Müslüman âlimlerin tıp alanındaki çalışmaları...

31/07/2022 Pazar Köşe yazarı S.K

Birkaç asır evveline kadar garplılar hastalıklara karşı çaresizdi ve ancak sonradan Müslümanlardan öğrenerek bugünkü tıp ilmini öğrendiler.

 

Müslüman âlimlerin hizmetleri -3-

Hıristiyanlığın en revaçta olduğu Orta Çağda, büyük tıp âlimleri, yalnız Müslümanlardı ve Avrupalılar Endülüs’e tıp tahsil etmeye gelirlerdi. Çiçek hastalığına karşı aşıya bulanlar, Müslüman Türklerdir. Türklerden bunu öğrenen Jenner, ancak 1796’da bu aşıyı Avrupa’ya götürdü ve haksız olarak (Çiçek aşısını bulan kimse) unvanını aldı. Hâlbuki, tam bir zulmet diyarı olan o zamanki Avrupa’da insanlar, hastalıktan kırılıyordu. Fransa kralı 15. Louis 1774’te çiçekten öldü. Avrupa uzun zaman vebâ ve kolera salgınlarına uğradı. Birinci Napolyon 1798’de Akkâ Kalesini muhasara ettiği zaman, ordusunda vebâ zuhur etmiş ve hastalığa karşı çaresiz kalınca, düşmanı olan Müslüman Türklerden yardım istemek zorunda kalmıştı...

Büyük İslam hekimlerinden Ebûbekr Râzî “rahimehullahü teâlâ” (854-952), ilk defa olarak o zamana kadar aynı hastalık sanılan kızıl, kızamık ve çiçeğin ayrı ayrı hastalıklar olduğunu bulmuştur. Bu İslam hekimlerinin eserleri Orta Çağ'da ders kitabı olarak bütün dünya üniversitelerinde okutulmakta idi.

Batıda akıl hastaları (şeytan tarafından tutulmuş kimseler) olarak canlı canlı yakılırken, doğuda Müslüman memleketlerinde bunların tedavisi için özel hastaneler kurulmuştu. 

Türkistanlı Ali bin Ebil-hazm İbn-i Nefîs doktor olup, tıp ilmindeki buluşlarını bildiren kitapları, tıp ilminin kaynaklarından olmuştur. Akciğerlerdeki kan deveranının şemasını ilk olarak bu doktor çizmiş, böbrek ve mesane taşlarının alâmetlerini ve nasıl tedavi edileceğini anlatmıştır. İslâm cerrahlarından meşhur operatör Amr bin Abdürrahmân Kirmânî, Endülüs hastahanelerinde ameliyat yapmıştır.

Ebû Bekr Muhammed bin Zekeriyyâ Râzî [v. 923] büyük bir İslâm tabibiydi. Göz ameliyatlarını ilk defa fennî usullerle yaptı. Avrupa’da Râzes ismi ile meşhurdur. İlâçlar ve kimya üzerine de kıymetli kitaplar yazmıştır.

Osmanlı âlimlerinden Fâtih Sultan Mehmet Han’ın hocası Akşemseddin hazretleri de, Maddet-ül-Hayât kitabında; “Hastalıklar insandan insana canlı varlıklar (mikroplar) vasıtasıyla geçmektedir” diye yazmıştır. Kızıl, kızamık ve çiçeğin ayrı ayrı hastalıklar olduğunu bulmuştur... Osmanlı Türkleri inekte çiçek aşısı üretmişlerdir.

Demek oluyor ki, birkaç asır evveline kadar garplılar hastalıklara karşı tamamen çaresizdi ve ancak sonradan Müslümanlardan öğrenerek ve tecrübeler yaparak [Kur’ân-ı kerîmde emrolunduğu gibi gayret ederek] bugünkü tıp ilmini öğrendiler.