Evlatların da, ana baba üzerinde hakları vardır

13/01/2021 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

Yaşlı bir kimse, Halîfe hazret-i Ömer’in yanına gelip, oğlundan şikâyet etti. Hazret-i Ömer, çocuğu ayıpladı. Ancak!..

 

Evlat hakları -2-

Ana ve babanın, çocukları üzerinde hakları olduğu gibi, evladın da onlar üzerinde hakları vardır. Çocukların, başlıca hakları şunlardır:

1- Çocuğun babası, ona anne olacak kadını öyle birini nikâhlamalıdır ki, sonradan insanlar çocuğa, annesinin soyu ve hayatı hakkında kötü, dokunaklı söz söylemesinler.

2- Çocuğuna güzel isim koymalıdırlar. Resûlullah Efendimizin isimlerinden vermeye gayret etmelidir.

3- Çocuğuna Kur’ân-ı kerîm öğretmelidir. Çünkü Kur’ân-ı kerîmin ve Kur’ân okuyanların fazîleti çoktur. Kur’ân ehli, Allahü teâlânın seçkin kullarıdır.

4- Çocuğunu helal lokma ile beslemeli ve büyütmelidir. Böyle yapmazsa, haram yemeklerin tesiri, onun özüne işler ve o çocuktan uygunsuz işler meydana gelir. 

5- Çocuğuna yedi yaşında namaz kıldırmalıdır. Böylece bedeni namaza alışır, küçük yaştaki alışkanlıkları ve ibadetleri devam eder.

6- Çocuğuna ilim ve sanat öğretmelidir. Cahillik ve sapıklıktan kurtarmalıdır. Dünya ve âhirette kurtuluş ilimledir. Eğer bu olmazsa bir sanata göndermelidir. Çünkü sanat, fakirlikten emniyettir. Kendisi ne kadar zengin olsa da, çocuğuna bir sanat, bir iş öğretmelidir. Bir gün işine yarar. Dünya malı kalıcı değildir. Çünkü bir mesleği olmaz ve kendini, dünya nimetlerini elde etmeye gücü yeter bulamazsa, boş ve işsiz oturması tabiidir. İslam âlimleri diyor ki:

Bir kimse çalışmayıp oturuyorsa, şu üç sebepten birisi onda vardır: Ya zâhiddir, dünyaya düşkün değildir. Veya tembeldir, çalışmaya üşeniyordur. Yahut da kibirlidir, çalışmayı ve çalışanları küçümsüyordur. Tembellikten çalışmayan, az zaman sonra dilenciliğe düşer. Kibir edip çalışmayan bir müddet sonra hırsızlığa mübtelâ olur. Helal kazanç yollarından biriyle meşgul olursa, bu âfetlerden kurtulur.

             ***

Yaşlı bir kimse, Halîfe hazret-i Ömer’in “radıyallahü anh” yanına gelip, oğlundan şikâyet etti. Hazret-i Ömer, çocuğu ayıpladı, azarladı. Bunun üzerine Çocuk da; “Yâ Emîr-el-müminîn! Çocuğun, babası üzerinde hiç hakkı var mıdır?" dedi. Hazret-i Ömer, cevabında; “Elbette vardır. Birisi, annesi öyle kimse olmalıdır ki, başkaları, onun yüzünden çocuğa sitem etmemelidir. Sonra, çocuğuna güzel isim vermeli, helal lokma ile belemeli, yedi yaşına girince Kur’ân-ı kerîm okumasını öğretmek ve namaz kılmağa alıştırmaktır” buyurdu...

Bunun üzerine çocuk şunları söyledi: “Ey Mü’minlerin Emîri! Babam, anneme dört yüz dirhem gümüş mehir verip nikâh etmiş. Benim ismimi de, (gübre, pislik böceği) anlamına gelen “Cu’l” koydu ve Kur’ân-ı kerîmden bana bir âyet bile öğretmedi...

Hazret-i Ömer, babaya dönüp buyurdu ki: “Ey ihtiyar! Hâlâ şikâyetin var mı?”