Haset etmek

Haset etmek

CEVAP
Haset, bir kimsenin hayırlı bir işi veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir. Onda olduğu gibi kendisinde de olmasını istemek haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Günah değildir.

Başkasının, kendinden üstün olan her şeyini kıskanana, yani ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyene, kıskanç denir. Bu hâl, en kötü huylardan biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insan, kendinden aşağı olan insanı görmez de, kendinden yüksek ve varlıklı insanın her şeyini görür ve onu kıskanır. Kıskanç insan, Allahü teâlânın kendisine verdiği şeylere razı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdiğine razı olmayan insandan, Allahü teâlâ da razı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan razı olmaması ise, felaketlerin en büyüğüdür. Artık o insan, dünyada da, ahirette de zarardadır.

Bunun için, kendisinde kıskançlık ve haset duygusu olduğunu gören, bu kötü huyundan kurtulmalıdır. İnsanlar, kendilerini ıslah edebilirler. Kıskançlıktan kurtulanlar rahat ve huzura kavuşur. Bu iş, zenginlik ve fakirlik işi değildir. Bu iş, kalbin zenginliği ve fakirliği işidir.

Nice fakirler vardır ki, bir lokma ekmek kazanınca, Allahü teâlâya şükreder ve zenginlerin hâlini düşünmez bile. Nice zenginler de vardır ki, milyarlarına daha birkaç milyar ekleyemediği için üzüntü içindedir.

Kıskanç insan, başka bir insanın kendinden iyi giyinmesini, iyi yaşamasını hazmedemez. Yani onun boyunu bosunu, güzelliğini, çalışkanlığını, başarısını kıskanır. Daha kötüsü, onun başına gelen fenalıklara sevinir.

İşte bu hâl, kıskançlığın en kötü derecesidir. Böyle insandan, Allahü teâlânın yardımı kesilebilir. Daha da mahrum olur. İyi kalbli ve herkesin iyiliğini isteyen insan, Allahü teâlânın himayesinde demektir. Bir hadis-i şerifte, (Bir müslüman, kendisine istediği bir iyiliği, başka bir müslüman için istemezse ve bir müslüman, kendisine gelecek bir kötülüğü, istemediği halde, o kötülüğü başka bir müslüman için isterse, onun imanı tam değildir) buyuruldu. Yani, Peygamber efendimiz yalnız kendisini düşünenleri beğenmiyor. Başka müslümanları düşünenleri beğeniyor ve öyle yapmalarını istiyor. Düşünün bir kere; bütün dünya, Peygamber efendimizin bu emirlerini yapmış olsa, dünyada kavga, gürültü kalır mı?

Haset, tekebbüre sebep olur. Başkasında bulunan nimetlerin ondan ayrılarak kendisine gelmesini ister. Onun haklı olan sözlerini ve nasihatlerini reddeder. Ondan bir şey sorup öğrenmek istemez. Kendinden yüksek olduğunu bildiği halde, ona tekebbür eder. İmam-ı Gazali hazretleri, (Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Haset, riya, ucub) buyurdu.

Haset eden, çekemediği kimseyi gıybet eder, çekiştirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyamette, bu zulümlerinin karşılığı olarak, hasenatı alınarak ona verilir. Haset edilendeki nimetleri görünce, dünyası azap içinde geçer. Uykuları kaçar. Hayır hasenat işleyenlere on kat sevap verilir. Haset bunların dokuzunu yok eder, biri kalır. Haset edenin duası kabul olmaz.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, düşmanlık ve haset etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.) [Buhari]

(Müminin kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.) [Beyheki]

(Müslüman hayırlı olur. Haset edince hayır kalmaz.) [Taberani]

(Hasetten kurtulmak zordur. Haset ettiğiniz kimseyi incitmeyiniz!) [İ. Ahmed]

(Hasetten sakınınız! Ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, haset de hasenatı yok eder.) [Ebu Davud]

Haset etmek, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Hasetçi, boşuna yorulur, üzülür. Üstelik büyük günaha girmiş olur. Hasedin, haset edilene dünyada ve ahirette hiç zararı olmaz. Üstelik faydası olur. Hiçbir hasetçi muradına kavuşmamıştır. Haset, sinirleri bozar, ömrün kısalmasına sebep olur. Esmai diyor ki, 120 yaşındaki bir köylüye çok yaşamasının sırrını sordum, hiç haset etmediğini söyledi.

Haset edilene, dünya ve ahirette, hiç zarar olmaz. Haset edenin ömrü üzüntü ile geçer. Haset ettiği kimsenin nimetlerinin azalmadığını, hatta arttığını görerek, sinir krizi geçirir. Hasetten kurtulmak için, ona hediye vermeli, ona karşı tevazu göstermeli ve onun nimetinin artması için dua etmelidir.

Doğru olan bir şeyi kabul etmemeye inat denir. İnat, karşımızdakini aşağı görmek, ondan nefret etmek, ona düşmanlık beslemek, haset etmek gibi sebeplerden meydana gelir. Hakkı, düşmanımız da söylese kabul etmeliyiz! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın en sevmediği kimse, hakkı kabul etmemek için inat gösterendir.) [Buhari]

Haset hakkında âlimlerin sözleri:
Bütün kötülükler, hırlaşmalar almak üzerinedir. Bütün iyilikler, vermek üzerinedir.
İlk haset eden şeytandır. Hazret-i Âdem’i çekememesi, kendisini isyana sevk etmiştir.

Herkesi memnun etmek mümkündür, yalnız haset edeni tatmin etmek zordur. Çünkü o, haset ettiği şeyin yok olması ile ancak memnun kalır.

Haset, iyileşmeyen bir yara gibidir. Onun dünyadaki bu sıkıntısı sebebiyle ahirette uğrayacağı azap, ceza bakımından kendisine yeter.

Haset edici kadar mazluma benzeyen bir zalim görmedim. Çünkü o, sana verilen nimeti kendisine işkence olarak görür.

Haset eden, servet düşmanıdır. Kimin malı, nimeti varsa ona buğzeder. Ona bunu niye verdin diye Rabbine darılmış olur. Allahü teâlâ fazlını dilediğine verir. Haset eden, niye ona verdin diye Allah’ın fazlı için cimrilik eder. Mal ve nimet sahibinin rüsvay olmasını, elindeki nimetlerin gitmesini ister. Haset eden her yerde zelil olarak anılır. Melekler lanet eder. Yalnız iken üzüntüsü artar. Can çekişirken, sıkıntısı artar. Kıyamette rüsvay olur, Cehennemde cezasını da çeker.

Ey insanoğlu, niçin kardeşini çekemiyorsun? Ona verilen onun hakkı ise, Allahü teâlânın ikram ettiği kimseye kızmaya ne hakkın var? Şayet hakkı değilse, Cehenneme girecek adamın nesini çekemiyorsun?

