İslam dini geçmiş dinlerin süzülmüş kaymağı gibidir

25/07/2022 Pazartesi Köşe yazarı V.T

Muhammed aleyhisselâma indirilmiş olan kitap bütün Peygamberlere indirilmiş olan kitapların hülâsasıdır.

 

Mahdûm Ali Ahmed Sâbir hazretleri Hindistan evliyâsının büyüklerindendir. 1196 (H.592)'da Afganistan’da Hirat'ta doğdu. Hindistan’da Hansî'ye giderek Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker hazretlerine talebe oldu. Evliyâlık yolunda yüksek derecelere ulaşarak icazet verildi ve Gwalyar’a gönderildi. Burada insanları irşad ederek birçok Hindû’nun Müslüman olmasını sağladı. 1291 (H.690)'de orada vefât etti. Bir sohbetinde şunları anlattı:

 

Allahü teâlâ, bütün isimlerinin ve sıfatlarının kemâllerini, üstünlüklerini, en sevgili kulu ve resûlü olan Muhammed aleyhisselâmda toplamıştır. Bütün bu üstünlükler, kula yakışacak şekilde Onda görünmektedir. Ona indirilmiş olan kitap, yâni Kur'ân-ı kerim, bütün Peygamberlere indirilmiş olan kitapların hepsinin hülâsasıdır. Hepsinde bildirilmiş olanlar, bunda da vardır. Bu büyük Peygambere verilmiş olan din de, geçmiş dinlerin hepsinin süzülmüş kaymağı gibidir. Hak olan, doğru olan bu dînin bildirdiği her iş, geçmiş dinlerde bildirilen amellerden, işlerden seçilmiş, alınmıştır. Ayrıca meleklerin işlerinden de seçilmiş alınmış bulunmaktadır. Meselâ, meleklerden bir kısmına rükü' etmek emrolunmuştur. Birçoklarına secde etmek, başka meleklere de kıyâm, yâni ayakta ibâdet etmeleri emredilmiştir. Bunun gibi, geçmiş ümmetlerden bazısına yalnız sabah namazı emredilmişti. Başkalarına, başka vakitlerin namazı emrolunmuştu. Geçmiş ümmetlerin ve mukarreb meleklerin ibâdetlerinden, amellerinden süzülenleri, seçilenleri, bu dinde emrolundu. Bunun için, bu dîni tasdik etmek, inanmak ve bu dînin emirlerine uymak, geçmiş bütün dinleri tasdik etmek ve hepsine uymak olur. Demek oluyor ki, bu dîni tasdik edenler, ümmetlerin en hayırlısı, en iyileri olur. Bu dîne inanmayan, beğenmeyen, buna uymak istemeyen de geçmiş dinlerin hepsine inanmamış, hiçbirine uymamış olur. Bunun gibi, insanların en üstünü, iyilerin seçilmişi olan Muhammed aleyhisselâma inanmayan, o büyük Peygambere dil uzatan bir kimse, Allahü teâlânın isimlerinin ve sıfatlarının kemâllerine, üstünlüklerine inanmamış olur. Resûlullaha inanmak, Onun üstünlüğünü anlamak da, bütün kemâlleri anlamak ve inanmak olur. Demek ki, bu yüce Peygambere inanmayan, Onun getirdiği dîni beğenmeyen kimse, ümmetlerin, insanların en kötüsü, en aşağısıdır. Bunun içindir ki, Tevbe sûresinin doksansekizinci [98] âyetinde meâlen, (Arabın küfürleri ve münâfıklıkları, başkalarınınkinden daha şiddetlidir) buyuruldu.