Hoca kâmil, talebe de uygun ise...

25/09/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T

İsmâil Şirvânî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Anadolu'da Bitlis'e bağlı Şirvân'dandır. Celâleddîn-i Devânî gibi zamânın büyük âlimlerinden ilim öğrenerek yetişti. Sonra Herat'tan kalkarak Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerini ziyâret için Semerkand'a geldi. Hizmet ve huzûrunda bulunarak kemâle geldi. Sultan İkinci Bâyezîd Han zamânında Anadolu'ya gelen İsmâil Şirvânî, muhabbet ehline Nakşibendiyye yüksek yolunu anlattı. Sonra hacca gitti. 1533 (H.940) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti.

Kelime-i tevhîd ile zikretmenin faydasını talebesine şöyle anlattı: Kelime-i tevhîd; söyleyenin korkusunu ve hayâlindeki düşünceleri giderir. Allahü teâlânın diğer isimleri ile yapılan zikirde hayâle gelen düşünceler tamâmen gitmez. Hayâl gâlip olup, talebe, bir makâmın sâhibi oldum sanır. Hâlbuki, kavuştuğu makam hayâlidir. Makam, kalbî ve aynî değildir. Ben böyle iddiâcılarla karşılaştım. Bunlardan bâzısı; "Ben her gece mîrâc ederim" diye iddiâ ederdi. Bâzıları da; "Bana günah zarar vermez" diyerek, bozuk îtikâdda idi. Bu düşünceleri hayâlden gelme idi. Bu ise mekr-i ilâhîdir, yâni Allahü teâlânın aldatarak, nîmet şeklinde gösterdiği musîbetlerdir.

Evliyâdan Ebû Ali Rodbârî'den; "Bir kimse günah işler ve; 'Bana helâldir. Çünkü ben öyle bir dereceye yükseldim ki, günahlar bana zarar vermez bana tesir etmez' derse, bu kimse hakkında ne dersiniz?" diye sorulunca, cevâben; "Öyle bir makâma kavuştuğunu söyleyen, kavuştu fakat Cehennem'e kavuştu. Yoksa Cennet'e ve Hakk'a kavuşmadı. Çünkü, haram olan şeylerin helâl olacağı makam yoktur. Haram olan, her makamda haramdır. Her âlim kendi makâmına uygun amel işler. Yükselmeye mâni olan işlerin yanına uğramazlar. İşte bir asırdır âlemde hak ve doğru sûretinde, bâtıl olan işleri yapanlar meşhûr oldu" buyurdu.

Bir sohbetinde şunları anlattı: “Kâmil bir hocanın elinde terbiye olunan bir insan, kısa bir süre içerisinde maksadına kavuşur. Bunun misâli dağlardaki meyveler ile bahçelerdeki meyvelerdir. Yâni dağlardaki ağaçların meyveleri terbiye ve bakım görmedikleri için geç olgunlaşır ve tatlı olmazlar. Fakat bostanlarda bahçıvanların bakımıyla yetişen ağaçların meyveleri hem kısa zamanda olgunlaşır hem de çok lezzetli olur."