Mezhep taklidi ve telfîk

Dört mezhebin kolaylıklarını toplayarak, buna göre amel etmek, dinimizce uygun mudur?

CEVAP: Dürr-ül-muhtârın sâhibi önsözünde ve bunun Redd-ül-muhtâr hâşiyesinde yani İbni Abidinde deniyor ki:
“Bir işi, ibadeti yaparken mezheplerin kolaylıklarını araştırıp, bunlara göre yapmak bâtıldır. Meselâ abdestli kimsenin derisinden kan aksa, Şâfiî mezhebinde abdesti bozulmaz. Hanefide bozulur. Yabancı kadının derisine, derisi değse, Şafiide bozulur. Hanefî mezhebine göre bozulmaz. Abdest aldıktan sonra derisinden kan akan ve derisi yabancı kadının derisine değen bir kimsenin bu abdestle kıldığı namaz sahih olmaz. Bunun gibi, bir işi bir mezhebe göre yaparken, ikinci bir mezhebe de uymak sözbirliği ile bâtıldır. Söyle ki, Şâfiî mezhebine uyarak, başının az bir yerini mesh eden kimseye köpek sürtünse, bu kimsenin Malikiyi de taklit ederek, burasını yıkamadan kıldığı namaz sahih olmaz. Çünkü Şafiide köpeğe sürtünenin namazı sahih olmaz. Malikide, köpek necis değil ise de, başının hepsini mesh etmesi lâzımdır. Yine bunun gibi, ikrah ile, yani korkutularak yaptırılan talâk, Hanefide sahih olur. Diğer üç mezhepte sahih olmaz. Bu adamın, Şâfiî mezhebine uyarak, boşadığı kadın ile ve Hanefiyi taklit ederek, bu kadının kız kardeşi ile, aynı zamanda evli olması câiz değildir. Çünkü, bir iş yaparken mezhepleri Telfîk etmek yani kolaylıklarını arayıp bunlara göre yapmak, sözbirliği ile sahih değildir. Dört mezhepten, hiçbirine uymadan bir şey yapmak da câiz değildir.”

Yine İbni Abidinde, namaz vakitleri anlatılırken deniyor ki:
“Sefer ve yağmur gibi özür olunca, öğle ve ikindiyi, akşam ile yatsıyı birlikte kılmak Şafiide câizdir. Hanefide câiz değildir. Bir Hanefi, seferî iken, meşakkat olmadığı hâlde, öğleyi ikindi vaktinde kılsa haram olur. İkindiyi öğle vaktinde kılsa hiç sahih olmaz. Şâfiî mezhebinde ise, ikisi de sahih olur. Kendi mezhebine göre haraç, yani meşakkat olduğu zaman, kendi mezhebindeki ruhsatla amel etmesi câiz olur. Ruhsat ile de yapmakta meşakkat olursa, başka mezhebi taklit etmek câiz ise de, o mezhepte, o ibadet için farz ve vacib olan şeyleri de yapması lâzımdır.”

Bir işi, bir ibadeti yaparken başka bir mezhebi taklit eden kimse, kendi mezhebinden çıkmış olmaz. Mezhep değiştirmiş olmaz. Yalnız o işi yaparken diğer mezhebin şartlarına riayet etmesi lâzımdır.

Sual: Başka bir mezhep hangi hallerde taklit edilir ve telfîk nedir?
CEVAP
Zaruret olmasa da, bir ihtiyaç olunca, başka bir mezhebi taklit caiz olur. Kendi mezhebine göre yapılamayan bir işi, başka bir mezhep taklit edilerek yapılırken, o mezhebin o konudaki şartlarını da yapabildiği kadarıyla yerine getirmek, yani farz ve müfsitlerine riayet etmek şarttır. Harac [güçlük] olmadan ve şartlarını gözetmeden taklit ederse, buna telfik denir ki caiz değildir. (Hadîka)

Hanefiler için birkaç örnek:
1-
 İhtiyaç halinde her konuda taklit caiz olur. Hanefi mezhebinde olanların, harac [güçlük] olunca, mesela doktor ameliyatta, öğrenci sınavda, güvenlik görevlisi nöbetteyse, kadın emzikli veya istihazalıysa, abdesti bozan özürlerde, hastalıkta yahut abdest ve teyemmüm için zorluk çekenlerin, âmânın, yeraltında çalışırken, namaz vaktini anlamakta aciz olanın, canından, malından veya namusundan korkanın, maişetine zarar gelecek olanın, mukimken de, Hanbelî mezhebini taklit edip, iki namazı cem ederek kılmaları caiz olur.

2- Evli karı kocanın, bir kere süt emerek, sütkardeş oldukları meydana çıkınca, diğer 3 mezhepten birini taklit edip, evliliğe devam edebilirler. Diğer 3 mezhepte, 5 kere doya doya emmek gerekir.

