Kullardan istenen nedir?
15/09/2025 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Allahü teâlâ, kullarının îmân etmelerini, ibâdet
yapmalarını, kardeşçe yaşamalarını, birbirlerine yardımcı olmalarını
istemiş ve emretmiştir...
Allahü teâlâ, dünyâya gönderdiği
ilk insanı [ya’nî Hazret-i Âdem’i], aynı zamanda ilk Peygamber kılmış, ondan
sonra, kullarına râzı olduğu ve beğendiği yolu göstermek için, çeşitli
mekânlardaki, çeşitli kavimlere, zaman zaman “Peygamber”ler göndermiştir.
Cenâb-ı Hak, insanların dünyâ ve
âhirette işlerinin düzgün ve faydalı olması için ve onları yanlış, zararlı
işlerden koruyup selâmete, hidâyete, râhata ve saâdete kavuşturmak için, bu
Peygamberlerle, “dîn” göndermiştir.
Dünyâdaki bütün insanlara çok acıyan
Rabbimiz, iyi, güzel ve faydalı şeyleri yaratıp, dostunu-düşmânını ayırmadan,
herkese gönderiyor. Bu cümleden olarak, Peygamberleri vâsıtasıyla,
beşeriyete saâdet yollarını göstermiş, iyi-kötü, güzel-çirkin her şeyi onlara
öğretmiştir. Dolayısıyla Allah'ın bize öğrettiği edep ve ahlâk,
değişmeyen en güzel ve en doğru ahlâktır...
Allahü teâlâ, kullarının îmân
etmelerini, ibâdet yapmalarını, verdiği nimetlere şükretmelerini, güzel ahlâka
sâhip olmalarını, kendi aralarında kardeşçe yaşamalarını, sevişmelerini,
birbirlerine yardımcı olmalarını istemiş ve emretmiştir.
Cenâb-ı Hak, dünyâya gönderdiği ilk insan ve ilk Peygamber
olan Âdem aleyhisselâmdan i’tibâren, Sevgili Peygamberimize gelinceye kadar,
bütün “Peygamber”leri vâsıtasıyla, kullarına, dünyâ
ve âhirette râhat etmeleri, huzûr içerisinde, iyi bir şekilde yaşamaları
için, emir ve yasaklarını, ya’nî ne yapmaları ve nelerden
sakınmaları lâzım olduğunu, beğendiği ve beğenmediği bütün işleri
bildirmiştir.
Peygamberlerin insanlığa
yaptıkları çok önemli hizmetler vardır. Bütün
Ülü’l-azim Peygamberler, Resûller ve Nebîler (aleyhimüsselâm), insanlığı
kendileri gibi birer mahlûk olan varlıklara tapınma karanlığından kurtararak, bütün
varlıkların yaratanı ve hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâya ibâdet etmenin
şeref ve üstünlüğüne çağırmışlardır.
İnsanlar, Allah’ın
Peygamberlerine tâbi’ olup, emir ve yasaklarına uydukları müddetçe, huzûrlu ve
râhat bir hayât yaşamışlar, birbirlerini sevip-saymışlardır. Emirlere ve yasaklara uymadıklarında ise,
huzûrsuz olmuşlar, râhatları bozulmuş; ahlâksızlık, zulüm ve haksızlık bütün
cemiyeti sarmıştır.
Peygamberlerin hepsi, insanları
fevz u necâta ya’nî dünyâda ve âhirette kurtuluşa da’vet etmiş, sırât-ı
müstakîmi, doğru olan yolu, bıkmadan, usanmadan ve yılmadan anlatmışlardır.
İnsanların, zaman zaman içine
düştükleri birtakım vahîm yanlışlık ve bayağı işler, her zaman ve mekânda,
Allahü teâlânın gönderdiği Peygamberler (aleyhimüsselâm) ve hak dînler
vâsıtasıyla düzeltilmiş, îmân ve ibâdette hak olan Ma’bûd’a (Allah’a)
yönelmeleri emredilmiştir.
Bütün
Peygamberlerin ve kitapların gönderilmesi, bunlarla sırât-ı müstakîmin, doğru
yolun, rızâ-i İlâhî’ye ve Cennet’e götüren yolun gösterilmiş olması, şüphesiz
ki, yüce Allah’ın, kullarına olan ni’metlerinin en büyüğüdür.
