Taklitçilik nedir, ne değildir

Taklitçilik kötü değil mi? Mezhep âlimlerini taklit etmek, onların yolundan gitmek yanlış değil mi?

CEVAP
Kötüyü, yanlışı ve bâtılı taklit, ne kadar zararlı ise, iyiyi, doğruyu ve hakkı taklit de o kadar faydalıdır. Bir kimsenin bütün ilimlerde üstad, bütün işlerde mütehassıs olması mümkün müdür? Hastanın, kendisini ameliyat edecek bir operatör doktora ihtiyacı vardır. Kalbinden rahatsız bir operatör doktorun da, gönüllerdeki pası silen bir kalb mütehassısına ihtiyacı vardır.

Doktorlar ilaç imal etmez. Kimyagerlerce hazırlanan ilaçları tavsiye ederler. Hastalar da, doktorlara itimat ederek, onlara teslim olarak, onların tavsiyesine uyarak ilaçları kullanırlar. 

Herkesin, hem kimyager, hem doktor, hem mühendis gibi ihtisas isteyen her mesleğin erbabı olması düşünülebilir mi? O halde, bir kimse, bir işte mütehassıs [uzman] olsa da, ihtisası dışındaki başka bir işin mütehassısına uyması gerekir. Bir saate, bir radyoya ihtiyacı olan kimse, “Taklit geriliktir. Hiç kimsenin yaptığı bir şeyi kullanmam” diyemez. Taklit düşmanları, hem taklidi uyduluk olarak vasıflandırıyorlar, hem de Batının taklit edilmesini istiyorlar. Keşke ahlakta değil de, teknikte Batı taklit edilse. Çünkü hadis-i şeriflerde, (Fen ve sanat müminin kaybettiği malıdır, nerede bulursa alsın!) buyuruluyor. Batının tekniği yerine, örf ve âdetini taklit edersek elbette rezil oluruz.

Uzun tecrübelerden sonra çeşitli aletler yapılmış, çeşitli kurallar bulunmuş, çeşitli ilimler sistemleştirilmiştir. Taklitçi olmamak için bunları kullanmam diyenin aklından şüphe edilir. Herkesin müctehid, lider olmasını istemek ateşin üşütmesini, buzun ısıtmasını istemek gibi eşyanın tabiatına aykırıdır. Müctehid olmayı, doktor veya kimyager olmaya benzetmek yanlış olur. Müctehid olmak için, birçok ilimde ihtisas sahibi olduktan başka, ilahi mevhibe sahibi de olmak gerekir. Bunun için Yusuf-i Nebhani hazretleri, (Bugün müctehidlik taslayanın ya aklı veya dini noksandır) buyuruyor.

Eshab-ı kiramın hepsi mutlak müctehid olduğu halde, Peygamber efendimizi görüp taklit ettikleri için Peygamberlerden sonra en yüksek makama kavuşmuşlardır. Tabiin, Eshab-ı kirama tâbi oldukları, onları taklit ettikleri için yüksek bir şerefe kavuşmuşlardır. Onlardan sonra gelenler de onlara tâbi oldukları, onları taklit ettikleri için Tebe-i tabiin şerefine yükselmişlerdir. Hadis-i şerifte, (Âlimler rehberdir)buyuruldu. O halde âlimleri taklit etmek gerekir. 

Şafii’de hadis ve fıkıh âlimi olan İmam-ı Şarani, dört mezhebin hak olduğunu, bu dört mezhepten birine uymak gerektiğini bildirmek için Mizan-ül-kübra’yı yazdı. Bu kitabında diyor ki: 

Her müctehid, kendi ictihadı ile hareket eder. Başka bir müctehide uyması caiz değildir. Bir âlim, ictihad derecesine yükselince, kendi ictihadına uyması gerekir. İmam-ı Ahmed’in, âlim talebeleri için, (İmamlarınızın aldıkları kaynaktan alın, taklitçilikte kalmayın) sözü bunu göstermektedir. 