3- Annesiyle, kızıyla, kayın validesiyle hürmet-i müsahere olunca, Şafii veya Maliki mezhebi taklit edilerek nikâhları yapılır ve evliliklerine devam ederler.
4- Seferde, ihtiyaç olunca, diğer üç mezhepten biri taklit edilerek iki namaz cem edilebilir.

5- Semavi özür halinde, mesela, ishalini tutamayan, çıbanından veya yarasından kan akan, ağrıyla gözünden yaş gelen, burnu kanayan, kulağından irin akan, makatından solucan çıkan, idrarını tutamayan, basurundan kan, fistülünden, göbeğinden akıntı çıkan, elde olmadan gaz kaçıran yani gelen yeli tutamayan, ağız dolusu kusan kimsenin, abdestinin bozulmaması için, Maliki’yi taklit etmesi sahih olur.

Şafiiler için birkaç örnek:
1
- Hacda karşı cinse dokununca abdestin bozulmaması için Hanefiyi taklit caiz olur.

2- Sekiz veya üç sınıf bulunmayınca, Hanefiyi taklit ederek zekat vermek sahihtir.

3- Bir genç, bir kızı kaçırsa, nikah için kızın babasının veya velisinin izin vermesi şarttır. Bu mümkün olmayınca, nikah yapabilmeleri için Hanefi’yi taklit etmeleri caiz olur.

4- Bir doktor, kadın hastaları muayene ederken abdestinin bozulmaması için, muayene esnasında Hanefi veya Maliki mezhebini taklit etmesi caizdir.

5- Kalabalık insanların bulunduğu çarşıda, pazarda, yolcu araçlarında, karşı cinse dokununca abdestin bozulmaması için Hanefi veya Maliki taklit edilebilir.

Mezheplerin kolaylıklarını toplamak
Dinimizin bildirdiği bir özrü yani mazereti olmayan kimsenin, kendi mezhebindeki ruhsatla amel etmesi caiz olmaz. Böyle olan kimsenin, başka mezheplerdeki kolaylıkları araştırması, mezhepleri telfik etmesi, birleştirmesi ise hiç caiz olmaz. Dürr-ül-muhtar ve bunun Redd-ül-muhtar haşiyesinde buyuruluyor ki:
“Bir işi, ibadeti yaparken dört mezhebin kolaylıklarını araştırıp, bunlara göre yapmak batıldır. Mesela abdestli kimsenin derisinden kan aksa Şafii mezhebinde abdesti bozulmaz, Hanefi’de bozulur. Yabancı kadının derisine derisi değse Şafii’de bozulur, Hanefi mezhebine göre bozulmaz. Abdest aldıktan sonra derisinden kan akan ve derisi yabancı kadının derisine değen bir kimsenin bu abdestle kıldığı namaz sahih olmaz. Bunun gibi, bir işi bir mezhebe göre yaparken ikinci bir mezhebe de uymak söz birliği ile batıldır. Şafii mezhebine uyarak başının az bir yerini mesh eden kimseye köpek sürtünse, bu kimsenin Maliki’yi de taklit ederek, burasını yıkamadan kıldığı namaz sahih olmaz. Çünkü Şafii’de köpek sürtünenin namazı sahih olmaz. Maliki’de köpek necis değil ise de başının hepsini mesh etmesi lazımdır. Yine bunun gibi, tehditle, korkutularak yaptırılan talak, Hanefi’de sahih olur, diğer üç mezhepde sahih olmaz. Bu kimsenin Şafii mezhebine uyarak boşadığı kadın ile ve Hanefi’yi taklit ederek, bu kadının kız kardeşi ile aynı zamanda evli olması caiz değildir. Çünkü, bir iş yaparken mezhepleri telfik etmek yani kolaylıklarını arayıp bunlara göre yapmak söz birliği ile sahih değildir. Dört mezhepten hiçbirine uymadan bir şey yapmak da caiz değildir.”

İbni Âbidin hazretleri namaz vakitlerini anlatırken buyuruyor ki:
“Sefer, yolculuk ve yağmur gibi özür olunca, öğleyle ikindiyi ve akşamla yatsıyı birlikte kılmak Şafii’de caizdir, Hanefi’de ise caiz değildir. Bir Hanefi seferi iken, meşakkat olmadığı halde, öğleyi ikindi vaktinde kılsa haram olur. İkindiyi öğle vaktinde kılsa hiç sahih olmaz. Şafii mezhebinde ise ikisi de sahih olur. Kendi mezhebine göre haraç yani meşakkat olduğu zaman, kendi mezhebindeki ruhsatla amel etmesi caiz olur. Ruhsat ile de yapmakta meşakkat olursa, başka mezhebi taklit etmek caiz ise de, o mezhepte, o ibadet için farz ve vacip olan şeyleri de yapması, ayrıca müfsitlerinden de sakınması lazımdır.”

