Kazâya kalmış namâzları bulunan

18/07/2022 Pazartesi Köşe yazarı V.T

''Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namâz kılamaz. Fakat, onun orucu ve namâzı için fakîri doyurur''

 

Kara Hoca, Osmanlı evliyasından ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. Afyonkarahisar’da doğdu. İlk tahsîlini memleketi Karahisar'da yaptıktan sonra İran’a giderek Fahrüddîn-i Râzî hazretlerinin talebelerinden hadîs-i şerîf, tefsîr ve fıkıh ilimleri tahsil etti. Cemâleddîn Aksarâyî'ye intisab ederek tasavvuf yolunda ilerledi. Tahsilini tamamlayıp, memleketine döndü. İznik şehrini fetheden Orhan Gâzi tarafından kendisine İznik medresesi müderrisliği verildi. 1397 (H.800)'de İznik'te vefât etti.

Kara Hoca hazretleri, fıkıh, usûl ve beyânda faydalı eserler yazdı. “İnâye fî Şerh-i Vikâye” çok meşhurdur. Bu kitabında şöyle nakleder:

Tutulmamış oruçların fidye vererek iskât edilmesi için nass vardır. Namâz oruçtan dahâ mühim olduğundan, şer’î bir özür ile kılınamamış ve kazâ etmek istediği hâlde, ölüm hastalığına yakalanmış bir kimsenin, kazâ edemediği namâzları için de, oruçta yapdığı gibi iskât yapılması için, bütün âlimlerin söz birliği vardır. Hadîs-i şerîfte, (Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namâz kılamaz. Fakat, onun orucu ve namâzı için fakîri doyurur) buyuruldu.

Fâite namâzları olan [yanî özür ile kaçırıp, kazâya kalmış namâzları bulunan] bir kimse, bunları îmâ ile de kılmaya gücü yeterken kılmamış ise, öleceği zamân, keffâretinin iskât edilmesi için vasiyet etmesi vâcibdir. Kazâya gücü yetmemiş ise, vasiyet etmesi lâzım olmaz. Ramazân-ı şerîfte oruç yiyen misâfir ve hasta da, kazâ edecek zamân bulmadan ölürse, vasiyet etmeleri lâzım gelmez. Allahü teâlâ, bunların özürlerini kabûl eder.

Hastanın keffâretlerinin iskâtı, öldükten sonra velîsi tarafından yapılır. Ölmeden önce yapılmaz. Diri insanın, kendi için iskât yaptırması câiz değildir.

Üzerinde Allahü teâlânın hakkı veyâ kul hakkı bulunan kimsenin, iki şâhit yanında vasiyet söylemesi veyâ yazmış olduğunu bunlara okuması vâciptir. Üzerinde hak bulunmayanın vasiyet etmesi müstehabdır. Keffâret iskâtı için vasiyet eden meyyitin velîsi, yanî mîrâsını yerlerine sarf için vasiyet etdiği vasîsi, vasî yoksa vârisi olan kimse, mîrâsın üçte birinden, her bir vakit namâz için ve vitir namâzı için ve kazâ edilmesi lâzım olan bir günlük oruç için, birer fıtra miktarı, yanî yarım sâ’ buğdayı fakîrlere [veyâ fakîrlerin vekîllerine] fidye olarak sadaka verir. Vasiyet etmedi ise, velînin keffâret iskâtı yapması, Hanefî’de lâzım olmaz.