İmam-ı Şafii, İmam-ı a'zamın çok yüksek bir âlim olduğunu bildirdiği halde, kendi ictihadlarına uymuştur. Fakat müctehid olmayan kimse, 4 mezhepten birini taklit etmezse sapıtır, zındık olur, başkalarını da yoldan çıkarmakta şeytana yardımcı olur. Mevcut dört mezhebin hepsi haktır. Birinin, ötekisi üzerine üstünlüğü yoktur. Çünkü, hepsi aynı din kaynağından alınmıştır. Dört mezhebin imamları ve onları taklit eden âlimlerin hepsi, her müslümanın dört mezhepten dilediğini taklit etmekte serbest olduğunu bildirdiler. Allahü teâlâ, amelde mezheplere ayrılmaktan razı olduğunu, Resulü vasıtası ile bildirdi. Resulü de bu ayrılığa rahmet buyurdu. Müctehid olmayanın, bir mezhebe uyması lazımdır. (Mizan-ül kübra)

Taklitçi maymunlar 
Sual
: Bir misyoner, “Kur’anda, Peygamber de olsa, birine uymanın, onu taklit etmenin haram olduğu, böyle kimselerin taklitçi maymuna benzetildiği bildiriliyor” diyor. Böyle bir âyet var mı?
CEVAP
Misyoner inanmadığı Kur’andan ne anlar? Elbette tamamen yalan ve iftiradır. Kur’an-ı kerim, baştan sona kadar, iyileri taklit etmeyi, onlara tâbi olmayı [uymayı] emretmektedir. Hakkı taklit düşmanları, bâtılda birbirini taklit ediyor, birinin dinimize yaptığı iftiraya öteki sarılıyor, maymun gibi taklit ediyorlar. Mesela, (Kur’an uydurma bir söz değildir) âyetini, (Kur'an uydurma bir hadis değildir) diyerek, hadis-i şeriflere dil uzatıyorlar.

Önce maymunla ilgili âyetleri bildirdikten sonra bu konuya dönelim. Kibirlenerek Allah’ın emrini dinlemeyen kâfirler, maymun haline çevrilmiştir, üç gün sonra da helak edildiği bütün muteber tefsirlerde bildirilmektedir. Allahü teâlânın sadece maymun değil, domuz haline, taş haline getirdiği kâfirler de olmuştur. 

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Cumartesi günü 
[balık avından men edilmişken] içinizden [bu emri çiğneyerek] azgınlık edenleri biliyorsunuz. Onlara “Aşağılık birer maymun olun” dedik; [Maymuna çevrilen bu insanlar üç gün sonra öldü.] Bunu [bu olayı] önündekilere [o zaman hazır olanlara] ve ardındakilere [sonradan geleceklere] ibret verici bir ceza örneği ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüt olsun diye yaptık.)[Bekara 65 – 66 Beydavi]

(Tâ ki onlar
 [balık avcıları] edilen öğütleri unutunca, biz de kötülükten alıkoyanları kurtardıkzulmedenleri iseçıkardıkları fesatlar yüzünden şiddetli azaba maruz bıraktık. Böylece onlar kibre kapılıp yasak kılınan şeylerden vazgeçmeyince, biz de onlara, aşağılık maymunlar olun, dedik. [Maymun haline geldiler])[Araf 165, 166 Beydavi]

(De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lanetleyip gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğuta tapanlar çıkardığı kimselerdir. İşte bunlar, mevki bakımından daha kötü olan ve doğru yoldan sapmış bulunanlardır.)
 [Maide 60]

Bu âyetlerin hangisi taklidi, iyilere uymayı yasaklıyor? Allahü teâlâ, herkesi Peygamberlere, âlimlere, iyilere uymayı, onları taklit etmeyi emrediyor. Bu konudaki âyetlerden bazısı şöyledir:
(Hidayet yolunu öğrendikten sonra, Resule uymayıp müminlerin [itikadi ve ameli] yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleyip çok kötü bir yer olan Cehenneme sokarız!) [Nisa 115] {Bu âyette Resulün ve müminlerin yolundan ayrılmak kötüleniyor. Demek ki müminlerin yoluna uymak gerekiyor.}