Bir işi, bir ibadeti yaparken başka bir mezhebi taklit eden kimse, kendi mezhebinden çıkmış, mezhep değiştirmiş olmaz. Yalnız o işi yaparken diğer mezhebin şartlarına da uyması lâzımdır. Sünnet ve mekruhlarda yine kendi mezhebine uyar.

Sual: Mezheplerin kolay hükümlerini toplayarak bunlarla amel etmek uygun olur mu?
Cevap: Mezheplerin kolaylıklarını araştırmak, yani mezhepleri telfik etmek caiz değildir. Telfik, mezheplerin kolaylıklarını toplayarak, yapılan bir işin bu mezheplerden hiçbirine uymaması demektir. Bir işi yaparken bir mezhebe uyduktan sonra, ayrıca diğer üç mezhebe de mümkün olduğu kadar uyulursa, buna takva denir ki, çok sevap olur.

Sual: Kendi mezhebindeki farzı yapmamak veya kendi mezhebinde haram olarak bildirilen bir şeyi yapmak için mezhep değiştirmek yahut taklit etmek uygun olur mu?
Cevap: İslâmiyetin bildirdiği hükümlere uymaktan kurtulmak için, mezheplerin ruhsatlarını, kolaylıklarını araştırıp, bunlara göre iş yapmak caiz değildir. Böyle araştırmaya Telfîk denir. İhtiyaç olunca, başka mezhebe geçmek veya birkaç şeyi başka mezhebe göre yapmak caizdir. Farzı yapmamak veya haramı yapmak için hile yapmak haramdır ve buna, Hîle-i bâtıla denir. Bir şey, farz veya haram olmadan önce, farz veya haram olmasını önlemek caizdir ve buna Hîle-i şer’ıyye denir.

Sual: Mezheplerin kolay olan hükümlerini toplayarak buna göre ibadet yapmak caiz olur mu?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Hadîka kitabında deniyor ki:
“Mezheplerin ruhsatlarını, kolaylıklarını araştırarak, işini bunlara uygun olarak yapan kimseye Müleffık denir. Böyle yapmak caiz değildir. İslâmiyete uymak istemeyenin yapacağı şeydir. İhtiyaçtan dolayı veya zaruret ile, bir işini başka mezhebe uyarak yapmak caizdir. Kolaylık için başka mezhebe geçmek, nefse uymak olur, caiz olmaz.”

Mezheblerdeki kolaylıkları toplamak
Sual: Bir kimsenin, mezheplerin kolay olan hükümlerini toplayıp, bunlarla amel etmesi uygun olur mu?
Cevap:
 Konu ile alakalı olarak Mîzân-ül kübrâda deniyor ki:
“Unutulmuş olan mezheplerin ve mevcut bulunan dört mezhebin hepsi haktır. Birinin, başkası üzerine üstünlüğü yoktur. Çünkü, hepsi aynı din kaynağından alınmışlardır. Bütün mezheplerde, yapılması kolay işler, Ruhsat bulunduğu gibi, yapılması güç, Azimet olan işler de vardır. Azimet olan işi yapabilecek kimsenin, kolay işi yapmaya kalkışması, din ile oynamak olur. Azimeti yapmaktan aciz olan, özürlü olan kimsenin ruhsat olanı yapması caiz olur. Böyle kimsenin ruhsat olanı yapması, azimet yapmış gibi çok sevap olur. Aciz olmayanın, kendi mezhebindeki ruhsatları yapmaması, azimetleri yapması vacibdir. Hatta, kendi mezhebinde yalnız ruhsatı bulunan işin, başka mezhepte azimeti varsa, o azimeti yapması vacib olur. Mezhep imamlarından birinin sözünü beğenmemekten veya kendi düşüncesini onun sözünden daha üstün sanmaktan, çok sakınmalıdır. Çünkü, başkalarının ilimleri, anlayışları, müctehidlerin, ilimleri ve anlayışları yanında, hiç gibi kalır.”

Özrü olmayan kimseye kendi mezhebinde ruhsat ile amel caiz olmayınca, başka mezheplerdeki kolaylıkları araştırmanın, yani mezhepleri Telfîk etmenin hiç caiz olmadığı anlaşılmaktadır. İbni Âbidînde de deniyor ki:
“Bir işi, ibadeti yaparken mezheplerin kolaylıklarını araştırıp, bunlara göre yapmak batıldır. Mesela abdestli kimsenin derisinden kan aksa, Şafii mezhebinde abdesti bozulmaz, Hanefide bozulur. Yabancı kadının derisine, derisi değse, Şafiide bozulur, Hanefi mezhebine göre bozulmaz. Abdest aldıktan sonra derisinden kan akan ve derisi yabancı kadının derisine değen bir kimsenin bu abdestle kıldığı namaz sahih olmaz.

