"Senin adın bundan böyle Merkez Efendi olsun..."
08/08/2025 Cuma Köşe yazarı A.D
Büyük velîlerden Sünbül Sinân Efendi'nin çok talebesi vardı. Ancak
o, Muslihuddin Musa adındaki bir talebeyi hepsinden çok
seviyordu!..
Sünbül Sinân Efendi, büyük velîlerdendir. Aslen
Merzifonludur. İstanbul'a gelip, Fâtih Sultan Mehmed Hân ve Sultan İkinci
Bâyezîd Hân devrinin meşhûr âlim ve velîlerinden olan Efdalzâde Hamîdüddîn Efendi'den ders
aldı. Daha sonra Çelebi Halîfe'nin feyz ve teveccühlerine kavuşarak kemâle
geldi...
Bu mübarek zat, konuşması ve davranışları ile
kızmayan, sakin, nazik biri olduğundan, "Dinin Süsü" anlamına gelen
“Zeynüddîn" lakabını almıştır.
Her hâlükârda sabrını, sakinliğini koruması üzerine de
(başak, filiz) anlamlarına gelen “Sümbül" lakabıyla anılmıştır... Çok
talebe yetiştirdi. Türbesi Kocamustafapaşa'dadır...
Dergâhındaki telebeler, hocalarının emirlerini
harfiyyen yerine getirmek için gece gündüz çalışıyorlardı. Ancak
hocaları, Muslihuddin Musa adındaki bir talebeyi hepsinden çok
seviyordu. Bunu anlayınca bir kıskançlık başladı. Sünbül Efendi bu durumu
fark edince, ondaki istidadı, kabiliyeti görmeleri için hepsini imtihana
tâbi tuttu. Bir gün onlara dedi ki:
-Ey canlarım! Bu âlemin nasıl yaratılmasını
isterdiniz?
Her talebe kendi anlayışına göre cevap verdi...
Biri "Efendim, Dünya biraz daha büyük olsaydı" dedi... Bir
diğeri "Hocam, iki tane Güneş olsaydı" dedi... Bir başka talebe
de "Efendim, insanların boyu daha uzun olsaydı" gibi şeyler
söylediler... Sıra Muslihuddin Musa Efendi’ye gelmişti. Sümbül Efendi, ona
da aynı suali sordu:
-Sen söyle bakalım Musa Efendi! Kâinatın
nasıl olmasını isterdin?
Musa Efendi başını kaldırmadan edeple cevap
verdi:
- Efendim, bu âlem öyle bir nizam içinde ki; bu
mevcut düzene ne bir şey ilâve edilebilir ne de bir şey eksiltilebilir!..
Sümbül Efendi'nin yüzünde görülmemiş bir ışık belirdi
ve buyurdu ki:
- Maşallah derviş Musa! Demek her şey
merkezinde, yerli yerinde, diyorsun! Öyleyse senin adın bundan böyle
"Merkez Muslihuddin" olsun!
Evet, bütün talebeler, hocalarının bu
arkadaşlarını niçin çok sevdiğini anlamışlardı...
O günden sonra derviş Musa, “Merkez Efendi”
ismiyle gönüllerde taht kurdu. Hocası onu kendisine damat eyledi...
Tıb bilgisi de kuvvetli olan Merkez Efendi, Manisa’da
bulunduğu sırada kırk bir çeşit baharattan meydana gelen bir mâcun yaptı.
Hastalar, bu mâcunu yiyerek şifâ bulurdu. İlkbaharda yetişen çiçeklerden de
istifâde edilerek yapılan bu mâcunu almak için, çevre kasabalardan gelirlerdi.
"Mesîr mâcunu" diye şöhret bulan bu mâcun, şimdi de yapılmaktadır.
Merkez Efendi,
İstanbul-Zeytinburnu'da, kendi adıyla anılan türbede medfundur. Allahü teala
şefaatlerine nâil eylesin. Âmin...