(Bilmiyorsanız, zikir ehline 
[âlimlere] sorun.) [Nahl 43] {Bilenlere uyulması emrediliyor.}

(İyilik yarışında önceliği kazanan muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tâbi olanlar, onların yolunda gidenlerden 
[onları taklit edenlerden] Allah razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuştur. Allah bunlar için, sonsuz kalacakları Cenneti hazırladı.) [Tevbe 100] {Bu âyette de Eshaba uyanlar övülüyor, onlar da Cennetlik deniyor. Tâbiin, Eshab-ı kirama uydukları için yüksek bir şerefe kavuştular. Onlardan sonra gelenler de onlara uydukları, onları taklit ettikleri için Tebe-i tâbiin şerefine yükseldiler.} 

(Musa o kimseye, “Sana öğretilenden, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı” dedi.)
 [Kehf 66] {Dikkat edilirse Allahü teâlânın en büyük Resullerinden biri olan Hazret-i Musa, ismi bile bildirilmeyen birinden ledünni ilmi öğrenmek için yardım istiyor, ona tâbi olmak istiyor. O kimse de diyor ki: (“Eğer bana tâbi olacaksan, o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma” dedi.) [Kehf 70] {O kimse, yüce Peygamber Musa aleyhisselama itirazsız taklit et diyor. Allahü teâlâ da bunu övüyor.}

(Allah buyurdu ki: 
[Ya Musa] Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz [mucize yardımlarımız]sayesinde onlar size erişemeyecekler. Siz ve size tâbi olanlar üstün geleceksiniz.) [Kasas 35] {Bu âyette de Hazret-i Musa’ya tâbi olanlar müjdeleniyor.}

(Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.)
 [Yasin21] {Bu âyette de hidayete erenlere tâbi olmak emrediliyor.}

(
[Dünyada] İman edenlere ve nesilleri de iman edip kendilerine uyanlara, [ahirette] nesillerini kavuştururuz, [onları da, baba ve dedeleri gibi Cennete koyar ve derecelerini yükseltiriz.] Bununla beraber [baba ve dedelerinin] amellerinden hiç bir şey eksiltmeyizHerkes kazancına bağlıdır, [iyi amel işlerse kurtulur, değilse helak olur.]) [Tur 21] {Bu âyette imanlı atalarına, dedelerine uyanların da dedeleri gibi Cennete gidecekleri bildiriliyor. İyilere tâbi olmanın iyiliği bildiriliyor.}

Hazret-i Yakup, ölürken oğullarına sordu: (Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?) dedi. Oğulları dediler ki: (Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz.) [Bekara 133], Hazret-i Yusuf da dedi ki: (Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.) [Yusuf 38] {Demek ki atalar Müslüman ise, müşrik değil ise, onlara uymak lazımdır. Hazret-i Yusuf Müslüman olan atalarının yolundan gittiğine göre, biz de Müslüman atalarımızın, yani Resulullah efendimizin, eshab-ı kiramın ve ehl-i sünnet âlimlerinin yolundan gitmeliyiz.}

Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki: 
(Ahir zamanda, sizin ve atalarınızın yolundan ayrılıp, sünnetimden uzak kalacak olanlardan uzak durun.) [Müslim]

Kötülere uymak elbette kötüdür. Misyoner, Şeytana ve Firavuna uymakla Resulullaha uymayı aynı görüyor ve taklidin kötülüğü ile ilgili şu âyetleri örnek veriyor:
(Allah, [İblise] sen ve sana uyanlarla Cehennemi dolduracağım dedi.) [Sad 84, 85]

(Firavun’a uyanları, ders alsınlar diye, yıllarca kuraklık ve ürün kıtlığı ile cezalandırdık.)
 [Araf 130] {Bu iki âyet de, kötüyü taklit etmenin zararını bildiriyor.}

