Kıyâmet günü pişmân olmamak için!...

24/11/2022 Perşembe Köşe yazarı V.T

"Vakitlerinizi Allahü teâlânın beğendiği şeyleri elde etmeye çalışmakla geçiriniz!"

 

Bostan Çelebi Mevleviyye yolunun büyüklerindendir. Konya'da doğdu. Çelebi Ferruh hazretleri, Bostan'ın eğitim ve terbiyesiyle bizzat ilgilendi. Onu din ve fen ilimleriyle tasavvuf ilminde en yüksek mertebeye çıkardı ve kendi yerine halîfe tâyin etti. Onun vefâtından sonra, talebelerin yetiştirilmesi işiyle meşgûl olmaya başladı. Sultan Birinci Ahmed'in tahta geçmesinden sonra büyük ceddi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin mânevî işâreti üzerine İstanbul'a geldi. Bostan Çelebi bir müddet sonra Konya'ya gitmek üzere pâdişâhtan izin istedi. Sultan Birinci Ahmed Han büyük bir kalabalıkla kendisini İstanbul'dan uğurladı. 631 (H.1040) yılında Konya'da vefât etti.

Bu mübarek zat, vefâtına yakın onlara şu nasîhatlerde bulundu:

"Halîfelerimize itâat ediniz. Onların himmetleri ile dedelerimizin bereketlerine kavuşmaya çalışınız. Onlar hakkında îtikâdınız ve inancınız temiz olsun. Muhâlefet edenlerin vesveselerinden sakınınız. Mesnevî'nin işâretlerini üstâddan, ehlinden öğreniniz. Vakitlerinizi Allahü teâlânın beğendiği şeyleri elde etmeye çalışmakla geçiriniz. Nefsin arzu ve isteklerinden sakınıp, ibâdetleri yerine getirmekte gevşeklikten sakınınız. Bunlardan geri durmayınız. Hâllerinizi ve niyetlerinizi düzeltiniz. Ahlâkınızı güzelleştiriniz. Böylece kıyâmet günü pişmân olmak durumu ile karşı karşıya kalmazsınız."

Sohbetlerinde Mevlânâ Celaleddin-i Rumi hazretlerinin Mesnevisinden anlatırdı. Buyurdu ki:

"Ey insan, ne tuhaf bir varlıksın sen. Zıtlıklar sende birleşmiş. Hayvan da melek de yerinde sabit ama sen bunları nefsinde cem etmiş ten hayvanıyla can meleğini bir araya getirmişsin... Bu yüzden hem göğe mensupsun hem yere. Bu ikili yapını bil ve ona göre dikkatli davran. Ta ki tenin canına diş geçirmesin, kötülük iyiliğine baş eğdirmesin. Gökler dururken börtü böcek gibi toprağın altını vatan edinme...

Deve yük taşımakta güçlüdür ama kendi başına iş göremez. Her devenin başında bir sahibi vardır. Devenin de gözü var ama o kendi gözünü bırakır sahibinin gözünü göz edinir. Deve kendi aklını ve isteğini sahibinin aklına ve isteğine kurban etmiştir. Kendi istediği yere değil çekildiği tarafa gider. Sen de tence deve gibisin, aklınsa deveci. Akıl tenini her tarafa çeker, durur. Sen tenine değil aklına uy. Nebi ve kamil velilerse aklın aklıdırlar; bütün diğer akılları bir deve katarı gibi çekip götürürler. Akıllılık daha üstün akla uymaktır, kendi aklına değil."