Şafii mezhebine uyarak, başının az bir yerini mesh eden kimseye köpek sürtünse, bu kimsenin Maliki'yi de taklit ederek, burasını yıkamadan kıldığı namaz sahih olmaz. Çünkü Şafiide köpek sürtünenin namazı sahih olmaz. Maliki'de, köpek necis değil ise de, başının hepsini mesh etmesi lazımdır. Bir iş yaparken mezheplerin kolaylıklarını arayıp bunlara göre yapmak, söz birliği ile sahih değildir. Dört mezhepten, hiçbirine uymadan bir şey yapmak da caiz değildir.”

İbadetlerin sahih olması için
Sual: Hanefi mezhebindeki bir Müslüman, abdest aldıktan sonra, herhangi bir yerinden kan çıksa, Şafii mezhebinde kan abdesti bozmaz diyerek namazını kılabilir mi?
Cevap:
 Bu konuda İbni Âbidînde deniyor ki:
“Bir ibadetin sahih olması için, dört mezhepten birine uygun olması lazımdır. Yani, o işin sahih olması için, bir mezhepte uyulması lazım olan şartların hepsine uygun olması lazımdır. Bir ibadeti yaparken, şartlarından biri bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibadet sahih olmaz. Mesela, deriden kan akarsa, Hanefi mezhebinde abdest bozulur, Şafii mezhebinde bozulmaz. Bir erkek, yabancı kadının derisine dokununca, Şafiide, ikisinin de abdesti bozulur, Hanefide ikisinin de bozulmaz. Derisinden kan aksa ve kadına da dokunsa, her iki mezhebe göre abdesti bozulur. Bu abdest ile kıldığı namaz sahih olmaz. 'Bunun abdesti, bir mezhebe göre sahih olmadığı zaman, diğer mezhebe göre sahih oluyor. Namazı sahih olur' denilemez. Bu kimse, iki mezhebi Telfîk etmekte, karıştırmaktadır. Böyle kimseye Müleffık denir. Müleffıkın ibadetinin sahih olmayacağı söz birliği ile bildirilmiştir. Bir ibadetin bir şartı bir mezhebe, başka şartı da başka mezhebe göre sahih olursa, bu ibadet sahih olmaz. Abdest alırken, başının bir parçasını mesh eden, köpeğe değdikten sonra namaz kılsa, bu namazı sahih olmaz. Çünkü, abdesti Malikiye göre sahih değildir. Köpeğe dokununca, Şafiiye göre üstü necis olmuştur. Fakat bir kimse, bir ibadeti, bir mezhebin bütün şartlarına uyarak yapıp bitirdikten sonra, bunu tekrar yaparken veya başka bir ibadeti yaparken, başka mezhebin şartlarına uyarak yapması, âlimlerin çoğuna göre sahih olur. İhtiyaç olduğu zaman yapmak ise, söz birliği ile sahih olur. Hatta bir mezhebin şartlarına uyarak yapılan bir işin, bir ibadetin bu mezhebe göre sahih olmadığı, başka bir mezhebe göre sahih olduğu sonradan anlaşılsa, o mezhebe göre sahih olduğunu düşününce, o mezhebi taklid etmiş ve o işi sahih olur. Çünkü o ibadeti kurtarmak için, mezhep taklidine ihtiyaç hasıl olmuştur. Menfaati, zevki için, çeşitli işlerini, çeşitli mezheplere uyarak yapmak telfik olur. Bir ibadeti kendi mezhebine göre yapmasına mâni olan bir özür hasıl olunca, bu ibadeti başka bir mezhebi taklid ederek yapabilir.”

Modernist İslamcılık ve fıkıh

Emekli bir hoca, Müslümanları, modernist İslamcı ve fıkhi geleneğe bağlı Müslüman, kısaca selefci-mezhepçi olmak üzere ikiye ayırıyor. Kendisi modernist İslamcı imiş...

Devamını Okuyun...

İcma olan hususlar

Eshab-ı kiramın söz birliğine icma denir. Bir şeyi, Eshab-ı kiram, sözbirliğiyle bildirmediyse, Tabiinin sözbirliği bu şey için icma olur...

Devamını Okuyun...

Âlimin farz ve haram deme yetkisi

Resulullahın ve müctehid âlimlerin yetkisi iyi bilinmediği için böyle garip sorular geliyor. Bir kimse suç işleyince, savcının isteği üzerine getirilip hakim tarafından ceza verilir ve hapse atılır...