Aralarında ilgi bulunanlar haset eder
Birbirinden uzak ayrı yerde yaşayıp, aralarında ilgi bulunmayan kimseler arasında, birbirleriyle ilgi bulunmadığı için haset de bahis konusu olmaz.

Bir kimse, karşısındakinin kibirlenmesine dayanamaz, aralarında düşmanlık veya rekabet bulunduğu vakit haset edebilir. Bunlar sık sık karşılaşırlar. Biri diğerinin görüşüne uymazsa, öteki ondan nefret eder, ona karşı böbürlenmeye başlar. Bunun içindir ki, âlim âlime haset eder de abide haset etmez, abid de, başka bir abide haset eder, fakat bir âlime haset etmez. Aynı şekilde yazar yazara, tüccar tüccara haset eder. Kısaca herkes kendi mesleğinden olana haset eder.

Bir kimse, daha çok kardeşine haset eder. Tüccarın maksadı diğer tüccar ile birleşir. Aynı zamanda komşu olduğu tüccar ile uzaktaki arasında da fark vardır. Bütün bu sebeplerle, kendisine yakın olan meslektaşına daha çok haset eder. Bunun gibi, bir pehlivan, bir yazara değil, başka bir pehlivana haset eder. Çünkü onun maksadı yazı ile değil pehlivanlıkla şöhret kazanmaktır.

Bütün bu hasetlerin aslı düşmanlıktır. Düşmanlığın aslı da menfaat çatışmasının bir noktada birleşmiş olmasıdır. Bu da, menfaatleri ayrı veya uzaklarda bulunanlar arasında değil, menfaatleri müşterek olup, birbirine yakın olan kimseler arasında olur. Bu sebeple bunlar arasında haset çoğalır. Haset eden, her tarafta tek olarak anılmasını ister, kendi sahasında karşısına rakip olarak çıkacak herkese, nerde olursa olsun haset eder, fakat bu azdır.

Bütün bunların kaynağı, dünya sevgisidir. Hakiki din âlimleri arasında ise çekemezlik yoktur. Hepsinin maksadı, kullar indinde değil, Allah katında mevki sahibi olmaktır. Gerçek âlim, herkesin kendisinden daha bilgili ve daha iyi müslüman olmasını ister. Fakat âlim geçinenler, ilimleri ile menfaat peşinde koştukları için birbirine haset eder.

Hakkın adaletine kızılmaz
Haset, bir kalb hastalığıdır. Kalb hastalıkları, ancak ilim ve amel ile tedavi edilir. Hasedin zararı insanın kendisinedir, haset edilene bir zararı yoktur. Haset sebebiyle Allah’ın taksimatına rıza gösterilmemiş olur. Onun adaletine kızılmış olur. Bu ise tevhidin özüne aykırıdır. Ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, haset de amelleri yok eder.

Sen haset ettikçe, içinde bir ateş yanar, kendi kendini kemirir, perişan olursun. Haset edilenin nimetini Allahü teâlâ artırır. Onun nimeti arttıkça senin de hastalığın artar, sıkıntı içinde kıvranır durursun. Göğsün daralır, uykun kaçar ve bu hastalık ölüme kadar götürür. Zaten düşmanın istediği de budur. Sen onun perişanlığını isterken, kendin perişanlığa düşmüş olursun. Bununla beraber senin hasedinin onun elindeki nimete bir etkisi olmaz. Hatta ahirette, seni sıkıntıya düşürdüğü için hasetten vazgeçmen gerekir. Çünkü faydasız bir sıkıntıdır. Allah’ın gazabına uğramaya çalışmaktan daha büyük ne olur?

Haset etmekle kimseye bir zarar veremezsin. Neymiş onun arabası senin arabandan iyi imiş. Onun evi, daha geniş ve daha uygun bir semtte imiş. N’olacak yani, senin hasedin, Allahü teâlânın ona takdir ettiği nimete mani olabilecek mi? İmkansız... Şayet sen, hasedin sebebiyle onun nimetinin yok olacağını düşünürsen, bu bir ahmaklıktır. Çünkü, eğer nimetler haset ile yok olsa, hiç kimsede hiçbir nimet, hatta iman nimeti de kalmazdı.

Hasede sebep olan şeyler
Sual:
 Haset nedir ve hasede sebep olan şeyler nelerdir?
CEVAP
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
Haset, bir kimsenin elindeki nimeti ona çok görüp, onun elinden gitmesini istemek demektir ve haramdır. Ancak kötü birinin, eline geçen servet ile fitne uyandırdığı, bu sebeple ara bozup herkese eziyet ettiği zaman, bu nimetin onun elinden çıkmasını istemek, bu adamın bu varlığına memnun olmamak, günah değildir. Çünkü, sen onun yok olmasını, nimet olduğu için değil, onu kötülükte kullandığı için istiyorsun. Şayet adam yaptığı fesatlıktan vazgeçseydi, onun elindeki nimete üzülecek değildin.

Allahü teâlânın taksimatındaki kazasına rıza göstermemek, hasedin haram olduğuna delâlet etmektedir. Sana zararı dokunmayan bir müslümanın rahata ulaşmasına hoşlanmamak, hasetten başka şey değildir.

Hasedin dereceleri
1-
 Haset ettiği kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir. Bu nimet ister kendi eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki onda bulunmasın. Hasedin en kötü olanı budur.

2- Haset ettiği adamın elindeki nimetin, kendi eline geçmesini istemektir. Mesela, adamın güzel evi veya güzel arabası var, yahut üstün mevkidedir. Adamın, “Bunlar benim olsa” demesidir. Bunun arzusu o nimete sahip olmaktır. Maksadı, o nimeti kendisinin elde etmesidir. Yoksa birincisinde olduğu gibi, “Ne onda, ne de bende olsun” şeklinde değildir. Başkası bu nimetten neden istifade ediyor, demiyor, ben neden istifade edemiyorum, diyor. Ondaki nimet bende olsun demek uygun değildir.

3- Ondaki nimetin benzerinin kendisinde olmasını istemesidir. Şayet kendi eline onun gibisi geçmeyecekse, onda da olmasın diye, arzu etmesidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allah’ın kiminizi kiminizden üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri ummayın!) [Nisa 32]

4- Onda olan nimet gibi bir nimetin de kendi elinde bulunmasını arzu etmek, fakat onun elindeki nimetin elinden çıkmasını istememektir. İşte bu, dünyalık hususunda ise affedilmiştir.

Hasede sebep olan şeyler
1-
 Düşmanlık: İnsan, kendisine veya bazılarına yaptığı kötülük sebebiyle birine düşmanlık eder, kin besler. Kin ise intikam ile yatışır. Düşmanına bir felaket geldiği zaman, bunu kendi kerametine hamlederek buna sevinir ve bunu kendi mükafatı sanır.