Kötüyü, yanlışı ve batılı taklit, ne kadar zararlı ise, iyiyi, doğruyu ve hakkı taklit de o kadar faydalıdır. Bir kimsenin bütün ilimlerde üstat, bütün işlerde uzman olması mümkün müdür? Hastanın, kendisini ameliyat edecek bir operatör doktora ihtiyacı olur. Herkesin, hem kimyager, hem doktor, hem mühendis gibi ihtisas isteyen her mesleğin uzmanı olması düşünülebilir mi? O halde, bir kimse, bir işte uzman olsa da, ihtisası dışındaki başka bir işin uzmanına uyması gerekir. Bir saate, bir radyoya ihtiyacı olan, “Taklit haramdır, hiç kimsenin yaptığını kullanmam” diyemez. Herkesin rehber, taklit edilen kimse olmasını istemek ateşin üşütmesini, buzun ısıtmasını istemek gibi eşyanın tâbiatına aykırıdır. Uzun tecrübelerden sonra çeşitli aletler yapılmış, çeşitli kurallar bulunmuş, çeşitli ilimler sistemleştirilmiştir. “Taklitçi olmamak için bunları kullanmam” diyen, deli değilse, muhakkak haindir.

Mezhepleri karıştırmak

Evet, Ehl-i sünnet âlimleri, böyle yapmanın mezhepsizlik, hattâ ilhad olduğunu bildirmişlerdir. Böyle yapmak, (Benim mezhebimdeki hüküm yanlış olabilir, ihtiyaten ara sıra diğer mezhepteki gibi kılayım da, doğruya ulaşmış olayım) demek gibi olur ki, böyle şüphenin küfre kadar gideceğini âlimlerimiz bildirmiştir...

Devamını Okuyun...

Doğru tek değil mi?

Hak ile doğruyu karıştırmamalı. Doğru tektir, hak ise çoktur. Farklı ictihadlar haktır, yani geçerlidir, onlarla amel edilir, dört mezhebin dördü de haktır. Hükümde isabet edilmemiş bile olsa, Allah’ın emrine uygundur...

Devamını Okuyun...

Dinimizdeki dört delil ve dört mezhep

Kitaplarda, (Dört hak mezhepten birine uymak vacibdir) deniyor. Buradaki vacib, farz anlamındadır. Hadis-i şeriflerde bildirilen vacib kelimesi de, genelde farz anlamındadır...

Devamını Okuyun...

İctihad etmenin önemi

İctihadın ıstılah (terim) anlamı, müctehid bir âlimin âyet ve hadislerden, manaları açıkça anlaşılmayanları, açıkça bildiren diğer hükümlere kıyas ederek, benzeterek, bunlardan yeni hükümler çıkarmaya uğraşması demektir...

Devamını Okuyun...

Farklı ictihad rahmettir

İctihad, bir ibadet, yani Allahü teâlânın emri olduğundan, hiçbir müctehid, diğer bir müctehidin ictihadına yanlış diyemez. Çünkü, her müctehide, kendi ictihadı hak ve doğrudur...

Devamını Okuyun...

Dinimizde dört delil vardır

Mubah, yani haram olmayan şey çoktur. Bunlar mubah diye Kur’an ve sünnette yazılı olmaz. Ama haram azdır ve haram olduğu edille-i şeriyyede bildirilmiştir...

Devamını Okuyun...

Kıyas ve ictihad ne demektir?

Önce kıyas ve ictihadın tarifini yapalım:
Kıyas; Bir şeyi başka şeye benzetmek demektir. Fıkıhta, nasstan anlaşılmayan bir şeyin hükmünü, bu şeye benzeyen başka şeyin hükmünden anlamak demektir...

Devamını Okuyun...

Örf ve ictihad

Bu söze göre, örf nassa aykırı değilse, ictihad nassa aykırı demektir. İctihad nassa aykırı olmaz. Bir ictihadın nassa aykırı olduğu başka bir ictihadla bilinmez...

Devamını Okuyun...

Dinimizi bozmaya çalışanlar

Türkiye’ye ilk defa mezhepsizlik ve Vehhabiliği sokmaya çalışanlardan biri olan 1940’lı yıllarda vefat eden bir hoca diyor ki...

Devamını Okuyun...

Modernist İslamcılık ve fıkıh

Emekli bir hoca, Müslümanları, modernist İslamcı ve fıkhi geleneğe bağlı Müslüman, kısaca selefci-mezhepçi olmak üzere ikiye ayırıyor. Kendisi modernist İslamcı imiş...

