Havf ve Reca

Allah sevgisi ile Allah korkusunun diğer sevgi ve korkulardan farkı nedir?

CEVAP
Allah korkusu ve Allah sevgisi, insanları saadete kavuşturan iki kanat gibidir. İman eden ve imanın tadını bulan da Allahü teâlâyı çok sever.

Akıllı insan, nimet sahibinin sevgisini kaybetmekten çok korkar. Ayrıca Ona isyan edip azaba müstahak olmaktan da korkar. Demek ki, Allah korkusu, sevileni kaybetmekten meydana gelen bir korku olduğu gibi, Ona isyan ederek tehlikelere maruz kalmaktan da meydana gelen bir korkudur. Allahü teâlâdan celal sıfatı sebebiyle korkmak, günahı sebebiyle korkmaktan daha üstündür. Sadece günahı sebebi ile korkan kimse, günah işlemeyi bırakınca, (Günahları bıraktığıma göre, artık Allah’tan niçin korkayım) diyebilir. Allah’tan korkan, korkunun gereğini yapan kimse akıllıdır. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki: 
(Aklın çokluğu, Allah korkusunun çokluğu ile belli olur.) [İ. Muhber]

Sual: Allah’tan korkmak ne demektir?
CEVAP
Allah’tan korkmak, bir zalimden korkmak gibi değildir. Bu korku, saygı ve sevgi ile karışık olan bir korkudur.

Aşıkların maşuklarına karşı yazdıkları şiirlerde, böyle korku içinde olduklarını bildiren beyitleri az değildir. Maşukunu kendinden pek yüksek bilen bir aşık, kendini o sevgiye layık görmeyerek, hislerini böyle korku ile anlatmaktadır. 

İnsan, sevdiği kimseyi, herhangi bir şekilde üzmekten korkar. Allahü teâlâyı ise, herkesten çok sevmek gerekir. Allah’ı çok seven bir kimse, herhangi bir yanlış iş yapıp, Onu üzerim diye çok korkar. 
Bizleri yoktan var eden ve çeşitli nimetler ihsan eden Rabbimizi elbette çok sevmek gerektiği gibi, bu sevgiyi kaybetmekten de çok korkmak gerekir. 

Allah’tan korkmak büyük derecedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: 
(Allah indinde en kıymetliniz, Ondan en çok korkanınızdır.) [Hucurat 13] 

(Allah’tan korkun! Biliniz ki Allah’ın azabı çok çetindir.) [Bekara 196] 

(Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.) [Maide 100] 

Âlimler ve arifler buyuruyor ki: 
Allah’tan korkanın kalbi hikmetle dolar.
Kalbinde Allah korkusu bulunmayan kalbler harap olmuştur. 
Allah’tan korkmanın alameti, kendini hasta görüp, ölüm korkusuyla bütün isteklerinden kaçınmaya çalışmaktır. Allah’tan korkan kimse, Allahü teâlânın rahmetinin çok bol olduğunu bilir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: 
(Kim günah işler veya kendine zulmeder, sonra pişman olup, mağfiret dilerse, Allah’ı çok affedici, çok merhametli bulur.) [Nisa 110] 

(Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; çünkü kâfirlerden başkası, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.)
 [Yusüf 87] 

Allahü teâlânın azabı şiddetli olduğu gibi, rahmeti daha boldur. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: 
(Rabbinizden bahsedince, korku verecek şey söylemeyin!) [Beyheki] 

(Allahü teâlâyı kullarına sevdirin ki, Allahü teâlâ da sizi sevsin!) [Taberani] 

(Eğer kul, Allahü teâlânın ne kadar affedici olduğunu bilseydi, haram işlemekten çekinmezdi. Azabının da ne kadar şiddetli olduğunu bilseydi, hep ibadet eder, hiç günah işlemezdi.) 
[Nesefi] 

İnsanları Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşüren, onlara zorluk gösteren bir kişiye, Kıyamet günü Allahü teâlâ, (Sen kullarıma rahmetimden ümit kestirdin. Bugün sen de rahmetimden mahrumsun) buyuracaktır. Peygamber efendimiz de buyurdu ki: 
(Allahü teâlânın rahmetinden ümit kestirip [dinden] nefret ettirene lanet olsun!) [Şir’a] 

Allahü teâlânın rahmeti, dünyada mümin-kâfir herkesedir. Ahirette, kâfirlere rahmetin zerresi yoktur.
Âyet-i kerimede mealen, (Rahmetim her şeyi kaplamıştır) buyurulduktan sonra, (Rahmetim, benden korkup, haramlardan kaçan ve zekatlarını veren ve Kur'an-ı kerime inananlar içindir) buyuruluyor. (Araf 156) 

(Havf ve reca 
[korku ile ümit] arasında bulunan mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur) hadis-i şerifini düşünmeli, Allahü teâlânın azabından korkup, rahmetinden de ümit kesmemelidir! (Tirmizi) 

Mümin orta yolda olmalıdır
Bir kimse, ne kadar âlim olursa olsun, ne kadar ibadet ederse etsin, kendisine muhakkak Cennetlik gözü ile bakmamalıdır. İlmine, ameline güvenenler zarara uğrayabilir. Bunun için daima Allahü teâlânın azabından korkmalı, hiç bir ibadetine güvenmemelidir! İlmine, ibadetine güvenmek, nasıl çok tehlikeli ise, kendini muhakkak Cehennemlik zannederek, Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmek de tehlikelidir. Mümin, orta yolda olmalıdır. Yani Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmemeli, azabından da emin olmamalıdır!

Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmek caiz olmaz. Her ibadet eden, muhakkak Cennetlik olmadığı gibi, her günahkâr da muhakkak Cehennemlik değildir. 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamet günü Allahü teâlâ, "Dünyada beni bir defa hatırlayan veya korkup günahtan vazgeçeni Cehennemden çıkarın" buyurur.) [Tirmizi]

(Allahü teâlânın mümine olan merhameti, her annenin çocuğuna olan merhametinden daha üstündür.) 
[Buhari]

(
[İhlasla] "La ilahe illallah Muhammedün Resulullah" diyene Allahü teâlâ Cehennemi haram kılar.) [Buhari]

Sual:
 Allah’ın emri ve yasaklarına riayet etmeden, Allah’ın rahmetinin çok olduğunu söyleyip, yalnız Onun rahmetinden ümidi kesmemek uygun mudur?
CEVAP
Allahü teâlâdan korkmalı, Onun rahmetinden ümidi kesmemelidir! Ümit, Reca, korkudan çok olmalıdır. Böyle olanın ibadetleri zevkli olur. Gençlerde korkunun daha fazla olması, ihtiyarlarda recanın daha fazla olması gerekir, denildi. Hastalarda reca fazla olmalıdır. Korkusuz reca ve recasız korku caiz değildir. Birincisi emin olmak, ikincisi ümitsiz olmaktır. Hadis-i kudside, (Kulumu, beni zan ettiği gibi karşılarım) buyuruldu. Zümer suresindeki 53.âyet-i kerimede mealen, (De ki, ey çok günah işlemekle haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden [bizi affetmez diye] ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, [iman ehlinin]bütün günahlarını hiç şüphesiz affeder. Elbette O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.) buyuruldu. Bunlardan, recanın fazla olması gerektiği anlaşılıyor. (Allah korkusundan ağlayan, Cehenneme girmez) ve (Benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız) hadis-i şerifleri de, havfın yani korkunun fazla olması gerektiğini gösteriyor.

Sual:
 Hep Allah’tan korku içinde mi yaşamak gerekir?
CEVAP
Kendini garanti Cennetlik bilmek gibi, kendini mutlaka Cehennemlik bilmek de çok tehlikelidir. Allahü teâlâdan korkmalı ve rahmetinden ümidi kesmemeli, yani beyn-el-havfi ver-reca [korku ve ümit arasında] olmalıdır. 

Havf
, Allahü teâlâdan korkmak, reca, Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmemektir. Sebebine yapışmadan bir şey beklemeye temenni, sebebine yapıştıktan sonra, beklemeye reca denir. Temenni, insanı tembelliğe, reca ise, çalışmaya sevk eder. Hadis-i şerifte, (Din işleri temenni ile doğru olmaz) buyuruldu.

Bir kimse, en iyi tohumu bulup, mümbit toprağa eker, yabani otlardan temizler, gübreler ve gerekli ilaçlamalarını da yapar. Allahü teâlâ da bu mahsulü çeşitli afetlerden korursa, bu beklemeye ümit denir. İyi tohum atmaz, kültürel ve ilaçlı mücadelesini yapmazsa, üstelik toprak da mümbit değilse, bu tarladan iyi mahsul almak için beklerse, bu bekleyişe ümit denmez. Çünkü sebeplerin hepsine yapışmamıştır. Ama yine imkansız olmadığı için, buna temenni denir. 

Bunun gibi, doğru iman tohumunu kalbine yerleştirip, burasını fena ahlak dikenlerinden temizlerse, ibadet suyu ile iman ağacını sularsa, ölünceye kadar her türlü afetlerden koruması için Allahü teâlâya sığınırsa, yani vazifesini zamanında yaparsa, buna ümit denir. Ümitten muhabbet doğar. Muhabbet makamından yüksek makam yoktur.

İman tohumu doğru olduğu halde, kötü ahlaktan temizlenmez ve ibadet suyu ile sulanmazsa, rahmet beklemek ahmaklık olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her istediğini yapıp, rahmete kavuşacağını ümit eden ahmaktır.) [Tirmizi] 

Demek ki, bütün sebeplere yapıştıktan sonra neticeyi beklemek ümit olur. O halde ihlasla tevbe eden, kabul edildiğini ümit etmelidir. Tevbe etmediği halde günahına üzülürse, üzülmesi tevbeye sebep olur. 
Cehennem tohumu ekip, Cennet beklemek büyük ahmaklıktır. Salih amel işlemeden, büyüklerin kavuştukları dereceyi ümit etmek de akılsızlık olur.

Her ibadet eden, Cennetlik olmadığı gibi, her günahkâr da Cehennemlik değildir. Cenab-ı Hakkın gazabı düşünülerek ibadetlere güvenmemeli, af ve mağfireti de düşünülerek rahmetinden ümit kesmemelidir!

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Kulum, göklere ulaşacak günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, mağfiret dilerse, affederim.) [Tirmizi] 

Ümit, korkudan çok olmalıdır: 
Allahü teâlânın kendisini affedeceğini zannedenin, ibadetleri zevkli olur. Gençlerde korkunun daha fazla olması, ihtiyarlarda recanın daha fazla olması gerekir. Hastalarda reca fazla olmalıdır. Korkusuz reca ve recasız havf caiz değildir. Birincisi emin olmak, ikincisi ümitsiz olmaktır. 
Yukarıdaki âyet-i kerime ve hadis-i şerif de recanın, ümidin fazla olması gerektiğini göstermektedir. 

Korku, ümitten çok olmalıdır:
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: 
(Kıyamette kurtuluşa erenler, Allah’a ve Resulüne itaat edip Allah’tan korkan ve sakınanlardır.) [Nur 52] 

(İşlediklerinin cezası olarak, artık az gülüp, çok ağlasınlar.) 
[Tevbe 82]

(Allah katında en kıymetliniz, ondan çok korkup sakınanınızdır.) [Hucurat 13] 

Müminun suresinin, (Rablerinin huzuruna çıkacaklarından kalbleri korku ile çarpar) mealindeki 60. âyet-i kerimesindeki kimselerin hırsız mı, zâni mi olduğu sorulunca, Peygamber efendimiz buyurdu ki: 
(Bunlar, namaz, oruç ve zekat gibi ibadetlerini yerine getirdikleri halde “acaba ibadetlerimiz kabul olmadı mı” diye korkan kimselerdir.) [Tirmizi] 

Bu âyet-i kerimeler de, korkunun fazla olması gerektiğini göstermektedir. Ümidi ve korkuyu bildiren nasslar birlikte incelenince, müminin, havf ve reca arasında olması gerektiği anlaşılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 
(Havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunan mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizi] 

Yani Allahü teâlânın azabından korkarak, rahmetinden de ümidini kesmeyerek, haramlardan kaçıp ibadetlerini yapmaya çalışan mümin Cennete gider. 

