İsrâf hakkında dînimizin hükmü -1-

18/04/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A

İsrâf, bir aşırılıktır; yani isrâf, gereksiz ve ölçüsüz harcamaktır. Hayât isrâfı, sağlık isrâfı, ilim isrâfı, zaman isrâfı gibi nice isrâflar vardır...

 

 

Türkiye gazetesinde, Ramazân-ı şerîf ayının başlarında [03.04.2022], “İsrâf” konusunda, biri Kaan Zenginli’ye, diğeri de Osman Sağırlı’ya âit 2 haber yayınlandı. 1.'nin başlığı: “Kıtlık ve Pahalılıkta Bu Nasıl İsrâf”, 2.'nin başlığı ise, “Gıda İsrâfında 20 Gerçek” idi. Her 2 haberde de, çok dikkat çekici husûslar vardı. Tabîî ki, biz onların hepsini burada nakledebilecek durumda değiliz; sâdece kısa birkaç cümle nakledeceğiz:

Kaan Zenginli’nin haberinde deniliyor ki: “Türkiye İsrafı Önleme Vakfı”, “Gıda ve Tarım Örgütü” (FAO) ve “Birleşmiş Milletler” Raporlarına göre;

“…Ülkemizde yılda 27 milyon ton gıda ve 7 milyon ekmek çöpe gidiyor. Bunun rakamsal değeri 225 milyar TL olarak hesaplanıyor.”

“…Dünyada her yıl 1,3 milyar ton gıda isrâf ediliyor. Kısacası yiyeceklerin yüzde 40’ı yenmeden çöpe gidiyor. Türkiye ise, kişi başı yıllık gıda isrâfında maalesef ilk sıralarda yer alıyor. Ülkemizde gıda isrâfı her yıl artışını sürdürüyor.”

“…Gıda kayıp ve isrâflarının yüzde 56’sı gelişmiş ülkelerde, yüzde 44’ü gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkıyor. Bu gıdanın dörtte biri kurtarılabilse, dünyadaki 821 milyon aç insan doyurulabilir. Gerçekleştirilen bir araştırmaya göre; isrâf bugünkü gibi artmaya devâm ederse, 2030 yılında 2,1 milyar tona ve 1,5 trilyon dolar seviyesine ulaşacak.”

Osman Sağırlı’nın haberinden de bir-iki nakil yapalım:

“Dünyada üretilen gıdanın üçte biri (yaklaşık 1,3 milyar ton), her yıl kaybolmakta veya isrâf edilmektedir. Yalnızca üretici fiyatlarına dayalı olarak küresel gıda isrâfının ekonomik mâliyeti, yaklaşık 750 milyar dolar. İsrâf edilen gıdanın yıllık değeri 1 trilyon dolar.”

“Bütün dünyadaki yaklaşık bir milyar aç insan; ABD ve Avrupa’da isrâf edilen gıdanın dörtte biri ile beslenebilir.”

Bu münâsebetle, biz de bugün ve yarın, “İsrâf Hakkında Dînimizin Hükmü” konusunu kısaca ele almak istiyoruz.

Kelimelerin bir lüğavî [sözlük] ma’nâları var, bir de ıstılâhî [yani terim, deyim, dînî bir ta’bîr olarak] anlamları vardır.

Türkçemizde, “savurganlık, tutumlu olmamak, tutumsuzluk” kelimeleriyle ifâde edebileceğimiz "isrâf", Arapça’da "serf" kökünden türeyen bir kelimedir.  Para, emek, zaman… gibi kaynakları lüzûmsuz/gereksiz yere harcamaktır. İsrâf, bir aşırılıktır; yani isrâf, gereksiz ve ölçüsüz harcamaktır. Hayât isrâfı, sağlık isrâfı, îmân nimetinin isrâfı [kıymetinin bilinememesi], ilim isrâfı, zaman isrâfı gibi nice isrâflar vardır.

Dînen, aklen ve âdeten yeterli sayılacak bir miktarın ötesindeki harcama isrâf sa­yılmıştır. Bunun yanında, bir ihtiyâcı giderme­ye yönelik olmayan, lüks ve gösteriş uğruna harcanan her kuruş dînimize göre isrâftır. Ama iyi kazanan, maddî du­rumu elveren, buna uygun bir harca­mada bulunabilir. Daha iyi yiyebilir, da­ha iyi giyebilir, daha iyi bir muhitte [çev­rede] ve evde oturabilir. Çünkü Allahü teâlâ, verdiği nimetlerin eserlerinin/izlerinin kulları üzerinde görülmesini ister ve bundan da râzı ve memnûn olur.