Devamını Okuyun...

İcma olan hususlar

Eshab-ı kiramın söz birliğine icma denir. Bir şeyi, Eshab-ı kiram, sözbirliğiyle bildirmediyse, Tabiinin sözbirliği bu şey için icma olur...

Devamını Okuyun...

Âlimin farz ve haram deme yetkisi

Resulullahın ve müctehid âlimlerin yetkisi iyi bilinmediği için böyle garip sorular geliyor. Bir kimse suç işleyince, savcının isteği üzerine getirilip hakim tarafından ceza verilir ve hapse atılır...

Devamını Okuyun...

İmam-ı Rabbaniyi de tenkit

Klasik itikad kitapları, demekle İslam âlimlerinin yazdıkları en kıymetli kitapları kötülemektedir. İtikadın yenisi olur mu hiç? O zaman, Resulullahın, Eshabının ve onları takip eden âlimlerin itikadları yanlış olur...

Devamını Okuyun...

Hatalı ictihad olmaz

Bir müctehid bile, başka müctehidin hata ettiğini bilemez. Çünkü, (İctihad ictihadla nakz olunamaz) buyuruluyor. Bunun için şu ictihad doğrudur veya delili daha kuvvetlidir denemez...

Devamını Okuyun...

Eski ictihad

Müctehidin eski ictihadı, kendisini bağlamaz. Ancak, müftüler, ihtiyaç halinde müctehidin bu eski ictihadı ile de fetva verebilirler. Çünkü o ictihad başkaları için yine geçerlidir...

Devamını Okuyun...

Selim akıl

İctihadda yanılmak farklıdır. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin Kur’an-ı kerim dışındaki mübarek sözlerini anlamak için, (Ya Resulallah, bu vahiy mi, yani Allahü teâlânın kesin emri mi, yoksa kendi ictihadınız mı?) diye sorarlardı...

Devamını Okuyun...

Kalbe danışmak

Namazın nasıl kılınacağını, zekâtın nasıl verileceğini, hangi mallardan ne kadar verileceğini Kur’andan anlamak imkânsızdır. Resulullah efendimiz, meyte ve kanı şöyle açıklıyor...

Devamını Okuyun...

Tasavvuf ehli müctehid idi

Tasavvuf büyüklerinin hiçbiri, dört mezhepten ayrılmamıştır. Dört mezhepten ayrılmak, İslamiyet'ten ayrılmak olur. Tasavvuf büyüklerinin hepsi kemale gelmeden önce bir fıkıh âliminin mezhebinde idi...

Devamını Okuyun...

İctihad dinin emridir

Hayır, çok yanlıştır. İctihad da, İcma da dinin emridir. Allahü teâlâ da, Resulü de, âlimleri övmüş, müctehid âlimlere ictihad etmeyi, Müslümanların da onlara uymalarını emretmiştir...

Devamını Okuyun...

Dinde nakil esastır

Dinde aklın yani şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslamiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır...

Devamını Okuyun...

Dinimiz bir düşünce, görüş değildir

Piyasada Allah’ı tanımakla ilgili ve Allah’ın varlığını ispat etmeye kalkışan kimisi tercüme birçok kitap vardır. Genelde bu kitaplar, akli ve felsefi görüşlerle doludur...

Devamını Okuyun...

Alıştıra alıştıra dini bozmak

Gazetelerde çıkan habere göre, eski din görevlilerinden biri, ara sıra çıkışlar yaptığı gibi, yine (Kur’anda beş vakit namaz yok, üç vakit var. İslamiyet kolaylık dinidir...

Devamını Okuyun...

Din yeni gelmiş değildir

Osmanlıyı savaşlarda yenemeyen düşmanlar, taktik değiştirdiler, Müslümanların arasına girdiler, bazı grupları, bazı din adamlarını satın aldılar. Özel yetiştirilmiş oldukları için çabuk yükseldiler...

Devamını Okuyun...

