"Allah’ım şu ihtiyarın duasını geri çevirme"

08/03/2020 Pazar Köşe yazarı S.K

“Ya Sübhan! Şu titrek elleri, kıyamet gününde sana (ümmetim, ümmetim!) diye yalvaracak olan Habibi'nin eteğinde, şimdi (milletim, milletim!) diye dilenen bu ihtiyarın duasını geri çevirme!”

 

İkinci Abdülhamid Han ‘rahmetullahi teala  aleyh’, Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü ve İslam halifelerinin de doksan dokuzuncusu idi. 1842’de doğdu, 1918’de vefat etti. Çemberlitaş’ta, dedesi Sultan Mahmud Han’ın türbesindedir.

Sultan Abdülhamid, her vilayette mektepler, hastaneler, yollar ve çeşmeler yaptırdı. En modern şekilde tıp fakültesi kurdurup, dışarıdan profesörler getirtti. Buna rağmen son zamanlarda bazı kişiler güya tahsil için Avrupa’ya kaçtılar. Ama maksatları başkaydı!

İşte o kaçıp gidenler, Fransa’da mason oldular ve döndüklerinde Abdülhamid Han’ı tahttan indirdiler. Onun tahttan indirilmesinden sonra memleketin başına çok sıkıntılar geldi. 10 yıl geçmeden, koca imparatorluğun dörtte üçünün elden çıkması, Abdülhamid Han’ın memleketi otuz üç yıl nasıl idare ettiğinin en açık delilidir.

İkinci Abdülhamid Han, Osmanlı Devleti’ni dâhiyane bir siyaset, adalet ve fevkalade bir kudretle yönetti. Onun güzel ahlakı, dine olan bağlılığı, edep ve hayâsının derecesi, ciltler dolusu eserlerde anlatıldı.

İslamiyete hizmeti, saymakla bitirilemez. Avrupa’da belirli ocaklar, İslamiyeti yok etmek için hazırladıkları yıkıcı planları uygulamaya başlarken Sultan II. Abdülhamid, onların karşılarına dikildi. İslam bilgilerini, yani din, fen ve ahlak bilgilerini memleketin her yerine yaydı. Çok sayıda kültürlü din adamı ve bilgili, temiz bir gençlik yetiştirdi.

Büyük İslam âlimi Abdülhakim Arvasi hazretleri, Sultan Abdülhamid Han’ın büyük bir padişah olduğunu buyurmuşlardır. 

Ulu Hakan’ın bu millet için yaptığı dua şöyledir:

“Allah’ım! Helal etmiyorum! Şahsımı değil, milletimi bu hâle getirenlere, hakkımı helal etmiyorum! Ya Âdil! Bize acı! Resulünün, sevgilinin, kâinatın efendisinin nurunu kaybeder gibi olduğu için bu hâle gelen millete, rahmetinle, fazlınla, lütfunla tecelli et! Ya Kadir! Kundaktaki yavruyu gagasına almış kaçıran leş kuşunu düşürüp çocuğu kurtarmak ancak senin kudretine sığabilir. Leş kuşlarının gagasında kundak çocuğuna dönen milletimi kurtar Allah’ım! Ya Ma’bud! Eğer, yılları tesbih dizisince süren hükümdarlığımda seni bir kere anabildim, Resulüne bir an bağlanabildimse, duamı, o bir kere ve bir an yüzü suyu hürmetine kabul et! Ya Sübhan! Şu titrek elleri, kıyamet gününde sana (ümmetim, ümmetim!) diye yalvaracak olan habibinin eteğinde, şimdi (milletim, milletim!) diye dilenen bu ihtiyarın duasını geri çevirme! Milletimi, yok etmeye götüren sahte kurtarıcılardan ve sahte kurtuluşlardan kurtar; ve ona bir gün gelecek kurtarıcıları, gerçek kurtuluşu nasip eyle!.."