Yumuşaklık insanı süsler...

21/02/2021 Pazar Köşe yazarı S.K

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Kendisine yumuşaklık verilen Müslüman kimseye, dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir.”

 

Allahü teâlâ, Peygamberimize “aleyhissalâtü vesselâm” meâlen buyuruyor ki: “Ey Habîbim! Allah’ın rahmetiyle onlara yumuşak davrandın; sen şayet katı kalpli ve merhametsiz olsaydın, elbette etrafından dağılırlardı.” [Âl-i İmrân, 159] Yani Allahü teala, eğer sen etrafına sertlik yapsaydın, yumuşaklık ile muamele etmeseydin, yanında kimse kalmazdı, buyuruyor. Onun için İnsanlara yumuşak davranmalıdır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ yumuşak huylu olanları sever ve onlara yardımcı olur. Sert, öfkeli olanlara yardım etmez.) [Taberânî]

(Dikkat ediniz. Size haber veriyorum! Cennetin yüksek derecelerine kavuşmak isteyen, saygısızlık yapana yumuşak davransın! Zulmedeni affetsin! Malını esirgeyene ihsanda bulunsun! Kendisini aramayan, sormayan ahbabını, akrabasını gözetsin!) [Taberânî]

“Din edeptir. Din yumuşak olmaktır. Her türlü kötülük, sertlikten kaynaklanır. Bağırıp çağırmamalı. Bir kimse Resûlullahtan nasihat istediğinde, (Kızma, sinirlenme!) buyurdu. Birkaç kere sorduğunda, hepsinde de (Kızma, sinirlenme!) buyurdu.”

İsa aleyhisselam, kendisine inanmayanların yanından geçerken, kendisine çok kötü şeyler söylediler. Onlara iyi ve tatlı cevaplar verdi. Onlar, sana kötülük yapıyor, sen onlara iyi söylüyorsun dediklerinde, (herkes, başkasına, yanında bulunandan verir) buyurdu. Halîm, selîm kimse, daima neşeli ve  rahat olur. Onu herkes sever.  

Abdullah ibni Abbas’a “radıyallahü teâlâ anhümâ” bir kimse kötü sözler söyledi. Buna karşılık olarak, bir ihtiyacın varsa, sana yardım edeyim, buyurdu. Adamcağız başını önüne eğerek ve utanarak özür diledi.

Başkasının hatasını düzeltirken de yumuşak ve tatlı söylemelidir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, “Emr-i marufu [iyiliği emretmeyi] yumuşak yapmalıdır” buyuruyor,

Hazret-i Hasan ve Hüseyin “radıyallahü teâlâ anhümâ” çölde gidiyorlardı. Bir ihtiyarın abdest aldığını gördüler. Abdesti doğru almıyor, şartlarına uymuyordu. Yaşlı olduğu için, böyle abdest sahih olmaz demeye sıkıldılar. Yanına giderek, “Mübarek efendim! Birbirimizden daha iyi abdest aldığımızı söylüyoruz. Bir abdest alalım. Hangimizin haklı olduğunu bize bildir” dediler. Önce Hasan, sonra Hüseyin güzel bir abdest aldılar. İhtiyar, dikkatle baktı. "Evlatlarım! Abdest almasını şimdi sizden öğrendim" dedi.

İbrahim aleyhisselam, ikiyüz Mecusi’ye ziyafet verdi. "Bize ne emredersen yapalım" dediler. "Sizden bir dileğim var" buyurdu. "O nedir?" dediklerinde, "Benim Rabbime bir kere secde etmenizi istiyorum" dedi... Aralarında konuştular. "Bu ihtiyarın ihsanları, iyilikleri, ziyafetleri meşhurdur. Bunu kırmayıp, bir secde eder, sonra gidip yine tanrılarımıza tapınırız. Bir zararı olmaz" dediler. Bunlar secdede iken, İbrahim aleyhisselam, (Yâ Rabbi! Gücümün yettiği bu kadar! Daha fazlasını yaptırmak elimden gelmiyor. Bunları hidayete, saadete kavuşturmak, ancak senin kudretindedir. Bunlara Müslümanlığı nasip eyle!) dedi. Duası kabul olup, hepsi iman etti.