İsrâf hakkında dînimizin hükmü -2-

19/04/2022 Salı Köşe yazarı R.A

Mâlı, Allahü teâlânın râzı olmadığı yerlere vermek, harcamak, isrâftır, kötü bir huydur ve harâmdır. İsrâfta hayır, iyilik olmaz...

 

 

Dînimizde, maddî ve ma’nevî ni’metlerden faydalanırken orta yol emredilmiştir.

Kur'ân-ı kerîmde: “Ey îmân edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyiniz! Eğer sâdece Allâh'a kulluk ediyorsanız, O'na şükrediniz!”  (Bakara, 172)

"Yiyiniz, içiniz, fakat is­râf etmeyiniz. Çünkü O [Allah] isrâf edenleri [saçıp savuran­ları] sevmez" (A’râf, 31) “Onlar harcadıkları zaman ne savurganlığa saparlar, ne de cimrilik ederler. Harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur” (Furkân, 67) buyurulmuştur. Ayrıca, En'âm, 141; İsrâ, 26-27; 29-30 âyetlerine de bakılabilir.

Özet olarak malı, İslâmiyyetin ve mürüvvetin uygun görmediği yerlerde harcamaya, dağıtmaya “isrâf” denir. Mürüvvet, faydalı olmak, iyilik yapmak arzûsudur. İslâmiyyete uymayan isrâf, harâmdır. Mürüvvete uymayan isrâf ise, tenzîhen mekrûhtur.

Mâl, büyük bir ni’mettir. Mâlı isrâf, Allahü teâlânın ni’metini hakîr görmek, ni’mete kıymet vermemek, ni’meti elden kaçırmak, kısaca küfrân-ı ni’met etmek, ya’nî şükretmemek olur. Zîrâ mâlı, Allahü teâlânın râzı olmadığı yerlere vermek, harcamak, isrâftır, kötü bir huydur ve harâmdır. İsrâfta hayır, iyilik olmaz. İslâmiyyetin emrettiği yerlere vermek ise, hayırlıdır ve isrâf olmaz.

Ülke genelinde maalesef ekmek, su, gıda, ilaç, kâğıt ve enerji gibi birçok tüketim maddesi, dikkatli kullanılmadığı için isrâf ediliyor.

Başta yeme ve içme, giyim ve kuşam, süslenme, ev ve eşyâ, araba gibi maddî ihtiyaçlar olmak üzere, her türlü rızıktan istifâdede isrâf olabilir. Demek ki isrâf, herhangi bir ihtiyâcımı­zı gidermek için yapılan masraf ve harcamada ölçüyü kaçırmak, aşırı gitmektir. İsrâfta bulunan kimseye "müsrif" denir.

İslâmiyyetin izin verdiği, emrettiği yerlere vermek ve mubâh olan şeyleri almak için verilen mal, para, isrâf olmaz. İmâm Mücâhid (rahmetullahi aleyh) buyuruyor ki:
"Bir kimse, Allahü teâlânın emrettiği yerlere dağ kadar altın harcasa, isrâf olmaz. Ama bir dirhem [yaklaşık beş gram] gümüşü veyâ bir avuç buğdayı, harâm olan yere vermek isrâf olur."

Doyduktan sonra fazla yemek de isrâftır. Yalnız, misâfir utanmasın diye, ev sâhibinin fazla yemesi ve orucu râhat tutmak için sahûrda fazla yemek isrâf değildir.

Peygamber Efendimizden önce yaşamış olan ve “esha’l-Arab=Arapların en cömerdi” sıfatıyla anılan Hâtim-i Tâî, cömertliği ile meşhûr olmuştu. Çok mal ve para verdiği için buna: “Malı isrâf etmekte hayır yoktur” dediklerinde; “Hayra verilen mal isrâf olmaz” cevâbını vermiştir.

Malı, Allahü teâlânın râzı olmadığı yerlere harcamak, o malı, boşa atmak demektir. Hâlbuki Peygamber efendimiz; “Malı boş yere saçmayınız!” buyurmuştur.

Resûlullah Efendimiz, bir gün Sa'd bin Ebî Vakkâs hazretlerini abdest alırken gördü ve “Yâ Sa'd! Suyu niçin isrâf ediyorsun?” buyurdu. O, “Abdest alırken de isrâf olur mu?” deyince;

“Büyük nehirde de olsa, abdestte fazla su kullanmak isrâf olur”/“Evet, hattâ akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile” şeklinde cevap verdi. [Ebû Dâvûd, Cihâd, 21, (III, 27)]