Namazın ve diğer ibadetlerin kabul olması için belli bir şart var mıdır?

İbadetlerin kabul olma şartları

CEVAP
Namazın ve bütün ibadetlerin kabul olmaları için, önce insanın düzgün itikada [yani ehl-i sünnet itikadına] sahip olması ve ibadetlerin sahih olmaları, sonra ihlas ile yapılmaları ve helale harama dikkat etmek şarttır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram cilbab [gömlek] ile kılınan namaz kabul olmaz.) [Bezzar]

(Üzerinde haramdan cilbab bulunan kimsenin ibadetlerini Allahü teâlâ kabul etmez.) [Bezzar]

(Yalnız bir lirası haramdan olan on lira ile alınmış elbise ile kılınan namaz kabul olmaz.) [İ. Ahmed]

Hazret-i Musa Tur’a giderken, yolda, namaz kılıp ağlayarak dua eden bir zata rastladı, münacâtında mezkur zatın affı için Cenab-ı Hakka niyaz ettiğinde, Cenab-ı Hak, (Ya Musa! Ben o zatın namazını ve duasını kabul etmem. Zira, üstüne giymiş olduğu elbisenin bedelinde haram vardır) buyurdu. (İslam Ahlakı)

Bir kimse kazancını kumardan elde etmeye çalışsa, zamanla kumar işinde mahareti artar. Marangoz, terzi gibi helal bir meslek edinmek isteyene de işleri kolaylaştırılır. Onun için daima helal kazanç yollarını aramalıdır.

Duanın kabul edilmesi için bazı şartlar vardır. Bunlardan biri haram lokmadan sakınmaktır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haramdan sakının! Midesine haram lokma girenin kırk gün duası kabul olmaz.) [Taberani]

Sad bin Ebi Vakkas hazretleri dedi ki:
- Ya Resulallah, dua buyur da, Allahü teâlâ, benim her duamı kabul etsin!
Cevabında buyurdu ki:
- Duanızın kabul olması için helal lokma yiyiniz! Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. Sonra ellerini kaldırıp dua ederler. Böyle dua nasıl kabul olunur? [Şir’a]

Haramdan sevap beklemek
Haramdan sadaka verse, alan fakir de haramdan olduğunu bilerek, verene, Allah razı olsun dese veya Allah kabul etsin dese ve veren de, amin dese, ikisi de imanlarını kaybeder. Başka biri de âmin dese, o da kâfir olur. (Birgivi şerhi)

Haram olduğu bilinen belli mal ile cami veya başka hayır yaptırmak ve bunlara karşılık sevap beklemek küfürdür. (Redd-ül-muhtar)

Sual: İbadetlerimin kabul olmadığını sanıp gevşek davranmak uygun mudur?
CEVAP
İbadet yapmak kulluk vazifesidir. Bir kul ibadetlerinin kabul olmayacağını zannetse de ibadet yapmaya mecburdur. İbadet ederek, ibadetteki kusurlarına istigfar edip ağlamalıdır! Bu istigfar ve yalvarış belki ibadetlerin kabul olmasına sebep olur. İbadetler düzgün yapılınca, belki kibre, ucba sebep olur ve böylece kişi yine tehlikeye girer. Sonra ibadetlerin hepsi kabul olsa da, sayısız nimetlerin hangisinin şükrünü eda edebilir? İbadetlerine güvenmek de doğru değildir. İbadet kulun vazifesidir. Kul, vazifesinde gevşeklik göstermemelidir! (Hadika)

İsteksiz ibadet
Sual: Bazen içimizde ibadet isteği olduğu halde, bazen de farz namazları bile istemeden kıldığımız oluyor. Bu namazlar sahih oluyor mu?
CEVAP
Evet, namaz sahih olur. Her zaman, özellikle böyle zamanlarda, tevbe ve istigfar ederek Allahü teâlâya sığınmalı.

Sual: İmam-ı Rabbani hazretleri, 105. mektubunda, “(Kalblerinde hastalık vardır) mealindeki âyette bildirilen kalb hastalığına yakalanmış olanların hiçbir ibadeti fayda vermez, belki zarar verirbuyuruyor. Hasta iyi olmadıkça, gıda ona fayda vermez” diyor. Kalbdeki hastalık düzelinceye kadar ibadete ara vermek mi gerekiyor?
CEVAP
Bütün ibadetler, zikirler kalbdeki hastalığı tedavi içindir. Yani hastalığın ilacıdır. Hastalığım geçene kadar ilaç kullanmamalıyım denir mi hiç?

(Haram işleyenlerin ibadetleri kabul olmaz) buyuruluyor. Haramları terk edip ibadetlere sarılmak yerine, ibadetleri bırakıp haramlara dalmalı denir mi? Kabul olmaz demek ise, ibadetleri sahih olur, fakat sevapları çok azalır demektir. Bildirilen âyet-i kerimenin mealinin tamamı şöyledir:

(Onların kalblerinde maraz [nifak, haset hastalığı] vardır. Allah da, [İslam’ı güçlü kılmasıyla onların kin ve nifak] hastalıklarını artırdı. [İnanmadıkları halde inandık diyerek] yalan söylemeleri sebebiyle onlar için elim [çok şiddetli, ebedi] bir azap vardır.) [Bekara 10]

Âyet-i kerime münafıklar, yani kâfirler için inmiştir.