Allah korkusunun önemi
Allah’tan korkmalı, ona karşı kötü zanda bulunmamalıdır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: 
(Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa, öylece korkunuz) [A.İmran 102] 

(Sizden öncekilere de, size de Allah’tan korkmanızı tavsiye ettik.) [Nisa 131] 

(Kötü zanda bulunduğunuz için helake mahkum kavim oldunuz.) 
[Feth 12] 

(Rabbinize olan [ümitsizliğiniz, kötü] zannınız sizi helak etti.) [Fussilet 23] 

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: 
(Allah korkusundan ağlayan, Cehenneme girmez.) [Nesai] 

(Benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.) [Buhari] 

(Cenab-ı Hak, yemin ile buyuruyor ki: “Dünyada benden korkarak ağlayan hiç kimse yoktur ki, onu Cennette ebedi güldürmüş olmayayım!”) 
[Beyheki] 

(Allah korkusu ile, kalbi ürperenin, ağaçtan yaprak dökülür gibi, günahları dökülür.)
 [Beyheki] 

(Allahü teâlâdan hakkıyla korksaydınız, cehilsiz ilme kavuşurdunuz.) 
[İbni Sünni] 

(Allah korkusu, her hikmetin başıdır.) [Taberani] 

Sevgiyi yitirmek korkusu
İnsan sevdiği şeylerin elden çıkmasından korkar. Sevdiği kimselerin sevgisini kaybetmekten korkar. Bunun için Allah’ı en çok sevenler, Allah’tan en çok korkanlardır. Keza Allahü teâlâyı en iyi tanıyanlar da Ondan en çok korkanlardır. Allah’tan korkup günahtan sakınan kimselere mütteki denir. Müttekiler hakkında çok müjdeler vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 
(Müttekilerin hepsi hesapsız Cennete girer.) [Taberani] 

Allah korkusunun sebebi, ilim ve marifettir. İlim ve marifet sahipleri, kendi ayıplarını, günahlarını ve ibadetteki kusurlarını görerek, bunun yanında Allahü teâlânın kendisine verdiği sayısız nimetleri düşününce, yaptıklarından utanıp, kalbinde korku başlar. Bu kimsenin hali şuna benzer. Bir padişah bir kimseye iltifat ederek sayısız yardım ve ihsanlarda bulunsa, üstelik sadrazamlık rütbesi verse, bu kimse de, padişahın bu iyiliklerine karşılık nankörlük ve hıyanet etse, bunu da padişahın gördüğünü anlasa, o kimsenin kalbine bir korku ateşi düşer.

Korkunun dereceleri vardır: İnsanın kendisini arzulardan men etmesine iffet, haramlardan men etmesine takva, şüphelilerden men etmesine vera denir. Allah’a yaklaşmaya mani olan her şeyden men etmesine ise sıdk denir. Böyle kimselere de sıddık denir.

Salih bir müslüman Cehennemden, gaflete düşüp kalbinin kararacağından, nimetlerin çokluğu sebebiyle zevke dalıp ahireti unutacağından, bütün kusur ve kabahatlerinin ortaya dökülüp rezil olacağından korkar. 

En büyük korku da imansız gitme korkusudur. Çünkü Allahü teâlâdan celal sıfatı sebebiyle korkmak, günahı sebebiyle korkmaktan daha üstündür. Sadece günahı sebebi ile korkan kimse, günah işlemeyi bırakınca, (Günahları bıraktığıma göre, artık Allah’tan niçin korkayım) diye düşünebilir. Bu bakımdan Allahü teâlâdan, Celal sıfatı sebebiyle korkmak daha üstündür. 

Cenab-ı Hak, Davud aleyhisselama, (Kükremiş aslandan nasıl korkuyorsan, benden de öyle kork) buyurdu. Çünkü aslan, senden korkmaz, öldürmemek için bir sebep aramaz. Öldürmek isteyince de seni bir suçundan dolayı öldürmez. Böyle düşünenin korkmaması mümkün değildir. 

İmansız ölmek korkusu
Hazret-i Ebud-derda buyuruyor ki: 
Hiç kimse, ölüm zamanında imanının geri alınmayacağından emin olmaz. Sıddıklar kötü akıbetten çok korkarlar. Süfyan-i Sevriyi ağlarken gördüler. (Allahü teâlânın affının, senin günahından büyük olduğunu bilmez misin?) dediler. (İmanla öleceğimi bilsem, dağlar kadar günahım olsa yine korkmam) buyurdu. Mürid, günah işlemekten, arif ise küfre düşmekten korkar.

İlim ve marifetten korku hasıl olur. Korkudan ise, zühd, sabır, tevbe,sıdk, ihlas ve bunlardan da muhabbet hasıl olur. Muhabbet makamı çok üstündür. Marifet, kendini ve Rabbini bilmek demektir. Marifetten aciz olan ise, marifet sahipleri ile sohbet etmeli, gafillerden uzak durmalıdır.

Allah’tan korkan, Onun emir ve yasaklarına riayet eder. Hiç kimseye zararı dokunmaz. Kendine edilen kötülüğe sabreder. Kusurlarına tevbe eder. Çalışırken, alışveriş ederken, kimsenin hakkını yemez. İlim ve ahlak sahiplerine saygı gösterir. Arkadaşlarını sever ve kendini sevdirir. Kimseyi çekiştirmez, kimseye sert davranmaz. Malı ve mevkiyi herkese iyilik etmek için ister. Kendini beğenmez. Allahü teâlânın her an gördüğünü ve bildiğini düşünür, hiç kötülük etmez. Kısaca, Allah’tan korkan, herkese faydalı olur. 

