip hakim tarafından ceza verilir ve hapse atılır...

Devamını Okuyun...

İmam-ı Rabbaniyi de tenkit

Klasik itikad kitapları, demekle İslam âlimlerinin yazdıkları en kıymetli kitapları kötülemektedir. İtikadın yenisi olur mu hiç? O zaman, Resulullahın, Eshabının ve onları takip eden âlimlerin itikadları yanlış olur...

Devamını Okuyun...

Hatalı ictihad olmaz

Bir müctehid bile, başka müctehidin hata ettiğini bilemez. Çünkü, (İctihad ictihadla nakz olunamaz) buyuruluyor. Bunun için şu ictihad doğrudur veya delili daha kuvvetlidir denemez...

Devamını Okuyun...

Eski ictihad

Müctehidin eski ictihadı, kendisini bağlamaz. Ancak, müftüler, ihtiyaç halinde müctehidin bu eski ictihadı ile de fetva verebilirler. Çünkü o ictihad başkaları için yine geçerlidir...

Devamını Okuyun...

Selim akıl

İctihadda yanılmak farklıdır. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin Kur’an-ı kerim dışındaki mübarek sözlerini anlamak için, (Ya Resulallah, bu vahiy mi, yani Allahü teâlânın kesin emri mi, yoksa kendi ictihadınız mı?) diye sorarlardı...

Devamını Okuyun...

Kalbe danışmak

Namazın nasıl kılınacağını, zekâtın nasıl verileceğini, hangi mallardan ne kadar verileceğini Kur’andan anlamak imkânsızdır. Resulullah efendimiz, meyte ve kanı şöyle açıklıyor...

Devamını Okuyun...

Tasavvuf ehli müctehid idi

Tasavvuf büyüklerinin hiçbiri, dört mezhepten ayrılmamıştır. Dört mezhepten ayrılmak, İslamiyet'ten ayrılmak olur. Tasavvuf büyüklerinin hepsi kemale gelmeden önce bir fıkıh âliminin mezhebinde idi...

Devamını Okuyun...

İctihad dinin emridir

Hayır, çok yanlıştır. İctihad da, İcma da dinin emridir. Allahü teâlâ da, Resulü de, âlimleri övmüş, müctehid âlimlere ictihad etmeyi, Müslümanların da onlara uymalarını emretmiştir...

Devamını Okuyun...

Dinde nakil esastır

Dinde aklın yani şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslamiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır...

Devamını Okuyun...

Dinimiz bir düşünce, görüş değildir

Piyasada Allah’ı tanımakla ilgili ve Allah’ın varlığını ispat etmeye kalkışan kimisi tercüme birçok kitap vardır. Genelde bu kitaplar, akli ve felsefi görüşlerle doludur...

Devamını Okuyun...

Alıştıra alıştıra dini bozmak

Gazetelerde çıkan habere göre, eski din görevlilerinden biri, ara sıra çıkışlar yaptığı gibi, yine (Kur’anda beş vakit namaz yok, üç vakit var. İslamiyet kolaylık dinidir...

Devamını Okuyun...

Din yeni gelmiş değildir

Osmanlıyı savaşlarda yenemeyen düşmanlar, taktik değiştirdiler, Müslümanların arasına girdiler, bazı grupları, bazı din adamlarını satın aldılar. Özel yetiştirilmiş oldukları için çabuk yükseldiler...

Devamını Okuyun...

Müslüman için zor asırlar

Kıyamet yarın kopacak, öbür gün kopacak diye tarih verenlere itibar etmemelidir. Çünkü dünyada Müslüman bulunduğu müddetçe kıyamet kopmayacaktır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir...

Devamını Okuyun...

Dinimiz bir düşünce, görüş değildir

Dinde aklın yani şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslamiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır...

Devamını Okuyun...

Hangi kitaba itibar edilir?

II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesiyle, din işlerine de fesat karıştı. İttihatçı olan din cahilleri ve masonlar, din işlerinde yüksek mevkilere getirildi. İlk iş olarak, Abdülhamid Han’ın son şeyhülislamı Muhammed Ziyaüddin efendi, vazifesinden alındı...

Devamını Okuyun...

İlk kıyas yapan

Eskiden müctehid imamlar, usulüne uygun kıyas yapıyorlardı. Yani dinin emirlerini açıklıyorlardı. Günümüzde müctehid olmadığı için dinde yorum ve kıyas yapmak çok tehlikelidir. Bugünkü kıyaslar, dini değiştirmek olur...

Devamını Okuyun...

Nakli esas almak

Nakli esas almak, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından, kendi yorumunu katmadan nakletmek demektir. (Şu âyetten veya şu hadisten şöyle anlıyorum) diye kaynak göstermek geçersiz olur...

Devamını Okuyun...