Müslüman için zor asırlar

Kıyamet yarın kopacak, öbür gün kopacak diye tarih verenlere itibar etmemelidir. Çünkü dünyada Müslüman bulunduğu müddetçe kıyamet kopmayacaktır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir...

Devamını Okuyun...

Dinimiz bir düşünce, görüş değildir

Dinde aklın yani şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslamiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır...

Devamını Okuyun...

Hangi kitaba itibar edilir?

II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesiyle, din işlerine de fesat karıştı. İttihatçı olan din cahilleri ve masonlar, din işlerinde yüksek mevkilere getirildi. İlk iş olarak, Abdülhamid Han’ın son şeyhülislamı Muhammed Ziyaüddin efendi, vazifesinden alındı...

Devamını Okuyun...

İlk kıyas yapan

Eskiden müctehid imamlar, usulüne uygun kıyas yapıyorlardı. Yani dinin emirlerini açıklıyorlardı. Günümüzde müctehid olmadığı için dinde yorum ve kıyas yapmak çok tehlikelidir. Bugünkü kıyaslar, dini değiştirmek olur...

Devamını Okuyun...

Nakli esas almak

Nakli esas almak, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından, kendi yorumunu katmadan nakletmek demektir. (Şu âyetten veya şu hadisten şöyle anlıyorum) diye kaynak göstermek geçersiz olur...

Devamını Okuyun...

Ataların yolundan gitmek

Elbette yanlıştır. Kâfirler için inen âyetleri, müslümanlara yüklemektedir. Bu âyetler kâfir atalar içindir. Konu ile ilgili âyetler şunlardır:
(Onlara, "Allah’ın indirdiğine uyun" dendiği zaman, "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız dediler...

Devamını Okuyun...

Taklitçilik nedir, ne değildir

Kötüyü, yanlışı ve bâtılı taklit, ne kadar zararlı ise, iyiyi, doğruyu ve hakkı taklit de o kadar faydalıdır. Bir kimsenin bütün ilimlerde üstad, bütün işlerde mütehassıs olması mümkün müdür...

Devamını Okuyun...

Bir mezhebe uymanın lüzumu

Asırlardan beri bütün İslam âlimleri, dört mezhepten birine uymuşlar ve müslümanların da uymalarının gerektiğini bildirmişlerdir. Bunlara uymakta İcma hasıl olmuştur...

Devamını Okuyun...

Mezhep ve takım tutmak

Elbette yanlıştır. Burada, sadece hak mezhepler denilerek, dört hak mezhep tabirini kullanmaktan kaçınmak kasıtlıdır. Bazı bid’at mezhepleri de hak mezhep olarak göstermek için yuvarlak ifade kullanıyor...

Devamını Okuyun...

Mezhepleri taklit rahmettir

 Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit etmek için, gusülde, abdest almakta ve namazda niyet ederken, bu mezhebe de tâbi olduğunu hatırlamak yetişir...

Devamını Okuyun...

Taklitte niyet

Hanefi’nin niyet etmesi, Hanefi'ye uyuyorum demektir. İnsan babasına babam geldi, babam gitti der. Babasının adı Necati ise, babam Necati geldi demez...

Devamını Okuyun...

Başka mezhebi taklit etmek

Diş kaplatan veya doldurtan Hanefilerin, Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit etmeleri, Hanefi mezhebinden çıkmak demek, yani mezhep değiştirmek demek değildir...

Devamını Okuyun...

Maliki mezhebini taklidin lüzumu

Namaz kılanlar için özürlü olunca Maliki mezhebini taklit etmeleri büyük kolaylıktır. Maliki mezhebini taklit ile ilgili S. Ebediyye’de diyor ki...

Devamını Okuyun...

Oruçta mezhep taklidi

Her Müslümanın ibadet yaparken ve haramdan sakınırken, kendi mezhebi âlimlerinin, (Fetva böyledir), (En iyisi budur), (En doğru söz budur) gibi bildirdiklerine uyması lâzımdır...

Devamını Okuyun...