Allah korkusu faydalıdır
İbadet yapmamak, günahlardan kaçmamak insanın kalbini karartır, zamanla küfre sokar. Yani kâfir olur. Ebedi Cehennemde kalır. Günahların hepsi Allah’ın emrini yapmamak olduğundan büyüktür. Bir hadis-i şerifte, (Çok az bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların [nâfile] ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruluyor. Her günah, Allahü teâlâya isyan olduğundan, büyüktür; fakat bazısı, bazısına göre küçük görünür. Bir küçük günahı yapmamak bütün cihanın nafile ibadetlerinden daha sevabdır, çünkü nafile ibadet yapmak farz değildir. Günahlardan kaçınmaksa farzdır. (Rıyad-un-nasıhin) Tevbe edilmeyen günahların cezası verilirse, bu cezaya katlanmak çok zordur. 

İnsan, kendi acizliğini düşünerek, Allahü teâlânın azabının çok çetin ve şiddetli olduğunu iyi bilmelidir. 

Kişi, dünyada hiçbir şeyine güvenmemelidir! Ne ilmine, ne ibadetine, ne soyunun yüce olmasına, hasılı hiçbir faziletine güvenmemelidir!

Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Bir günah yüzünden büyük azaba maruz bırakabilir. Yıllarca ibadet eden makbul bir kulunu ebediyen Cehenneme koyabilir.

Yüz bin yıl ibadet eden İblis, kibrederek, Âdem aleyhisselama doğru secde etmediği için, sonsuz olarak lanetlik oldu. Allahü teâlâ, yüzbin yıllık ibadetini yüzüne çarptı.

Cezaya maruz kalanlar
Allahü teâlâ, bir zelle yüzünden Âdem aleyhisselamı Cennetten çıkardı. Hazret-i Âdem yıllarca felaketlere maruz kaldı. [Zelle, doğrular içinde en doğruyu bulamamak demektir. Peygamberler asla günah işlemez.] 

Âdem aleyhisselamın oğlu Kabil, kardeşi Habil’i öldürdüğü için ebedi Cehennemlik oldu.
Nuh aleyhisselam, ufak bir söz yüzünden Allahü teâlânın sert hitabına maruz kaldı. Utancından kırk yıl, başı eğik gezdi.

Allah’ın dostu İbrahim aleyhisselam da bir zellesi yüzünden uzun müddet ağladı. Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki: 
- Niçin bu kadar ağlıyorsun? Sen Allah’ın dostusun. Hiç dost, dostunu cezalandırır mı?
İbrahim aleyhisselam şöyle cevap verdi: 
- Yaptığımı düşünürken dostluk hatırıma gelmiyor. 

Yunus 
aleyhisselam, zelle sayılacak bir hareketinden dolayı, Allahü teâlâ onu deniz altında kırk gün balığın karnında hapsetmiştir.

Davud 
aleyhisselam da bir zelle yüzünden o kadar ağladı ki, gözyaşlarından otlar bitti. Allahü teâlâya dua ederken dedi ki: 
- Ya Rabbi, gözyaşımı görüyorsun. 
Cenab-ı Hakkın cevabı şöyle oldu: 
- Ey Davud, yaptığını unutuyor, gözyaşlarını hatırlıyorsun.
Davud aleyhisselam, kırk sene daha ağlamıştır.

Her duası makbul, âlim ve evliyadan bir zat olan Belam-ı Baura,Musa aleyhisselama beddua ettiği için kâfir oldu. Akabinde dili göğsüne kadar sarkıp yapıştı. Kur'an-ı kerimde, dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzetildi. (Araf 176) 

Çok zengin olan Karun, zekat vermediği için malı ile helak oldu. 

O halde, her günahtan kaçmaya çalışmalıdır. Günah işleyince de, ümitsizliğe kapılmamalı, hemen tevbe etmelidir. Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, gazabından rızana, azabından affına, senden sana sığınırım) diye dua ederdi. (Hakim) 

Allah’ın rahmeti boldur
Müslüman, Allahü teâlânın rahmetinin sonsuzluğunu düşünerek, ümitsiz olmamalı. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın mümine olan merhameti, annenin çocuğuna olan merhametinden daha fazladır.) [Buhari]

(Allahü teâlâ, kıyamette buyurur ki: 
Dünyada bir gün beni hatırlayıp ananı, benden bir kerecik korkanı, Cehennemden çıkarın!) 
[Tirmizi]

(Mümin, Allah’ın azabının şiddetini bilseydi, Cenneti ümit etmez, kâfir de Allah’ın rahmetinin sonsuzluğunu bilseydi, Cennetten ümidini kesmezdi.) 
[Müslim]

(Kıyamette, 
[günahı sevabından çok] biri, Cehenneme götürülürken, “Ya Rabbi, dünyada sana hep hüsnü zan ettim, [rahmetinden ümit kesmemiştim]” der. Allahü teâlâ da, “Onu bırakın! Kulumu beni zannettiği gibi karşılarım” buyurur.) [Beyheki]

(Allahü teâlâ, kıyamette, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar çok kişiyi affeder. Hatta İblis bile affolunacağını umar.) 
[İbni Ebiddünya]

(Allahü teâlâ buyuruyor ki: Ben Allah’ım, benden başka ilah yoktur. Rahmetim, gazabımı geçmiştir. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın, Onun kulu ve resulü olduğuna şehadet eden, Cennete girer.) 
[Deylemi]

(
[İhlasla] “La ilahe illallah Muhammedün Resulullah” diyen kimseye Cehennem haramdır.) [Buhari]

Kadi Yahya bin Eksem vefat edince, rüyada görüp halini sordular. 
O da, (Allahü teâlâ bana, “Ey kötü ihtiyar, şunları niçin yaptın” diye beni azarlayınca, beni büyük bir korku kapladı. Ben de, “Ya Rabbi, böyle sorguya çekileceğimi bildirmediler” dedim. “Ne bildirdiler?” buyurdu. 
Ben de râvilerin ismini sayarak, “Ben azimüşşan müslüman olarak saçı sakalı ağaran kuluma azap etmekten hayâ ederim” buyurduğunu bildirdiler, dedim. “Sen ve râviler sadıksınız. Ben de seni mağfiret ettim” buyurdu) diye cevap verdi. 

