“Gece evi yakacaktın bir daha uyanık ol!.."
12/08/2025 Salı Köşe yazarı V.T
Cerrâhzâde'nin talebesi anlatır: “Gece mum yaktım
ve direğin üzerine koydum. Uyuyakalmışım..."
Cerrâhzâde Muslihuddîn Efendi
Osmanlı velîlerindendir. 901 (m. 1495) senesinde Edirne’de doğdu. Orada
zamanının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. Daha
sonra büyük velî Abdürrahîm el-Müeyyedî’nin sohbetine kavuşup ondan feyiz
aldı. Edirne’deki Şeyh Şücâeddîn dergâhında vazîfelendirildi. Birçok talebe
yetiştirdi. 983 (m. 1575) senesinde Edirne’de vefât etti.
Molla Muhyiddîn Ahî-zâde anlatır:
Edirne’de Atîk Medresesi’nde
müderris idim. Benim yanıma bir derviş geldi. “Sana bir müjdem var. Ancak ailem
ve çocuklarımın nafakası yok. Bir şey vereceğini umarak geldim” dedi. Ondan
neyi müjdeleyeceğini sordum: “Sen, büyük vezîr Rüstem Paşa’nın Hayrabolu’da
yaptırdığı medresede müderris olacaksın. Haber sana filan saat gelecek” dedi.
Onun geleceğe dâir vermiş olduğu habere inanmadım. Herhangi bir şey de vermeden
geri gönderecektim. Sonra bu haberin nereden çıktığını ve onun kim olduğunu
sordum. “Ben, Şeyh Muslihuddîn Cerrâhzâde’nin sevenlerindenim. Aile fertlerimin
çok olduğunu, fakir olduğumu ve borçlarımı ödemekte sıkıntı çektiğimi ona arz
ettim. Bana buyurdu ki: “Bu gece Resûlullahı (aleyhisselâm) rüyâmda gördüm.
Bana Molla Muhyiddîn’in Atîk Medresesinden, Rüstem Paşa Medresesi’ne
naklolacağını haber verdi” buyurdu. Bu haber Cerrâhzâde hazretlerine filân gün
filân saatte ulaştı. Ben sizi bilmediğim ve tanımadığım hâlde size gönderdi. Bu
haberi müjdele, umulur ki, size yardım eder ve bazı sıkıntılarınızı giderir”
buyurdu. Onun emrine uyarak bu maksatla size geldim” dedi. Bundan sonra onun
getirdiği habere inandım...
Ona bir şeyler verdim. “Eğer
senin dediğin gibi olursa, başka şeyler de veririm. Bazı zarurî ihtiyâçlarını
gidermeyi söz veriyorum” dedim...
Derviş yanımdan gitmişti. Ben
olur mu olmaz mı diye tereddüt ederken, onun müjdelediği husûs, bildirdiği
zamanda bana haber verildi.
***
Onun
talebelerinden Osman Rûmî anlatır: “Bir gece mum yaktım. Onu odama getirip,
direğin üzerine koydum, işime başladım. Uyuyakalmışım. Mum bitmiş, onun
ateşinden direk yanmış, neredeyse oda da yanmak üzereyken uyandım, ateşi
söndürdüm. Allahü teâlâya şükrettim... Bu hâli kimse bilmiyordu ve kimseye de
anlatmamıştım. Sabah olunca, hocam Cerrâhzâde’nin sohbet meclisinde idim; bana;
“Neredeyse evi yakacaktın. Bir daha böyle yapma. Uyanık ol. Bu işini gizli tut”
buyurdu.