Mezhep taklidi ve taassup

Günümüzde mezhep taklidi ile ilgili müslümanlar üçe ayrılır:
1- Zaruret de olsa, başka hak mezhebi taklit etmeyi caiz görmeyenler. (Taassup ehlinin yolu)...

Devamını Okuyun...

Mezhep taklidi ve telfîk

Dürr-ül-muhtârın sâhibi önsözünde ve bunun Redd-ül-muhtâr hâşiyesinde yani İbni Abidinde deniyor ki...

Devamını Okuyun...

Harac nedir?

İnsanı bir şey yapmaya zorlayan semâvî sebebe, yani insanın elinde olmayan sebebe Zaruret denir. İslamiyetin emir ve yasak etmesi, şiddetli ağrı, bir uzvun yahut hayatın telef olmak tehlikesi ve başka bir şey yapamamak mecburiyeti, hep zarurettir...

Devamını Okuyun...

Geriye dönük taklit

Muteber bir kitaba dayanmadan, aklına göre konuşmak veya mezhepsiz kişileri kaynak göstermek mezhepsizlik, hattâ dinsizlik olur. İşin durumuna göre, önce de, sonra da mezhep taklidinin caiz olduğu, Bahr-ür-raıkMizan-ül kübra, Fetava-i Hayriye gibi birçok muteber din kitabında yazılıdır...

Devamını Okuyun...

Mâliki’de özürlü olmak

O kimse, diş dolgusu sebebiyle Mâlikî’yi taklit etmese bile, yarasını sarar, abdestini alır ve Mâlikî’yi taklit edip o abdestle namaz kılabilir. S. Ebediyye’de deniyor ki...

Devamını Okuyun...

Zaruretsiz taklit caiz olmaz

Elbette haramdır. Dört mezhebe göre de, hayızlının Kur'an-ı kerim okuması haramdır.Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye kitabında buyruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Mâlikî'yi taklit ederken

Evet, yanlış söylüyorlar. Çünkü semavî özür hâlinde, mesela ishalini tutamayan, çıbanından veya yarasından kan akan, ağrıyla gözünden yaş gelen, burnu kanayan, kulağından irin akan, makatından solucan çıkan, idrarını tutamayan, basurundan kan...

Devamını Okuyun...

Maliki mezhebini taklit

El-fıkhu alel-mezâhib-il-erbe'a’da diyor ki:
“Maliki mezhebinde, seferde, şiddetli yağmurda, karanlıkta, çamurlu gecelerde, Arafât ve Müzdelifede, öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazları cem edilir...

Devamını Okuyun...

Şâfii mezhebini taklit

Maliki mezhebi daha kolaydır. Maliki’yi taklit etmenizi tavsiye ederiz. Şâfii’yi taklit eden, sadece Şâfii’deki farzlara uyar, müfsidlerinden kaçar. Bunlar da şunlardan ibarettir...

Devamını Okuyun...

Hanbeli mezhebini taklit

Hanefî mezhebinde, yalnız Arafat meydanında ve Müzdelifede hacıların iki namazı cem etmeleri lâzımdır. Hanbelî mezhebinde ise, seferde, hastalıkta, kadının emzikli veya müstehâza olmasında, abdesti bozan...

Devamını Okuyun...

Hanefi mezhebini taklit

Sadece gusülde, abdestte ve namazda, kendi mezhebinin şartlarına ilaveten Hanefi’nin farzlarına uyup müfsitlerinden kaçar. Diğer hususları aynen Şâfiî gibi yapar. Sünnet ve mekruhlarda kendi mezhebine uyar...

Devamını Okuyun...

Dinimizde eksiklik fazlalık yoktur

Dinimiz yeni inmedi. Dinimizde eksiklik fazlalık yoktur. Bu bakımdan asla reforma ihtiyacı yoktur. Reforma ihtiyaç olan, din olamaz. Hâşâ Allah noksan göndermiş demektir. Bu bakımdan dine yeni bir şey ilave etmek veya çıkarmak dini bozmak olur...

Devamını Okuyun...

Dini yenilemek gerekir mi?

Reform, Fransızca bir kelimedir. Yeniden şekil verme, eski haline döndürme, bozuklukları, kötülükleri düzeltmek için yapılan ıslahat demektir. Bu manalara göre dinde reform üçe ayrılır...