Cehennemden iki kişiyi çıkarırlar. Allahü teâlâ, (Yaptıklarınızın karşılığını gördünüz. Çünkü ben zulmetmem) buyurduktan sonra, (Haydi tekrar Cehenneme) denilince, biri çok hızlı yürür, diğeri ise yürümez, bekler. 

Her ikisine bunun sebebini sorarlar. Hızlı yürüyen, (Emre uymamanın, söz dinlememenin neye mal olduğunu anladım, onun için, bu emri olsun yerine getireyim diye hızlı yürüyorum) der. Diğeri ise, (Rabbime hüsn-i zan ettim. Cehennemden çıkarınca, bir daha sokmaz diye ümit ettim) der. Her ikisini de cenab-ı Hakkın ihsanı ile Cennete götürürler.

Allahü teâlânın af ve mağfiretini ümit eden müminleri ve kendisinden korkanları Cehennemden çıkaracağı, bildirilmiştir. Peygamber efendimizin şefaati de, günahı sevabından çok olan müminler içindir. 

Hazret-i Ebu Bekir 
buyurdu ki: 
Allah’tan korkmanızı, havf ile recayı birleştirmenizi tavsiye ederim. Çünkü Allahü teâlâ Zekeriyya aleyhisselamı ve ehl-i beytini şöyle övüyor: 
(Hayır işlerinde yarışır, korku ile ümit arasında bize dua ederlerdi.) [Enbiya 90]

Hazret-i Ömer 
buyurdu ki: 
(Eğer dense ki, Cennete yalnız bir kişi girecek, o kişinin kendin olduğunu ümit etmelisin! Yine dense ki, Cehenneme yalnız bir kişi girecek, o kimsenin kendin olacağını zannedip korkmalısın.) 

Hazret-i Ali 
de, (Günahlarım çok, Allah beni affetmez) diyerek ümitsizliğe düşen birine buyurdu ki: (Ümitsiz olma, Allahü teâlânın rahmeti senin günahlarından büyüktür. Rahmeti gazabını aşmıştır.)
Allahü teâlânın rahmetini ümit etmek, kulu Cennete çeken ip gibidir. Havf, yani Allah’tan korkmak ise, Cehenneme düşmemek ve Cennete gitmesi için vurulan kamçı gibidir. 

Peygamber efendimiz, ölüm halindeki bir gence sorar:
- Kendini nasıl buluyorsun?
- Günahlarımdan korkuyor; fakat Allah’tan ümit kesmiyorum.
- Bu korku ile ümit, şu ölüm anında kimde bulunursa, Allahü teâlâ, ona umduğunu verir ve onu korktuğundan emin kılar. (İ. Gazali)

Mümin daima korku ile ümit arasında yaşamalıdır. Korkunun fazla olması daha iyidir. Böylece kötülüklerden kaçıp iyilik etmeye koşar. Ölürken ise ümidi korkusundan fazla olmalıdır.
Ya Rabbi! Bizleri azabından korkan ve rahmetinden ümit eden kullarından eyle!

Sual: Bir arkadaş, (Biz bütün dünyanın Müslüman olması için çalışıyoruz) dedi. Ben de (Bu mümkün mü?) dedim. (Tevbe de, Allah’tan ümit kesmek küfürdür. Sen kâfir oldun) dedi. Benim öyle söylememin küfürle ilgisi var mı?
CEVAP
Hayır, küfürle ilgisi yoktur. Allah’tan ümit kesmenin bu konu ile ilgisi yoktur. Allah’ın rahmetinden ümit kesmek küfürdür. Yani, beni kesin Cehenneme atar, ben bu günahkâr halimle asla Cennete giremem demek küfür olur. Kendini kesin Cehennemlik bilmek küfür olduğu gibi, kendini garanti Cennetlik bilmek de küfürdür, yani doğru imana, emir ve yasaklara önem verilmez, varlığıyla yokluğu, yapmasıyla yapmaması eşit hale gelir, yani onun için fark etmez, bu yüzden küfre düşer. 

Hazret-i Mehdi geldiği zaman bütün dünyaya hâkim olacak ama o ayrı bir konudur.

Aceleceilik

İnsanın fıtratında acelecilik vardır. İki âyet-i kerime meali: (İnsan aceleci [tabiatta] yaratıldı.) [Enbiya 37] (İnsan pek acelecidir.) [İsra 11] Acele işe şeytan karışır. İki hadis-i şerif meali: (Acele şeytandan, teenni...

Devamını Okuyun...

Adalet

Adalet, bir âmirin, memleketi idare için koyduğu kanun, çizdiği hudut içinde hareket etmektir. Zulüm ise bu kanunun, bu hududun dışına çıkmaktır. Adaletin esas tarifi ise, kendi mülkünde olanı kullanmak demektir...

Devamını Okuyun...

Affedici olmak

Af, hak ettiği bir şeyi almayıp sahibine bağışlamak demektir. Allahü teâlâ affedicidir, affedenleri sever. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Affet, marufu emret ve cahillerden yüz çevir!) [Araf 199]. Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:...

Devamını Okuyun...

Alay etmek

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Hindistan’daki İslam düşmanlarının azgınlarını görüyoruz. Müslümanlarla alay ediyorlar. Müslümanları kötülüyorlar. Ellerine fırsat geçerse, güçleri yeterse, Müslümanlara her işkenceyi...

Devamını Okuyun...