Ataların yolundan gitmek

Elbette yanlıştır. Kâfirler için inen âyetleri, müslümanlara yüklemektedir. Bu âyetler kâfir atalar içindir. Konu ile ilgili âyetler şunlardır:
(Onlara, "Allah’ın indirdiğine uyun" dendiği zaman, "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız dediler...

Devamını Okuyun...

Taklitçilik nedir, ne değildir

Kötüyü, yanlışı ve bâtılı taklit, ne kadar zararlı ise, iyiyi, doğruyu ve hakkı taklit de o kadar faydalıdır. Bir kimsenin bütün ilimlerde üstad, bütün işlerde mütehassıs olması mümkün müdür...

Devamını Okuyun...

Bir mezhebe uymanın lüzumu

Asırlardan beri bütün İslam âlimleri, dört mezhepten birine uymuşlar ve müslümanların da uymalarının gerektiğini bildirmişlerdir. Bunlara uymakta İcma hasıl olmuştur...

Devamını Okuyun...

Mezhep ve takım tutmak

Elbette yanlıştır. Burada, sadece hak mezhepler denilerek, dört hak mezhep tabirini kullanmaktan kaçınmak kasıtlıdır. Bazı bid’at mezhepleri de hak mezhep olarak göstermek için yuvarlak ifade kullanıyor...

Devamını Okuyun...

Mezhepleri taklit rahmettir

 Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit etmek için, gusülde, abdest almakta ve namazda niyet ederken, bu mezhebe de tâbi olduğunu hatırlamak yetişir...

Devamını Okuyun...

Taklitte niyet

Hanefi’nin niyet etmesi, Hanefi'ye uyuyorum demektir. İnsan babasına babam geldi, babam gitti der. Babasının adı Necati ise, babam Necati geldi demez...

Devamını Okuyun...

Başka mezhebi taklit etmek

Diş kaplatan veya doldurtan Hanefilerin, Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit etmeleri, Hanefi mezhebinden çıkmak demek, yani mezhep değiştirmek demek değildir...

Devamını Okuyun...

Maliki mezhebini taklidin lüzumu

Namaz kılanlar için özürlü olunca Maliki mezhebini taklit etmeleri büyük kolaylıktır. Maliki mezhebini taklit ile ilgili S. Ebediyye’de diyor ki...

Devamını Okuyun...

Oruçta mezhep taklidi

Her Müslümanın ibadet yaparken ve haramdan sakınırken, kendi mezhebi âlimlerinin, (Fetva böyledir), (En iyisi budur), (En doğru söz budur) gibi bildirdiklerine uyması lâzımdır...

Devamını Okuyun...

Mezhep taklidi ve taassup

Günümüzde mezhep taklidi ile ilgili müslümanlar üçe ayrılır:
1- Zaruret de olsa, başka hak mezhebi taklit etmeyi caiz görmeyenler. (Taassup ehlinin yolu)...

Devamını Okuyun...

Mezhep taklidi ve telfîk

Dürr-ül-muhtârın sâhibi önsözünde ve bunun Redd-ül-muhtâr hâşiyesinde yani İbni Abidinde deniyor ki...

Devamını Okuyun...

Harac nedir?

İnsanı bir şey yapmaya zorlayan semâvî sebebe, yani insanın elinde olmayan sebebe Zaruret denir. İslamiyetin emir ve yasak etmesi, şiddetli ağrı, bir uzvun yahut hayatın telef olmak tehlikesi ve başka bir şey yapamamak mecburiyeti, hep zarurettir...

Devamını Okuyun...

Geriye dönük taklit

Muteber bir kitaba dayanmadan, aklına göre konuşmak veya mezhepsiz kişileri kaynak göstermek mezhepsizlik, hattâ dinsizlik olur. İşin durumuna göre, önce de, sonra da mezhep taklidinin caiz olduğu, Bahr-ür-raıkMizan-ül kübra, Fetava-i Hayriye gibi birçok muteber din kitabında yazılıdır...

Devamını Okuyun...

Mâliki’de özürlü olmak

O kimse, diş dolgusu sebebiyle Mâlikî’yi taklit etmese bile, yarasını sarar, abdestini alır ve Mâlikî’yi taklit edip o abdestle namaz kılabilir. S. Ebediyye’de deniyor ki...

Devamını Okuyun...

Zaruretsiz taklit caiz olmaz

Elbette haramdır. Dört mezhebe göre de, hayızlının Kur'an-ı kerim okuması haramdır.Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye kitabında buyruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Mâlikî'yi taklit ederken

Evet, yanlış söylüyorlar. Çünkü semavî özür hâlinde, mesela ishalini tutamayan, çıbanından veya yarasından kan akan, ağrıyla gözünden yaş gelen, burnu kanayan, kulağından irin akan, makatından solucan çıkan, idrarını tutamayan, basurundan kan...