2- Çekememek: Varlık sahibinin üstünlük taslaması onun ağrına gider. Emsallerinden biri mevki, ilim veya servet sahibi olduğu takdirde, kendisine karşı kibirleneceklerinden, kendisinin buna dayanamıyacağı için haset eder. Yani hasedi, kendi kibrinden dolayı değil, karşısındakinin kibrine dayanamıyacağından dolayıdır.

3- Kibir: Kibirlenip, karşısındakini küçük görüp kendine hizmet ettirmesi ve bütün arzularında kendi emrinde olması isteğidir. Birinin başına bir devlet kuşu konsa, buna haset eder. Kâfirlerin çoğunun Resul-i Ekrem efendimize karşı hasedi, Onun kendilerine karşı ululuk iddia etmesi korkusundandır. (Biz ulu kimseler iken bir öksüz nasıl olur da başımıza geçer ve biz ona nasıl boyun eğeriz) dediler.

4- Şaşkınlık: Aynı tahsilli, aynı yaşta ve aynı memleketli olmasına rağmen bazı arkadaşlarının mal, mülk sahibi olmalarına hayret edip kıskanır.

5- Gayesine ulaşamama korkusu: Bu da iki kişinin bir maksatta birbirine üstünlük arzusuna dayanır. Arzusuna tek başına ulaşabilmekte kendisine yardımcı olan her nimete, öbürü haset eder. Birinin o arzuya erişip diğerinin erişememesi hâlinde birbirine haset ederler. Ana-babanın sevgisini kazanmaktaki evlatların yarışması, talebelerin hocalarının sevgisini kazanmaktaki yarışmaları, gazetecilerin okuyucu çekmek için yarışması ve birbirine haset etmeleri hepsi bu kısımdandır. Her iki tarafın maksadı aynıdır. Maksatlarına ulaşmakta birbirine haset ederler.

6- Lider olma sevdası: Bir kimse, herhangi bir ilim dalında, parmakla gösterilen tek bir insan olmayı arzu eder. Övülmek sevgisi kendisine galebe çaldığı zaman, insanlar tarafından, “İşte bu kimse, kendi sahasında zamanının tek insanıdır, emsâli yoktur” gibi sözlerle övülünce, buna sevinir. “Falan yerde de bu sahada üstün biri var” diye duyduğu zaman canı sıkılır. Bu kişinin, kendisiyle ortak olan bu varlığının, elinden gitmesini ve hatta ölümünü bile arzu eder. Bu ortaklık mevkide, ilimde, sanatta, güzellikte, servette ve benzerlerinde olabilir. Cihanda emsâlsiz ve tek kalması sebebiyle sevindiği her hususta durum aynıdır. Burada hasedin sebebi tek başına otorite olmak sevdasından başka bir şey değildir. Yahudi âlimleri, Resul-i Ekremin hak peygamber olduğunu bildikleri halde, başkanlıklarının elden gideceğinden korktukları için, Peygamber efendimize haset ederek inkâra kalkıştılar.

7- Kötü huy: Hiçbir sebep olmadan kötü huyu, cimriliği sebebiyle kimsede bir varlık görmek istemez ve onlara haset eder. Ona, bu nimetlere Allahü teâlânın mazhar kıldığı bir kimsenin iyiliklerinden bahsedilince, canı sıkılır. Bu kişi, daima başkalarının gerilemelerini seven ve Allahü teâlânın lütfuna cimrilik gösteren bir insandır.

Kimi de var, başkasının malında cimrilik eder, yani başkasının malını da başkasına reva görmez. Aralarında hiçbir alaka bulunmadığı halde, Allahü teâlânın kullarına verdiği nimete cimrilik eder ve onlara haset etmeye başlar. Bunun kötü huyluluktan başka bir sebebi yoktur. Bunun tedavisi pek zordur.

Hazret-i Enes anlatır: Resul-i Ekrem, (Şimdi içeri Cennetlik bir zat girecektir) buyurdu. Az sonra, Ensardan, bir adam çıkageldi. Ertesi gün, Resul-i Ekrem yine önceki gibi söyledi. Yine aynı adam çıkageldi. Üçüncü gün de aynı şey oldu. Abdullah bin Amr, o adamın evinde birkaç gün misafir kaldıktan sonra şunları anlattı:
- Üç gece onunla kaldım. Gece kalkıp namaz kılmadı. Bizlerden fazla bir ibadet yapmadığı halde Cennetlik oluşunun sebebini anlayamadım. Adama dedim ki:
- Resulullah seni niçin övüyor?
- Hiç kimseye haset etmem.
- Şimdi anlaşıldı. Seni o dereceye ulaştıran budur. (İ. Ahmed)

Hazret-i Musa’nın imrendiği zat
Musa aleyhisselam, salih bir zata imrenip, kim olduğunu sordu. Allahü teâlâ, (Bu zat, şu üç amel ile bu mertebeye ulaşmıştır: Kimseye haset etmedi, ana-babasına âsi olmadı ve söz taşımadı) buyurdu.

Hazret-i Zekeriyya da Allahü teâlânın şöyle buyurduğunu haber veriyor:
(Haset eden kimse, nimetime düşman olan, kazâma kızan, kullarım arasındaki taksimatıma razı olmayan biridir.)

Hazret-i Safiyye anlatır: 
Bir gün, babam amcama sordu:
- Bu Peygamber hakkında ne diyorsun?
- Hazret-i Musa’nın müjdelediği Peygamberdir.
- O halde niçin iman etmiyorsun?
- Bizden gelmediği için, ölünceye kadar düşmanlık edeceğiz.
İşte hasedin vardığı acı nokta...

Hasedin zararları 
Haset edilen kimse, senin zulmüne uğramış, bir mazlumdur. Hele haset edip çekiştirir, kötülüklerini söylersen, bunlar senin ona verdiğin hediyelerdir. Hep onun ekmeğine yağ sürmüş oluyorsun. Yani ona ibadetlerinin sevabını verip, onun günahlarını yükleniyorsun. Böylece kıyamette müflis olacaksın.

Düşman, hasmının beladan belaya uğramasını ister. Haset hastalığı ile senin yüklendiğin bela, bütün felaketlerden büyüktür. Düşmanlarının en büyük arzuları kendilerinin refahta, hasımlarının sıkıntıda olmalarıdır. Sen kendi kendine onların arzularına uymuş oldun. Bunun için düşmanın, senin ölmeni değil, böylece sürünmeni, ellerindeki nimetlere bakarak haset ateşi içinde hep kıvranmanı isterler.

Bunları düşünebilirsen, kendi kendinin düşmanı ve düşmanının dostu olduğunu kolaylıkla anlamış olursun. Çünkü davranışın, dünya ve ahirette senin aleyhine, hasmının lehinedir. Bu işin zararı senin, kârı onundur. Herkesin yanında nefret edilirsin. Allah katında da kötü birin. Sen istesen de istemesen de haset ettiğin kimsenin nimeti devam eder gider.

