Sâliha bir kızı vardı...

17/12/2020 Perşembe Köşe yazarı A.U

Vaktiyle Merv şehri kadısının, çok sâliha bir kızı vardı.

Nice zenginler, makam ve mevkî sâhibi gençler istediyse de hiçbirine vermedi.

Kendi bağında çalışan “Mübârek” adında bir de kölesi vardı.

O da takvâ sâhibi bir gençti.

Bir gün bu köleye dedi ki:

“Git biraz üzüm kopar getir!"

O da koşup getirdi.

Ancak ekşiydi üzümler.

"Tatlılarından getir" dedi.

Köle dedi ki:

"Hangileri tatlı, bilmiyorum."

Efendisi;

"Sübhânallah, iki aydır buradasın, hâlâ ekşisini tatlısını öğrenemedin mi?" dedi.

Köle bu defâ arz etti ki:

"Hiç yemedim ki, nasıl bileyim?"

Onun bu cevâbına hayran oldu.

Ve kızını bu kölesine verdi.

Onların da bir “oğulları” oldu.

Ona, Abdullah ismini verdiler.

Abdullah bin Mübârek hazretleri, işte bu seçilmiş insanların evlâdıdır...

● ● ●

Bu zât, bir sohbetinde;

“Îmân, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun, devamlı ve sâbit olmalıdır” buyurdu.

“Nasıl yâni?” dediler.

O, daha açıklayıp;

“Yâni bir an ayrılmayı düşünmemelidir. (Üç yıl sonra Müslümanlıktan çıkacağım) diyen kimsenin, o andan îtibâren îmânı gider, Müslümanlıktan çıkmış olur” buyurdu...