Çiftçi yağmur bekler, tuğlacı ise güneş...

26/09/2022 Pazartesi Köşe yazarı V.T

Yûsuf bin İzzeddîn hazretleri Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin meşhûr talebelerindendir. Konya'da Mevlânâ hazretlerinin sohbetleri ile olgunlaştı. Tasavvuf yolunda ileri derecelere kavuştu. Kendisini Mevlânâ hazretleri çok sevdiği için dergâhtan hiç çıkmak istemediğinden, ona dergâhın aşçılığı verildi. Böylece devâmlı hocasının sohbetlerinde bulunmaya ve ondan istifâdeye çalıştı. 1285 (H.684)te Konya'da vefât etti. Mevlânâ hazretlerinin şu mânâdaki şiirlerini dilinden düşürmezdi:

"Halkı tenvir eden, yol gösteren âlimlerin namazı, beş vakitti. Fakat âşıklar devâmlı namaz içindedir."

"Namaz kılarken tâzimsiz ve tertipsiz, kuş gibi başını koyup kaldırma. Yâni, onu yarım yamalak bir erkânla kılma. Namazın mîrâc-ı mümin olduğunu hatırla ve kıldığın namazda bu sırrı bulmaya çalış."

"Tövbe bineği ne acâib binektir. Bir lâhzada sâhibini zeminden semâlara eriştirir."

"Hangi kimsede tefekkür varsa, o kimse için her şeyde ibret vardır."

Bir sohbetinde Mesnevî’den şu beyitleri anlattı: İncinmek de incitmek de gönül hamlığındandır. Sen acı olduğun için halkın acısı canına işliyor, dikeni eteğine batıyor. Halkın Hak elinde bir kalem olduğunu fark ettiğinde ne gam kalır ne keder. O zaman hoşnutlukla hilatle kefeni, gülle dikeni bir tutar, hoştur bana senden gelen, dersin. Böylece canın şeker gibi tatlılaşır da kendi tadınla başın döner; artık halkı görmezsin ki incitmesinden incinesin. Ne mutlak iyi var ne mutlak kötü. Bu dünyada iyilik de kötülük de nisbidir. Sana kötü gelen bir şey başkasına iyidir. Zehir senin için memat, yılan için hayattır. Çiftçi yağmur bekler, tuğlacı ister ki güneş daha da kızsın. Kâinatın mimarı her şeyi bir hikmetle yaratmış ve zıtlar arasında denge kurmuştur. Müminin değerini kâfirle arttırmış, güzelin güzelliğini çirkinle çoğaltmıştır. O hâlde hikmete itiraz etme ve hiçbir şeyin abes yere yaratılmadığını bil. Dünyanın hâli devr-i daim üzeredir. Ümitsizliğin ardında ümitler gizlidir; gecelerin koynunda güneşler saklıdır. Her başlangıç bir son ve her son yeni bir başlangıçtır. Her doğum ölüme adım atmaktır; sana ölüm görünen şey de gerçekte yeni bir doğumdur. Günler, geceler ve bütün hadiseler ilahi takdirin elinde bir yumak gibi kâh örülür kâh çözülür.

İmkân ve imkânsızlık sana bana göredir Cenab-ı hakka göre değil. O hâlde ne burnun kanamakla öldüğünü san, ne de güneş batmakla kıyamet koptuğunu...