Eğer ahiretteki hâlini rüyada bile görebilseydin, korkunç bir manzara ile karşılaşırdın. Hâlin, tıpkı, öldürmek için düşmana kurşun atan, fakat mermisi geri teperek gözüne isabet edip gözünü çıkaran ve buna fazla sinirlenerek ikinci kurşunu atan ve ikinci mermi de aynı şekilde geri teperek diğer gözünü çıkaran, buna daha da sinirlenerek attığı üçüncü kurşunun yine kendi beynine saplanan ve hasmı esenlik içinde bulunan kişinin durumuna benzer. O, durmadan hasmını hedef alıp kurşun atar, mermiler ise geri teperek kendisine isabet eder. Bunun bu hâline, düşmanları kahkaha savurur. İşte şeytan böyle maskara eder.

Haset edenin durumu bundan da fecidir. Çünkü bu kişinin hasmına atıp tersine dönerek kör olmasına sebep olduğu gözleri, nihayet ölüme kadar yaşayacak ve ölüm ile onlar da yok olacaktı. Ama hasetten meydana gelen günah, ölüm ile yok olmaz. Bu sebeple Allahü teâlâyı öfkelendirir ve Cehenneme girer. Gözünün kör olması, Cehenneme girip Cehennemin kendisini yakmasından, elbette çok daha hafiftir.

Şu işe bak! O, haset ettiği kimsenin nimetinin elinden alınmasını isterken, Allahü teâlâ o nimeti almadığı gibi, ötekini sıkıntıdan sıkıntıya sokmuştur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kişi kazdığı kuyuya kendi düşer.) [Fatır 43]

Çok kere düşmanı için istediği aynen kendi başına gelir. Bunlar, hasedin ilim ile tedavisidir. Eğer akl-ı selim ile düşünürsen, haset ateşini kalbinde söndürürsün. Çünkü hasedin, kendini helak ettiğini, düşmanını sevindirdiğini, haset sebebiyle huzurunun bozulduğunu ve neticede Allahü teâlânın hışmına uğradığını bilirsin.

Hasedin amel ile tedavisi şöyledir: 
Haset arzularının aksini yapmakla hasedini tahakküm altına alırsın. Mesela, hasmını kötülemek istersen, hemen onu öv, kibretmek istersen tevazu göster, ondan özür dile, şayet vermemeyi teklif ederse, vermeye gayret et! Yapmacık da olsa tatlılık, kini ortadan kaldırır ve gönülleri birbirine bağlar. Bu sayede kalb, haset hastalığından kurtulur. Haset edilen kimse, senin böyle zoraki yaptığını bilse de, yine memnun kalır ve seni sevmeye başlar, bu suretle karşılıklı sevgi başlar ve haset hastalığı da kaybolur. Çünkü tevazu, övmek ve sevgisini bildirmek, karşısındakine etki ederek onu sever. Zoraki yaptığı iyilikler, zamanla huy haline gelir. Böylece hasetten kurtulmuş olursun.

Elbette bu arada şeytan boş durmaz, senin bu durumun onu çok üzer, sana (münafıklık yapıyorsun) diye vesvese verir. Sen de, münafıklık zilletine düşmeyeyim diye sakın şeytanın oyununa gelme!

Hastalıklar acı ilaçlarla tedavi edilir. İlacın acılığına dayanamayan, şifanın zevkine eremez. Hasedin tedavisinde kullanılan, düşmana karşı alçak gönüllülük, onu övme gibi hâllerin acılığını, ancak yukarıda bildirilen manaları bilmek kolaylaştırır. Ayrıca Allahü teâlânın kazasına rıza ile elde edilecek sevap, Allah’ın sevdiğini sevmek de bu güçlüğü yener. Murada ermemek zillettir. Bu zilletten kurtuluş ancak iki şeyin biriyle mümkündür. Ya dilediğin şey olacak veya olacak şeyi dileyeceksin. Birincisi senin elinde olmadığı için, bu hususta uğraşmak manasızdır. İkincisi ise mücahede ve riyazet ile mümkündür. O halde akıllı olan, bu ikinci çareye başvurur.

[Riyazet, nefsin arzularını yapmamak demektir. Nefs ahmak olduğu için her istediği kendi zararınadır. Nefs daima haramları ister. Mücahede ise, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Nefsimiz, iyilik ve ibadet etmemizi istemez. Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet etmekten daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.] (İhya)

Mümine kâfir diyenin kendisi kâfir olur
Sual:
 Bazı kimseler, haset yüzünden çok iyi tanıdığım bir müslümana yahudi diyorlar. Halbuki bildiğiniz gibi, bir kimse istediği dini seçebilir. Fakat hiç kimse yahudi olamaz. Yahudi olmak için yahudi olarak doğmak şarttır. Böyle haset ederek bir müslümana yahudi demenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
M. Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
(Haset etmek, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Hasetçi, boşuna yorulmuş, üzülmüş olur. Üstelik büyük günaha girmiş olur. Haset, sinirleri bozar, ömrün azalmasına sebep olur. Hasedin, haset edilene dünyada ve ahirette hiç zararı olmaz. Üstelik faydası olur. Haset ettiği kimsede nimetlerin azalmadığını, arttığını [kervanın yürüdüğünü] görerek sinir krizleri geçirir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mümin imrenir, münafık haset eder.) [İ. Maverdi]

(Haset edenler benden değildir, ben de onlardan değilim.)[Taberani]

Berika’daki bu yazı, hasedin ne kadar kötü olduğunu göstermektedir. Hasetçinin yalan söylemesi, iftira etmesi ayrı bir günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.) [İbni Ebi Şeybe]

(Yalan, münafıklıktan bir kapıdır.) [İbni Adiy]

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allahü teâlânın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların tâ kendileridir.) [Nahl 105 Beydavi]

Hadis-i şerifde de buyuruluyor ki:
(Yalan, imana aykırıdır.) [Beyheki]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
(Böyle kimselerin bozuk sözlerine üzülmeyiniz! Kur'an-ı kerimde, (Herkes, kendine uygun işi yapar) buyuruluyor. (İsra 84) [Yani kişinin işi ve sözü, kendinin aynasıdır.] Böyle aşağı kimselerin sözlerine iyi ve kötü karşılıkta bulunmamak daha iyidir. Yalanın sonu gelmez. Onların birbirini tutmayan sözleri, kendilerini rezil etmeye yetişir. Allahü teâlânın aydınlatmadığı kimseye, başkası ışık veremez. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allah de, sonra onları bırak! Bozuk işlerinde, daldıkları bataklıkta oynaya dursunlar!) [Enam 91, Mektub. 204]