Az iyiliğe çok sevap

Yanlıştır. Allah rızası için yapılan iyiliklerin, sadakanın, zekatın karşılığı, verenin ihlas derecesine göre, bire ondan bire yediyüze kadar hatta daha fazla olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Mallarını Allah yolunda...

Devamını Okuyun...

Cimrilik

Bilgili olmak ayrı şey, ilmi ile amel etmek ayrı şeydir. Dünyada yapılan bir iyiliğe ahirette 700, hatta daha fazla sevap verileceğine inanan kimse, cömert olmaya gayret eder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allah katında...

Devamını Okuyun...

Cömertlik

Cömerdin az ibadeti, cimrinin çok ibadetinden üstün olduğu gibi, cömert cahil de, cimri âlimden üstündür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ cömerdi, gece gündüz ibadet eden cimriden daha çok sever.) [Tirmizi]...

Devamını Okuyun...

Cübn (Korkaklık)

Cübn, korkaklık demektir. Gadabın, sert davranmanın lüzumlu miktarına (Şecaat) denir. Lüzumundan az olmasına, zayıf olmasına (Cübn) denir. Cübn, kötü huydur. Korkak olan kimse, zevcesine ve akrabasına karşı gayretsizlik...

Devamını Okuyun...

Çalışmak ibadettir

Müminin çalışması ibadettir. Fakat imansızın çalışması ibadet olamaz. Ben namaz kılmam ama bak çalışıyorum, bu da ibadettir demek yanlıştır. Namaz kılmayanın da çalışması ibadet olmaz. Kimseye muhtaç olmamak için çalışmak...

Devamını Okuyun...

Çok gülmek

Tebessüm etmek, güler yüzlü olmak çok iyidir. Kahkahayla gülmek mekruhtur. Birkaç hadis-i şerif meali: (Eğer Cennet ve Cehennemi görseydiniz, az güler çok ağlardınız.) [Müslim]... Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler...

Devamını Okuyun...

Dilenmek ve istemek

Bir günlük yiyeceği bulunan kimsenin dilenmesi haramdır. Hiç yiyeceği bulunmayıp, sağlam, çalışacak, ticaret edecek halde olan kimsenin de, yiyecek, içecek veya bunları almak için para istemesi, dilenmesi haramdır. Bunun...

Devamını Okuyun...

Doğruluk

Yalancılık ne kadar kötüyse, doğruluk da o kadar iyi, güzel ve faziletlidir. Peygamber efendimize olgunluğun alameti sorulduğunda (Doğru konuşmak ve doğrulukla iş yapmaktır) buyurdu. (İmam-ı Gazali). Sadakat [doğruluk]...

Devamını Okuyun...

Edep - Haya - İffet

Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor. Dinimiz, baştan ...

Devamını Okuyun...

Fitne çıkarmak

Fitne imtihan demektir. Anarşi, bozgunculuk, günah, şirk, bela ve daha başka manalara gelirse de, ekseriya bölücülük, bozgunculuk anlamında kullanılır. Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki: Fitne, Müslümanlar arasında...

Devamını Okuyun...

Gariplerin kıymeti

Garip kimselerin genelde insanların yanında bir kıymeti yoksa da, Allahü teâlânın katında değeri büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: Garip, gurbette, Allah yolundaki mücahid gibidir. Gariplere ikram ediniz...

Devamını Okuyun...

Gereksiz sual sormak

Sırf öğrenmek niyetiyle Allah rızası için faydalı olan her suali sormak caizdir. (Hazret-i İbrahim’in kestiği koçun etini kim yedi?), (Falanca âlimin anasının adı nedir?), (Hazret-i Yunus’u yutan balık, erkek miydi?) gibi sualler soruluyor...

Devamını Okuyun...

Gıybet etmek

Belli bir mümin veya zimmi kâfirin aybını, onu kötülemek için arkasından söylemek, gıybet olur. Gıybet, haramdır. Dinleyen, o kimseyi tanımıyorsa, gıybet olmaz. Gıybet olunan kimse, bedeninde, nesebinde, ahlakında, işinde...

Devamını Okuyun...

Ahlak ilmini öğrenmek ve güzel ahlak

Konu ile alakalı olarak Kimyâ-i se'âdet kitabında deniyor ki: “Kalbe ait bilgileri, yani ahlak ilmini öğrenmek, her Müslüman erkek ve kadına farz-ı ayndır. Mesela Hıkd yani kin bağlamak, Haset başkasında bulunan nimetin...

Devamını Okuyun...

Haline razı olmak

Sıhhat, afiyet, zenginlik, asalet, güzellik gibi nimetlere sahip olmak ve bunları yaratılış gayesine uygun kullanmak çok iyidir. Fakat bunlar maksatları dışında kullanılırsa çok kötü olur. Bunlar bir bıçak gibidir. İyi iş de yapılır...

Devamını Okuyun...

Haset etmek

Haset, bir kimsenin hayırlı bir işi veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir. Onda olduğu gibi kendisinde de olmasını istemek haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek...

Devamını Okuyun...

Hasta ziyareti

Hasta ziyareti sünnettir. Hastanın bakacak kimsesi yoksa vacib-i kifaye olur. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: Müslümanın, Müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selamını almak, hastalanınca ziyaret etmek, cenazesine gitmek...

Devamını Okuyun...

Havf ve Reca

Allah korkusu ve Allah sevgisi, insanları saadete kavuşturan iki kanat gibidir. İman eden ve imanın tadını bulan da Allahü teâlâyı çok sever. Akıllı insan, nimet sahibinin sevgisini kaybetmekten çok korkar. Ayrıca Ona isyan edip...

Devamını Okuyun...

Hediyeleşmek

Hediyeleşmenin önemi büyüktür. Peygamber efendimiz, insanların birbirleriyle ilgilerini kesmemesi ve irtibatlarının kopmaması için hediyeleşmeyi emreder, hediyenin, alanı sağır ve kör ettiğini bildirirdi. Yani hediye sayesinde...