Devamını Okuyun...

İmam-ı Rabbaniyi de tenkit

Klasik itikad kitapları, demekle İslam âlimlerinin yazdıkları en kıymetli kitapları kötülemektedir. İtikadın yenisi olur mu hiç? O zaman, Resulullahın, Eshabının ve onları takip eden âlimlerin itikadları yanlış olur...

Devamını Okuyun...

Hatalı ictihad olmaz

Bir müctehid bile, başka müctehidin hata ettiğini bilemez. Çünkü, (İctihad ictihadla nakz olunamaz) buyuruluyor. Bunun için şu ictihad doğrudur veya delili daha kuvvetlidir denemez...

Devamını Okuyun...

Eski ictihad

Müctehidin eski ictihadı, kendisini bağlamaz. Ancak, müftüler, ihtiyaç halinde müctehidin bu eski ictihadı ile de fetva verebilirler. Çünkü o ictihad başkaları için yine geçerlidir...

Devamını Okuyun...

Selim akıl

İctihadda yanılmak farklıdır. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin Kur’an-ı kerim dışındaki mübarek sözlerini anlamak için, (Ya Resulallah, bu vahiy mi, yani Allahü teâlânın kesin emri mi, yoksa kendi ictihadınız mı?) diye sorarlardı...

Devamını Okuyun...

Kalbe danışmak

Namazın nasıl kılınacağını, zekâtın nasıl verileceğini, hangi mallardan ne kadar verileceğini Kur’andan anlamak imkânsızdır. Resulullah efendimiz, meyte ve kanı şöyle açıklıyor...

Devamını Okuyun...

Tasavvuf ehli müctehid idi

Tasavvuf büyüklerinin hiçbiri, dört mezhepten ayrılmamıştır. Dört mezhepten ayrılmak, İslamiyet'ten ayrılmak olur. Tasavvuf büyüklerinin hepsi kemale gelmeden önce bir fıkıh âliminin mezhebinde idi...

Devamını Okuyun...

İctihad dinin emridir

Hayır, çok yanlıştır. İctihad da, İcma da dinin emridir. Allahü teâlâ da, Resulü de, âlimleri övmüş, müctehid âlimlere ictihad etmeyi, Müslümanların da onlara uymalarını emretmiştir...

Devamını Okuyun...

Dinde nakil esastır

Dinde aklın yani şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslamiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır...

Devamını Okuyun...

Dinimiz bir düşünce, görüş değildir

Piyasada Allah’ı tanımakla ilgili ve Allah’ın varlığını ispat etmeye kalkışan kimisi tercüme birçok kitap vardır. Genelde bu kitaplar, akli ve felsefi görüşlerle doludur...

Devamını Okuyun...

Alıştıra alıştıra dini bozmak

Gazetelerde çıkan habere göre, eski din görevlilerinden biri, ara sıra çıkışlar yaptığı gibi, yine (Kur’anda beş vakit namaz yok, üç vakit var. İslamiyet kolaylık dinidir...

Devamını Okuyun...

Din yeni gelmiş değildir

Osmanlıyı savaşlarda yenemeyen düşmanlar, taktik değiştirdiler, Müslümanların arasına girdiler, bazı grupları, bazı din adamlarını satın aldılar. Özel yetiştirilmiş oldukları için çabuk yükseldiler...

Devamını Okuyun...

Müslüman için zor asırlar

Kıyamet yarın kopacak, öbür gün kopacak diye tarih verenlere itibar etmemelidir. Çünkü dünyada Müslüman bulunduğu müddetçe kıyamet kopmayacaktır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir...

Devamını Okuyun...

Dinimiz bir düşünce, görüş değildir

Dinde aklın yani şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslamiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır...

Devamını Okuyun...

Hangi kitaba itibar edilir?

II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesiyle, din işlerine de fesat karıştı. İttihatçı olan din cahilleri ve masonlar, din işlerinde yüksek mevkilere getirildi. İlk iş olarak, Abdülhamid Han’ın son şeyhülislamı Muhammed Ziyaüddin efendi, vazifesinden alındı...

Devamını Okuyun...

İlk kıyas yapan

Eskiden müctehid imamlar, usulüne uygun kıyas yapıyorlardı. Yani dinin emirlerini açıklıyorlardı. Günümüzde müctehid olmadığı için dinde yorum ve kıyas yapmak çok tehlikelidir. Bugünkü kıyaslar, dini değiştirmek olur...

Devamını Okuyun...

Nakli esas almak

Nakli esas almak, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından, kendi yorumunu katmadan nakletmek demektir. (Şu âyetten veya şu hadisten şöyle anlıyorum) diye kaynak göstermek geçersiz olur...

Devamını Okuyun...