Aynı evliya zat yine buyuruyor ki:
(Bir zan ile bir müslümana kötü damgası basmak, yer yer dolaşıp, onu sapık olarak yaymaya çalışmak bir din adamına yakışır mı? Müslüman olan bir kimse, bir insandan dine uygun görünmeyen bir söz işitince, bu söyleyeni incelemelidir. Söz sahibi, sapık ve zındık ise, buna doğrusunu söylemeli, sözünde iyi mana aramamalıdır. O sözün sahibi müslüman ise, onun sözüne iyi mana vermeye uğraşmalıdır. Eğer faydalı olmak için değil de, bir müslümanı kötülemek için yapılıyorsa, buna bir şey diyemem.) [c.3, m.121]

Suizan ederek bir müslümana kâfir denmez. Bir savaşta, kelime-i şehadet getiren birini öldüren kimseye, Resulullah efendimiz, (Kelime-i şehadet söylerken niçin öldürdün?) buyurdu. O kimse de, (Dili ile söylüyordu, kalbi ile inkâr ediyordu) dedi. (Kalbini yarıp da baktın mı?) diyerek onu azarladı. Onun için, günahkâr da olsa, mümine kâfir demekten sakınmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümine kâfir diyenin, kendisi kâfir olur.) [Buhari]

Haset, gayret ve kıskançlık 
Başkasının, kendinden üstün olan her şeyini kıskanan, yani ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyen insana, kıskanç denir. Bu hâl, insanlığın en kötü huylarından biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Haset etmeyin, ateş odunu yaktığı gibi, haset de ibadetlerin sevaplarını giderir.) [İbni Mace]

Haset eden, onu gıybet eder, çekiştirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyamet günü, bu zulümlerinin karşılığı olarak, yaptığı iyilikler alınarak ona verilir. Haset edilendeki nimetleri görünce, dünyası azap içinde geçer. Uykuları kaçar. Hayır, hasenat işleyenlere, on kat sevap verilir. Haset bunların dokuzunu yok eder, biri kalır. Küfürden başka hiçbir günah, hasenatın sevaplarının hepsini yok etmez. İslamiyet’e önem vermeyerek haram işlemek ve küfre sebep olan işleri yapmak, sevapların hepsini yok eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eski ümmetlerden iki kötülük haset ve kin size bulaştı. Dinlerini haset ve kinle yıktılar.) [Tirmizi]

Haset etmek, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Boşuna üzülmüş, yorulmuş olur. Kazandığı günahlar da, cabası olur. Hiçbir hasetçi muradına kavuşmaz, kimseden saygı görmez. Haset, sinirleri bozar. Ömrünün azalmasına sebep olur. Haset olunanın, dünyada ve ahirette, bundan hiç zararı olmaz. Hatta faydası olur. Haset edenin ömrü üzüntü ile geçer. Haset ettiği kimseden nimetlerin azalmadığını, hatta arttığını görerek, sinir krizleri geçirir. Hasetten kurtulmak için, ona hediye göndermeli, onu övmeli, ona karşı tevazu göstermeli, onun nimetinin artmasına dua etmelidir.

Haset, kıskanmak, çekememek demektir. Yani, Allahü teâlânın birine vermiş olduğu nimetin ondan gitmesini istemek demektir. Ondan gitmesini istemeyip de, kendisinde de olmasını istemek, haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Gıpta güzel bir huydur. İslamiyet’in ahkamına, yani farzları yapmaya ve haramlardan sakınmaya riayet eden, gözeten salih kimseye gıpta edilmesi vaciptir. Dünya nimetleri için gıpta etmek tenzihen mekruh olur. Birinde bulunan kötü, zararlı şeyin gitmesini istemek, gayret olur. Gayret gösterene de gayur denir. Gayret, bir kimsede olan hakkına, onun başkasını ortak etmesini istememektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mümin gayur olur. Allahü teâlâ ise daha gayurdur.) [Müslim]

(Allahü teâlâdan daha gayuru yoktur ve mümine gayret ettiği için fuhşu yasaklamıştır.) [Buhari]

Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Cenneti yaratınca, “deyyus senin kokunu bile duyamaz” buyurdu.) [Deylemi]

Allahü teâlânın gayret etmesi, kulunun kötü, çirkin şey yapmasına razı olmamasıdır.

İnsanın Allahü teâlâya gayret etmesi, haram işlenmesini istememekle olur.

Yusuf aleyhisselamın, (Sultanın yanında benim ismimi söyle!) demesi gayret-i ilahiyyeye dokunarak, senelerce zindanda kalmasına sebep oldu. İbrahim aleyhisselamın, oğlu İsmail’in dünyaya gelmesine sevinmesi, gayret-i ilahiye dokunarak, bunu kurban etmesi emrolundu. Allahü teâlânın çok sevdiklerine, bazı evliyaya böyle gayret etmesi çok vâki olmuştur.

Müslümana kâfir demek
Sual:
 Bazı Müslümanlar için, (Bunlar, Bizans’ın torunlarıdır. Bunların namazları, kabul olmaz. Bunlara herhangi bir şekilde yardım edenler, Cehenneme bilet kesmişlerdir) diyerek, açıkça kâfir olduklarını söylemek, küfür değil midir?
CEVAP
İslam âlimleri buyuruyor ki:
Küfür isnadı, iki başlı ok gibidir. Oku atınca, karşı taraf kâfirse orada kalır, şayet değilse, ok geri döner sahibini vurur, yani söyleyen kâfir olur.

Fıkıh kitaplarında da, kendisine kâfir denilen kimse kâfir değilse, Müslüman ise, söyleyenin kâfir olacağı bildiriliyor. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Mümine kâfir diyenin, kendisi kâfir olur.) [Buhari]

Kıskanmak ve imrenmek
Sual:
 Dinimizde kıskançlık yasaktır ama Peygamber efendimizi gören ve Onun zamanında yaşayanları ister istemez kıskanıyoruz, bu günah olur mu?
CEVAP
Ona kıskanmak denmez, imrenmek denir. İmrenmek sevaptır, iyidir.

Kıskanç insan, rahatsız insandır
Sual: Kıskanç, hasetçi kimseler, kıskançlıkları sebebiyle, kendilerini rahat, huzurlu mu zannediyorlar?
Cevap:
 Başkasının, kendinden üstün olan her şeyini kıskanan, yani ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyen insana, kıskançdenir. Bu hâl, insanlığın en kötü huylarından biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insanlar, kendinden aşağı olan insanı görmez de, kendinden yüksek ve varlıklı insanın her şeyini görür ve onu kıskanır. Kıskanç insan, Allahü teâlânın kendisine verdiği şeylere razı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdiğine razı olmayan insandan Allahü teâlâ da razı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan razı olmaması ise, felaketlerin en büyüğüdür. Artık o insan, dünyada da, ahirette de hüsran içindedir, yani zarardadır. Bunun için, kendisinde kıskançlık ve haset duygusu olduğunu görenler yavaş yavaş bu huylarından sıyrılmalıdır.