Kalbin en ağır hastalığı, Allah’tan başkasına bağlanmasıdır. Neye bağlanıyorsa yani her ne Allahü teâlâya bağlanmasına engel oluyorsa mabudu o olur. Aslında onun mabudu, tapındığı şey, kendi nefsidir.

Kalb, bu şekilde değil de, ibadetleri aksatmak, haramlara düşkünlük yüzünden hasta ise, tedavisine çalışmalı. Buna kendi iradesi gücü yetmeyebilir. Bunun en kestirme tedavisi, imam-ı Rabbani hazretleri gibi büyükleri çok sevmek, onların hürmetine yardım istemektir.

Kalb, bu bağlılıklardan kurtulmadıkça, insanın kurtulması çok güç olur.

Hastalık ne ise tedavi ona göre yapılır. Hastalık inkâr ise tedavisi imandır. Hastalık cimrilik ise tedavisi cömertliktir. Hastalık yalan ise, doğru söyleyerek bu hastalıktan kurtulmaya çalışmalıdır.

Sahih olmayan ibadet kabul olmaz
Sual:
 Kitaplarda okuyoruz, bir kişinin yüzünden hacca gidenlerin haccının kabul olduğu yazılıdır. Şimdi daha çok hacca giden var. Birinin olsun haccı kabul olmaz mı? Kabul olursa, artık bir gün önce haccı yapmanın ne mahzuru var da, bir gün sonra Arafat'a çıkılması tavsiye ediliyor?
CEVAP
Sahih olmakla kabul olmak farklıdır. Kabul olmanın birinci şartı, sahih olmaktır. Şartları yerine getirilmemişse, sahih olmaz. Sahih olmayan ibadet de kabul olmaz. Birkaç örnek verelim:
1- Ramazan orucumuzu başka aylarda tutarsak, bu ibadetimiz sahih olmaz. Sahih olmayınca da kabul olmaz.
2- Orucu güneş batmadan açsak, o ibadet sahih olmaz. Sahih olmayınca da kabul olmaz.
3- Namazlar, vakti girmeden kılınsa sahih olmaz. Sahih olmayınca da kabul olmaz.
4- Gusülsüz ve abdestsiz namaz kılınsa, sahih olmaz. Sahih olmayınca da kabul olmaz.
5- Hac, hac günlerinde yapılmasa, başka günde yapılsa sahih olmaz. Hatta Arefe günü, Arafat'a çıkılmasa, yine hac sahih olmaz. Sahih olmayınca da kabul olmaz.

Bir ibadet sahih olduğu halde, kabul olmayabilir. Buna da birkaç örnek verelim:
1- Ramazan orucu, şartlarına uygun olarak tutulsa, fakat iftar vakti, oruç şarapla açılsa, bu ibadet sahihtir; ancak kabul olmaz. Yani vaat edilen büyük sevaba kavuşamaz. Ahirette ona niye oruç tutmadın diye sorulmaz, niye içki içtin diye sorulur.
2- Kumar oynayanın, hırsızlık edenin, içki içenin, çıplak gezenin, şartlarına uygun olarak kıldığı namazlar sahihtir. Ancak haram işlediği için kabul olmaz. Yani vaat edilen büyük sevaba kavuşamaz. Ahirette ona niye namaz kılmadın diye sorulmaz, niye kumar oynadın, niye hırsızlık ettin, niye çıplak gezdin, niye içki içtin diye sorulur. Bu günahları işlese de, namazı yine asla terk etmemelidir.
3- Şartlarına uygun haccedilse; fakat hacıların paralarını çalsa, orada daha başka günahlar işlese haccı sahih olur; fakat kabul olmaz. Yani vaat edilen büyük sevaba kavuşamaz. Ahirette ona niye hacca gitmedin diye sorulmaz, niye hırsızlık ettin diye sorulur.

Yaşadığını din sanmak
Sual: Kırk yıldır ben abdest alırken ayaklarımı tek bir defa yıkarım. Fakat sitenizde üç kere yıkamak gerektiği yazılıdır. Eski köye yeni âdet gibi bu husus bana çok tuhaf geldi.
CEVAP
Ayaklar dâhil, her uzvu üç kere yıkamak sünnettir. Bu yeni çıkmış bir şey değildir. 1400 senedir böyledir. Büyüklerimiz, (Dine uygun yaşamazsan, yaşadığını din kabul edersin) buyuruyorlar. Kırk senedir yanlış yaşanınca, elbette yaşanılan yanlışlar din sanılır, doğru olanlar tuhaf gelir, yadırganır, eski köye yeni âdet sayılır. Eğer kendimiz yanlış yapıyorsak, bu yanlışı da aynada görüyorsak, suçu aynaya bulmamak gerekir.

