Emr-i maruf yapılmazsa, fitne her tarafı kaplar!..
24/05/2025 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Allah’ın kullarına yapılan her türlü hizmet makbuldür. Ama 'Kitap
vermek' veyâ verilmesine sebep olmak, hepsinden daha kıymetlidir...
Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker, farz-ı
kifayedir. "Maruf" dinimizin emrettiği
hususlardır. "Münker" ise, dinimizin yasakladığı,
yani Allahü teâlânın razı olmadığı işlerdir... Emr-i maruf yapılmazsa,
ilim yok olur. Cehalet ve sapıklık yayılır. Fitne her tarafı
kaplar. Duruma göre; emr-i marufun yapılmaması gereken yerler de yapmanın
iyi olduğu yerler de olabiliyor...
Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmi Işık "kuddîse
sirrûh" buyurdu ki:
"Efendim, küffârla savaşan ve bir kılıç
darbesiyle kanlar içinde atından düşüp şehîd olan bir askere, çok büyük
sevap vardır. Çünkü bu, 'Cihâd'dır. Cihâd sevâbı alır. Ehl-i sünnet
âlimlerinin kitaplarını dağıtanlar, ondan daha çok sevap alıyorlar. Neden?
Çünkü bu hizmet, 'Emr-i mâruf'tur, insanlara dînini öğretmektir. Bu
hizmetlerde hem 'Cihâd' var, hem 'Emr-i mâruf' var, hem de
'Hediye' var. Hediye, başlı başına bir sevaptır, sadaka
sevâbı... Allah’ın kullarına yapılan her türlü hizmet makbuldür. Ama
'Kitap vermek' veyâ verilmesine sebep olmak, hepsinden daha kıymetlidir,
daha makbuldür. Yâni bir insanın dînini öğrenmesine sebep olmak, hepsinden
daha sevaptır..."
***
Buharalı âlim bir zat, Semerkant’ta
Sultanın çocuklarının sokakta uygunsuz oyunlar oynadıklarını görünce
elindeki bastonla hafifçe vurur. Çocuklar kaçıp babalarına şikâyet
ederler... Sultan, Buharalı âlimi çağırtarak, şöyle der:
-Ey hoca! Sultana karşı gelmenin cezasını
bilmiyor musun?
-Biliyorum Sultanım, ama ya sen, Rahman’a karşı
gelenin Cehenneme gideceğini bilmiyor musun?
-Sana böyle emr-i maruf yapmak vazifesini kim
verdi?
-Önce söyler misin? Seni kim Sultan yaptı?
-Kim olacak elbette Halife.
-Beni de, o Halifenin Rabbi vazifelendirdi.
-O hâlde sana Semerkant’ta emr-i maruf vazifesini
veriyorum!
-Ben de kendimi bu vazifeden hemen azlettim.
-Hoca, senin bu cevabına hayret ettim,
emredilmeden, izinsiz görev yapıyorsun. İzin verilince de, istemiyorsun.
-Sultanım, sen izin verince, sonra
azledersin. Rabbimin verdiği görevden beni kimse azledemez.
-Sen iyi birine benziyorsun. Dile benden ne
dilersen!
-Peki, her şey isteyebilir miyim?
-Elbette.
- İhtiyarladım, hâlsizleştim, gençleşmek
istiyorum!
-Bu iş elimden gelmez.
-O zaman bana bir ferman yaz, görevli
melekler beni Cehenneme atmasın!
-Bunu da yapamam.
-Benim öyle bir "Sultan"ım var ki,
her şeyimi ondan istiyorum. Hiç (bunu yapamam)
demedi.
-Haklısın, haydi yolun açık olsun. Dualarında
beni unutma! (İslam Ahlakı)