İnsanlar, kendilerini istedikleri kadar ıslah edebilir. Kıskançlıktan kurtulanlar rahat ve huzura kavuşur. Bu iş, zenginlik ve fakirlik işi değildir. Bu iş, kalbin zenginliği ve fakirliği işidir. Nice fakirler vardır ki, bir lokma ekmeği kazandığı zaman, Allahü teâlâya şükreder ve zenginlerin hâlini düşünmez bile. Nice zenginler de vardır ki, milyonlarına daha birkaç milyon ekleyemediği için üzüntü içindedir.

Kıskanç insan, başka bir insanın kendinden iyi giyinmesini, iyi yaşamasını hazmedemez. Yani onun boyunu posunu, güzelliğini, çalışkanlığını, başarısını kıskanır. Daha kötüsü, onun başına gelen fenalıklara sevinir. İşte bu hâl, kıskançlığın en kötü derecesidir. Böyle insandan Allahü teâlânın yardımı kesilebilir. Daha da mahrum olurlar. İyi kalpli ve herkesin iyiliğini isteyen insan, Allahü teâlânın himayesinde demektir. Peygamber Efendimiz;
(Bir Müslüman, kendisine istediği bir iyiliği, başka bir Müslüman için istemezse ve bir Müslüman, kendisine gelecek bir kötülüğü, istemediği hâlde, o kötülüğü başka bir Müslüman için isterse, onun imanı tam değildir) buyurmuştur. Yani Peygamber Efendimiz, yalnız kendisini düşünenleri beğenmiyor. Başka Müslümanları düşünenleri beğeniyor ve öyle yapmalarını istiyor. Bütün dünya, Peygamber Efendimizin bu emirlerini yapmış olsa, dünyada kavga, gürültü kalır mı?

 

Aceleceilik

İnsanın fıtratında acelecilik vardır. İki âyet-i kerime meali: (İnsan aceleci [tabiatta] yaratıldı.) [Enbiya 37] (İnsan pek acelecidir.) [İsra 11] Acele işe şeytan karışır. İki hadis-i şerif meali: (Acele şeytandan, teenni...

Devamını Okuyun...

Adalet

Adalet, bir âmirin, memleketi idare için koyduğu kanun, çizdiği hudut içinde hareket etmektir. Zulüm ise bu kanunun, bu hududun dışına çıkmaktır. Adaletin esas tarifi ise, kendi mülkünde olanı kullanmak demektir...

Devamını Okuyun...

Affedici olmak

Af, hak ettiği bir şeyi almayıp sahibine bağışlamak demektir. Allahü teâlâ affedicidir, affedenleri sever. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Affet, marufu emret ve cahillerden yüz çevir!) [Araf 199]. Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:...

Devamını Okuyun...

Alay etmek

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Hindistan’daki İslam düşmanlarının azgınlarını görüyoruz. Müslümanlarla alay ediyorlar. Müslümanları kötülüyorlar. Ellerine fırsat geçerse, güçleri yeterse, Müslümanlara her işkenceyi...

Devamını Okuyun...

Az iyiliğe çok sevap

Yanlıştır. Allah rızası için yapılan iyiliklerin, sadakanın, zekatın karşılığı, verenin ihlas derecesine göre, bire ondan bire yediyüze kadar hatta daha fazla olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Mallarını Allah yolunda...

Devamını Okuyun...

Cimrilik

Bilgili olmak ayrı şey, ilmi ile amel etmek ayrı şeydir. Dünyada yapılan bir iyiliğe ahirette 700, hatta daha fazla sevap verileceğine inanan kimse, cömert olmaya gayret eder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allah katında...

Devamını Okuyun...

Cömertlik

Cömerdin az ibadeti, cimrinin çok ibadetinden üstün olduğu gibi, cömert cahil de, cimri âlimden üstündür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ cömerdi, gece gündüz ibadet eden cimriden daha çok sever.) [Tirmizi]...

Devamını Okuyun...

Cübn (Korkaklık)

Cübn, korkaklık demektir. Gadabın, sert davranmanın lüzumlu miktarına (Şecaat) denir. Lüzumundan az olmasına, zayıf olmasına (Cübn) denir. Cübn, kötü huydur. Korkak olan kimse, zevcesine ve akrabasına karşı gayretsizlik...

Devamını Okuyun...

Çalışmak ibadettir

Müminin çalışması ibadettir. Fakat imansızın çalışması ibadet olamaz. Ben namaz kılmam ama bak çalışıyorum, bu da ibadettir demek yanlıştır. Namaz kılmayanın da çalışması ibadet olmaz. Kimseye muhtaç olmamak için çalışmak...

Devamını Okuyun...

Çok gülmek

Tebessüm etmek, güler yüzlü olmak çok iyidir. Kahkahayla gülmek mekruhtur. Birkaç hadis-i şerif meali: (Eğer Cennet ve Cehennemi görseydiniz, az güler çok ağlardınız.) [Müslim]... Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler...

Devamını Okuyun...

Dilenmek ve istemek

Bir günlük yiyeceği bulunan kimsenin dilenmesi haramdır. Hiç yiyeceği bulunmayıp, sağlam, çalışacak, ticaret edecek halde olan kimsenin de, yiyecek, içecek veya bunları almak için para istemesi, dilenmesi haramdır. Bunun...

Devamını Okuyun...

Doğruluk

Yalancılık ne kadar kötüyse, doğruluk da o kadar iyi, güzel ve faziletlidir. Peygamber efendimize olgunluğun alameti sorulduğunda (Doğru konuşmak ve doğrulukla iş yapmaktır) buyurdu. (İmam-ı Gazali). Sadakat [doğruluk]...

Devamını Okuyun...

Edep - Haya - İffet

Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor. Dinimiz, baştan ...

Devamını Okuyun...

Fitne çıkarmak

Fitne imtihan demektir. Anarşi, bozgunculuk, günah, şirk, bela ve daha başka manalara gelirse de, ekseriya bölücülük, bozgunculuk anlamında kullanılır. Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki: Fitne, Müslümanlar arasında...

Devamını Okuyun...

Gariplerin kıymeti

Garip kimselerin genelde insanların yanında bir kıymeti yoksa da, Allahü teâlânın katında değeri büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: Garip, gurbette, Allah yolundaki mücahid gibidir. Gariplere ikram ediniz...

Devamını Okuyun...

Gereksiz sual sormak

Sırf öğrenmek niyetiyle Allah rızası için faydalı olan her suali sormak caizdir. (Hazret-i İbrahim’in kestiği koçun etini kim yedi?), (Falanca âlimin anasının adı nedir?), (Hazret-i Yunus’u yutan balık, erkek miydi?) gibi sualler soruluyor...

Devamını Okuyun...

Gıybet etmek

Belli bir mümin veya zimmi kâfirin aybını, onu kötülemek için arkasından söylemek, gıybet olur. Gıybet, haramdır. Dinleyen, o kimseyi tanımıyorsa, gıybet olmaz. Gıybet olunan kimse, bedeninde, nesebinde, ahlakında, işinde...