Devamını Okuyun...

Her kötülüğün tek ilacı

Her türlü günahın tek ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Bu ilacı kullanan her müslüman, alışkanlık haline gelen büyük günahlardan mutlaka kurtulur. Ankebut suresi 45. âyet-i kerimesinde Namaz, münker...

Devamını Okuyun...

Hıkd (Kin beslemek)

Hıkd, başkasından nefret etmek, ona karşı kin beslemektir. Kendine nasihat verene kin beslemek haramdır. Onu sevmek, ona hürmet etmek gerekir. Halbuki o, kendisi ile aynı derecede veya daha üstün olana kızar. Bir şey yapmak...

Devamını Okuyun...

Hırsızlık ve gasp

Hırsızlık, büyük günahtır. Kitap, sünnet ve icma ile haramdır. Hırsızlık yapan cezalandırılır. (Maide 38) Hadis-i şerifte de, (Sizden öncekiler, nüfuzlu biri hırsızlık yapınca, serbest bırakırlar, güçsüz biri hırsızlık yapınca...

Devamını Okuyun...

Hıyanet ve Emanete riayet

Hıyanet etmek haramdır. Münafıklık alametidir. Hıyanetin zıddı emanettir, emin olmaktır. Hıyanet, birine kendini emin tanıttıktan sonra, o emniyeti bozacak iş yapmak demektir. Mümin, herkesin malını, canını emniyet ettiği kimsedir....

Devamını Okuyun...

Huy değişir mi?

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Mümin, müminin aynasıdır.) [Taberani]... İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusurunu öğrenir. Sadık olan dost, onu tehlikelerden, korkulardan muhafaza eden kimsedir...

Devamını Okuyun...

İftira etmek

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Yalan söylemek ve iftira etmek haramdır, sakınmak lazımdır. Bu iki fenalık, her dinde de haram idi. Cezaları çok ağırdır. (C.3, m.34)... İftira büyük günahtır ve çok fenadır. Bunda yalan...

Devamını Okuyun...

İnat ve Münakaşa

Hakkı açıklamak niyetiyle de olsa, başkalarını mağlup etmek için yapılan tartışmalar zararlıdır. Bir kimsede tartışmada galip gelme sevgisi, hakkı karşısındakinin ağzından duymaktan daha sevimli gelirse, her kötülüğün...

Devamını Okuyun...

İnsanlara iyilik etmek

Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: Ömür kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Akıllı olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünyada, hep, ahirette iyi...

Devamını Okuyun...

İsraf

Malı, dinin ve mürüvvetin uygun görmediği yerlere dağıtmaya israf denir. Mürüvvet, faydalı olmak, iyilik yapmak arzusudur. Dine uymayan israf, haramdır. Mürüvvete uymayan israf tenzihen mekruhtur. İsraf, malı...

Devamını Okuyun...

İstişarenin önemi

Bir iş yaparken ehline sormaya "meşveret" veya "istişare" denir. İstişare sünnettir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Yapacağın işi önce meşveret et!) buyuruluyor. (Al-i İmran 159) İyi kimseler övülürken de İstişare ederek...

Devamını Okuyun...

İyi veya kötü çığır açmak

Ölünce amel defterleri kapanır. Fakat iyi veya kötü işte önderlik edenlerin amel defterleri kapanmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda...

Devamını Okuyun...

Kalb kırmak

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Kalb, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mümin olsun, asi olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Çünkü, asi olan...

Devamını Okuyun...

Kanaat etmek

Kanaat, çalışmayıp tesadüfen önüne çıkanı kullanmak, başka bir şey aramamak demek değildir. Kanaat, bileğin emeği, alın teri karşılığı kazanılana razı olmak, başkasının kazancına göz dikmemek demektir. Başkasının...

Devamını Okuyun...

Kibrin dindeki yeri

Kibir, kendisini başkasından üstün görmektir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kibir, hakka, razı olmamak ve insanları küçük görmektir.) [Müslim]... Fudayl bin Iyad hazretleri, (Tevazu, ister cahilden, ister çocuktan duyulsa da...

Devamını Okuyun...

Kibirlenmek üç çeşittir

Kibir, kendini başkasından üstün görmektir. Yapıldığı yerlere göre üçe ayrılır: Allahü teâlâya karşı kibirdir: Kibrin en kötüsü budur. Nemrud, Firavun böyle idi. İlahlık iddiasında bulundular. Bazı dinsizler de imanı ibadeti, namaz...

Devamını Okuyun...

Kibre sebep olanlar

Bu vasıfların biri veya birkaçına sahip olan kimse kibirlenebilir: İlim: Genelde az çok ilmi olanlar, diğer insanları, hayvan gibi, ot gibi görür. Kendini de, kuru fasulye gibi nimetten sayarak kibirlenir. İki hadis-i şerif meali...

Devamını Okuyun...

Kibir alametleri

Kibirden olan işlere birkaç örnek verelim: Sual soramamak kibirden kaynaklanır. Kibirli, sual sormayı, bilmemenin alameti kabul eder. Sual sorarsam, bilmediğim meydana çıkar der. Hep kendisine sual sorulmasını, başkasına...

Devamını Okuyun...

Kibirliye kibirli görünmek

Kibirlenmekle, kibirli görünmek farklıdır. Kibirliye karşı, kibirli görünmek sadaka vermek gibi sevaptır. Hadis-i şerifte, (Kibirliye kibirli görün ki, onu hakir ve küçük düşürmüş olursun) buyuruldu. (İ. Gazali)... Kibir sahibine...

Devamını Okuyun...

Tenkit etme hastalığı

İslam âlimleri, öfkenin, sinirlenmenin, kibirden, kendini beğenmekten ileri geldiğini bildiriyor. Tenkit etmek [eleştirmek], genelde, (Ben bunu biliyorum, sen bilmiyorsun, seni uyarıyorum, bu yanlış yoldan dön) demektir...