Ataların yolundan gitmek

Elbette yanlıştır. Kâfirler için inen âyetleri, müslümanlara yüklemektedir. Bu âyetler kâfir atalar içindir. Konu ile ilgili âyetler şunlardır:
(Onlara, "Allah’ın indirdiğine uyun" dendiği zaman, "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız dediler...

Devamını Okuyun...

Taklitçilik nedir, ne değildir

Kötüyü, yanlışı ve bâtılı taklit, ne kadar zararlı ise, iyiyi, doğruyu ve hakkı taklit de o kadar faydalıdır. Bir kimsenin bütün ilimlerde üstad, bütün işlerde mütehassıs olması mümkün müdür...

Devamını Okuyun...

Bir mezhebe uymanın lüzumu

Asırlardan beri bütün İslam âlimleri, dört mezhepten birine uymuşlar ve müslümanların da uymalarının gerektiğini bildirmişlerdir. Bunlara uymakta İcma hasıl olmuştur...

Devamını Okuyun...

Mezhep ve takım tutmak

Elbette yanlıştır. Burada, sadece hak mezhepler denilerek, dört hak mezhep tabirini kullanmaktan kaçınmak kasıtlıdır. Bazı bid’at mezhepleri de hak mezhep olarak göstermek için yuvarlak ifade kullanıyor...

Devamını Okuyun...

Mezhepleri taklit rahmettir

 Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit etmek için, gusülde, abdest almakta ve namazda niyet ederken, bu mezhebe de tâbi olduğunu hatırlamak yetişir...

Devamını Okuyun...

Taklitte niyet

Hanefi’nin niyet etmesi, Hanefi'ye uyuyorum demektir. İnsan babasına babam geldi, babam gitti der. Babasının adı Necati ise, babam Necati geldi demez...

Devamını Okuyun...

Başka mezhebi taklit etmek

Diş kaplatan veya doldurtan Hanefilerin, Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit etmeleri, Hanefi mezhebinden çıkmak demek, yani mezhep değiştirmek demek değildir...

Devamını Okuyun...

Maliki mezhebini taklidin lüzumu

Namaz kılanlar için özürlü olunca Maliki mezhebini taklit etmeleri büyük kolaylıktır. Maliki mezhebini taklit ile ilgili S. Ebediyye’de diyor ki...

Devamını Okuyun...

Oruçta mezhep taklidi

Her Müslümanın ibadet yaparken ve haramdan sakınırken, kendi mezhebi âlimlerinin, (Fetva böyledir), (En iyisi budur), (En doğru söz budur) gibi bildirdiklerine uyması lâzımdır...

Devamını Okuyun...

Mezhep taklidi ve taassup

Günümüzde mezhep taklidi ile ilgili müslümanlar üçe ayrılır:
1- Zaruret de olsa, başka hak mezhebi taklit etmeyi caiz görmeyenler. (Taassup ehlinin yolu)...

Devamını Okuyun...

Mezhep taklidi ve telfîk

Dürr-ül-muhtârın sâhibi önsözünde ve bunun Redd-ül-muhtâr hâşiyesinde yani İbni Abidinde deniyor ki...

Devamını Okuyun...

Harac nedir?

İnsanı bir şey yapmaya zorlayan semâvî sebebe, yani insanın elinde olmayan sebebe Zaruret denir. İslamiyetin emir ve yasak etmesi, şiddetli ağrı, bir uzvun yahut hayatın telef olmak tehlikesi ve başka bir şey yapamamak mecburiyeti, hep zarurettir...

Devamını Okuyun...

Geriye dönük taklit

Muteber bir kitaba dayanmadan, aklına göre konuşmak veya mezhepsiz kişileri kaynak göstermek mezhepsizlik, hattâ dinsizlik olur. İşin durumuna göre, önce de, sonra da mezhep taklidinin caiz olduğu, Bahr-ür-raıkMizan-ül kübra, Fetava-i Hayriye gibi birçok muteber din kitabında yazılıdır...

Devamını Okuyun...

Mâliki’de özürlü olmak

O kimse, diş dolgusu sebebiyle Mâlikî’yi taklit etmese bile, yarasını sarar, abdestini alır ve Mâlikî’yi taklit edip o abdestle namaz kılabilir. S. Ebediyye’de deniyor ki...

Devamını Okuyun...

Zaruretsiz taklit caiz olmaz

Elbette haramdır. Dört mezhebe göre de, hayızlının Kur'an-ı kerim okuması haramdır.Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye kitabında buyruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Mâlikî'yi taklit ederken

Evet, yanlış söylüyorlar. Çünkü semavî özür hâlinde, mesela ishalini tutamayan, çıbanından veya yarasından kan akan, ağrıyla gözünden yaş gelen, burnu kanayan, kulağından irin akan, makatından solucan çıkan, idrarını tutamayan, basurundan kan...