Devamını Okuyun...

Ahlak ilmini öğrenmek ve güzel ahlak

Konu ile alakalı olarak Kimyâ-i se'âdet kitabında deniyor ki: “Kalbe ait bilgileri, yani ahlak ilmini öğrenmek, her Müslüman erkek ve kadına farz-ı ayndır. Mesela Hıkd yani kin bağlamak, Haset başkasında bulunan nimetin...

Devamını Okuyun...

Haline razı olmak

Sıhhat, afiyet, zenginlik, asalet, güzellik gibi nimetlere sahip olmak ve bunları yaratılış gayesine uygun kullanmak çok iyidir. Fakat bunlar maksatları dışında kullanılırsa çok kötü olur. Bunlar bir bıçak gibidir. İyi iş de yapılır...

Devamını Okuyun...

Haset etmek

Haset, bir kimsenin hayırlı bir işi veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir. Onda olduğu gibi kendisinde de olmasını istemek haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek...

Devamını Okuyun...

Hasta ziyareti

Hasta ziyareti sünnettir. Hastanın bakacak kimsesi yoksa vacib-i kifaye olur. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: Müslümanın, Müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selamını almak, hastalanınca ziyaret etmek, cenazesine gitmek...

Devamını Okuyun...

Havf ve Reca

Allah korkusu ve Allah sevgisi, insanları saadete kavuşturan iki kanat gibidir. İman eden ve imanın tadını bulan da Allahü teâlâyı çok sever. Akıllı insan, nimet sahibinin sevgisini kaybetmekten çok korkar. Ayrıca Ona isyan edip...

Devamını Okuyun...

Hediyeleşmek

Hediyeleşmenin önemi büyüktür. Peygamber efendimiz, insanların birbirleriyle ilgilerini kesmemesi ve irtibatlarının kopmaması için hediyeleşmeyi emreder, hediyenin, alanı sağır ve kör ettiğini bildirirdi. Yani hediye sayesinde...

Devamını Okuyun...

Her kötülüğün tek ilacı

Her türlü günahın tek ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Bu ilacı kullanan her müslüman, alışkanlık haline gelen büyük günahlardan mutlaka kurtulur. Ankebut suresi 45. âyet-i kerimesinde Namaz, münker...

Devamını Okuyun...

Hıkd (Kin beslemek)

Hıkd, başkasından nefret etmek, ona karşı kin beslemektir. Kendine nasihat verene kin beslemek haramdır. Onu sevmek, ona hürmet etmek gerekir. Halbuki o, kendisi ile aynı derecede veya daha üstün olana kızar. Bir şey yapmak...

Devamını Okuyun...

Hırsızlık ve gasp

Hırsızlık, büyük günahtır. Kitap, sünnet ve icma ile haramdır. Hırsızlık yapan cezalandırılır. (Maide 38) Hadis-i şerifte de, (Sizden öncekiler, nüfuzlu biri hırsızlık yapınca, serbest bırakırlar, güçsüz biri hırsızlık yapınca...

Devamını Okuyun...

Hıyanet ve Emanete riayet

Hıyanet etmek haramdır. Münafıklık alametidir. Hıyanetin zıddı emanettir, emin olmaktır. Hıyanet, birine kendini emin tanıttıktan sonra, o emniyeti bozacak iş yapmak demektir. Mümin, herkesin malını, canını emniyet ettiği kimsedir....

Devamını Okuyun...

Huy değişir mi?

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Mümin, müminin aynasıdır.) [Taberani]... İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusurunu öğrenir. Sadık olan dost, onu tehlikelerden, korkulardan muhafaza eden kimsedir...

Devamını Okuyun...

İftira etmek

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Yalan söylemek ve iftira etmek haramdır, sakınmak lazımdır. Bu iki fenalık, her dinde de haram idi. Cezaları çok ağırdır. (C.3, m.34)... İftira büyük günahtır ve çok fenadır. Bunda yalan...

Devamını Okuyun...

İnat ve Münakaşa

Hakkı açıklamak niyetiyle de olsa, başkalarını mağlup etmek için yapılan tartışmalar zararlıdır. Bir kimsede tartışmada galip gelme sevgisi, hakkı karşısındakinin ağzından duymaktan daha sevimli gelirse, her kötülüğün...

Devamını Okuyun...

İnsanlara iyilik etmek

Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: Ömür kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Akıllı olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünyada, hep, ahirette iyi...

Devamını Okuyun...

İsraf

Malı, dinin ve mürüvvetin uygun görmediği yerlere dağıtmaya israf denir. Mürüvvet, faydalı olmak, iyilik yapmak arzusudur. Dine uymayan israf, haramdır. Mürüvvete uymayan israf tenzihen mekruhtur. İsraf, malı...

Devamını Okuyun...

İstişarenin önemi

Bir iş yaparken ehline sormaya "meşveret" veya "istişare" denir. İstişare sünnettir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Yapacağın işi önce meşveret et!) buyuruluyor. (Al-i İmran 159) İyi kimseler övülürken de İstişare ederek...

Devamını Okuyun...

İyi veya kötü çığır açmak

Ölünce amel defterleri kapanır. Fakat iyi veya kötü işte önderlik edenlerin amel defterleri kapanmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda...

Devamını Okuyun...

Kalb kırmak

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Kalb, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mümin olsun, asi olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Çünkü, asi olan...

Devamını Okuyun...

Kanaat etmek

Kanaat, çalışmayıp tesadüfen önüne çıkanı kullanmak, başka bir şey aramamak demek değildir. Kanaat, bileğin emeği, alın teri karşılığı kazanılana razı olmak, başkasının kazancına göz dikmemek demektir. Başkasının...

Devamını Okuyun...

Kibrin dindeki yeri

Kibir, kendisini başkasından üstün görmektir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kibir, hakka, razı olmamak ve insanları küçük görmektir.) [Müslim]... Fudayl bin Iyad hazretleri, (Tevazu, ister cahilden, ister çocuktan duyulsa da...

Devamını Okuyun...

Kibirlenmek üç çeşittir

Kibir, kendini başkasından üstün görmektir. Yapıldığı yerlere göre üçe ayrılır: Allahü teâlâya karşı kibirdir: Kibrin en kötüsü budur. Nemrud, Firavun böyle idi. İlahlık iddiasında bulundular. Bazı dinsizler de imanı ibadeti, namaz...

Devamını Okuyun...

Kibre sebep olanlar

Bu vasıfların biri veya birkaçına sahip olan kimse kibirlenebilir: İlim: Genelde az çok ilmi olanlar, diğer insanları, hayvan gibi, ot gibi görür. Kendini de, kuru fasulye gibi nimetten sayarak kibirlenir. İki hadis-i şerif meali...

Devamını Okuyun...

