Din ile dünyayı birlikte kazanmak imkânsızdır!
06/08/2025 Çarşamba Köşe yazarı V.T
İslâmiyete uymakla ziynetlenen bir kimse, dünyanın zararından kurtulmuş
olur...
Resûl bin Ahmed Türkmânî hazretleri Hanefî mezhebi
fıkıh ve hadîs âlimidir. Tire'de doğdu. İlim tahsili için Kâhire’ye giderek
âlimlerin sohbetlerinde bulunup onlardan ilim öğrendi. Başta fıkıh ve hadîs
olmak üzere, çeşitli ilimlerde yükselip, zamanında bulunan Hanefî mezhebindeki
âlimlerin en üstünlerinden oldu. Kendisine birçok defa kadı olması teklif
edildi ise de, bu vazîfeyi kabul etmemekte ısrar etti ve; “Bu kadılık vazîfesi
öyle bir iştir ki, bu vazîfeyi yapabilmek için geniş ilim sahibi olmak yetmez.
Ayrıca kadılığa âit ıstılâhları bilmek, bu husûsta tecrübe ve mahâret sahibi
olmak da lâzımdır” buyurdu...
Bu mübarek zat, Sargatmeşiyye ve Elceyhiyye
medreselerinde ders verdi. 793 (m. 1391) senesinde Kâhire’de vefât etti.
Resûl bin Ahmed Türkmânî hazretleri buyurdu ki:
Din ile dünyayı birlikte kazanmak imkânsızdır. Âhıreti
kazanmak isteyenin, dünyadan vazgeçmesi lâzımdır. Bu zamanda, dünyayı tamamen
terk etmek, kolay değildir. Hiç olmazsa, hükmen terk etmek, yâni terk etmiş
sayılmak lâzımdır. Bu da, her işte İslâmiyete uymak demektir. Yiyecekte,
içecekte, giyecekte ve ev kurmakta İslâmiyete uymak lâzımdır. İslâmiyetin
emirlerini aşmamak lâzımdır. Altın ve gümüşün ve ticâret eşyasının ve kırda,
çayırda otlayan dört ayaklı hayvanların zekâtını vermek farzdır. Bunların
zekâtını elbette vermelidir.
İslâmiyete uymakla ziynetlenen bir kimse, dünyanın
zararından kurtulmuş olur ve âhıreti kazanır. Dünyayı, böyle hükmen de terk
edemeyen kimse, münâfık demektir! Îmanlı olduğunu söylemesi, âhırette
kendisini kurtaramaz. Yalnız dünyada, malını ve cânını korur.
Dünya, ednâ kelimesinin müennesidir.
Yâni, ism-i taftîldir. Mastarı, dünüv veya denâettir. Birinci mastardan
gelince, çok yakîn demektir. (Biz en yakîn olan göğü, çırağlarla süsledik)
âyet-i kerimesindeki dünya kelimesi böyledir. Bazı yerde de, ikinci mâna ile
kullanılmıştır. Meselâ, (Denî, alçak şeyler melundur) hadis-i şerifinde
böyledir. Yâni, (Dünya melundur) demektir. Alçak şeyler, cenâb-ı Hakkın, nehy-i
iktizâî ve nehy-i gayri iktizâîsidir. Yâni, haram ile mekruhlardır. Şu hâlde,
Kur'ân-ı kerimde zemmedilen, kötü denilen dünya, haramlar ve mekruhlardır. Mal
kötülenmemiştir. Çünkü, cenâb-ı Hak, mala hayır adını vermektedir. Bu sözümüzü
ispat eden vesika, varlığın ve insanlığın ikincisi olan, İbrâhîm
halîl-ür-rahmânın malıdır. Yalnız yarım milyonu sığır olmak üzere, davarları,
ova ve vâdîleri dolduruyordu.
