Kıyâs-ı Fukahâ...

01/02/2022 Salı Köşe yazarı R.A

"İctihâd ve kıyâs bid'at değildir. Çünkü kıyâs ve ictihâd, nassların mânâsını ortaya çıkarır. Başka bir şeyi ortaya koymaz." 

 

Dînimizin 4. delîline geçmeden önce, bugün, 3. delîlle ilgili birkaç cümle daha yazalım. "Zarûriyyât-ı dîniyyeden yâni dînin temel bilgilerinden olup, her Müslümânın mutlak bilmesi lâzım olan bilgilerde müctehid olmayanların icmâı da muteberdir. Ancak bu, onların icmâı olmazsa, bu hükümler sâbit olmaz demek değildir.

Bu kısım icmâ, üzerinde icmâ yapılan husûsun, her Müslümân tarafından bilindiğini, bu sebeple her Müslümânın bunları bilip öğrenmesinin lâzım olduğunu, bilmeyerek de olsa bunları yerine getirmemenin câiz olmadığını ifâde içindir." (Şemsül-eimme Serahsî, Molla Hüsrev, Ebû Saîd Muhammed Hâdimî)

d) Kıyâs-ı Fukahâ (İctihâd):

İnsan gücünün yettiği kadar zahmet çekerek, çalışmaktır. Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmemiş olan işlerin hükümlerini, açıkça bildirilenlere benzeterek meydâna çıkarma manâsındadır.

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Muâz bin Cebel'i (radıyallahü anh), Yemen'e vâlî, kâdî (hâkim) ve muallim olarak gönderirken:

"Orada nasıl hüküm edeceksin?" buyurunca; "Allahü teâlânın kitâbı ile" dedi. "Allah'ın kitâbında bulamazsan?" buyurdu. "Allah'ın Resûlünün sünneti ile" dedi. "Resûlullah'ın sünnetinde de bulamazsan?" buyurunca; "İctihâd ederek, anladığımla" dedi.

Resûlullah Efendimiz, mübârek elini Hazret-i Muâz'ın göğsüne koyup; "Elhamdülillah! Allahü teâlâ, Resûlünün resûlünü (elçisini), Resûlullah'ın rızâsına uygun eyledi" buyurdu. (Ebû Dâvûd, Tirmizî, Dârimî)

"Sahâbe-i kirâmın (Resûlullah Efendimizin sohbetinde yetişmiş arkadaşlarının) hepsi müctehîd olup, kendi ictihâdlarına uymaları farz idi." (Abdülvehhâb-ı Şa'rânî)

"Mezheb imâmlarının hepsi bir mes'ele ile karşılaştıklarında cevâbını, önce Kur'ân-ı kerîmde ararlardı. Kur'ân-ı kerîmde açıkça bulamazlarsa, hadîs-i şerîflerde ararlardı. Burada da bulamazlarsa, icmâ-ı ümmette ararlardı. İcmâda da bulamayınca, bu mes'eleye benzeyen başka mes'elelerin, Kitâb (Kur'ân-ı kerîm), sünnet (hadîs-i şerîfler) ve icmâda bulunan cevâblarını esâs alıp mukâyese ederek, ictihâd edip benzeri cevâbı bulurlardı." (İmâm-ı Şa'rânî)

"Her müctehidin (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran âlimin), kendi ictihâdıyla bulduğu bilgiye uygun iş yapması farzdır." (Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî)

"Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilen şeylerde, ictihâd edilemez. Nass (Kur'ân-ı kerîm ve sahîh hadîs-i şerîf) bulunan yerde ictihâda izin yoktur." (İbn-i Nüceym, Hâdimî)

"İslâm âlimlerinin söz birliği ile ve zarûrî olarak bildirilmiş olan, inanılacak ve yapılacak din bilgilerinde ictihâd yapmak câiz değildir." (Abdülganî Nablüsî)

"İctihâd ve kıyâs bid'at değildir. Çünkü kıyâs ve ictihâd, nassların mânâsını ortaya çıkarır. Başka bir şeyi ortaya koymaz." (İmâm-ı Rabbânî)

"İsâbet etmeyen, yâni doğruyu bulamamış olan müctehide (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran âlime) bir sevâb, doğruyu bulana iki veya on sevâb vardır. İki sevâbdan birincisi, ictihâd etmek sevâbıdır. İkincisi, doğruyu bulmak sevâbıdır." (Hadîs-i şerîf-Hadîka)