Kibir alametleri

Kibirden olan işlere birkaç örnek verelim: Sual soramamak kibirden kaynaklanır. Kibirli, sual sormayı, bilmemenin alameti kabul eder. Sual sorarsam, bilmediğim meydana çıkar der. Hep kendisine sual sorulmasını, başkasına...

Devamını Okuyun...

Kibirliye kibirli görünmek

Kibirlenmekle, kibirli görünmek farklıdır. Kibirliye karşı, kibirli görünmek sadaka vermek gibi sevaptır. Hadis-i şerifte, (Kibirliye kibirli görün ki, onu hakir ve küçük düşürmüş olursun) buyuruldu. (İ. Gazali)... Kibir sahibine...

Devamını Okuyun...

Tenkit etme hastalığı

İslam âlimleri, öfkenin, sinirlenmenin, kibirden, kendini beğenmekten ileri geldiğini bildiriyor. Tenkit etmek [eleştirmek], genelde, (Ben bunu biliyorum, sen bilmiyorsun, seni uyarıyorum, bu yanlış yoldan dön) demektir...

Devamını Okuyun...

Tevazu sahibi olmak

Allahü teâlâ, bütün kitaplarda, kibri kötülemiş ve yasak etmiştir. Kur'an-ı kerimde de, (Allah, kibirli olanları elbette sevmez!) buyurmuştur. (Nahl 23)... Aklı olan, kendini ve Rabbini tanıyan, hiç kibredebilir mi? İnsan...

Devamını Okuyun...

Toprak gibi olmak

Toprak tevazu sembolüdür. Dağ gibi başını dik tutmaz. Herkes üstüne basar geçer. Kimseye bir şey demez. Tahammülde de toprak gibi olmalı, insanların sıkıntılarına katlanmalı demişlerdir. Toprak gibi olmak iyidir. Toprak bir seviyedir...

Devamını Okuyun...

Tevazu göstermeye çalışmak

Tevazu göstermekle, tevazu sahibi olmak çok farklıdır. Tevazu sahibi övülmüş, tevazu göstermeye çalışan ise yerilmiştir. Cüneyd-i Bağdadihazretleri, (Tevazu göstermeye çalışmak da kibirdir. Çünkü kendinde bir varlık hisseden...

Devamını Okuyun...

Kibir ve ucub

Kibir, kendini başkasından üstün göstermek, ucub ise, kusurlarını görmeyip, ibadet ettiği için kendini ve ibadetlerini beğenmek, başkasından kendini üstün bilmektir. Buna egoizm de denir. Hiç kimsenin bulunmadığı yerde insan ucba...

Devamını Okuyun...

İki kötü huy

İmansız gitme tehlikesi olan iki kötü huydan birincisi kibir, ikincisi inattır. İnat, benim dediğim doğru, ben haklıyım demektir. Kibirlenen veya inat eden kâfir olmaz, ama bu iki kötü huy insanı küfre sürükler. İçki, zina, açık gezmek...

Devamını Okuyun...

Kibir ve büyüklenmek

Bu, çok tuhaf bir sorudur. İnsanlar tenkit edilebilir, ama Allah da tenkit edilir mi hiç? Bir okuyucu da Peygamber efendimizin, (Ben peygamberlerin efendisiyim ve şefaat edicilerin ilkiyim) sözü için, (Peygamberimiz niye kendini...

Devamını Okuyun...

Kimseye yük olmamak

Arkadaşla iyi geçinmek için ona yük olmamak gerekir. İmkan dahilinde ihtiyaçları ondan gizlemeli, yardım talebinde bulunmamaya gayret etmelidir! Mal, para gibi şeyler de istememelidir! Bir makama geçmek için ondan...

Devamını Okuyun...

Komşuluk

Komşu hakkı önemlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Allah’a ve kıyamete inanan, komşusuna iyilik etsin!) [Buhari]... (Evinizde pişen yemekten, komşunuzun hakkını verin.) [Şir’a]... Komşusu aç iken tok yatan, [gerçek]...

Devamını Okuyun...

Kul hakkı

Kul hakkı beş türlüdür: Mali [Parasal]... Nefsi [hayati yönden]... Irzi [Haysiyetle ilgili]... Mahremi [Namusla ilgili]... Dini Mali olan kul hakları: Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak sahte para vermek başkasının...

Devamını Okuyun...

Kumar ve Oyunlar

Piyango kumardır. Kumar ise kesin olarak haramdır. İki âyet-i kerime meali: (Ey inananlar, hamr [alkollü içki], kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.) [Maide 90]...

Devamını Okuyun...

Küs ve dargın durmak

Erkek olsun, kadın olsun, dünya işleri için, müminin mümine darılması, onu terk edip uzaklaşması, aradaki bağlılığı, ilgiyi kesmesi caiz değildir. Müslüman olan ve dine uygun yaşayan akrabayı ise, hiç olmazsa haftada veya...

Devamını Okuyun...

Kusurları gizlemek

Evet gizlemelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Kim, bir müslümanın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allahü teâlâ da onu kıyamet günü sıkıntılardan korur. Kim, müslümanın aybını örterse, Allahü teâlâ da onun dünya ve...

Devamını Okuyun...

Lakap takmak

Lakap, ya yermek, alay etmek veya övmek, takdir etmek için kullanılır. İnsanları beğenmediği, üzüleceği lakaplarla çağırmak günahtır. Böyle bir lakapla arkasından konuşmak da gıybettir, haramdır. Kur’an-ı kerimde...

Devamını Okuyun...

Lezbiyenlik

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Kalb, göze tâbidir. Gözler haramdan sakınmazsa, kalbi korumak güç olur. Kalb, harama dalarsa, günahlardan sakınmak güç olur. O halde, imanı olanların, haram işlememesi, harama...

Devamını Okuyun...

Livata (Homoseksüellik)

Erkeğin erkeğe veya kadına arkadan yaklaşmasına livata denir. Eşi ile de livata yapmak büyük günahtır. Allahü teâlâ livatanın habis [çirkin] iş olduğunu bildiriyor. (Enbiya 74)... Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki...

Devamını Okuyun...

Mal mevki hırsı

Helal malı, ihtiyaçtan fazla toplamak mekruhtur. Zekâtını vermezse, azaba sebep olur. Hadis-i şerifte, (Paranın kuluna, paraya tapana lanet olsun!) buyuruldu. Dünya malı peşinde koşmak, nefsinin şehvetleri [arzuları]...

Devamını Okuyun...

Malayani

Malayani, ömrü faydasız oyunlarla, boş işlerle geçirmek demektir. Oyunlardan bazıları faydalıdır. Mesela hadis-i şerifte, (Ok atmayı öğrenmek, atını terbiye etmek ve ailesi ile oynamak hariç, faydalı oyun olmaz) buyuruldu...

Devamını Okuyun...

Malı hayra harcamak

1- Peygamber efendimiz, (İlmi olan ilminden, malı olan malından sadaka versin) buyuruyor...

Devamını Okuyun...