Devamını Okuyun...

Maliki mezhebini taklit

El-fıkhu alel-mezâhib-il-erbe'a’da diyor ki:
“Maliki mezhebinde, seferde, şiddetli yağmurda, karanlıkta, çamurlu gecelerde, Arafât ve Müzdelifede, öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazları cem edilir...

Devamını Okuyun...

Şâfii mezhebini taklit

Maliki mezhebi daha kolaydır. Maliki’yi taklit etmenizi tavsiye ederiz. Şâfii’yi taklit eden, sadece Şâfii’deki farzlara uyar, müfsidlerinden kaçar. Bunlar da şunlardan ibarettir...

Devamını Okuyun...

Hanbeli mezhebini taklit

Hanefî mezhebinde, yalnız Arafat meydanında ve Müzdelifede hacıların iki namazı cem etmeleri lâzımdır. Hanbelî mezhebinde ise, seferde, hastalıkta, kadının emzikli veya müstehâza olmasında, abdesti bozan...

Devamını Okuyun...

Hanefi mezhebini taklit

Sadece gusülde, abdestte ve namazda, kendi mezhebinin şartlarına ilaveten Hanefi’nin farzlarına uyup müfsitlerinden kaçar. Diğer hususları aynen Şâfiî gibi yapar. Sünnet ve mekruhlarda kendi mezhebine uyar...

Devamını Okuyun...

Dinimizde eksiklik fazlalık yoktur

Dinimiz yeni inmedi. Dinimizde eksiklik fazlalık yoktur. Bu bakımdan asla reforma ihtiyacı yoktur. Reforma ihtiyaç olan, din olamaz. Hâşâ Allah noksan göndermiş demektir. Bu bakımdan dine yeni bir şey ilave etmek veya çıkarmak dini bozmak olur...

Devamını Okuyun...

Dini yenilemek gerekir mi?

Reform, Fransızca bir kelimedir. Yeniden şekil verme, eski haline döndürme, bozuklukları, kötülükleri düzeltmek için yapılan ıslahat demektir. Bu manalara göre dinde reform üçe ayrılır...

Devamını Okuyun...

Hak ile bâtıl mukayese olmaz

Çağdaş yazar, bir gayrı müslimin, (Fikrini tazelemeyen beyin ölür) sözünü bir nass [âyet ve hadis] gibi eline alıp, dinde reform isteyerek özetle diyor ki:
(Hiçbir din, vahy olduğu şartlarda kalmamıştır...

Devamını Okuyun...

Din, ihtiyaca göre hiç değiştirilir mi?

İslam bilgileri fen ve din bilgileri olmak üzere ikiye ayrılır. Din bilgileri, yalnız nakil ile anlaşılır. Bunların kaynağı, Kur’an-ı kerim ile hadis-i şeriflerdir. His organları ile anlaşılan şeylerin bir sınırı vardır...

Devamını Okuyun...

Hicri takvimle ilgimiz yokmuş!

Üçü de yanlıştır. 

1- Bilindiği gibi hicri kameri bir takvim vardır. Müslümanlar, ibadetlerini bu takvime, yani kameri aylara göre yaptıkları gibi, oruçlarını da bu takvime göre tutar. Her yıl, on gün önce gelerek Ramazan, her sene değişmekte, yaza, kışa, bahara da gelmektedir...

Devamını Okuyun...

Peki bu dini yıkmak değil mi?

Dini insanlar çıkarmadı ki insanlar değiştirsin. Kadının nasıl giyineceğini insanlar tespit edemez ki. Allah’a inanan kimse, O ne demişse Ona inanması gerekir, uyarsa daha büyük nimettir...

Devamını Okuyun...

Birleştirici olmalı

Genelde hiç kimse, bilmediği konularda, uzmanlık alanın dışında konuşmaz. Eğer konu din ise, bilen bilmeyen herkes, fikir yürütür, “Bence böyle olmalı” der. Dini eleştirenlere bakın, dinden hiç haberi yoktur. Kulaktan duyma bilgilerle dine saldırırlar...

Devamını Okuyun...

Dinin ruhuna aykırı imiş

Dinimizde delil dörttür: Kitab, Sünnetİcma ve Kıyas-ı fukaha. Bir hüküm için bu delillere bakılır. Hem kütüb-i sittedeki hadislerde var diyor, hem de, bu hadisler dinin ruhuna aykırıdır diyor...

Devamını Okuyun...

Dinde anarşi çıkarmamalı

Dinimizi yıkmak isteyen yabancıların bir kısmı, “Yalnız Kur’an”, “Kur’andaki din” gibi ifadelerle Peygamber efendimize tâbi olmayı reddederek, dinimizi bozmaya çalışıyorlar...