Kırk yıldır açık gezen bayan kapansa, kapanmak ona tuhaf gelir, belki de çok sıkılır, kapanmaktan rahatsız olur, örtüsünü yırtmak ister. Eğer dine uygun yaşanırsa doğrular yadırganmaz. Tuhaf veya zor gelse de dinin emrine uymaya çalışmalıdır.

Abdestsiz namaz kılmak
Sual: Abdesti yokken, abdestim var diye abdestsiz namaz kılsa, gusülde veya abdestte bilmeden kuru yer kalsa, cünüpken unutup yıkanmasa, elbisem temiz diye, necasetli elbiseyle namaz kılsa, fakat bunların hiçbirini öğrenmeden ölse, bu namazları sahih olur mu?
CEVAP
Elbette, sahih olur. Allahü teâlâ kimseye yapamayacağı şeyi yüklemez. (Niye unuttun, niye bilemedin?) demez.

İbadetlerin sahih ve kabul olması
Sual: İbadetlerle ilgili din kitaplarında sahih oldu, kabul oldu gibi ifadeler geçiyor. İbadetlerin sahih ve kabul olması ayrı ayrı şeyler midir?
Cevap:
 Bir amelin, ibadetin sahih olması başkadır, kabul olması başkadır. İbadetlerin sahih olmaları için, o ibadetlerin kendilerine mahsus şartları, farzları vardır. Bu farzlardan, şartlardan biri noksan olursa, o ibadet sahih olmaz yani o ibadet yapılmamış olur. Cezasından, azabından da kurtulunmaz. Sahih olup da, kabul olmayan ibadet için azap yapılmaz ise de, o ibadetin sevabına kavuşamaz. İbadetin kabul olması için, önce sahih olması yani o ibadete mahsus olan şartların yerine getirilmiş ve ihlas ile yapılmış olması lazımdır. Namazın sahih olması için, vaktinde kıldığını iyi bilmek de şarttır. Sahih olan ibadetin kabul olması yani sevap alınması için, o ibadeti yapan kimsenin kul haklarından da sakınması gerekir. Bütün ibadetlerin kabul olması için, Allahü teâlâ için yapılması ve niyet edilmesi şarttır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Bir kimse, Peygamberin ameli gibi amel yapsa, fakat üzerinde yarım dank yani çok az kul borcu olsa, bunu ödemedikçe Cennete giremez.” Üzerinde kul hakkı bulunan kimselerin, yaptıkları duaları da kabul olmaz.

İbadetleri, Allah için yapmalı
Sual: Namaz, oruç, zekât ve kurban gibi ibadetlerin kabul olması için ne yapmalı, nasıl hareket etmelidir?
Cevap:
 Bütün ibadetlerin kabul olması için, Allahü teâlâ için yapılması ve böyle niyet edilmesi şarttır. Kötü niyetler, ibadeti bozar. İbadetleri, hoşa gidecek şekilde değiştirmek olamaz. İnsanların beğendiği ibadeti, Allahü teâlâ da beğenir zannetmek, pek yanlıştır. Eğer böyle olsaydı, Peygamberlerin gönderilmesine lüzum kalmazdı ve herkes, kendi istediği, hoşuna gittiği gibi ibadet eder, Allahü teâlâ da, onu kabul ederdi. Halbuki, ibadetlerin kabul olması için insanların hoşuna gitmesi, görenlerin, dinleyenlerin çok olması değil, insanların aklı ermese de, faydalarını anlamasalar da, İslâmiyetin bildirdiğine uygun olması lazımdır. Bütün ibadetlerin kabul olması, helal lokmaya bağlıdır. Hadîs alimi Ahmed bin Abdullah İsfehânî hazretleri, Hilyet-ül-evliyâ kitabında diyor ki:
“Büyüklerden çoğu buyurdu ki, ibadetler on kısımdır. Dokuz kısmı helal kazanmaktır. Bir kısmı da bildiğimiz bütün ibadetlerdir.”

Onun için her mümin, helal kazanmaya çalışmalıdır. Haramdan ve şüphelilerden kaçınmalıdır. Ebû Hüreyre hazretleri Resûlullah efendimizin şöyle buyurduğunu nakletmektedir:
(Allahü teâlâ güzeldir. Yalnız güzel yapılan ibadetleri kabul eder. Allahü teâlâ, Peygamberlerine emrettiğini, müminlere de emretti ve buyurdu ki: Ey Peygamberlerim! Helal yiyiniz ve salih, iyi işler yapınız! Müminlere de emir etti ki: Ey iman edenler! Sizlere verdiğim rızıklardan helal olanları yiyiniz! Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse, ellerini göğe doğru uzatıp dua ediyor. Ya Rabbi! diye yalvarıyor. Halbuki yediği haram, içtiği haram, gıdası hep haram. Bunun duası nasıl kabul olur?) Yani haram yiyenin duası kabul olmaz buyurdu.

Haramı, helali, şüphelileri ve faizi bilmeyen, bunları birbirinden ayıramayan kimse, haramdan kurtulamayıp, yaptığı ibadetleri boşuna gider.