Devamını Okuyun...

Hak ile bâtıl mukayese olmaz

Çağdaş yazar, bir gayrı müslimin, (Fikrini tazelemeyen beyin ölür) sözünü bir nass [âyet ve hadis] gibi eline alıp, dinde reform isteyerek özetle diyor ki:
(Hiçbir din, vahy olduğu şartlarda kalmamıştır...

Devamını Okuyun...

Din, ihtiyaca göre hiç değiştirilir mi?

İslam bilgileri fen ve din bilgileri olmak üzere ikiye ayrılır. Din bilgileri, yalnız nakil ile anlaşılır. Bunların kaynağı, Kur’an-ı kerim ile hadis-i şeriflerdir. His organları ile anlaşılan şeylerin bir sınırı vardır...

Devamını Okuyun...

Hicri takvimle ilgimiz yokmuş!

Üçü de yanlıştır. 

1- Bilindiği gibi hicri kameri bir takvim vardır. Müslümanlar, ibadetlerini bu takvime, yani kameri aylara göre yaptıkları gibi, oruçlarını da bu takvime göre tutar. Her yıl, on gün önce gelerek Ramazan, her sene değişmekte, yaza, kışa, bahara da gelmektedir...

Devamını Okuyun...

Peki bu dini yıkmak değil mi?

Dini insanlar çıkarmadı ki insanlar değiştirsin. Kadının nasıl giyineceğini insanlar tespit edemez ki. Allah’a inanan kimse, O ne demişse Ona inanması gerekir, uyarsa daha büyük nimettir...

Devamını Okuyun...

Birleştirici olmalı

Genelde hiç kimse, bilmediği konularda, uzmanlık alanın dışında konuşmaz. Eğer konu din ise, bilen bilmeyen herkes, fikir yürütür, “Bence böyle olmalı” der. Dini eleştirenlere bakın, dinden hiç haberi yoktur. Kulaktan duyma bilgilerle dine saldırırlar...

Devamını Okuyun...

Dinin ruhuna aykırı imiş

Dinimizde delil dörttür: Kitab, Sünnetİcma ve Kıyas-ı fukaha. Bir hüküm için bu delillere bakılır. Hem kütüb-i sittedeki hadislerde var diyor, hem de, bu hadisler dinin ruhuna aykırıdır diyor...

Devamını Okuyun...

Dinde anarşi çıkarmamalı

Dinimizi yıkmak isteyen yabancıların bir kısmı, “Yalnız Kur’an”, “Kur’andaki din” gibi ifadelerle Peygamber efendimize tâbi olmayı reddederek, dinimizi bozmaya çalışıyorlar...

Devamını Okuyun...

Türkçe Kur'an sözü yanlıştır

Maksadını bilemeyiz ancak bu tür teşebbüsler dinimizi içten yıkmaktır. Bunun yapmak istediğini, diğer reformcular defalarca yapmaya teşebbüs etmiştir. Mesela, bir zamanlar bazı profesörler, dinimizde yapılacak yenilikleri bir rapor halinde hazırlamışlardı. Rapor, özetle şöyle idi...

Devamını Okuyun...

Dinde kolaylıklar var

Kolaylık var, zorluk yok demek, (Dinimizin verdiği ruhsatlardan, kolaylıklardan faydalanın) demektir. Yoksa, (Herkes hoşuna giden şeyleri yapsın, hoşlanmadığı şeyleri yapmasın size güç gelen ibadetleri yapmayın, onları istediğiniz gibi değiştirin) demek değildir...

Devamını Okuyun...

Kadının sesi haram mı?

Kadınların, yabancı erkeklerle lüzumsuz yere konuşmaları, şarkı, hatta Kur’an, mevlid, ezan okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları büyük günahtır; ancak, alışveriş gibi ihtiyaç olunca, fitneye sebep olmayacak şekilde, ihtiyaç kadar ciddi konuşmaları caizdir. (Tergib-üs-salat, Hadika)...

Devamını Okuyun...