Devamını Okuyun...

Maliki mezhebini taklit

El-fıkhu alel-mezâhib-il-erbe'a’da diyor ki:
“Maliki mezhebinde, seferde, şiddetli yağmurda, karanlıkta, çamurlu gecelerde, Arafât ve Müzdelifede, öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazları cem edilir...

Devamını Okuyun...

Şâfii mezhebini taklit

Maliki mezhebi daha kolaydır. Maliki’yi taklit etmenizi tavsiye ederiz. Şâfii’yi taklit eden, sadece Şâfii’deki farzlara uyar, müfsidlerinden kaçar. Bunlar da şunlardan ibarettir...

Devamını Okuyun...

Hanbeli mezhebini taklit

Hanefî mezhebinde, yalnız Arafat meydanında ve Müzdelifede hacıların iki namazı cem etmeleri lâzımdır. Hanbelî mezhebinde ise, seferde, hastalıkta, kadının emzikli veya müstehâza olmasında, abdesti bozan...

Devamını Okuyun...

Hanefi mezhebini taklit

Sadece gusülde, abdestte ve namazda, kendi mezhebinin şartlarına ilaveten Hanefi’nin farzlarına uyup müfsitlerinden kaçar. Diğer hususları aynen Şâfiî gibi yapar. Sünnet ve mekruhlarda kendi mezhebine uyar...

Devamını Okuyun...

Dinimizde eksiklik fazlalık yoktur

Dinimiz yeni inmedi. Dinimizde eksiklik fazlalık yoktur. Bu bakımdan asla reforma ihtiyacı yoktur. Reforma ihtiyaç olan, din olamaz. Hâşâ Allah noksan göndermiş demektir. Bu bakımdan dine yeni bir şey ilave etmek veya çıkarmak dini bozmak olur...

Devamını Okuyun...

Dini yenilemek gerekir mi?

Reform, Fransızca bir kelimedir. Yeniden şekil verme, eski haline döndürme, bozuklukları, kötülükleri düzeltmek için yapılan ıslahat demektir. Bu manalara göre dinde reform üçe ayrılır...

Devamını Okuyun...

Hak ile bâtıl mukayese olmaz

Çağdaş yazar, bir gayrı müslimin, (Fikrini tazelemeyen beyin ölür) sözünü bir nass [âyet ve hadis] gibi eline alıp, dinde reform isteyerek özetle diyor ki:
(Hiçbir din, vahy olduğu şartlarda kalmamıştır...

Devamını Okuyun...

Din, ihtiyaca göre hiç değiştirilir mi?

İslam bilgileri fen ve din bilgileri olmak üzere ikiye ayrılır. Din bilgileri, yalnız nakil ile anlaşılır. Bunların kaynağı, Kur’an-ı kerim ile hadis-i şeriflerdir. His organları ile anlaşılan şeylerin bir sınırı vardır...

Devamını Okuyun...

Hicri takvimle ilgimiz yokmuş!

Üçü de yanlıştır. 

1- Bilindiği gibi hicri kameri bir takvim vardır. Müslümanlar, ibadetlerini bu takvime, yani kameri aylara göre yaptıkları gibi, oruçlarını da bu takvime göre tutar. Her yıl, on gün önce gelerek Ramazan, her sene değişmekte, yaza, kışa, bahara da gelmektedir...

Devamını Okuyun...

Peki bu dini yıkmak değil mi?

Dini insanlar çıkarmadı ki insanlar değiştirsin. Kadının nasıl giyineceğini insanlar tespit edemez ki. Allah’a inanan kimse, O ne demişse Ona inanması gerekir, uyarsa daha büyük nimettir...

Devamını Okuyun...

Birleştirici olmalı

Genelde hiç kimse, bilmediği konularda, uzmanlık alanın dışında konuşmaz. Eğer konu din ise, bilen bilmeyen herkes, fikir yürütür, “Bence böyle olmalı” der. Dini eleştirenlere bakın, dinden hiç haberi yoktur. Kulaktan duyma bilgilerle dine saldırırlar...

Devamını Okuyun...

Dinin ruhuna aykırı imiş

Dinimizde delil dörttür: Kitab, Sünnetİcma ve Kıyas-ı fukaha. Bir hüküm için bu delillere bakılır. Hem kütüb-i sittedeki hadislerde var diyor, hem de, bu hadisler dinin ruhuna aykırıdır diyor...

Devamını Okuyun...

Dinde anarşi çıkarmamalı

Dinimizi yıkmak isteyen yabancıların bir kısmı, “Yalnız Kur’an”, “Kur’andaki din” gibi ifadelerle Peygamber efendimize tâbi olmayı reddederek, dinimizi bozmaya çalışıyorlar...

Devamını Okuyun...