Devamını Okuyun...

Tevazu sahibi olmak

Allahü teâlâ, bütün kitaplarda, kibri kötülemiş ve yasak etmiştir. Kur'an-ı kerimde de, (Allah, kibirli olanları elbette sevmez!) buyurmuştur. (Nahl 23)... Aklı olan, kendini ve Rabbini tanıyan, hiç kibredebilir mi? İnsan...

Devamını Okuyun...

Toprak gibi olmak

Toprak tevazu sembolüdür. Dağ gibi başını dik tutmaz. Herkes üstüne basar geçer. Kimseye bir şey demez. Tahammülde de toprak gibi olmalı, insanların sıkıntılarına katlanmalı demişlerdir. Toprak gibi olmak iyidir. Toprak bir seviyedir...

Devamını Okuyun...

Tevazu göstermeye çalışmak

Tevazu göstermekle, tevazu sahibi olmak çok farklıdır. Tevazu sahibi övülmüş, tevazu göstermeye çalışan ise yerilmiştir. Cüneyd-i Bağdadihazretleri, (Tevazu göstermeye çalışmak da kibirdir. Çünkü kendinde bir varlık hisseden...

Devamını Okuyun...

Kibir ve ucub

Kibir, kendini başkasından üstün göstermek, ucub ise, kusurlarını görmeyip, ibadet ettiği için kendini ve ibadetlerini beğenmek, başkasından kendini üstün bilmektir. Buna egoizm de denir. Hiç kimsenin bulunmadığı yerde insan ucba...

Devamını Okuyun...

İki kötü huy

İmansız gitme tehlikesi olan iki kötü huydan birincisi kibir, ikincisi inattır. İnat, benim dediğim doğru, ben haklıyım demektir. Kibirlenen veya inat eden kâfir olmaz, ama bu iki kötü huy insanı küfre sürükler. İçki, zina, açık gezmek...

Devamını Okuyun...

Kibir ve büyüklenmek

Bu, çok tuhaf bir sorudur. İnsanlar tenkit edilebilir, ama Allah da tenkit edilir mi hiç? Bir okuyucu da Peygamber efendimizin, (Ben peygamberlerin efendisiyim ve şefaat edicilerin ilkiyim) sözü için, (Peygamberimiz niye kendini...

Devamını Okuyun...

Kimseye yük olmamak

Arkadaşla iyi geçinmek için ona yük olmamak gerekir. İmkan dahilinde ihtiyaçları ondan gizlemeli, yardım talebinde bulunmamaya gayret etmelidir! Mal, para gibi şeyler de istememelidir! Bir makama geçmek için ondan...

Devamını Okuyun...

Komşuluk

Komşu hakkı önemlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Allah’a ve kıyamete inanan, komşusuna iyilik etsin!) [Buhari]... (Evinizde pişen yemekten, komşunuzun hakkını verin.) [Şir’a]... Komşusu aç iken tok yatan, [gerçek]...

Devamını Okuyun...

Kul hakkı

Kul hakkı beş türlüdür: Mali [Parasal]... Nefsi [hayati yönden]... Irzi [Haysiyetle ilgili]... Mahremi [Namusla ilgili]... Dini Mali olan kul hakları: Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak sahte para vermek başkasının...

Devamını Okuyun...

Kumar ve Oyunlar

Piyango kumardır. Kumar ise kesin olarak haramdır. İki âyet-i kerime meali: (Ey inananlar, hamr [alkollü içki], kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.) [Maide 90]...

Devamını Okuyun...

Küs ve dargın durmak

Erkek olsun, kadın olsun, dünya işleri için, müminin mümine darılması, onu terk edip uzaklaşması, aradaki bağlılığı, ilgiyi kesmesi caiz değildir. Müslüman olan ve dine uygun yaşayan akrabayı ise, hiç olmazsa haftada veya...

Devamını Okuyun...

Kusurları gizlemek

Evet gizlemelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Kim, bir müslümanın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allahü teâlâ da onu kıyamet günü sıkıntılardan korur. Kim, müslümanın aybını örterse, Allahü teâlâ da onun dünya ve...

Devamını Okuyun...

Lakap takmak

Lakap, ya yermek, alay etmek veya övmek, takdir etmek için kullanılır. İnsanları beğenmediği, üzüleceği lakaplarla çağırmak günahtır. Böyle bir lakapla arkasından konuşmak da gıybettir, haramdır. Kur’an-ı kerimde...

Devamını Okuyun...

Lezbiyenlik

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Kalb, göze tâbidir. Gözler haramdan sakınmazsa, kalbi korumak güç olur. Kalb, harama dalarsa, günahlardan sakınmak güç olur. O halde, imanı olanların, haram işlememesi, harama...

Devamını Okuyun...

Livata (Homoseksüellik)

Erkeğin erkeğe veya kadına arkadan yaklaşmasına livata denir. Eşi ile de livata yapmak büyük günahtır. Allahü teâlâ livatanın habis [çirkin] iş olduğunu bildiriyor. (Enbiya 74)... Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki...

Devamını Okuyun...

Mal mevki hırsı

Helal malı, ihtiyaçtan fazla toplamak mekruhtur. Zekâtını vermezse, azaba sebep olur. Hadis-i şerifte, (Paranın kuluna, paraya tapana lanet olsun!) buyuruldu. Dünya malı peşinde koşmak, nefsinin şehvetleri [arzuları]...

Devamını Okuyun...

Malayani

Malayani, ömrü faydasız oyunlarla, boş işlerle geçirmek demektir. Oyunlardan bazıları faydalıdır. Mesela hadis-i şerifte, (Ok atmayı öğrenmek, atını terbiye etmek ve ailesi ile oynamak hariç, faydalı oyun olmaz) buyuruldu...

Devamını Okuyun...

Malı hayra harcamak

1- Peygamber efendimiz, (İlmi olan ilminden, malı olan malından sadaka versin) buyuruyor...

Devamını Okuyun...