Devamını Okuyun...

Türkçe Kur'an sözü yanlıştır

Maksadını bilemeyiz ancak bu tür teşebbüsler dinimizi içten yıkmaktır. Bunun yapmak istediğini, diğer reformcular defalarca yapmaya teşebbüs etmiştir. Mesela, bir zamanlar bazı profesörler, dinimizde yapılacak yenilikleri bir rapor halinde hazırlamışlardı. Rapor, özetle şöyle idi...

Devamını Okuyun...

Dinde kolaylıklar var

Kolaylık var, zorluk yok demek, (Dinimizin verdiği ruhsatlardan, kolaylıklardan faydalanın) demektir. Yoksa, (Herkes hoşuna giden şeyleri yapsın, hoşlanmadığı şeyleri yapmasın size güç gelen ibadetleri yapmayın, onları istediğiniz gibi değiştirin) demek değildir...

Devamını Okuyun...

Kadının sesi haram mı?

Kadınların, yabancı erkeklerle lüzumsuz yere konuşmaları, şarkı, hatta Kur’an, mevlid, ezan okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları büyük günahtır; ancak, alışveriş gibi ihtiyaç olunca, fitneye sebep olmayacak şekilde, ihtiyaç kadar ciddi konuşmaları caizdir. (Tergib-üs-salat, Hadika)...

Devamını Okuyun...

Dini bozma gayretleri

Elbette aykırıdır. Kısaca cevap verelim:
1- Kütüb-i sitte’deki hadis-i şeriflerin hepsi sahihtir. İslâm âlimi, Resulullah efendimizin vârisidir, herkesten daha çok Allah’tan korkar ve kitabına uydurma hadis almaz. (Uydurma hadis), bu sözü Allah Resulü söyledi diye iftira etmektir...

Devamını Okuyun...

Reform mu yapılıyor?

20 Haziran 1928 tarihli Vakit gazetesinde, şu haber çıkmıştı:
(Dinimizde yeni hayata, ilerlemeye uygun olarak yapılacak yenilikleri, İstanbul ilahiyat fakültesi profesörleri rapor halinde hazırlamışlardır.)...

Devamını Okuyun...

Modern müceddid

Modern hayattan kasıt ne? Avrupa tarzı, ahlak ve namus tanımayan bir hayat yaşamak mıdır? Öyleyse bu, dini değiştirmek olur. Zamana uygun yaşamak için ise, dini yeniden yorumlamaya, reform yapmaya yani dini değiştirmeye zaten ihtiyaç yoktur. Böyle yapmak dini yıkmak olur...

Devamını Okuyun...

Yeni yorum olur mu?

Şaşıranlar olabilir, ama bu sapıklıkların hepsini Peygamber efendimiz haber vermiştir. Kur’an-ı kerimin yeni mânâlarının olduğunu söylemek, başta Peygamber efendimiz olmak üzere, Eshab-ı kiramın tamamını ve bütün İslam âlimlerini cahillikle suçlamak olur...

Devamını Okuyun...

Dinin emri zamanla değişir mi?

Evet, açıkça reform yapılmak isteniyor. Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Ancak Nass’a, delile dayanan hükümler zamanla değişmez. (Dürer-ül-hükkam)...

Devamını Okuyun...

İslamiyet’i yıkma yolları

Planları ve oyunları çoktur, fakat özellikle, eski âlimlere olan itimadı yıkıp, sonra bu âlimlerin naklettikleri hadisleri uydurma sayıp, daha sonra da, Kur’an-ı kerimi yanlış yorumlayıp dini yıkmaya çalışıyorlar...

Devamını Okuyun...

Bir reformcunun hezeyanları

Maddeler hâlinde cevap veriyoruz:
1- (İlim öğrenmek veya okul yapmak için Cenneti bile feda ederim, haram da olsa, o işi yaparım) diyor. Dine uymak, ilim öğrenmek, Allahü teâlânın rızasını kazanıp Cennete girmek içindir...

Devamını Okuyun...

Reform nerede gerekli?

Bunu reformcuların kendilerine sormak gerekir, fakat niyetleri iyi olsa bile, dinde reform yapmak dinsizlik olur. Dinî hükümleri koyan Allahü teâlâdır. Bir hükmünü değiştirmek, o hükmü beğenmemek olur...

Devamını Okuyun...

İslam’da demek

Elbette yanlıştır ve mezhepsizliktir. Kur’andan, Sünnetten kendi anladığını din sanmak çok tehlikelidir. (Şu mezhebin şu hükmü isabetlidir) diyerek farklı bir yol tutmak da mezhepsizlik olur. 

Devamını Okuyun...