Türkçe Kur'an sözü yanlıştır

Maksadını bilemeyiz ancak bu tür teşebbüsler dinimizi içten yıkmaktır. Bunun yapmak istediğini, diğer reformcular defalarca yapmaya teşebbüs etmiştir. Mesela, bir zamanlar bazı profesörler, dinimizde yapılacak yenilikleri bir rapor halinde hazırlamışlardı. Rapor, özetle şöyle idi...

Devamını Okuyun...

Dinde kolaylıklar var

Kolaylık var, zorluk yok demek, (Dinimizin verdiği ruhsatlardan, kolaylıklardan faydalanın) demektir. Yoksa, (Herkes hoşuna giden şeyleri yapsın, hoşlanmadığı şeyleri yapmasın size güç gelen ibadetleri yapmayın, onları istediğiniz gibi değiştirin) demek değildir...

Devamını Okuyun...

Kadının sesi haram mı?

Kadınların, yabancı erkeklerle lüzumsuz yere konuşmaları, şarkı, hatta Kur’an, mevlid, ezan okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları büyük günahtır; ancak, alışveriş gibi ihtiyaç olunca, fitneye sebep olmayacak şekilde, ihtiyaç kadar ciddi konuşmaları caizdir. (Tergib-üs-salat, Hadika)...

Devamını Okuyun...

Dini bozma gayretleri

Elbette aykırıdır. Kısaca cevap verelim:
1- Kütüb-i sitte’deki hadis-i şeriflerin hepsi sahihtir. İslâm âlimi, Resulullah efendimizin vârisidir, herkesten daha çok Allah’tan korkar ve kitabına uydurma hadis almaz. (Uydurma hadis), bu sözü Allah Resulü söyledi diye iftira etmektir...

Devamını Okuyun...

Reform mu yapılıyor?

20 Haziran 1928 tarihli Vakit gazetesinde, şu haber çıkmıştı:
(Dinimizde yeni hayata, ilerlemeye uygun olarak yapılacak yenilikleri, İstanbul ilahiyat fakültesi profesörleri rapor halinde hazırlamışlardır.)...

Devamını Okuyun...

Modern müceddid

Modern hayattan kasıt ne? Avrupa tarzı, ahlak ve namus tanımayan bir hayat yaşamak mıdır? Öyleyse bu, dini değiştirmek olur. Zamana uygun yaşamak için ise, dini yeniden yorumlamaya, reform yapmaya yani dini değiştirmeye zaten ihtiyaç yoktur. Böyle yapmak dini yıkmak olur...

Devamını Okuyun...

Yeni yorum olur mu?

Şaşıranlar olabilir, ama bu sapıklıkların hepsini Peygamber efendimiz haber vermiştir. Kur’an-ı kerimin yeni mânâlarının olduğunu söylemek, başta Peygamber efendimiz olmak üzere, Eshab-ı kiramın tamamını ve bütün İslam âlimlerini cahillikle suçlamak olur...

Devamını Okuyun...

Dinin emri zamanla değişir mi?

Evet, açıkça reform yapılmak isteniyor. Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Ancak Nass’a, delile dayanan hükümler zamanla değişmez. (Dürer-ül-hükkam)...

Devamını Okuyun...

İslamiyet’i yıkma yolları

Planları ve oyunları çoktur, fakat özellikle, eski âlimlere olan itimadı yıkıp, sonra bu âlimlerin naklettikleri hadisleri uydurma sayıp, daha sonra da, Kur’an-ı kerimi yanlış yorumlayıp dini yıkmaya çalışıyorlar...

Devamını Okuyun...

Bir reformcunun hezeyanları

Maddeler hâlinde cevap veriyoruz:
1- (İlim öğrenmek veya okul yapmak için Cenneti bile feda ederim, haram da olsa, o işi yaparım) diyor. Dine uymak, ilim öğrenmek, Allahü teâlânın rızasını kazanıp Cennete girmek içindir...

Devamını Okuyun...

Reform nerede gerekli?

Bunu reformcuların kendilerine sormak gerekir, fakat niyetleri iyi olsa bile, dinde reform yapmak dinsizlik olur. Dinî hükümleri koyan Allahü teâlâdır. Bir hükmünü değiştirmek, o hükmü beğenmemek olur...

Devamını Okuyun...

İslam’da demek

Elbette yanlıştır ve mezhepsizliktir. Kur’andan, Sünnetten kendi anladığını din sanmak çok tehlikelidir. (Şu mezhebin şu hükmü isabetlidir) diyerek farklı bir yol tutmak da mezhepsizlik olur. 

Devamını Okuyun...

Zekât nisabı değişmeli mi?

Allahü teâlâ (Dininizi tamamladım, eksik bırakmadım) buyuruyor. Namaz, oruç gibi zekât da bir ibadettir. İbadette değişiklik olmaz. Zamanla değişmesi gerekmez...

Devamını Okuyun...